KATEGORİLER

12 Eylül 2019 Perşembe

SAKLI SEÇİLMİŞLER - SONER YALÇIN

Kitabın Adı: Saklı Seçilmişler

Yazar: Soner Yalçın

Sayfa Sayısı: 504

Yayınevi: Kırmızı Kedi

Türü: Araştırma

Kitap Hakkında: "Saklı Seçilmişler" insanı düşündüren, hayretler içinde bırakan bir kitap. Üzerinde oldukça fazla emek verilip araştırılmış. Ele alınan konular referanslandırılmış, belgelerle kanıtlanmış. Kitabın sonundaki kaynakça ve dizin bölümleri bir araştırma kitabında olması gerektiği gibi.

Küresel sermayenin toplum üzerindeki hain plan ve hedeflerinin araştırılıp değerlendirildiği kitapta 1800'lü yıllardan günümüze kadar geçen süre boyunca ekonomi, siyaset, sağlık gibi pek çok hususta toplumların kaderini belirleyen birkaç ailenin insanlığa verdiği zararları detaylı bir şekilde anlatıyor yazar.

Kitabı okurken başta ABD olmak üzere süper güçlerin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri nasıl kendilerine bağımlı kıldıklarına, tarım arazilerini, tohumlarını ellerinden alıp insanların acımasızca sağlıklarıyla oynadıklarına, aynı güçlerin tedavi niyetine pazarladığı ilaçlar üzerinden milyarlarca dolar kazanırken türlü oyunlar çevirdiklerine, her taşın altından çıkan bu sömürgecilerin acımasızlıklarına şahit oluyoruz.

Yazar bu sömürü planının aslında neyi hedeflediğine dair varsayımlarda bulunuyor. Ona göre yapılan onca hainlik, haksızlığın amacı sırf daha fazla para kazanmak olamaz. Ortada gizli bir plan var. Gizli planın ne olduğunu ise kitabın sonuna saklıyor. Spoiler olmasın diye ben de açıklamayayım. Komplo teorisi tarzında, abartılı ya da yanlış bulduğum bazı öğeler barındırmış olsa da genel olarak kitabı oldukça etkileyici, hatta ürkütücü bulduğumu söyleyebilirim. Şöyle ki, kitabı okuduktan sonra hiçbir gıda ürününü eskiden olduğu gibi görmüyor, mobilya mağazasından alacağınız koltuk acaba kısırlık yapar mı diye tereddüt ediyorsunuz.

Monsanto, Cargill, Bayer ve benzeri küresel şirketler, Rockefeller gibi başkalarına yaşam fırsatı tanımayan ailelerin tuzağına düşen geri kalmış ülkeler, tek tük de olsa vatanını milletini düşünen dürüst insanlar, insan ırkının ıslah edilmesine yönelik çalışmalar, milyar dolarlarla ifade edilen şirket devirleri, milyonlarca dolarlık tazminatlar... 

Şöyle anlatayım. Kitabı üç bölümde değerlendirecek olsam; % 80'i gerçekleri yansıtıyor, % 10'unda abartıya kaçıyor, % 10'u ise yazara katılmadığım yönler içeriyor derdim. İlk bölümde anlatılanların bir kısmını yüzeysel de olsa biliyordum. Bilmediklerim ise kanımı dondurmaya yetti. GDO'lu ürünlerin, zirai ilaçların, sağlığa zararlı gıda katkılarının, mısır şurubunun, palimiye yağının, nebati margarinlerin  pazarlanması, kuş gribi ve domuz gribi mikroplarının önce insanlara bulaştırılıp sonra aşılarının satılması, zehirlenen topraklar, ilaç sektöründe dönen dolaplar... anlatmakla bitmez. 

İkinci bölümde abartılı bulduğum bir iki örnek vereyim: Eskiden köylere hizmet üreten Toprak-Su varmış. Daha sonra Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne dönüştürülmüş. Hain AKP ise Köy Hizmetlerini tamamen kaldırmış. Toprak-Su çok iyi hatırlamamakla birlikte faydalı bir kurumdu sanırım ama Köy Hizmetlerini iyi bilirim. İktidar partisinin yaptığı üç beş hayırlı işten birincisi sigara yasağı ise ikincisi Köy Hizmetlerini kapatıp bu görevi İl Özel İdarelerine devretmesiydi. Diğer bir örnek; Efendim, ABD'liler gelip baraj yapılacak yerleri seçmiş, seçtiği yerlerdeki verimli araziler su altında kalsınmış. Bir baraj mühendisi olarak bunu aşırı abartılı buluyorum. Yok öyle bir şey. Baraj nereye yapılır nerede yapılmaz konusunda kitap yazarım. Bunun için yıllar süren etütler yapılır, uygun yer aranır barajın tipine göre. Malzeme kaynaklarına yakınlığı, gövdenin otıracağı zeminin niteliği önemlidir. Yanlış projler yok muydu? Vardı elbette ama bunda elin Amerikalısını suçlamak niye.

Üçüncü bölümün konusu kitabın sonuna doğru işleniyor. Adeta bilim kurgu niteliğine bürünüyor olay. Küresel sermaye sadece para kazanmak için çalışmıyormuş. Spoiler vermemek için küresel sermayenin esas niyetini söyleyemiyorum. Sadece yazarın fikrine katılmadığımı ifade edebilirim. Zira emperyalizmin tek hedefinin sömürü yani başkasının sırtından para kazanmak olduğuna dair hiçbir şüphem yok. Paranın yerini alacak başka bir değer görmüyorum onların gözünde.    

30 yorum:

  1. Çok sevdiğim ve tavsiyesine güvendiğim 2 dostum bu kitabı önerdi daha önce. İçeriğinden bahsettikleri zaman okumaktan vazgeçtim. Çünkü zaten aşina olduğum konular ve okuyup daha çok öğrendikçe iyice huzursuz ve mutsuz olacağım. Kısacası kendimi ya da sevdiklerimi dünyanın düzeninden, çarklardan kaçırıp kurtaramadığım için hali hazırda çaresiz hissederken daha fazlasıyla haşır neşir olmak istemiyorum sanırım. Şimdi siz de anlatınca yüreğim sıkıştı. Matrix'teki "Ignorance is bliss" sözü geliyor böyle anlarda aklıma. Engelleyecemeyeceğim şeyleri bilmemeyi tercih ediyorum bazen. Evet bu tavrım doğru değil. Bilinçli olmak ve karşı durmak lazım biliyorum ama hayat benim için zaten çok yorucu. Bazen sadece uzak durmak, gerçeklerden kaçmak istiyorum maalesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İngilizlerin "dilemma" dedikleri sözcük, yani ikilem. İki arada bir derede kalmak. Aynı hissiyat sanırım çoğumuzda az ya da çok var. Hiçbir şey yemememiz, içmememiz lazım. Çünkü sağlıklı değil. Ama yaşamak için yemek zorundayız, alternatif bırakmamışlar seçebileceğimiz. O halde yiyelim ama düşünmeyelim. Yani atın ölümü arpadan olsun.
      Eskiden Uğur Dündar gibi gazeteciler toplum sağlığını ilgilendiren konularda ses getiren programlar yaparlardı tv'de. Buna benzer bir programda otostop yapan bir hayat kadını kendisi ile birlikte olmak isteyen gençlerden birini uyarıyor. "Ama ben aids taşıyıcısıyım" Gençler hep birlikte farketmez, bize bir şey olmaz diyor.
      Şimdi elbette bu cahil kesimden farklıyız ve ne yazık ki farkında olduğumuz halde elimizden gelmiyor bir şey. Lakin rahat değiliz. İnsanları tanımakla meşgulüz. Nasıl bu kadar acımasız oluyor bazıları? Nasıl menfaat uğruna kullandırıyorlar kendilerini? Ve ne kadar bencil, aptal olabiliyoruz? Belki de yok olmayı hak ediyoruz. Üzgünüm.

      Sil
    2. Uğur Dündar'ın programını dün izlemiş gibi hatırlıyorum. Fırınlara baskın yaptığı bölümü izleyince günlerce ekmek, simit vs. yiyememiştik. Ama işte hayatın içinde her şeyi kendimiz ekip biçip pişirip üretemiyoruz. 5 şeyi dışardan. almasak 6. şeyi mecburen alıyoruz. Tam dediğiniz gibi içinden çıkılmaz bir dilemma! Ne çare bulabiliyoruz, ne de kafamızı çevirip yürüyüp gidebiliyoruz. Düşündükçe ben üzülmeyi geçip acayip sinirleniyorum.

      Sil
    3. Kim bilir, belki de yazarak düşünmek, başkalarıyla paylaşmak biraz olsun yatıştırıyor bizi. Bazen uzakta bir köyün ücra bir köşesinde olup bitenden habersiz, kendi halindeki bir çobanın huzurunu arıyor insan.

      Sil
  2. Bir yanım oku, bir yanım okuma diyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekler ne kadar huzursuz etse de türümüzü tanımak, onun neler yapabileceğini tahayyül etmek dehşete düşürüyor bizleri.

      Sil
  3. Beğenerek okuduğum, çok bilgilendirici bir kitaptı. Paylaşımınız için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim:) Belki de bu bilgilendirici kitapları okuduktan sonra şekil değiştiren emperyalizme karşı kendimizi güven altına alabilmek için yapılması gerekenleri anlatan kitapları okumak ve okutmak gerek.

      Sil
  4. Kitabı severek okumuştum çok bilgilendiriciydi. 4-5 yıl öncesinde D.S.İ'den emekli bir baraj mühendisiyle epey bir baraj gezmiştik, Atatürk Barajı, Deriner Barajı gibi. Özellikle Deriner Barajının hiç yapılmaması gerektiğini çünkü maliyetinin çok yüksek olduğunu zamanında çok itiraz ettiklerini ama dinletemediklerini anlatmıştı. Yanlış karar ülkemizde çok fazla son yirmi yılda da katlanarak gidiyor. Eğer emperyalistlerin parmağı yoksa (ben bir ölçüde olduğunu düşünüyorum) bizim çok aptal olduğumuzu kabul etmemiz gerek. Son yapılan havalimanı ortada oradan pay biçin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle cumhuriyetin ilk yıllarındaki bütün imkansızlıklara, Osmanlı'dan üzerimize kalan borç yüküne, yobaz isyanlarıyla yapılan mücadeleye rağmen ülkemiz cumhuriyetin ilk yıllarında sahip olduğu anlayış ve politikalarla yönetilseydi eminim bu kadar kötü olmazdı durumumuz. Atatürk gibi bir yol göstericiye sırtımızı dönüp kendimizi yabancı güçlerin insafına bırakmak aptallık değil de nedir. Barajlar ve bütün alt yapı projeleri pahalı, planlamasız ve çevreyi tahrip edecek şekilde ihale ediliyor. Bütün kaynaklarımız heba edildi, ediliyor.
      Yanlış kararların 1950'lere kadar giden bir geçmişi var. Belki de içlerinde en masumlarından biri olan Süleyman Demirel'i 30 yaşında DSİ genel müdürü yaptırıp, yıllarca ülke yönetiminde kalmasını sağlayan güç neydi?
      Havalimanları, köprüler, otoyollar, kent hastaneleri, hızlı trenler daha niceleri...
      Sahi, ben çok sevdiğim mesleğimden niye soğudum?

      Sil
    2. Niye Köy Enstitüleri kapattırıldı yerine imam hatipler kondu. Tamamıyla Atatürk'ün öngördüğü ülkeyi gerçekleştirmeyelim diye yapıldı emperyalistler ve yerli işbirlikçileri tarafından. Bugüne bakınca Süleyman Demirel'i bile mumla arar hale geldik bende ona inanamıyorum.

      Sil
    3. Ağzınıza sağlık, ben de Köy Enstitülerinden bahsedecektim birden çıkmış aklımdan.

      Kitapta okuduğum en güzel bölümlerden biriydi. Bu kez spoiler falan dinlemeyeceğim.
      ABD Almanya'ya savaş açıyor. Bizimkiler bunun üzerine boğazdaki ABD gemisine el koyuyor, tuğgeneral komutanını belli bir süreliğine alıkoyuyoruz. Yıllar sonra bu zat ABD - Türkiye ilişkilerini geliştirmek adına ülkemize gönderiliyor. Yeni cumhuriyetin iktisat bakanlığına bir mektup yazıyor. Mektubunda tarım ve ilaç konularında birikim sahibi bir ailenin hükümetle işbirliği yapmak istediğinden, bu fırsatın değerlendirilmesinden bahsediyor. Bu aile ABD'li Rockefeller'den başkası değil. Dönemin vatansever iktisat bakanı Mahmut Esat Bozkurt kararını vermesine rağmen başbakan Refik Saydam'a danıştıktan sonra ortak görüşe varıp cevap veriyor. "Bakanlığımız bu işbirliğine lüzum görmüyor."
      Böyle vatan sever bakan, başbakanları,Hasan Ali Yücel'leri, Tonguç babaları arıyoruz. Ne yazık ki yoklar.

      Sil
  5. Şu an Bergama' nın bir köyündeyim ve belki de o politikaların eseri köylülerin halini izlemekteyim. Kitabı okumadan da, içindeki korkutucu senaryoların bambaşka çeşitleri dilden dile dolaşıyor halk arasında. Tam ürün alma mevsiminde havadan küçük bir planör tipi uçakla tarlanın ortasına pat diye bir şey atıldığını söylüyor biri, koşup bakıyor ve patlayan torbadan bir sürü, daha önce hiç görmediği türde böcek türünün dağıldığını gördüğünü anlatıyor. Bir başkası havadan bir gaz türünün püskürtüldüğünü... şaşıp kalıyorum. Sonradan kendimce düşündüğümde, hastalıkların yaş istatistiğinin bu kadar geniş kapsamlı olduğu, akıl hastalıklarının daha çoğaldığı, evlenen insanların çocuk için doğal yollar harici her şeyi denediği geliyor aklıma. Kendi hegamonyasını kurmak için, diğer tüm ülke ve insanlığı muhtaç konuma getirmek bana göre son durum. Spoiler oldu mu bilmem ama düşüncem bu. :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok spoiler henüz açığa çıkmadı. Eğer okurdan talep gelirse başka bir yazının konusu olabilir o:)
      Bak bu dediğinin yapıldığına inanıyorum. Domuz ve kuş gribi, deli dana mikropları aynı şekilde servis edilerek bir sürü hayvan itlafına zemin hazırlanmış. Küçük çiftlik sahipleri zarar edince küresel sermayenin tekeline kalmış hepsi. Şimdi ülkemizin tarım ve hayvancılık üretim merkezleri bile yabancı sermayeli.
      İzmir Tire'de asırlık kestane ağaçlarımız göz göre göre kuruyor. Kanser teşhisi koydular, çare bulamıyorlar. Şimdi anlıyorum ben bunun sebebini. Kesin bir yerinde Monsanto çıkacaktır karşıma.

      Sil
  6. Elime alıp bıraktığım bir kitap. Konusunu az çok biliyordum ve sanırım başımı kuma gömmeyi seçtim. Ama kuma gömmekle olmaz. Teşekkürler yorum için , kapsamlı olarak anlatmışsınız, bu kadarını bilmiyordum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabı okurken ben de zorlandım, daraldım. Yeter artık bu öğrendiklerim deyip bırakabileceğim anlar oldu. Yazar sık sık daha bunlar bir şey değil, okuyun bakalım neler neler çıkacak dedikçe merakım arttı. Yine de beni kitabın sonuna kadar bağlayan "Siz bunları hala para için mi yaptıklarını sanıyorsunuz? Hedef çok daha büyük, ileride hepsini anlatacağım size" deyince bu büyük hedefi öğrenmem farz olmuştu artık:)

      Sil
  7. Epeydir araştırma türü kitap okumadım. Aralara serpiştirmek gerekli artık. Teşekkürler tanıtım için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğayı, insanları tanıdıkça nereden geldiğimiz ve nereye gittiğimize dair sorular bir girdap misali çekiyor bizi içine. Dün bir belgesel izledim, bütün ezberim bozuldu. En kısa zamanda onu da yazmayı düşünüyorum. Ben teşekkür ederim size, değer verip okuduğunuz için:)

      Sil
  8. Kitabı 'henüz' okumadım ama az çok bir fikrim var içeriği hakkında ve özellikle Tohum ve ilaçlama konusu içler acısı bir durumda, ucundan kenarından içinde olduğum bir sektör olduğu için söylüyorum son 20 yılda tarıma yapılanları emperyalist güce sahip ailelerden biri ülkenin başına geçse yapamazdı herhalde, yazık hem de çok...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan hayatı üzerinde büyük oyunlar döndürülüyor. Hayır, bu bir hezeyan ya da komplo teorisi değil. Resmen zehirliyor, öldürüyorlar. Bunların yaptıklarının yanında Hitler ne kadar masum geliyor gözüme.

      Sil
  9. Very interesting review! It must be a good book.
    Have a wonderful weekend.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Any person who reads the book can no longer eat any food.
      Best wishes:)

      Sil
  10. Thanks for the info on the book. I'll have to check it out.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. You're welcome:) You will see the abominable adventures of Monsanto and Rockefeller family.

      Sil
  11. hıms bilemediim hiç okumadığım bir tür yaniiii ama güzeldir tabii. saklı seçilmişler de güzel isim. bu isimde bir film vardı, tarikat gibi bişi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, bu kitabın tarikatle ilgisi yok. Komplo teorisi gibi ama değil. Büyük bölümü gerçek. Küresel sermayenin korkunç tezgahları anlatılıyor. GDO'lu tohumlar, ilaç sektörü, genlerle oynamalar falan:) Aynı isimde bir film duymamıştım. Herhalde isim benzerliğidir.

      Sil
  12. https://www.youtube.com/watch?v=che9LNk-r70 Naci Özen beyefendinin barajlar hakkındaki çalışmaları
    Soner in yazı biçimi abartılı da olsa hepsi gerçek
    Tarhana Osman yani Osman Nuri Koçtürk ten Zeytin yağlı yiyemem amana
    Kara kutuda tıp alanında yapılanlara hepsini beraber düşünmeli
    1938 den sonra her hükumet ülkeye zarar vermiştir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kara Kutu kitabını okudum ve çok etkilendiğimi söylemek isterim. 1938 yılından sonra kurulan her hükûmetin ülkeye zarar verdiğini iddia etmek benim de gururumu okşar fakat çok az da olsa faydalı iş yapıldığını göz ardı etmek bana biraz fanatizm gibi geliyor. Naci Özen'in linkini verdiğiniz videosunu izledim. Doğru sözleri var ama son derece donanımsız ve demagojik bulduğumu söylemek isterim. Yusufeli ve Deriner Barajlarını çok iyi biliyorum. Eleştirilebilecek çok şey bulabilirsiniz ama Sayın Özen'in temeli olmayan bir tarzda değil. Teşekkürler.

      Sil