Geçtiğimiz pazar yaylada ceviz hasadına başladık. İşçilerden biri cep telefonunu karıştırırken kendi kendine söyleniyordu.
- Gene bi karıyı bıçaklamışlar
Merakla gayri ihtiyari soruyorum,
- Nerde, ne karısı?
Öyle derler kadınlara köylüler burada. Anası da olsa bacısı da olsa kadının adı karıdır. Ağaç altında ceviz toplayan, aralarında anasının, bacısının olduğu köylü kadınlara seslenir.
- Karılar! İşiniz bitince şuradaki ağaca geçin.
İbrahim, başını kaldırmadan bana cevap veriyor.
- Aşağıda, köyde. Yedi yerinden bıçaklamış karıyı.
- Neden?
- Seviyormuş işte! Kadın ölmüş kurtulmuş, olan kendine oldu. Şimdi hapislerde çürüyecek.
Ne diyeceğimi bilemedim. Aşkın binbir hâli.
Akşam eve dönünce aklıma geldi bu olay. Eşime döndüm,
- Seni ben hiç sevmemişsin meğer.
- Nereden çıktı şimdi bu? Diye sorarken merakla baktı gözlerimin içine.
- Söyler misin bana, hiç bıçakladım mı seni? Bırak onu bir fiske vurdum mu sana şimdiye kadar?
Koştu mutfağa, kaptı bıçağı. Bir yandan üstüme yürürken,
- Sen canına mı susadın adam! diyerek bağırıyordu. Canımı kurtarmaya çalışıyordum. Nefes nefese anlattım bir çırpıda olayı. Güldük birlikte hâlimize, bıçaklanan kadını zihnimizden uzaklaştırmaya çalışırken.
******
Öykünün tamamı eşimin bana bıçak çekmesi dahil yaşanmış olaylara dayanmaktadır.