KATEGORİLER

9 Haziran 2021 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 94

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimizin 94. Haftasına girmiş bulunuyoruz. Daha önceki haftaların sohbet konularını ve konuları öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusunu sevgili Uçun Kuşlar / Makbule Abalı belirledi. Konumuz belki de çağımızın en büyük problemi stresle ilgili. Tartışma konumuz şöyle: 

"Kişisel olarak bir değerlendirme yaptığınızda çevrenizde ya da kendinizde gördüğünüz stres kaynaklı rahatsızlıklar nelerdi, bunların nasıl üstesinden geldiniz?"

Evet, stres toplumun en büyük sorunlarından biri. Türlü nedenlerle kişileri intihara kadar sürükleyen bir problem. Gün geçtikçe ağırlaşan geçim sıkıntısı, güven duygusunun azalması ve geleceğe yönelik karamsar bakış başlıca stres kaynakları. Sevgili Makbule Abalı'nın yazısında belirttiği gibi zorlu ya da rahatsız edici bir durum karşısında kişinin hissettiği duygusal ve fiziksel gerilim hali olarak tanımlanıyor stres.  Ve bu durumun yol açtığı şiddet, fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklar söz konusu.

İnsanların eskiye oranla birbirlerine daha az güvenmesi ya da hiç güvenememesi, sevgi ve saygıda azalma yine yaşanılan stres kaynaklı sonuçlar. İş hayatı ve sağlık sorunları diğer önemli stres kaynakları. Emekli olduktan sonra stres kaynaklı rahatsızlık çekmeyen şanslı insanlardan biriyim. Elbette stres durumunun kişisel özelliğe bağlı yansımaları olabilir. Hayattan çok fazla beklentisi olmayan, ununu eleyip eleğini askıya asan, kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, en önemlisi karşılaşılan zorlu ya da rahatsızlık verici durumların zaman içinde düzeleceğine inanan  biri olarak  stresle mücadele etme konusunda şanslı olduğumu düşünüyorum. Ancak toplumun geniş kesimi büyük stres altında olduğu için bu durumun beni etkilemediğini söylemek zor. Dün yaşadığım bir olayı anlatayım:

Yeni taşındığımız evin komple doğramalarını değiştiriyoruz. Adamlar merdivenlerden çıkarılması mümkün olmayan büyük çerçeveleri iple bulunduğumuz beşinci kata çekecekler. Alt komşu hayır buna müsaade etmiyorum diye itiraz etti. Sebebi yok, kendisine herhangi bir zarar verilmesi de söz konusu değil. Yaparım, yapmam ağız dalaşına döndü iş. İşçilere, aldırmayın, siz işinize bakın dedim. Beş dakika sürmedi iş bitti. Kadın hâlâ söyleniyor ve haddini aşmaya başlıyor. Git dedim, yanlış bir şey yapmıyorum, polis çağır. Nerede o eski komşuluk ilişkileri. İnsanlar işte bu hale geldi stresten. Kim bilir ne sorunu var kadının? Neyse, on dakika sonra iki polis geldi. Durumu anlattık. Gelin dedi polislerden biri, iş mahkemeye intikal etmesin, sizi uzlaştıralım. Uzlaşacak ne var ki, bu tıynette bir kadınla uzlaşmak ne mümkün, gitsin dedim, dava açsın. 

Bu olay bende stres yaratır mı? Yaratmaz, otursun kendi düşünsün. Yani bu tür insanlarla yolda, durakta, markette karşılaşabilirsiniz. Acıyın onlara. İçinizde kalmasın haklıysanız cevabını verin, içinizde kalmasın, önleminizi alın, bildiğiniz gibi yapın. Ülkenin geldiği durum bu!

Memleketin durumu canımı sıkmıyor değil, olan bitenlere üzülüyorum, kahroluyorum. Niçin yaşadığımız bu topraklarda huzur, adalet, özgürlük yok diye içim içimi yiyor. Neden toplumun hakkı yenen en alt kesimi sanki hallerinden çok memnunlarmış gibi cellatlarını hâlâ destekliyorlar, onların saçma sapan ırkçı, dini söylemlerine kanıyorlar? Bende fiziki ya da ruhsal bir rahatsızlığa sebep olmadı memleketin bu hali (şimdilik) ama içimdeki ufacık ümit kırpıntısı da tükenince işin sonu nereye varır kestiremiyorum.

20 yorum:

  1. Yıllar önce okumuştum; Dış ülkelerden birinde stres yaratan durumlarda insanların rahatlamaları için cansız mankenlerle düzenlemeler yapmışlar. Stresinize yenik düşmemek için oraya gidiyorsunuz, mesela bir patron, bir eş, bir arkadaş... Bağırıp çağırıyorsunuz, kötü sözler söylüyorsunuz. İçinizdeki öfkeyi, kini boşaltıp rahatlıyorsunuz. Bizde ne yazık ki bu uygulama canlı mankenler üzerinde yapılıyor. Cinayetler, yaralamalar, saldırılar artarak sürüyor. Orman kanunları uygulanıyor, kim haklı kim haksız belli değil. Kendimizi güvende hissetmiyoruz.
    Televizyonda haberleri izleyemiyor, isyan ediyorum. Bu ortamda komedilerdeki gülme efektleri bile ne kadar anlamsız kalıyor. Ama koskoca adamların yapmacık halleri, çocuklar gibi kavgaları, bilmeden her şeyi alkışlamaları beni daha çok güldürüyor. Ağlanacak halimize gülüyoruz artık.
    Ama bu arada içimizdeki stres bir çığ gibi büyüyor...
    Esenlikler diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç bir düzenlemeymiş. Öfke kontrolü sorunu olanlar için bir çözüm olabilir. Bilemiyorum, bazı insanlar gerçekten heyecanlarını üst düzey yaşıyorlar. Bazıları ise olağanüstü sakin. Şahsen ortalarda bir yerde olduğumu düşünüyorum. Ama dediğiniz gibi öfkesini farklı yollardan dışa vuran bir milletin ahfadıyız:) Maça gider, yanlış karar verdiğini düşündüğümüz hakeme söveriz, arabesk dinler bileklerimizi jiletle keseriz. Öfke, şiddet biraz genlerimizde de var sanırım:) Stres gerçekten bunda ne kadar rol oynuyor araştırmak lazım. Sebebi ne olursa olsun bu toplumda yaşarken güvende hissetmek imkansız.

      Bir de ahlaksızlık olarak gördüğüm para ve çıkar uğruna kendini satan insanlar çok bu memlekette. Televizyon haberlerinde sözde programcılar, medya maymunlarını izliyoruz. Sanırım artık kimsenin bir şeyler anlatmasına da gerek yok. Toplum öylesine ikiye bölündü ki, herhangi bir konu üzerinde A ya da B kişisinin neler söyleyeceğini tahmin ediyoruz. Sonuçta ülkem adına hem utanıyor, hem de üzülüyorum. Geleceğe daha umutsuz, daha karamsar bakıyoruz. Belki savaş ortamını yaşayan atalarımızdan daha iyi durumumuz ama çocuklarımıza nasıl bir gelecek bırakacağız, hep düşündürüyor beni. İnsanımız aldatılmaktan, kandırılmaktan bıkmadı. Yine ağızlarına bir parmak bal sürülecek, ya da korkutulacaklar ve aynı düzen devam edecek. Umutlu olmak için kendimiz zorluyorum. Ülkemi düşünmekten kendimi düşünemiyorum. Keyif almıyorum hayattan. Bende stresin bıraktığı sonuç bu olsa gerek. Çok teşekkürler, umutlu yarınlar diliyorum:)

      Sil
  2. Anlattığınız olay bendefena halde stres yapardı. İşte eşim sizin kafada. Haklı da olsam, makul da olsam biriyle hele ki böyle yakındaki biriyle dalaşmak beni yoruyor.Apartman hayatı çok daha zor olmalı. Ben bahçeli müstakil bir evde yaşarken bile bazen etrafa sinir olurum. 2 adım ötede çöp konteynırı varken gelip bahçe kıyısına atıyor kimi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluğumda komşuluk yüce bir kavramdı. Komşularımızı incitmemek için elimizden geleni yapar, birbirimize yardım edebilmek için kendi işimizi ertelerdik. Günümüzde herkes başkasını hasım görüyor. Güvensizlik haddini aştı. Memurların yoğunlukta olduğu Ankara'da herkes kendi derdine düşmüş, komşuluk bağlılığı zaten kalkmıştı. Ama görüyorum ki İzmir'de de durum aynı şimdi. Ufak yerlerde bir de dedikodu olayı var, o da ayrı. İnsanlar birbirine ve çevreye karşı saygısını yitirdi.
      Stres olayına gelince, sanırım erkekler kadınlara göre daha az dert ediyor ve daha çabuk unutuyor benzer olayları. Gittikçe uzaklaşıyoruz birbirimizden. Sonumuz nereye varacak, göreceğiz.

      Sil
  3. Müsamaha, hoşgörü, tolerans bu kelimeler sözlükte kaldı ancak, bu nedenle insanlar arası ilişkiler buz üstünde ya da ip üstünde yürümek gibi. Anlayışlı olmak lazım, bu insan buraya taşınıyor, 1-2 gündür bunun gürültüsü, neden korkuyor, neden öfkeleniyor anlamadım. Eskiden biri apartmana tanışınca, bir kek börekle kapısı çalınır, tanışılır, hoşgeldiniz, bir ihtiyacınız varsa söyleyin denirdi.. Çok üzücü. Fakat sizi tebrik ederim, ben kafaya takardım kesin, kendimi üzmekle kalırdım sonra da...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız. Çocukluğumdan örnek veriyorum hep, uzun bir sokağımız vardı tek katlı evlerin bir sıra halinde dizildiği. Herkes birbirini tanır, geçerken sevgiyle gülümser ve hatır sorardı. Komşudan bir şey rica edilse ne yapar yapar ona yardımcı olunurdu. Örnek verdiğim komşuyla ne geçmişten gelen bir husumet var, ne birbirimizi tanıyoruz. Zaten eve geçişimiz bir ay kadar oldu, tadilat işleri falan yapılıyor. Düşündüm, böyle bir tepkiyi asla veremezdim. Dediğiniz gibi, eskiden komşular yeni geleni kekler, çaylarla karşılarlar, bir şey eksikse tamamlayalım derlerdi. Şimdi daireler birbirini tanımıyor, asansörde karşılaşsalar selamı esirgiyorlar. Kafaya takmıyorum, çünkü alıştım galiba. Üzülsem neye yarayacak. Selamımı alana selam veriyorum, selam verdiğimin selamını alıyorum. Stres kara bir bulut gibi ülkenin üzerine çökmüş, herkes birbirine düşman. Bunu kabullenince insan doğal karşılıyor. Doğal olmasa da gerçek bu ne yazık ki...

      Sil
  4. Strese girmek için malzeme o kadar çok ki. Şaşırma yeteneğimizi bile elimizden aldılar. En kötüsü de bu zaten yani kanıksamak. Yine de ümit etmeye, kişisel kontrolü elden bırakmamaya gayet etmek lazım. Yoksa başka hastalıklarla vücut hemen sinyal veriyor. Kalın sağlıcakla 😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, çok fazla. Dediğiniz gibi şaşırıyor muyuz? Hayır. Ümit etmeye kalksam karşılaştığım olumsuzluklar daha fazla yaralar beni. Belki olduğu gibi kabullenmek ve ona göre elimizden geldiğince kendimizi korumaya almak mücadelede işi kolaylaştırıyor. Aksi takdirde kafayı yemek hiçten değil:)

      Sil
  5. Herkes artık kavga etmeye, sorun çıkarmaya yer arıyor. Ben dışarıda, markette falan olabildiğince nazik davranmaya çalışıyorum insanlara. İsteği bitmeyen, her şeyi sorun eden müşteriler de çok etrafta. Hepsine sinirim bozuluyor.
    Komşuluk eskilerde güzeldi sanki şimdi gördüğüm ise insanlar ya dedikodu yapmaya toplanıyor ya da bir işi düşerse diye yalandan yakın komşu olmaya çalışıyor. Böyle insanları görünce ben de uzak kalmayı tercih ediyorum ne yalan söyleyeyim. Malesef haberlerde sık gördüğümüz çocuk istismarcıları da ya komşusu ya tanıdık birisi çıkıyor. İnsan çekinmiyor değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neye yanarım biliyor musunuz? Kurunun yanında yaş da yanıyor. Sayıları az da olsa güvenilir, saygılı, yardımsever, samimi insanlar da var çevremizde. Fakat kendimizi korumak adına onlarla da aramıza set çekmek zorunda kalıyoruz. Mesela markette bir ürün almışsınız, önünüzdeki "Buyurun siz, beklemeyin." deyip sırasını veriyor bazıları. Bazen güler yüzlü kasiyer güne güzel başlamanızı sağlıyor. Asık suratlısı içinizi karartıyor.
      Güzel komşuluk ilişkileri tarih oldu. Herkes birbirine düşman gözüyle bakıyor. Güven ortamı yok, bu yüzden haksız bulduğumu da söyleyemem insanları. Bazen gülen yüzüne aldandığımız insandan en büyük darbeyi yiyoruz. Çekinmek, önlemini almak çağımızın gereği ne yazık ki. Olan iyi insanlara oluyor ne çare.

      Sil
  6. Mr. Kaplan komşunuzla aranızda geçen o durum nasıl sizi strese sokmuyor? N'olur bana da anlatın? Ben deliririm stresten :( Keza alt kat komşumuz bizi her fırsatta şikayet ediyor, sopayla tavana vurarak bizi taciz ediyordu ve ben deliriyordum bu duruma. En sonunda bir gün dayanamayıp pijamalarla indim kapısına "Teyzecim sen bizden ne istiyorsun?" diye. Açtı ağzını, yumdu gözünü, bir sürü iftira attı. "Teyzecim yapma etme, tüm gün evde yokuz (Corona yoktu o zamanlar :)" dedim ama nafile. En son "Teyzecim kusura bakma ama git nereye istersen şikayet et. Bir daha sopayla vurursan tavanlara, ben polisi arayıp seni şikayet ederim yaşına başına bakmam, haberin olsun." dedim. Ama o süreçte yaşadığım stresten evde kazayla bir şey düşürünce kendim dahil herkese terör estiriyordum. Keşke gamsızlık kursu olsa da gitsek tüm kadınlar toplaşıp :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlatayım, Mrs. Kedi:))) Ağız dalaşını sevmem ama bazen mecbur kalıyor insan işte. Baktım ki kadın işçilere mani oluyor, buradan çerçeveyi iple yukarı çekemiyorsunuz diyerek delleniyor, kafamı aşağı uzattım. Alenen müsaade etmiyorum dedi. Buna hakkınız yok, hakkınız olsa bile komşuluk hatırı var, yaptığınız doğru değil dedim. Ben doğruyu sizden öğrenecek değilim dedi. Atışmaların şiddetlendiği bu arada eşim panik atağa girmiş, zangır zangır elleri titremeye başlamıştı. Sakin ol, bir şey yok dedim. Bu tür konularda direksiyonu ben alırım her zaman:) İşçilere talimat verdim, çekin dedim malzemeyi. Kadın atarlanıp duruyor. Hanımefendi, uzatmayın dedim, gidin polis çağırın. Bana bir hanımla böyle konuşamazsınız dedi. Ben de sizden konuşmayı öğrenecek değilim dedim. Hadi girin içeri polis çağırın dedim, çekildim. O kadar. Eşime dedim bu kadın kesin ruh hastası. Polis geldi, yazıda bahsettiğim gibi durumu anlattık, güldü geçti. Şimdi beni dava edip mahkemeye vermesini o kadar çok istiyorum ki. Ben olayı on dakika sonra unuttum, gitti.
      Ne yazık ki dediğim gibi çevremizde ruh hastası dolu. Özellikle asker emeklisi aileler, sonradan görmeler, itilmişler, kakılmışlar bir şekilde çıkıyor karşımıza.
      Sizin verdiğiniz örnekte ben işi eğlenceye dönüştürürdüm sanırım. Ya evde çocuk olabilir, tamirat olabilir, bu kadarcık komşu hatırı olmaz mı? Çık git o zaman dağ başına. Ne mi yapardım. Elime bir sopa alır sen misin tavanı sopalayan, yeter diyene kadar aşağı basardım sopayı. El mi yaman bey mi yaman. Hiç sinirlenmezdim, benim yerime o sinirlensin.
      Bazen elden bir şey gelmiyor. Ankara'da kirada bir dairemiz vardı. Evi satmak istedik. Kiracı iki yetişkin çocuklu dul bir kadın. Emlakçıya evi göstermem dedi. Çıkartmak istedik. Çıkmam dedi. Avukat tuttuk, tam on bir yıl evi satamadık. Kirayı ödemediği oldu ihtar çektik sonra ödedi, eksik ödedi, artışı eksik yaptı, avukata ödediğimiz paralarla kira gelirini zor karşılar olduk ama on bir yıl bir şey yapamadık. Şimdi çıktı. Bu başlı başına bir stres kaynağı ama elden ne gelir. Kanunlarımız böyle, bir şey yapamıyoruz. Bu ve benzer durumlarda yapacak bir şeyimiz yok deyip sanırım daha kolay kabulleniyorum. Ama eşim on bir yıl boyunca dert etti kendine. Biraz da kişilik meselesi sanırım. Yani biraz geniş olmak lazım sanırım. Yapabileceğin, sana zarar getirmeyecek bir şey varsa kendini güven altına al, yapmaktan çekinme ama iş boyunu aşıyor bir şey yapamıyorsan kabullenmesini bil. Mesela araç kullanırken ne olursa olsun ağız dalaşına girmemeye çalışırım. Adamın yanında silah olur, bıçak olur kim vurduya gidersin. Tedbiri elden bırakmamak lazım neme lazım:))
      Özetle Mrs. Kedi, yaşayacağımız bir ömür, öyle de olsa böyle de olsa geçecek, hepimiz tarih olacağız. Hiçbir şey için stres yapmaya değmez. Yoktuk, yok olacağız. Bu da işin ana felsefesi:)))

      Sil
  7. Ağaç ev sohbetleri konularını sizi için özel seçiyor olabilirler mi? :-) Ne zaman yeni bir konu görsem, ilk aklıma siz geliyorsunuz :-)

    Tabi bu işin şakası ama selam vermediğimiz, adını bilmediğimiz çok komşularımız olsa da, olayların anlamsız yere mahkemelere gidecek seviyeye gelmesi daha acı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla güzel konular çıkıyor bu sohbetlerden:)) Benim de dikkatimi çekiyor, genellikle katılımcı değerli dostlara muhalif bir çizgim oluyor:) Çoğunluğun bakmadığı bir perspektiften bakmaya çalışıyorum olaylara. Mahkemeler adaleti dağıtabilse hiç sorun değil. Hani adaletin kestiği parmak kanamaz lafı vardı ya o da hükmünü yitirdi ne yazık ki. Teşekkürler:)

      Sil
  8. yakında seçim olabilir hadi sen de kurtulursun bu gündem izleme girdabından :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seçim olur da adalet yerini bulursa gündemi izlemeyi bırakacağım, izci sözü:))

      Sil
  9. Bizim kültürümüzde yeni taşınan insanlara nezaketen de olsa uğrayıp hoş geldin, bir ihtiyacın var mı demek varken komşunuzun yaptığı çok enteresan gerçekten. Saçmalamış. Dediğiniz gibi kim bilir ne sorunu var...
    Stres yapmıyoruz desek de fazlasıyla yapıyoruz her şeyi, özellikle son bir senedir yaşayan simülasyon alışılmışın çok dışında. Ama neyse ki bununla mücadele edecek gücü kendimizde buluyoruz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aynı şeyi düşündüm. Gerçekten kadının ruhsal bir sorunu olduğunu düşünüyorum. Hadi eski komşuluk ilişkilerini beklemiyoruz artık ama bu kadar düşmanlık niye?
      Belki farkında olmadan etkileniyoruz ve bir yerlerden çıkıyor sonra. Fakat öyle bir dünyada yaşıyoruz ki artık nereye dönsek karşımıza bela çıkıyor, şaşırmıyoruz. İnsan bu durumu kabullenince sanki biraz daha doğal karşılıyor, sinirleri bozulmuyor:)

      Sil
    2. Herkes her şeyi yapabilir gibi düşünmek lazım, ama yine de hala insanlara ve yaptıkları şeylere şaşırmaya devam ediyorum ne yazık ki :)

      Sil
    3. Şaşırmak ancak beklentilerimizin oluşmaması durumunda karşılaştığımız durum. Fazla beklentimiz olmazsa daha az şaşırırız:))

      Sil