Based on A TRUE STORY
NE SENLE, NE DE SENSİZ BÖLÜM II
"Eee," dedi.
Fuat derin düşüncelere dalmıştı, gözlerini yukarı dikti. Sigarasından derin bir nefes çekti ve dumanından halkalar çıkardı.
"Amerika'ya gitmeyi düşünüyorum."
Gülmeye başladı Gönül,
"Hoppala. O da nereden çıktı şimdi. Amerika kucaklarını açmış seni bekliyor zaten."
Ciddiyetini bozmadı Fuat,
"Amerikalı bir kızla tanıştım, gidip orada evleneceğim onunla."
"Yine aşık mı oldun?" diye sordu yüzündeki alaycı bir gülümsemeyle, Gönül.
"Hayır, sadece oturma izni alabilmek için. Üniversiteye kayıt yaptıracağım, bir de iş bulup çalışırım orada"
"Ciddi misin sen?"
"Evet, kayıt parasını gönderdim bile. Diğer evrakları hazırlıyorum."
Yıkılmıştı Gönül, bir hüzün kapladı içini.
"Yani," dedi, devamını getiremedi. Hıçkırıklara boğuldu.
"Bu son görüşmemiz sanırım" derken uzattı elini Fuat.
Gönül, günlerce aklından silemedi o veda anını. Aradan iki ay geçti. Kimseyle görüşmedi bu süre içinde, en yakın arkadaşlarıyla bile. O gün dışarı çıkmak istedi. Funda'yı aradı. Caffe Nodo'da buluştular. Eski arkadaşlarını gördü orada. Toparlamaya çalışıyordu kendini. Son günlerde iyice dağıtmıştı, annesi babası, kardeşleri onun durumundan endişe ediyorlardı. Kalkıp lavaboya gitti. Günlerce makyaj yapmadığını fark etti. Hayat devam ediyordu. Çantasından makyaj malzemelerini çıkardı, dudaklarını en sevdiği renge boyadı, kirpiklerine cömertçe rimel sürdü, göz kapaklarına en dikkat çekici farını kullandı. Saçlarını tarayıp havalandırdıktan sonra geri dönüp aynaya son bir kez daha baktı. Muhteşem görünüyordu.
Tam dışarı çıkarken Funda'yla karşılaştı.
"İyi misin, merak ettim seni. Ne yaptın onca saat?"
Kendi ekseni etrafında dönerek süzdü arkadaşını,
"Baak, güzel olmuş muyum?" diye sordu neşeyle.
"Çok güzel olmuşsun hayatım, hadi gel artık, bak çayın buz gibi oldu."
Oturdukları masaya giderken gözlerine inanamadı. Bir anda Şeniz'le göz göze geldiler. Şeniz ona bir bakış atıp nispet yaparcasına yanındaki adama attı kolunu. Evet, yanılıyor olamazdı. Fuat'tan başkası değildi yanındaki. Oysa o çoktan Amerika'ya gitmiş olmalıydı. Fuat görmezden geldi onu. Hızla geçip yanlarından, kendini sandalyeye zor attı. Başı dönüyordu.
"İyi misin?" diye sordu Funda arkadaşına.
"Hesabı öde, kalkıp gidelim buradan, hemen." dedi, Gönül.
Funda'nın kolunda güçlükle yürüyordu. Bir kez daha kaybeden o olmuştu. İçini döktü arkadaşına. Gözyaşları dinmedi saatlerce. Bu iş burada bitti dedi. Yoruldum artık, yaşamak istemiyorum. Telefonuna kayıtlı numaraları, bütün sosyal medya hesaplarını kapattı. Artık kimse bulamayacaktı onu. Zor da olsa unutmaya çalışacaktı. Ablasını aradı. Evden, o muhitten uzaklaşmak istiyordu. Her geçtiği yol, her gittiği yer onu hatırlatıyordu. Garip bir duyguydu yaşadığı. İnsan nefret ettiği kişiyi sevebilir miydi aynı anda. Aşkın ve nefretin kol kola gezdiği bir ilişkiydi bu...
Dediğini yaptı Gönül. Ablasının evine yerleşti. Nadiren baba evine gittiğinde Fuat'la karşılaşmamak için yolunu değiştirdi. Bir iş buldu kendine, geçmişin üzerine kalın bir çizgi çekti. Zaman zaman aklına düşse de düşüncelerinden kovdu Fuat'ı. Ne yaptığını bilmeyen zavallının biriydi o. Tam iki yıl geçti aradan. Eski arkadaşlarından sadece Funda ile görüşüyordu. Onu da sıkı sıkıya tembihlemişti yeni telefonunu kimseye vermesin diye. İstemeye istemeye dayanamayıp Fuat'ı sormuştu yine. Şeniz'i bıraktı, başka birini buldu demişti. "Allah'ından bulsun öküz" diye hırsla cevap vermişti.
Fuat hala arayış içindeydi. Gönül'den sonra ne Şeniz'den ne de başkalarından aradığını bulmuştu. Gönül'ün hırçın davranışlarını, kıskançlıklarını ve çılgınlıklarını özlemişti. Funda'nın Gönül'le bir irtibatının olacağından neredeyse emindi. Son zamanlarda Funda'yı her gördüğünde ısrarla telefon numarasını istiyor, Gönül'ü çok sevdiğini söylüyordu. Roller bir kez daha değişmişti. Bu kez kaçan Gönül, kovalayan ise Fuat'tı. Aylarca bu kovalamaca devam etti. Bir gün Funda, Fuat'ı başından savmak için "Gönül'ü unut artık, nişanladılar onu." dedi. Fuat çıldırdı bu habere. Funda'nın boğazına sarıldı. Ver şu telefonu diyerek boğazını sıkmaya başladı. "Tamam, tamam, vereceğim" demek zorunda kaldı. Fuat'ı hiç böyle görmemişti. Canını kurtarmak için vermek zorunda kaldı Gönül'ün numarasını.
Öfkeyle Funda'nın yanından ayrılıp numarayı tuşladı. Telefon çalıyor ama cevap vermiyordu. Defalarca denedi, değişen bir şey yoktu.
Funda akşama doğru kendini ancak toplayabildi. Gönül'ü aradı ve olanları anlattı. Konuşmak için evlerine gelmesini istedi. Hava kararmadan geldi Gönül. Telefonu susmak bilmiyordu. Birbiri ardına aranıyordu. Sonunda çareyi telefonu kapatmakta buldu. Gece yarısından sonra telefonu yeniden açtı. Mesaj kutusunda bir sürü mesaj gördü. Bir kez olsun konuşmak istiyor, ona bu şansı vermesini istiyordu Fuat. Saat sabaha karşı üçe kadar oturup konuştular Funda'yla. Arkadaşında kalacağını söylemişti annesine. Tam yatmaya hazırlanırken yine telefonlar çalmaya başladı. Bu kez açtı telefonu.
"Gönül, konuşmamız lazım, ne olur kapatma telefonu."
"Konuşacak bir şeyimiz yok, rahatsız etme beni artık."
"Hayır var, nerede olduğunu biliyorum, Funda'ların evinin önündeyim, in aşağı, beş dakika sadece, ne olur."
"Niye bırakmıyorsun peşimi hala, istemiyorum seni, is-te-mi-yo-rum."
"Bak çok önemli, sadece beş dakika dedim."
Gönül telefonu kulağından ayırıp Funda'yla bakıştılar kısa bir süre. Funda, git görüş dercesine başını salladı.
"Tamam, ama sadece beş dakika." dedi.
Giyinip aşağı indi. Karşıda farları yanan arabanın içinden çıkıp koşarak Gönül'ün yanına geldi Fuat. Elinden tutup arabaya doğru çekti.
"Gel bin şu arabaya sana bir şey soracağım."
"Çekiştirip durma, ne soracaksan sor." dedi Gönül. Arabanın önüne oturdu. Fuat'da sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı, hareket ettiler.
"Dur, nereye götürüyorsun beni?"
"Bekle, gör" dedi sertçe."
Çevre yolunda heykelli parka girdiler. Körfez manzarası ayaklar altındaydı. Gecenin zifiri karanlığını ay ışığı yarıyordu. Arabadan indiler.
"Nişanlanmışsın." dedi Fuat.
"Hayır, bunu da nereden çıkardın."
Ellerini avuçlarına alıp parmaklarına baktı.
"Nerede yüzüğün?
"Nişanlanmadım, dedim sana, bak yüzük görüyor musun parmağımda."
"Doğru söylüyorsun değil mi?
"Sana yalan söylemek zorunda değilim."
Tartışmaya başladılar. Sabahın ilk ışıklarına kadar birbirlerini suçladılar. Değişik bir ilişkiydi onlarınki. Adeta ilişkiyi besleyen bu kavgalarıydı. Beraber oldukları zamanın yüzde doksanlık dilimi kavgayla geçiyordu. Niye onu bırakıp Şeniz'e gittiğini, onda ne bulduğunu, kendisinde arayıp bulamadığının ne olduğunu defalarca sorup durdu Gönül. Fuat hiçbirini cevaplayamadı doğru dürüst. O da neden onsuz yapamadığını, onu neden terk ettiğini, niye onu başkalarına tercih ettiğini bilmiyordu. O sonu gelmez kavgaların arasında bitkin düşüp birbirlerine sarılıyor, karşılıklı aşk sözcükleri söylüyor, sessiz göz yaşı döküyorlardı. Sonra enerjilerini toplayıp hiç yoktan bir neden yaratıyor, yeniden kavgaya tutuşuyorlardı.
Saat sabahın yedisinde Gönül'ü Funda'ların kapısının önünde bıraktı Fuat. Gönül, bitkin vaziyette Funda'ya telefon etti, kapıyı açmasını istedi. Saatlerce gelmesini beklemişti merak içinde arkadaşının Funda.
"Gel," dedi "Gir içeri." sessizce, odasına götürdü. "Anlat bakalım neler oldu." Ağlamaya başladı, Gönül, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. "Ben aşığım bu adama, yapamam onsuz." Çok geçmeden telefonu çaldı. Arayan yine Fuat'tı.
"Aşağı in!" diyordu emir verircesine. Cevap vermeden kapattı telefonu Gönül. Üzerine ceketini alıp merdivenlere koştu. Apartman kapısının önünde karşılaştılar. Omuzlarından tutup kendine çekti kızı.
"Söyle sizinkilere, yarın istemeye gelecekler seni."
Şaşırmıştı. Gözünden akan yaşlar yılların acısını silmiş, adeta ona mutluluk veriyordu. Duydukları gerçek miydi?
"Ciddi olamazsın!" dedi.
"Hiç bu kadar ciddi olmamıştım" diye cevap verdi Fuat. Sevinçle sarıldılar birbirlerine.
"Umarım verirler beni sana." dedi gülerek, merdivenlerden uçarcasına yukarı tırmandı. Funda'ya müjdeyi verdikten hemen sonra evlerine gitti. Uçuyordu adeta, ayakları yerden kesilmişti sanki. Rüya mıydı bu?
Akşam olunca babasına durumu açtı annesi. Odasına kapanmış babasının vereceği tepkiyi merak ediyordu. Babası bir başlayıp bir biten ve kızını perişan eden böyle bir ilişkiye razı değildi. "Hayır, hiç gelmesinler, buna gerek yok, o herife verecek kız yok bende." demişti babası. Annesi ne yapacağını bilmez halde kızına haber verdi. Gönül odasından çıkmadı, sabaha kadar ağladı babasının bu kararını duyunca. Sabah koştu, babasının boynuna sarıldı hıçkırıklar içinde.
"Baba, seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. Ben de seni en az senin beni sevdiğin kadar seviyorum. Üzülmeni istemem ama şunu bil ki ben Fuat'ı senden bile daha çok seviyorum."
Babası sarıldı kızına. Öpüp kokladı, kucaklaştılar. Annesinin gözünden yaşlar boşaldı.
"Ben senin mutlu olmanı isterim, bu adam seni üzecek yine, bunu biliyorum. Ama kararını kendin verdin, madem onu her şeye rağmen sevdiğini söylüyorsun, gelip istesinler o zaman."
Annesi, babasıyla birlikte bir yumak oldular. Hepsi birden ağlıyordu.
Sözlendiler, kavga ettiler, sonra sarılıp seviştiler. Nişanlandılar, yine kavga ettiler, sonra yine sarılıp seviştiler. Güzel bir kır düğününden sonra evlendiler, ertesi günü büyük bir kavgaya tutuştular, sonra yine seviştiler. İki yıl süren evlilikleri boyunca kavga etmek için ustalıkla bahane yarattılar. Fuat'ın yanında çalışan kızı kıskandı Gönül, kavga ettiler yorulunca birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini söylediler. İşten eve geç döndü Fuat, kavga ettiler, bitkin düşünce sarılıp birbirlerine ilan-ı aşk ettiler. Gönül'ün kısa etek giymesi olay yarattı, büyük kavgaya tutuştular, halsiz kalınca sarıldılar birbirlerine, hayaller kurdular. Sonunda dayanamadı Fuat bu gelgitlere. Son kavganın arkasından sarılmadılar, ilan-ı aşk etmediler, birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini söylemediler. İlk kez "Yoruldum" dedi Fuat. "Yoruldum artık, ayrılmak istiyorum senden." Gönül şaşkına döndü, ilk kez kavganın sonu farklı bitmişti. Yeni bir kavga başlattı daha önceki sonlara benzemesi umuduyla. Değişmedi. Bir kez daha denedi, olmadı. Fuat'ın kararı kesin görünüyordu. Bu kez yenilen, mücadeleyi bırakan, kaçan Fuat'tı. Gönül'ün de onu takip edecek enerjisi kalmamıştı. Peki, boşanalım dedi o zaman.
İkisi birden terk etti evlerini. Avukatlar boşanma protokolü hazırladı, dava açıldı. Bugün karar açıklanacaktı.
Bayılmıştı. Gözlerini açtı ağır ağır. Yüzüne serpilen limon kolonyası kendine gelmesini sağlamıştı. Etrafındaki kalabalığı görünce ne olduğunu anlamaya çalıştı. Evet, burası mahkeme salonuydu. Az önce yaşadıklarını hatırlamaya çalıştı. Hakim kararı okurken fırlamıştı ortaya. Gözleri Fuat'ı aradı. Göremedi. Merak ve endişe içinde sordu yanındakilere.
"Boşandık mı şimdi?"
Hayır dediler, Hakim erteledi duruşmayı.