KATEGORİLER

18 Haziran 2021 Cuma

MIDDLESEX - JEFFREY EUGENIDES

 


Kitabın Adı: Middlesex

Yazar: Jeffrey EUGENIDES

Sayfa Sayısı: 605

Çeviri: Solmaz Kâmuran

Yayınevi: Domingo/BKZ Yayıncılık

Türü: Roman 

Amerikalı yazar Jeffrey Eugenides anne tarafından İrlandalı, baba tarafından ise Bursalı bir Rum aileden geliyor. 2003 yılında Pulitzer Edebiyat Ödülüne layık görülen Middlesex, yazarın ikinci romanı. Gerek konusu gerekse sürükleyiciliği bakımından elimden düşüremediğim eserde, Bursa Uludağ'ın bir yamaç köyünde yaşayan kendi halindeki Rum bir ailenin hayli ilginç yaşam öyküsünü üç kuşak boyunca etkileyici bir şekilde anlatılıyor. Kurtuluş Savaşımızın sona erdiği 1922 yılında başlayan yolculuk, İzmir'den Amerika'nın Detroit şehrine, oradan Berlin'e kadar uzanıyor. Romanın ilk cümleleri konu hakkında çarpıcı bir ipucu verirken kitabın sayfalarında tarih, genetik, sosyoloji, psikoloji, dinsel ve kuşaklar arası farklıların ele alındığı türlü öğeler mevcut.

"Ben iki kez doğdum:

İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskey'de bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak."  

Yazar, "hermafrodit" (çifte cinsiyet olarak bilinen ve oldukça az rastlanan genetik ve hormonsal bir rahatsızlık) özelliğe sahip romanın baş kahramanı Calliope'un hayatını üç kuşak öncesinden ele alırken ensest ilişki gibi toplumun tabu saydığı konuları cesur ve akıcı bir dille işlerken, dogmatik fikirlere alaycı bir dille karşı çıkıyor.

Solmaz Kâmuran'ın yaptığı çeviriyi ilginç ve güzel bulduğumu söyleyebilirim. Özellikle romanın ilk bölümünde kullandığı üslûbu "Amelie" filmindeki anlatıma benzettim. Aynı paragraf içindeki cümlelerde farklı zamanların kullanılması şaşırtıcıydı fakat yine de hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Bunun dışında çeviriyi neredeyse hatasız ve başarılı buldum.

Bursa'da ipek üretimiyle geçimini sağlayan Rum kökenli Stephanides ailesinin Kurtuluş Savaşı sonunda Yunanın Anadolu topraklarından çıkarılmasıyla birlikte Amerika'ya göç etmek üzere İzmir'e yaptığı yolculuk, İzmir yangını, Amerika'daki göçmen yaşamının zorlukları, 1929 ekonomik buhranının toplum üzerindeki etkileri, otomotiv sektöründe öncü Detroit vilayetinde ailenin sürdürdüğü zorlu yaşam koşulları, tarikatlar, ırkçılık faaliyetleri gibi pek çok konuda gerçeğe yakın pek çok olayın anlatıldığı Middlesex, okuduğum en güzel romanlardan biri olarak hafızamda yer etmiş bulunuyor. Şiddetle okunmasını tavsiye edebileceğim bir kitap.  

14 yorum:

  1. Kesinlikle aynı fikirdeyim Bay Kaplan; şiddetle tavsiye ederim ben de. Çok selamlar, saygılar 😀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nerelerdesiniz?:)) Dönüşünüze çok sevindim. Evet, harika bir kitap, tarafsız ve gerçekçi. Selâmlar. Bu aralar müthiş bir yoğunluk içindeyim, yorumlara bile geç cevap veriyorum. Kusura bakmayın:)

      Sil
  2. Bursa kelimesine tav oldum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabı okumadıysanız, okuduğunuzda beğeneceğinize eminim:)

      Sil
  3. Kitabı merak ettim. Yazarlar tabular konusunda yazabilmeli mi,örneğin bir tecavüzcünün gözünden tecavüzü anlatmak olayı sempatiklestirir mi? Yazmamak mı gerekir acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır hayır, edebiyat dalında önemli bir ödül kazanmış bu kitabın gerçek bir sanat şaheseri olduğunun altını çizeyim öncelikle:)
      İlk cümlenizden sonra gelen sorularınız aslında Ağaç Ev Sohbetlerinin güzel bir tartışma konusu olabilir.
      Benim bu konuda düşüncem, sanat değeri taşıyan her olay kayıtsız şartsız bir kitabın, tiyatronun ya da filmin konusu olabilir. Ancak belli bir yaşın altındakileri olumsuz yönde etkilemesi olasılığına karşı yaş kısıtlaması gibi bazı önlemler alınabilir. Şiddet, tecavüz gibi konularda sadece bir kitap ya da filmden etkilenip olumsuz davranışlar içine girebilecek ruh hali düzgün bir insanın varlığına inanmıyorum. Ancak psikolojik sorunları olan bir şahıs ölümü çağrıştıran bir müzik parçasından etkilenip intihar ettiğine dair çok örnek gösterilebilir. Bu bile müzik parçasına tek başına bir suçlama getirmemelidir bence. Diğer taraftan bomba imali, hırsızlar için kilitli kapıları açma sanatı gibi doğrudan suça teşvik eden yayınlar elbette yayımlanamaz bildiğim kadarıyla. Teşekkürler:)

      Sil
    2. Biz çok okuyan ve yazan bir toplum olmamıza rağmen ensest, hırsızlık filan yaygın. O halde bunlar hakkında yazmak bu durumu yaygınlastirmaz ve sempatik göstermez.yine de böyle konuları okumak hoşuma gitmiyor.hirsizlik rehberi gibi şeylerin yasak olduğunu da öğrenmiş oldum:)

      Sil
  4. Okunacaklar kulesinde beni bekleyen kitaplardan olur kendisi.
    Sanırım elimdeki kitabı bitirince buna başlayacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman fazla geciktirmeyin derim:) İyi okumalar:)

      Sil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Bir ara bu kitabı okumayı çok istemiştim ama sonra yazarı Amerikalı diye vazgeçtim (ABD'li yazarları sevmiyorum). Gerçi tanıtımınızı okuyunca kitabı seveceğimi düşündüm, belki bir gün okurum:) Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın kökenlerine bakarsanız baba tarafı Anadolulu. Bu yüzden bizlerden çok fazla benzerlik bulabilirsiniz. Ayrıca yakın tarihe ışık tutması bakımından değerli bulduğumu söylemeliyim. Sıradan bir Amerikalı yazar gibi düşünmeyin. Seveceğinizi düşünüyorum. Teşekkürler:)

      Sil
  7. iyi roman ivit. okuyup yazmıştım blogda :)

    MIDDLESEX

    Jeffrey Eugenides

    Middlesex her zaman karşımıza çıkmayacak o çarpıcı romanlardan, Kitap Hırsızı gibi. Sürükleyici, merakla, soluk soluğa okunan bir destan roman, bir epik, aynı zamanda da sosyo kültürel ve tıp açısından çok ilginç bir konuya sahip bir belgesel gibi. Bilimsel gerçekler, belgelerle biyografik özellikler ve kurgu, hayal gücü bir arada.

    Birçok edebiyat ödülünü ve bu arada Pulitzer edebiyat ödülünü de alan Middlesex, ülkemizde Bursa’da 1920’lerde başlıyor, sonra Amerika’da Detroit’te devam ediyor 1970’lere dek, 70’lerde San Francisco’da ve günümüze dek de Berlin’de devam ediyor.

    Bu şaşırtıcı romanda iki izlek bir arada gidiyor, Türkiye’de Bursa’da yaşayan bir Rum ailenin 1922 İzmir Yangını sırasında İzmir’den Amerika’ya göçü ve Detroit’te yeni bir hayata başlamaları, ailenin 1970’lere dek yaşadıkları. İkincisi de, bu ailenin bir ferdi olan Calliope’un dünyada ve tıpta az görülen bir özelliği ile 1960’lardan günümüze alışılmadık öyküsü.

    Roman bir ailenin yaşamını anlattığı için edebiyatta bildungsroman denilen (oluşum romanı) türe giriyor, ancak romanın ana kahramanı hermafrodit (çift cinsiyetli) olduğu için bir yandan da değişik bir tür insanın hayatını okuyoruz.

    Romanın aile kısmı yazarın kendi kökleri, hermafrodit kahramanı ise bu tarihin içine monte etmiş belli ki.

    1920’lerde Bursa’da bir dağ köyünde başlıyor öykü. Desdemona ve Lefty adlı iki Rum kardeşle. Onların ailesi, geçmişi ile başlıyor, aynı zamanda iki kuzen de olan bu iki kardeş evleniyor ve sonra 1922 İzmir Yangını’ndan sonra Detroit’e göç ediyor. Yeni bir hayat ve çocukları Milton ve Zoe doğuyor. Milton ve Tessie evliliğinden ise Calliope dünyaya geliyor. Bir kız olarak doğan Calliope ergenlikte kız ve erkek olduğunu anlıyor. Bu aslında, birkaç yüzyıldır ailenin yeni kuşaklara taşıdığı bir genden dolayıdır.

    Calliope, yeni adıyla Cal durumuna alışmaya ve bir yaşam kurmaya çalışır, bir yandan da ailesini, geçmişini, köklerini araştırır.

    Roman türünün eşsiz örneği. Safiye Sultan çevirmeni Solmaz Kamuran’ın çevirisiyle.

    Not:4/4

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yazmışsın:) Verdiğin puanı da fazlasıyla hak ediyor. En sevdiğim romanlardan biri oldu bu benim için:) Teşekkürler Deep:)

      Sil