KATEGORİLER

23 Ağustos 2022 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 157

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm heyecanıyla devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın  isim listesini burada bulabilirsiniz. Ağaç Ev Sohbetleri 4. yılına girmiş bulunuyor. Söz konusu etkinliği başlatan, Edischar ve Taha Akkurt başta olmak üzere organizasyon liderliğini başarıyla sürdüren sevgili DeepTone'a, tartışmalara soruları ve yorumlarıyla destek veren tüm blog dostlarına teşekkürlerimi sunuyorum. Bu haftanın konusu sevgili Taha Akkurt'tan geliyor:

"Sizce tarihteki en önemli buluş nedir? Keşke ilk benim aklıma gelseydi dediğiniz fikirler hangisidir? Son olarak imkân ve yeteneğiniz olsaydı şu an neyi icat etmek isterdiniz?"

Buluş ya da icat, daha önce bulunmayan bir şeyin insan çabasıyla oluşturulmasıdır. Keşif ise, yeni veya daha önce anlamlı olarak tanınmayan bir şeyi algılama eylemidir. İster keşif deyin, isterseniz buluş bence tarihteki en önemli keşif/buluş "Tanrı" kavramı. İnsan varoluşundan bu yana açıklayamadığı şeylerden korkmuş ve kendine bir dayanak aramıştır. Önceleri ağaçtan, güneşten, ateşten ve kendi eliyle yaptığı putlardan medet umarken zamanla çok tanrılı dinlere oradan da tek tanrılı dinlere inanmış ve yaşamını buna göre düzenlemiştir. Bugün dünyada yaklaşık 4,5 milyar kişi İbrahimi dinlere, başta Hinduizm ve Budizm olmak üzere yaklaşık 2 milyar kişi de Uzakdoğu dinlerine inanmakta. Varoluşa dair düşünceler tarih boyunca insanın kafasını kurcalarken pek çoğu mitolojiye mal olan gerçek dışı hikâye ve anlatılar gelişen bilim ışığında fantastik edebiyatın konusu olmuştur. Sözgelimi Hinduizm'de insanlığın yaratılış hikâyesi Tanrı Brahma'ya dayanır. Yalnız olmaktan korkan Brahma, kendine bir hayat arkadaşı dileyip kendini kucaklama halindeki bir erkek ve bir kadın kılığına sokar. Daha sonra bedenini ikiye ayıran Tanrı Brahma, bu bölünmeden bir erkek ve bir kadın yaratır. Erkek ve kadının birleşmelerinden de bütün insanlık dünyaya gelir. Bu hikâyeye inanan ya da inanmış görünen bir milyardan fazla insan var günümüzde. Keza Adem ve Havva'nın çamurdan yaratılıp yasak meyveyi yedikten sonra cennetten kovulması ve daha sonra (nasıl çarpık bir ilişkiyse) çocuklarıyla birlikte üremesi, bana eski Yunan Tanrısı Zeus ve onun saygıdeğer eşi, aynı zamanda ablası olan Tanrıça Hera ile çocukları savaş tanrısı Ares, ateş tanrısı Hephaistos, tanrıça Angelos, tanrıça Heusha, gençlik tanrıçası Hebe ve doğum tanrıçası Eileithyia'dan daha fazla inandırıcı gelmiyor. Aslında tarihimizin en büyük buluşunun, tüm dinleri ve varoluş hikâyelerini çürüten "Evrim Teorisi" olduğunu söyleyecektim. Ancak dinin iyi bir sömürü aracı olma özelliğinden dolayı "Tanrı" kavramı, bilim ve teknolojide onca ilerlemeye rağmen tahtını korumaya devam ediyor ve görünen o ki, uzun bir süre yerini kaptırmayacak. Elbette özgür! ve bağımsız! bir ülkede herkes canı neye isterse ona inanır. Ben "Tanrı" kavramını bir buluş değil insanlık tarihinde gelmiş geçmiş en önemli keşif olduğuna inanıyorum. Eğer konumuz "buluş" ya da "icat" ise tarihteki en önemli buluş, bana göre, kanıtlanmış bir doğa yasası olan "Evrim" olgusudur.

Olağanüstü fikirler bir birikimin sonucu olarak ortaya çıkar. Bu birikimin nesilden nesile aktarılmasını sağlayan yazının keşfi olmuştur. Sözgelimi bilgisayar icat edilmeseydi biri çıkıp interneti keşfedemezdi. Bütün buluş ve keşiflerin sahiplerine hayatımızı kolaylaştırdıkları, dünyamızı daha iyi tanıma fırsatı verdikleri ve gerçekleri ortaya çıkardıkları için minnettarız. Ancak, şimdiye kadar, keşke ilk benim aklıma gelseydi diye bir düşünceye kapılmadım. Keşke elektriği bulmak benim aklıma gelseydi, keşke telefonu ben icat etseydim şeklinde geçmişte kalan bir takım yeniliklerin sahibi olma fikri bana garip geldi açıkçası. Belki de "keşke" sözcüğüne duyduğum antipatidir bunun nedeni. Ütüyü ben bulmuş olsaydım meselâ, ne değişecekti? Patentini alıp zengin mi olacaktım? Ya da tarihin sayfalarına ismim mi yazılacaktı? En iyisi bırakalım mucitlerimizi, kaşiflerimizi rahat etsinler, ölenlerinin kemiklerini sızlatmayalım. 

"İmkân ve yeteneğim olsaydı şu an neyi icat etmek isterdim?" Bu soruyu zevkle cevaplayabilirim. Benim icat etmem de gerekmez. Fikri vereyim, isteyen bu konuda kolları sıvayabilir. İlk anda aklıma gelen "yalan makinesi". Şahide falan gerek kalmazdı artık. Adliyelerde yığılmaların önüne geçilir, haklı haksız hemen çıkardı ortaya. Kafatasına bağlanan birkaç elektrot, beynin ilgili bölümünden alınacak sinyalleri işlemden geçirerek makinenin kırmızı ya da yeşil ışığını yakacak. Biraz daha geliştirilerek sesli hale getirilebilir. Yeşil ışık yandığında sessizlik, kırmızı ışık yandığında "Yalaaaan!" diye gür, oturaklı bir ses çıkarabilir örneğin. Özellikle politikacıların bu makineye bağlanmadan hiçbir konuşmasını dikkate almazdık artık. Eğer küresel güçler engel olmazsa böyle bir makinenin yapılabileceğine gerçekten inanıyorum. 

İkinci olarak biraz ütopik bir düşünce. Aslında fikir olarak kurgu filmlere konu olmuş daha önce. Işınlamadan bahsetmek istiyorum. Önce cansız varlıklar, daha sonra becerebilinirse canlılar. Düşünebiliyor musunuz, ne kadar büyük bir devrim olur bu. Deniz, hava ve kara taşımacılığına paydos. Önce şehrin muhtelif yerlerine istasyonlar kurulur. Bu istasyonlara getirilen mallar dünyanın bir ucundaki diğer bir istasyona saniyeler içinde ışınlanır. Nasıl ki ilk bilgisayarlar oda büyüklüğündeydi, küçüle küçüle cebimize girdi. Bu ışınlama istasyonları da zaman içinde portatif hale getirilip eşyanın yanına getirildiğinde kısa mesafeli taşıma işleri bile ortadan kalkar. Böylelikle siyasilerin yol yaptık, köprü yaptık şeklindeki propagandaları da boşa çıkmış olur. 

Son olarak sevgili Taha Akkurt'un benden önce davranıp açıkladığı yeni bir yönetim sistemi icat etmek isterdim. Nasıl bir sistem olacağına dair üzerinde epey düşünmem lâzım. Zira bugüne kadar en iyi yönetim şekli diye yutturulan demokrasinin suyu çıkmış durumda. Yeni yönetim sistemi, adaletin sağlandığı, hakça paylaşımın tesis edildiği, liyakatli kişilerin yönetimin başına getirildiği, sağlıklı bir denetim mekanizmasına haiz bir sistem olmalı.

9 yorum:

  1. Ağaç Ev Sohbetlerinin en güzel yanı bu işte, hiç aklımıza gelmeyen fikirleri başkalarından okumak. Tanrı kavramının keşfi ve insanlığı şekillendirmesini düşünebilirdim ama Evrim olgusu hayatta aklıma gelmezdi. İlk paragraftaki anlatışınıza ve vardığınız sonuca şapka çıkarıyorum. Özellikle "Evrim Ağacı" kanalını keşfettikten sonra bu konu hakkında çok araştırma yapmıştım. Evrim Teorisi tüm varoluşumuza mantıklı bir cevap getirmeye çalışıyor. Bir gün tüm insanlık tarafından kabul görürse gerçekten tarihteki en büyük buluş olabilir.

    Şu anda yalan makinesi olarak kullanılan cihazlar var sanırım ama ne kadar doğru çalışıyor bilmiyorum. %100 doğruluğu garanti eden bir makine çok faydalı olurdu :)

    Son olarak ışınlama konusunda da sizi destekliyorum. Hatta onca buluşa rağmen ışınlanma neden hala ütopik bir şey olarak kaldı anlamıyorum. Bu zamana kadar çoktan icat edilmeliydi :) Böyle bir şey gerçek olsa dünya baştan şekillenirdi sanırım.

    Ve son paragraf.. Belki de sadece bu konuyu ele alan bir tartışmayı yine Ağaç Evde yapabiliriz. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle:) Çok teşekkür ederim. Evrim teorisini kabul etmemekte direnen kişilerin korkusu inançlarını kaybetmek ve dolayısıyla bir boşluğun içine düşme hissi. Yaşadığım için onları anlıyorum, büyük bir travma elbette. Bilim ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin hâlâ insanın çözemediği konular var. Bu durum Tanrı inancını ayakta tutan en önemli neden. Bugün Tanrı fikrine samimiyetle inananların sayısı fazla değil bence. Muhtelif nedenlerle inanır görünenler onlardan çok daha fazla. Evrim teorisi inananların dünyasını alt üst eden bir buluş. İnanır görünenler bu teoriden öylesine korkuyorlar ki eğitim müfredatından çıkartıyorlar. Çünkü onlar için "Tanrı" pahalılığın bile nedeni:)

      Bildiğim kadarıyla yalan makinesi hakkında pek doğru sonuç vermeyen girişimler oldu ve büyük sansasyon yarattı. Benim anlatmak istediğim cihazın, çocuğun babasının tespit edilmesinde başvurulan dna testi kadar güvenilir olması. Halen bilimsel geçerliği olmayan bazı aygıtlar olabilir, bunları dikkate almıyorum. Bugün en iyi yalan makinesinin yanılma payı % 12-14 arasında değişiyor ki, oldukça yüksek bir oran bu. Mahkemeler bu kadar yüksek bir yanılma payını haklı olarak kabul etmiyorlar. DNA testinde yanılma payı sadece % 0,01 dir. Buna göre yalan makinesine göre en az 1000 kat daha güvenilir sonuçlar elde edilmektedir.

      Işınlama çok faydalı bir icat olurdu. Küresel akaryakıt, otomotiv ve nakliye şirketleri böyle bir yeniliğe müsaade ederler mi bilmiyorum:)

      Emin olmamakla birlikte bu konuda bazı yazılarım olduğunu düşünüyorum. Hatta benzer bir konuyu Ağaç Ev Sohbetlerinde önermiş olabilirim diye bugüne kadar önerdiğim konuları taradım ama bir şey bulamadım. Bence güzel olur. Teşekkür ederim:)

      Sil
  2. uzakdoğu dinlerini çok sempatik buluyorum, özellikle zen budizmi :) grek mitolojisi de keyifli masallar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mitoloji olarak ele alındığında tüm dinleri severim ben de. Fakat bazı insanlar bu masallara gerçekmiş gibi inanıyorlar. Sanırım bu sorunu aşmamız lâzım artık:) Aksi takdirde birkaç asır sonra torunlarımız bizimle dalga geçecek:))

      Sil
  3. "Keşke" durumu düzeltmekten uzak bir kelime, faydasız. Hatta kafayı takarsan huzursuz eder insanı. Olan olmuştur, geriye döndüremezsin zamanı. Keşke eğer o kadar rahatsız ediyorsa bir dahaki sefere yapmazsın ya da yaparsın. Geçmişte olan biteni değiştirme imkânı yoksa nafile bir serzenişten başka bir şey değil, keşke. Keşke konusunda sizi daha ılımlı hale getiren nedir bilmiyorum ama ben oldum olası keşkelerden uzak tutarım kendimi. Işınlama büyük bir devrim yaratır insanlık aleminde. Sinek adlı bir film izlemiştim. Işınlama kapsüle giren bir sinekle kendini denek olarak kullanan bilim adamının dna ları karışıyor. Işınlama işlemi sonucunda diğer kapsülden çıkan bilim adamı yarı insan yarı sinek özellikleri göstermişti. Gırgır bir fantastik kurguydu fakat düşünce hoşuma gitmişti. Bence önce maddelerin ışınlanmasıyla işe başlanmalı, sanırım bu daha kolay.
    Bakın son kullandığınız keşke geçmişe yönelik değil, geleceğe özlem. İnsanın içinin geçtiği geleceğe yönelik arzu ve istekler için "keşke" sözcüğüne antipati duymam. Keşke, ülkemizde adalet yerini bulsa. Mmm, olabilir bu bak:))

    YanıtlaSil
  4. Evrim konusu çok ilginç olmuş. Hiç aklıma gelmezdi. Çok sevdim ilk paragrafınızı. Tanrı kavramının geçerliliğinin hiçbir zaman yokolacağını sanmam. Kimi körü körüne inanıyor onlar için umut yok, kimi de bunu çok güzel kullanıyor. Bulunmaz bir maden bırakmazlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Ben de sanmıyorum. Dediğiniz gibi tükenmez bir maden. İşler iyi mi, ben yaptım, kötüye mi gitti, Allah'ın işi ne yapalım. Kananlar var olduğu sürece kandıran eksilmez:)

      Sil
  5. Bu ışınlanma konusunu bende olsun istiyorum. Okuduğum bir bilim kurgu kitabında otobüs durakları gibi ışınlanma istasyonları vardı. Gideceğiniz yere en yakın istasyonu seçip oraya ışınlanıyordunuz. O gün bugündür aklımda çıkmayan bir fikir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmayacak şey değil fakat reenkarnasyon yoksa biz göremeyeceğiz sanırım:)

      Sil