"Kitap yazıları, değerlendirmeleri, eleştirileri, yorumları nesnel olmalı, kişisel düşünce ve beğenilerimizden söz etmemeliyiz, okuru yönlendirmemeliyiz, kitap yazılarında tarafsız olunmalı, içerik, üslûp (yönünden) belki yazının sonunda ayrıca bir not düşüp, şimdi kişisel düşüncemi de yazayım diyebiliriz, ya da yorumlarda söyleyebiliriz. Mesela, çocuğumun okumasını bile istemem cümlesi tarafsız değil, fena halde özel. Bunu yazının sonunda ayrıca bir not olarak düşmek, kitap okurları için daha faydalı olur." diyerek büyük bir içtenlikle görüşlerini belirtmişti. Aynı konuda ayrıca,
"... kitap çıkarırsan kitaptaki görüşlerin tarafsız olsun diyorum. Sevip sevmemek de değil. Kitap, film, müzik, sanat gibi eleştirilerde sevmek, sevmemek, beğenmek, beğenmemek diye bir ölçü yok zaten, sevip sevmemek, beğenip beğenmemek bir yorum veya eleştiri değil, kişisel duygular bunlar. Yorum ve eleştiride yöntemler vardır, yorum ve eleştiri tarafsız olur. ... yaza yaza kişisellikten uzaklaşmalısın, duygularından, öznellikten sıyrılınca ustalaşırsın yani işte. Bunu eşinle bir konuş sen yine..." şeklinde önerilerde bulunmuştu.
Öncelikle DeepTone'un genç yaşına rağmen benden daha donanımlı olduğunu, yaptığı yorumlara, eleştirilere ve önerilerine değer verdiğimi, yukarıdaki alıntıları konuya açıklık getirmesi bakımından kullandığımın bilinmesini isterim. İkincisi, bilgisine güvendiğim Edebiyat Fakültesi mezunu eşimin de doğal olarak! DeepTone'la aynı fikirde olduğu ifade etmiş olayım.
Konuya girmeden önce nedir bu öznellik, nesnellik bir bakalım:
Kişisel duygu, düşünce ve sezgilere dayanan anlatım özelliğine ÖZNELLİK denir. Öznel anlatımda, söz söyleyenin değer yargılarını yansıtan bir yorum vardır; dolayısıyla bu tür cümlelerde anlatılanlara başkaları katılmayabilir.
Kanıtlanabilirlik niteliği taşıyan, kişisel duygu ve düşünceleri içermeyen yargılar NESNELdir.
Edebiyat ve diğer bütün sanat dallarının sadece şekilsel öğelerinde NESNELLİK vardır ve bu husus bütün sanatçıların, yazarların, çizerlerin uyması gereken kaideler bütünüdür. Peki nedir bu kaideler? Edebiyatta, imla ve yazım kurallarına riayet etmek, dili güzel kullanmak, duygu ve düşünceleri karşı tarafa en kısa yoldan kolayca anlaşılır bir şekilde aktarmak vs. Resimde perspektif kaidelerine uymak, renk ve gölgeleri uygun seçmek, müzikte kulağa hoş gelecek tarzda uygun notaları, diyezleri, bemolleri kullanabilmek. Bu konulara kim karşı durabilir ki? Elbette nesnelliğin bu konularını ben de önemsiyorum. Ancak,
Sevgili DeepTone'un nesnellikten kastı bu değil. Yukarıda bahsettiğim şekil öğelerinin üzerinde yazının içeriği de nesnel olması gerekir diyor ki, bu konuda ben onunla aynı fikirde değilim. İçerik bakımından tamamen nesnel olması gereken tek kavram "hukuk" tur. Çünkü hukuk, kişisel duygu ve düşüncelere, değer yargılarına yer vermemesi gereken, öznellikten uzak, evrensel bir değerdir.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğretim üyelerinden Şafak Ural, bir makalesinde edebiyat ve sanatın ÖZNELLİĞİ'ne dikkat çekerken onların nesnellikle ilişkisini mantık bağlamında şöyle kuruyor. "Edebiyat ve sanatı, mantık ile ilişkilendirmek ilk bakışta imkansız gibi görünmektedir. Çünkü sanat ÖZNEL'dir, ispat söz konusu değildir, çokanlamlıdır, duygularla iş görür. Fakat buna karşılık mantık, nesneldir, tek anlamlı bir dildir, ispat söz konusudur. Aralarındaki bu keskin farklara rağmen, çok önemli bir ortaklık da mevcuttur. Bu ortak nokta, sanatı sanat yapan, onun sahip olduğu formdur. Bir sanat eseri, uyum, ritim, kadans, oran ve orantı başta olmak üzere nesnel birtakım özelliklere sahiptir. Bu nesnel özellikler, sanat ile mantık arasında ilginç bir ilişki kurulmasına da olanak verir."*
Bütün blog yazılarım, özellikle kitap değerlendirmelerim içerik bakımından öznel, yani kişisel duygu ve düşüncelerimi yansıtır. Okur, yazdıklarıma katılabilir ya da katılmayabilir, olumlu ya da olumsuz eleştiri getirebilir. Yazılarımda tarafsız olma zorunluluğum olduğunu düşünmüyorum, sınırsız fikri özgürlükten yanayım. Sadece bir konuda DeepTone'a hak verdim. Simyacı kitabını eleştirirken kullandığım "Çocuğumun okumasını bile istemem, yaşam, yazarın anlattığı gibi değil çünkü." derken bu cümlemin maksadını aştığını ve gerçek düşüncemin duygularıma esir düştüğünü kabul ediyorum. Zira çocuklarımın tamamen özgür yetişmesine imkan verdim, bugüne kadar asla şu kitabı okuyun ya da okumayın demedim. Yetiştirilme tarzları belli yaştan sonra onlara herhangi bir düşünce empoze etme imkanını ortadan kaldırmıştı. Kitap seçimlerinde olduğu kadar meslek seçimlerinde de özgür iradelerini kullandılar.
İyi bir yazar olmanın yolu nesnellikten mi geçer? Sanmıyorum. Toplumun kabul ettiği sınırlar içinde kalmamız mı gerekiyor yazmak için? Eleştiride şeklin ve kuralların nesnel, içeriğin öznel açıdan yapılması gerekmez mi? Öznelliğin olmadığı içerik değerlendirmelerine eleştiri diyebilir miyiz? Geniş halk kitlelerinin teveccühünü almak uğruna öz değerlerimizi, kişisel düşüncelerimizi feda etmemiz ne derece doğru? Evet, toplumun bazı kesimleri fikirlere tahammül edemiyor, hatta tepkilerini en sert şekilde gösteriyor. Sanatçı öznelliğini bir tarafa koyup toplumun istediği yönde mi tarzını belirlemeli yoksa topluma önder mi olmalı? Orhan Pamuk, yaptığı araştırma ve değerlendirmelerine dayanarak "Ermenilere soykırım uygulandı" demek suretiyle kişisel fikrini ortaya koyamaz mı? Başarıdan bahsederken, yazarın Nobel Ödülünü almasının bir sebebi de onun eserlerindeki öznel yaklaşımları değil mi? Bu tür kısıtlamaların olduğu bir ortamda sanatta ilerleme nasıl sağlanabilir?
ODTÜ Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Ahmet İNAM, yıllar önce köşe yazarlığı yaptığı bir dönemde "çok öznel" yazılar yazdığı için yazarlığına son verildiğini belirtiyor bir yazısında.** "O kadar öznel yazıyordum ki, bu öznelliğin zaman zaman "gizemli" bir özellik taşıdığını söylüyorlardı. Neden duygulardan, aşktan, acılardan söz ediyordum ki? Hayata yoğun kalıp düşüncelerle, sığ malumatla bakanlar açısından dünyanın bunca sorunu dururken "kendi küçük duygu ve düşünce dünyasından" yola çıkarak konuşmak, yazmak, bir sorumsuzluk, dünyanın bunca sorununa karşı duyarsızlıktı. Sen kim oluyordun da kendinden, kendi iç dünyandan söz edebiliyordun. Senin yapman gereken, asla kendini karıştırmadan olanı olduğu gibi "nesnel" bir biçimde ortaya koymandı."
İnam, öznellikten kastını şu cümlelerle anlatıyor: "Öznellikten anladığım, keyfilik, duygusallık, farklı bakışlara kör bir anlayışın yanında bir çıkarcılık değil. Öznelliği Türkçenin sağladığı olanakla "öz-nelik" olarak okuyabiliriz. Öyle bir "neliğe", "ne oluşa" sahibiz ki, bu özümüzdür. "Üvey-nelik" değildir, bizden gelen, biz olandır. Bilgiyle ilişkiye geçen, bilgiyi duyan, yaşayan, özümseyen ÖZ NİTELİĞİMİZ dir. Canımızın bilgiye açık, bilgiye içten, has ilişkiye geçen yanımızdır ÖZNELLİĞİMİZ. Gerçekle öznelliğimizi karşılarız. Gerçeği yorumlayan, anlamaya çalışan, gözleyen, deneyleyen, kavramlaştıran, kuramlaştıran güzümüzdür ÖZNELLİK."
Ve devam ediyor, "Dünyayı kendi gözüyle görüp, kendi düşünme ve düş gücüyle kavrayamayan biri insan olma özelliğini geliştiremez. ÖZNELLİĞİNİ geliştiremeyenin nesnellikle olan bağı dar kalıplar içinde sığ bir biçimde oluşur. Bilgisini bir yük gibi taşır, ezbercidir, şekilcidir. Konusuyla ilgili malumat bombardımanının üzerine gelmesini engelleyecek öznel gücü olmadığı için edindiği malumatı yorumlayamaz, malumat yığınının altında kalır. Hangi malumatla nasıl çalışacağı konusunda karar alamaz, seçim yapamaz. Farklıyı, yeniyi göremez. Yapışıp içinden çıkmaktan korktuğu dar bir bilgi alanında dolanır durur."
Yazılarımda öznellik vazgeçemeyeceğim bir unsurdur bu yüzden. Aksi takdirde yazmamın bir anlamı kalmaz. Daha ötesi, varoluşumun sebebi. Süleyman Demirel Üniversitesi öğretim üyelerinden Asst. Prof. Dr. Soner Soysal, yayınladığı bir makalenin sonuç bölümünde, varoluşçu felsefenin kurucularından Soren Kierkegaard'ın tamamen katıldığım şu sözlerine yer veriyor.
"...Kendimize ait bir yaşam yaşayabilmek için, bize nasıl yaşamamız gerektiğini, değerlerimizin ne olması gerektiğini, bu değerlerle ilişkimizin nasıl olması gerektiğini söyleyen ya da dayatan hiçbir şeye boyun eğmemeliyiz. Çünkü böylesi girişimler ya da bunların kurumlaşmış halleri bizden kendileri için yaşamamızı talep ederler. Varoluşumuz en değerli şeyimizdir; gerçekte sahip olduğumuz ve olabileceğimiz tek şeydir. Dolayısıyla da, onu başkalarının elleriyle değil, kendi ellerimizle şekillendirmeliyiz. Kendi varoluşumuzun senaryosunu başkalarının yazmasına izin vermemeliyiz. Aksi takdirde, bize ait olduğunu zannettiğimiz ancak bize ait olmayan, bizim olmayan bir yaşamı yaşamış, kendi yaşamımız içinde bir figürana dönüşmüş oluruz."***
Her hangi bir eserin eleştirilmesinde öznelliği sonuna kadar savunurken eseri yaratan sanatçının kişiliğine yönelik eleştirileri kabul edilemez bulduğumu belirtmek isterim. Her türlü nesnel ve öznel eleştiri eserle sınırlı olmalı, sanatçının her eseri ayrı değerlendirilmelidir.
Böyle medeni tartışmalar, fikir alış verişleri görmeyi özlediğimiz tarzda yazışmalar:-) Bende blogları kendimce kategorilere ayırıyorum. Benim gibi ağırlıklı gezi yada araştırma üzerine yazanlar ve kişisel bloglar. Eğer bir blog kişisel ise öznel olması kadar doğal birşey olamaz diye düşünüyorum:-) Bütün yazdığınız, alıntı yaptığınız yazarların sözleri, düşünceleri bir yana, burası sizin özel alanınız. İstediğinizi kendi düşüncelerinizle ifade etmeye gayret gösterdiğiniz alan. Katılıp, katılmamak ama hepsinden önemlisi bunu sizlerin yaptığı gibi medeni bir şekilde dile getirmek çok önemli ve burada okuyan insanların farkını göstermiş oluyorsunuz:-)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Deep blog aleminde en sevdiğim ve dünya görüşümüzün en zıt olduğu bir arkadaş. O ne kadar hayalciyse ben o kadar realistim. Onun ne kadar yumuşak ve herkesi kucaklayan görüşleri varsa benim görüşlerim o kadar nettir. Benim belki zaaf kabul edilebilecek özelliğim, gri renginden pek hoşlanmamam. Yani iki renk vardır benim dünyamda; ya siyah ya da beyaz. Bununla birlikte onun eleştirilerinden çok faydalanırım. Fikirlerim ne kadar net olursa olsun dediğim dedik değilim. Bununla birlikte düşüncemi değiştirmek için aklımın yatması gerekir. Hümanistim, rasyonelim. Saygıyı elden bırakmadığımız sürece en zıt fikirleri öğrenmekten, kıyasıya eleştirilmekten hoşlanırım. Bence kendimizi geliştirmemizin yegane yoludur bu:)
SilÖznel olmayan tamamen nesnel bir kitap yorumu/eleştirisi çok zor bence. Kitap ya da yazar tanıtımları bile nesnel değildir. İlla ki olumlu ya da olumsuz bir hava sezilir. Ben sırf bu yüzden daha önce okumadığım bir yazar ya da kitap ile ilgili inceleme/eleştiri/tanıtım yazılarını okumayı sevmem. Ya çok merak edip kitabı alırım ve beni sarmaz, yani hayal kırıklığı olur ya da belki okusam seveceğim bir kitaptan durduk yere soğuma ihtimalim oluşabilir. Ama önceden okuduğum kitapların/yazarların incelemesini okumaya bayılırım çünkü fikirlerimiz uyuşuyor mu çatışıyor mu merak ederim :D Ama nesnel olacağım diye kasmanın anlamı da yok bence. Tabi ki öznel olacağız çünkü insanlığın özünde genel olarak öznellik var :D
YanıtlaSilSevgili Mrs. Kedi, seninle ne yazık ki tartışma imkanımız yok:)) Çünkü tamamen aynı yönde düşünüyoruz. Aynı fikirde olmak güzel. Ama ben aksi fikirleri de çok seviyorum. Onlardan öğreneceğim yeni şeyler olabilir. Teşekkürler:)
SilKuyruksuzKediciğime katılıyorum, dolayısıyla size de. :))) Öznellik doğamızda var.
SilBu yazınıza 5-10-50 en yüksek puan neyse onu vermek isterim, zira çok keyifli bir münazara izler gibi oldum :) İhtiyaç varmış cidden. Bu konunun iki oluşumcusuna teşekkürler :)
Ben teşekkür ederim:) Haklısınız tam bir münazara oldu bu, benim de hoşuma gitti. Aslında Ağaç Ev Sohbetleri için önermeyi düşünüyordum ama beklemeye dayanamadım:))
Siltamam şimdi de, çalışıp inceleyip, kitap eleştirileri yazma yöntemlerini anlatır mısın bize :) kitap eleştirisi, tanıtımı, yorumu, değerlendirmesi nasıl yapılır? kendine uygun bulduğun, kendi görüşlerine yakın olan kuram ve yöntemler değil, tarafsız bir inceleme yap olur mu? Kaç tane kuram ve yöntem var, eleştiri nesnel mi olmalı, öznel mi? yanlışlarını da kabul ederek ama tamam mı. tarafsız olsun :)
YanıtlaSilDeep senin oyununa gelmeyeceğim:)) Yazı ve yorumlarımın öznel olduğunu söyledim, benden nesnel yorum bekleyemezsin:) Yazı ve yorumların nesnel olması gerektiğini savunan sensin. Tarafsız olmak zorunda değilim aynı zamanda. Evet, profesyonel bir eleştirmen değilim, eğer profesyonel eleştirmen olsaydım belki biraz daha nesnel eleştiri yapmam gerekirdi. Bu durumda geniş çevrelere hitap etmek, kazancımı yükseltmek için öznelliğimden taviz vermek zorunda kalırdım. Kendime uygun görüşlere yakın kuram ve yöntemleri seçmedim özel olarak. Kendi görüşlerime ters olanları bulsaydım onları da yazardım. Kaldı ki madem öznellikten bahsediyorum, kendi düşüncemi destekleyen kaynakları kullanmamı da mazur görmelisin. Aksi takdirde öznelliği bırakıp senin safına, yani nesnelliğe geçerdim ki bu benim öznelliğime ters bir durum:)
SilŞunu buldum sadece. Osmanlının son ve cumhuriyetin ilk dönemlerinde batıda yapılan edebiyat eleştirileri nesnel olduğu halde bizim yazar takımı öznellikten kurtulamamış. Hatta işi kişisel boyuta çıkarıp gazete köşe yazılarında birbirlerine şimdiki politikacılar gibi hakarete varan sözler sarf etmişler. Hatta, domuz, köpek diyenler olmuş birbirlerine:) İşin doğrusu yazıda ve eleştiride nesnellik-öznellik dengesini iyi kurmak gerekir bence. Saf nesnellik bir şeye benzemez ama saf öznellik de fazla uçuk olur muhtemelen.
Bak ne diyeceğim, kitap eleştirilerimi tamamen öznellik esasına göre yapıyorum. Şöyle ki, kitabı okuyup bitirdikten sonra bende bıraktığı duygu ve düşünceleri yazıyorum. Sadece hatırlamak için kısaca konuya, bazen karakterlere değiniyorum. Yani kurallarına uygun bir kitap eleştirisi değil benimki. Tamamen kişisel değerlendirme. Hoşuma giden ya da gitmeyen hususları açıkça belirtiyorum. Fakat yaptığım değerlendirmeler tamamen öznel, yani kişisel, başka biri benim yerden yere vurduğum bir eseri beğenebilir ya da övgüye boğduğum bir başka eserden hoşlanmayabilir. Bu da gayet doğal, çünkü farklı ilgi alanlarımız, zevklerimiz, bilgi ve kültür birikimimiz var. Benim ortaya koyduğum görüşlerden bir beklentim olamaz ama senin başarılı bulduğun yani yöntemine göre eleştiri yapan pek çok eleştirmen para karşılığı kötü bir eseri göklere çıkarabilir.
Toparlayacak olursam karşı tezine dair fikirlerini ve bunları destekleyen görüşleri senden bekliyorum, ben nesnel bakmıyorum olaya çünkü. Bu şekilde daha üst seviyede seninle tartışmaktan büyük zevk alacağımı bilmeni isterim:) Bütün kalbimle şunu söyleyeyim son olarak. Eğer beni ikna edebilirsen, seve seve yanlış düşündüğümü kabul eder ve bana doğru yolu gösterdiğin için sana minnettar kalırım. Ancak, yazı ve eleştiri nesnel olmalı deyip kenara çekilmemelisin, bana bunun nedenlerini, benim yukarıda açıkladığım gibi açıklamalısın, ok:)
hayır ya bunu demek istemiyorum. senin yazılarından söz etmiyorum. kitap yorumlarını sen yine istediğin gibi yap diyorum. burda konu sen ben değil. kişisel bir konudan söz etmiyorum. yani yapacağın çalışma hiçbir şeyi değiştirmeyecek senin yazılarında. konuyu kişilerden uzaklaştır. kitap eleştirileri yazma yöntemlerini bizim için çalışıp bize de öğretsene diyorum. bak manxcat de özneldir diyor. bu konudan bağımsız olarak bir çalışma yap diyorum. kimseye bir şey kanıtlama durumu yok, tartışma da yok. öznellik, nesnellik konusu gibi, hani vardı ya dil ve kelimeler yazın, o konular gibi bunu da inceleyip yazsana ayrı bir yazıda diyorum. istersen tabi :)
SilAslında bu kadar ayrı düşündüğümüzü sanmıyorum ama belki birbirimizi anlamakta güçlük çekiyoruz. Mesela "konuyu kişilerden uzaklaştır" derken ne demek istiyorsun? Kişiler kim, ben miyim, yazar mı, okurlar mı? Biraz açarsan elimden geleni yaparım ama ne istediğini net anlamam lazım önce:) Tartışmadan da korkma, tartışmak kadar güzel bir şey yok, bak Mrs. Kedi'ye yazacak bir şey bulamadım:)))
Silkonuyu kaplan ve deep ten uzaklaştırıp, senin kitap yazılarından uzaklaştırıp, bütün bu konuşmaları bırakıp, kitap eleştirisi yazma kuram ve yöntemlerini, daha önceki çalışmaların gibi hazırlasana bize diyorum.
SilDeep, tartışmalarımızı ben düşünce temelinde değerlendiriyorum. Kişisel olarak birbirimize karşı bir mücadelemiz olamaz. Birbirimizi tanıyoruz artık sanırım. Yukarıdaki yazımda alıntı yaptığım kaynaklarda * işaretli yerler doğrudan ilgili makalelere ulaşıyor, fark etmişsindir. Benden yazmamı istediğin yazı yine buna benzer bir yazı olacaktır muhtemelen. Ben yine bir bakayım fırsatını bulursam. Bu kez özellikle nesnelliğe övgü yapan görüşlere yoğunlaşayım bakalım ne bulacağım. Teşekkürler, güzel bir konuydu:)
SilTarihi gerçeklerde kişisel fikir olmaz, kişisel fikir ise bahsedilen o şey tarih olmaz deyip , gireyim konuya :)
YanıtlaSilBen de okuduğum kitaplar hakkında blogumda paylaşımlar yapıyorum. İşin erbabı değilim, kitap nasıl ele alınmalı, nasıl değerlendirilmeli ,inceleme nasıl olmalı gibi konulara dair herhangi bir bilgim de yok. Böyle bir iddia üzerinden de paylaşımlar yapmıyorum. Ne yapıyorum ? Kitap hakkında temel birkaç bilgi(arka kapak yazısı, içinde bilgilendirme notları varsa şayet kitap hakkında ve etkilediği çevre hakkında) , sonra yazım dili hakkında biraz bilgi(anlaşılır, ağır vs) ve nihayetinde ben ne aldım,ne hissettim şeklinde fazlaca kişisel yaklaşım:) .
Ben de böyle gidiyor sıralama ve aşağı yukarı, takipleştiğim blogdaşlarımda da böyle bir hal var. Öte yandan gerçek manada bir kitap incelemesi yapan bazı sayfalar denk geliyor ,zaten okumaya başladığınız anda o sayfaların benim bu bahsettiğim sıralamadan çok öte ve farklı bir yerde olduğu görülüyor. Nesnellik diye bir şeyden bahsediliyorsa, bu işi sanırım o sayfalar yapıyor ama kendi adıma o sayfalar pek cezbetmiyor beni . Çünkü o bakış , farklı bir bakış ve farklı donanımlar gerektiriyor. Bu yolda olan kişinin muhakkak sahip olması gerekiyor ama o yolda gözü olmayan (ben gibi) için böylesi bir gereklilik yok bence.
Güzel bir başlangıç:))) Yazımda kişisel fikirlere, duygulara yer verilmemesi gereken yani nesnellikten bahsedilebilecek tek alanın evrensel hukuk olduğunu belirtmiştim. Hatta buna bilimi de dahil ettikten sonra düşünüp onu çıkarmıştım. Çünkü bilim adamları bile pek çok konuda ortak noktada buluşamıyorlar ve görüşleri öznellik içeriyor. Tarih derseniz, bana göre o da öznel, yani kişisel fikirler içeriyor. Meşhur bir söz vardır. "Tarihi yazan her zaman kazananlardır." diye. Tarihsel gerçekler tarih bazında bazen nesnelliği yakalasa da özellikle olayların gelişimi, neden ve sonuçları üzerinde farklı değerlendirmeler yapılabilir. Örneğin devletler zaferlerini göklere çıkarırken hezimetlerini gizlemeye çalışıyorlar. Bu bakımdan bence tarihi gerçekler konusunda bir netlik, uzlaşma söz konusu olamadığı için nesnellikten bahsedilemez. Nesnelliğin kanıtlanmaya ihtiyacı vardır, tarih kanıtlanması en zor alanlardan biri bana göre:)
SilSanırım pek çoğumuz profesyonel eleştirmen değiliz. Ben de sizin yaptığınız gibi okuduğun kitaplar hakkında kendi düşüncelerimi ve duygularımı paylaşıyorum. Bunu ben kendim için de yapıyorum aslında. Zaman zaman unuttuğum bir kitap hakkında neler yazmışım diye dönüp bakıyorum. Blogta değerlendirme yapmadan okuduğum bir sürü kitap var, onları niye yazmadım diye çok hayıflanmışımdır.
Eleştirmenliği kendine meslek etmiş yazar tanıdıklarım var. Bu apayrı bir şey. Buna hiç heves etmedim. Okuduğum kitapların bende bıraktığı izlenimleri yazmaktan başka gayem yok. Bunu özgürce yapıyorum, sevdiğime sevdim, sevmediğime sevmedim diyorum. Bazılarının çevirisi hoşuma gidiyor, bazılarının gitmiyor, bazıları yazım kurallarına uymuş ya da uymamış, bazıları okurken hayranlık uyandırıyor, bana bir şeyler katıyor, bazıları tam aksi. Bütün bunları açıkça kendi görüşüm olarak yazıyorum. Kitap değerlendirmelerinde daha farklı şey bekleyenler bu işi profesyonelce yapanlara gidebilirler. Ama dediğiniz gibi bana rehber olacak değerlendirmeler daha ziyade sizin, benim gibi net, anlaşılır değerlendirmeler. Teşekkür ederim:)
Siz zaten "eleştiri" sözünü değil "x. kitabı üzerine görüşlerim" sözünü kullanıyorsunuz, yanılıyor muyum? O zaman tabii ki öznel olacaksınız, bu konuda uzmanlaşmış ve bundan para / ün kazanan kişiler "eleştirmen" sıfatıyla nesnel olmak zorundalar çünkü sadece sanatçının itibarı değil kendi itibarları da buna bağlıdır.. Öznelliği, kişisel görüşlerini yazmasıyla bilinen bir eleştirmen kısa sürede nefret kazanır ve sanat camiasında tutunamaz zaten. Ya da "hep olumlu" yazacak :))) Bu arada "olumlu eleştiri" kelimesi Türkçe'de yok aman dikkat edelim ;)
SilAşağıdaki yorumunuzda biraz değinmiştim bu konuya. Evet, bilinen anlamda "eleştiri" sınıfına sokmam yazdıklarımı. Kesinlikle haklısınız, görüşlerim, değerlendirmelerim tamamen kişisel. Bir başkası bu görüşlere katılabilir ya da tam aksini düşünebilir. Eleştirmenlikte nesnellik sorunsalını aşağıda öznel olarak açıklamaya çalıştım:) Yorumların sırasını şaşırdığım için biraz karışıyor, kusuruma bakmayın:) Uzun zamandır eleştirinin hem olumlu hem de olumsuz olabileceğini biliyorum. Fakat dediğiniz gibi toplumumuzda eleştiri deyince herkesin ödü patlıyor, akıllarına hep olumsuzluk geliyor insanların.:))
SilHaklısınız. Dün çok yorgundum aklım karışık yazmışım. Yamalı Poğaça Bloğunda "katkı" sözcüğü ele alınmıştı, medyada çok sık "olumsuz katkı" olarak yanlış kullanıldığından bahsediyordu, nedense katkı kelimesini eleştiri ile karıştırmışım. Haklısınız ikinciye okuyunca ne saçmalamışım dedim :) Yorgunluk fena bir şey...
SilTamamen katılıyorum.
No problem:)
SilYazar ile eleştirmen farklı kişiler, yazarın özneli eleştirmenin nesneli değerlidir ve azdır..
YanıtlaSilBloglar dahil, kitap eleştirilerini asla okumuyorum çünkü bir kitaptan her okuyucunun hatta aynı okuyucunun iki farklı okuma döneminde bile alacağı tat, anlam farklıdır. Ben sadece yazmayı değil, "okuma sanatını" da öznel yapmaktan hoşlanıyorum :)
Nazik yorumunuza öznel bir cevap vereyim:) Eleştiri, sözlük anlamı itibarıyla bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönlerini bulup göstermek ereğiyle inceleme işidir. Konu sanat olduğuna göre "yapıt" kısmını ele alalım. Eleştirinin nötr olması söz konusu değil kanımca; ya olumlu ya da olumsuzdur. Bu durum kişiye göre değişir. Yani öznellik, eleştirinin doğasında var:) Benim okuduğum kitaplara ilişkin yazdıklarım eleştiriden ziyade öznel bir inceleme. Tamamen kişisel değerlendirmelerimi kapsıyor. Zira kitap ya da daha genel anlamda sanat eleştirisi ciddi bir iş olup sanatın hiçbir dalında bu seviyede olduğumu düşünmüyorum. Evet, okumak da öznel bir iştir. Popüler kitaplardan uzak durduğunuz ölçüde:)
Sil:)) evet katılıyorum!
SilKitap eleştirisi yapmanın belli bir metodu var, evet. Ayrıca nesnel olmak da gerekiyor. Ancak burada yorumunu yaptığım kitaplarda hiç böyle bir yöntem izlemedim. Blogu açarken her şeyimle tamamen ben olmak istedim :) Bu arada yaptığınız bu tartışma şekline de hayran kalmamak elde değil. İkinizin yazılarını da severek takip ediyorum. Sizin kitap yorumlarınız öznellik içeriyor; ama bana bu ortamda bu şekilde yorumlar okumak daha iyi geliyor :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim:) Farklı görüşlerimizin olması güzel. Eğer her konuda aynı şeyi düşünürsek bu bize bir şey kazandırmaz. Evet, Deep'le tartışmak bir ayrıcalık, çünkü o çok okumuş biri, ondan çok şey öğreniyoruz. Biraz hayalci ama olsun:)) Benim yorumlar tamamen öznel ve eleştiriye açık. Tamamen benim değerlendirmelerim, bana ait görüşler. Benim yazılarımı, yorumlarımı okuyanlar benim duygu ve düşüncelerimi öğreniyorlar. Düşündüklerimin tamamı benim doğrularım ama herkesin doğrusu aynı değil.:)
SilÖncelikle ben de kişisel blog yazdığım için, yazılarım ve yorumlarım özneldir.Dunya görüşümün aynı olmadığı bloglar için de tarafsız yorum yapmaya çalışıyorum. Bence herkes ister öznel, ister nesnel ne tarz isterse o tarz yazabilir.Yorumlarda daha çok nesnel yorum yapmak doğru olabilir kanaatindeyim.
YanıtlaSilBence yazılarımız kişiliğimizin, dünya görüşümüzün aynasıdır, en azından öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde iki yüzlü davranmış gibi gelir bana. Sanırım nesnellik tarafsızlıkla karıştırılıyor. Oysa nesnellik sadece tarafsızlıkla açıklanamaz. Nesnellik, toplumun üzerinde tamamen uzlaştığı ve kişisel yargılardan bağımsız değerlerdir. Bu bakımdan riyakarlık yapmadan nesnel olmak bana biraz olanaksız geliyor. Dolayısıyla görüşlerine katıldığım ya da katılmadığım bir blog yazısı söz konusu olduğunda yazarı samimi bulursam (hangi görüş ve inançtan olursa olsun önyargım yoktur hiç birine) saygıyı elden bırakmaksızın olumlu ya da olumsuz eleştiri yapabilirim. Bazıları hep pohpohlansın, yazdıkları hep beğenilsin ister ve olumsuz eleştiri aldığında tepki verir. Riyakarlık, bana göre bir insana yapılacak en büyük haksızlıklardan biridir. Benim yanlışlarımı görmezden gelip methiyeler düzen biri bana en büyük kötülüğü yapmış, gelişmeme engel olmuştur. İlgimi çekmeyen ya da sığ bulduğum yazılara yorum yapmamayı tercih ederim. Teşekkür ederim:)
SilBu nesnellik ve öznellik konusunda bir şeyler daha söylemek istiyorum ama o kadar dağınık ki zihnim... Yine de deneyeceğim. Eğer kitap tanıtımı yapmaksa amaç o zaman kitap ve yazarla ilgili nesnel bilgiler verilerek yapılır. Misal, "Bu kitap yazarın 5. kitabıdır. Yazar şu yaştadır, şu okullarda okumuş, şuralarda yaşamıştır. Kitabın konusu şudur, kurgudur ya da gerçek hayattan alınan bir hikayedir. Kitabın türü gerilim/dram/maceradır. 300 sayfadır, 3 kitaplık bir serinin ilk kitabıdır. vs." Ama söz konusu kitap eleştirisi ise mutlaka öznellik olacaktır. Yani eseri edebi olarak değerlendirip yazar şu kurallara uymuş/uymamış, üslubu ince/kaba/süslü/basit... , karakterleri gerçeğe yakın ya da tam tersi gerçekten çok uzak, olaylar sürükleyici ya da sıkıcı... dernilince öznellik dahil olur mevzuya. Uslup ve kurallara uyma konusu nispeten nesnel gibi dursa da yine de içinde olumlu ya da olumsuz bir yargı barındırır. Misal yazar tüm geleneksel kuralları yıkıp geçmiştir ama yine de ortaya koyduğu eser bir baş yapıt olabilir. Ya da tam tersi her şeyi kitabına göre yapmıştır ama ortaya çıkan eser hayal kırıklığıdır. Kısacası tanıtım nesnel, eleştiri özneldir. En ünlü kitap eleştirmenlerinin yazıları bile kendi şahsi birikim ve fikirlerinden beslenir. O beğendi diye okuyucu da beğenecek değildir ya da o sevmedi diye kitap çöpe atılacak demek değildir. Daha önce de dediğim gibi eleştiri yazısı her koşulda özneldir. Yine de eleştiri yazısı yazmanın kuralları yoktur diyemeyiz tabi. Sadece "tu kaka" deyip çamur atmak yerine olumsuz fikirlerimizi neye dayandırdığımızı da eklersek daha adil davranmış oluruz :)
YanıtlaSilhayııır öyle olmuyor, eleştiri de nesnel oluyor, eleştirmen eleştirisini yazarken kendi kişisel görüşlerini, zevklerini, beğenilerini dışarda bırakıyor, nesnel, mantıksal, matematik gibi ve ayrıca edebiyat sanatı adına, sanat adına eleştiriyor. kişisel görüşleri hiç olmuyor. edebiyat kuramları, yöntemleri adına eleştiriyor. bunun için kitaba dışardan bakmak gerekiyor. ama isteyen öznel de yazabilir tabii.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilDeep, ben seni anlıyorum. Sen bir yazım türü olarak "eleştiri" yazılarından bahsediyorsun ve nesnel olabileceğini hatta nesnel olması gerektiğini savunuyorsun. Ben de sana diyorum ki kuralları olsa dahi eleştiri yazıları da özneldir. Eleştiri yazarı hangi kriterleri baz alarak nesnel bir değerlendirme yapacak? Her edebi türün kuralları vardır ve evet o kurallara göre değerlendirilebilir ama işte ben de diyorum ki bazı eserler her türlü kuralı yıkıp geçebilir ve yine de şahaser olabilirler. Ama bu çok kişisel bir şeydir. Sen okursun kitap rezalet dersin, ben okurum şahaser derim. Eleştirmen de aynı konumda. Kitabı en nesnel kriterlere göre bile değerlendirse (ki bak burda "değerlendirmek" kelimesinin içinde bile değer yargısı var ve o kriterleri kim, nasıl belirliyor orası da karışık bir mevzu) eleştirmenin eleştirisi de illa ki öznellik barındırır. Bu konuda kesinlikle ulaşamayacağız eminim. O yüzden bence birbirimizi ikna etmeye çalışmayalım sadece anlayalım :) Sen "eleştiri" yazıları nesnel olmalı diyorsun ben de "eleştiri" yazıları özneldir diyorum :)
SilBu arada eleştiri nasıl yazılır diye araştırın diyebilirsin. Ben Amerikan Kültür ve Edebiyatı mezunuyum :) Eleştirinin kuralları arasında "Eleştiri nesnel olmalıdır" ve "Yazar nesnel bir dil kullanmalıdır" maddeleri vardır, biliyorum. Ama ben yine de ısrarla bu pratikte uygulanabilir değildir diyorum :)
Siltamam, tabisi bu söylediklerinin hepsi doğru. ikna durumu yok zaten. edebiyat eleştirmenlerini savunuyorum sadece. şöyle diyebiliriz. eleştirmen de bir mühendis gibidir. bir mühendis bir projeyi yazarken, raporu yazarken kişisellikten uzaktır, mesleki bilgi, deneyim, eğitimine dayanarak o mesleğin kurallarıyla yazar. eleştirmen de aynı şekilde. edebiyat kuramlarına dayanarak, ki mutlaka bir çok kuram, yöntem vardır, bunlara dayanarak yazar, kendi değildir o, bir insan olarak değil, bir eleştirmen olarak yazar, kişisel yazmaz, veya yazmamalıdır. pratikte bunu uygulayabilenler ve uygulamayanlar olabilir elbette. sanat edebiyat açısından bakarsak sanatçılar, edebiyatçılar nesnel eleştiriye değer verirler, özneli dikkate almazlar. bu da çok normal. çünkü kişi, kendi dünyasına dayanarak yazabilir. bir tasavvufçu, kendi gözüyle bakar, haliyle veya bir eleştirel gerçekçi de kendi gözünden bakar. böyle bakarsa eleştirisi doğru olmayabilir. ama eleştirmen bu tuzağa düşmeyebilir. düşmezse daha değerli olur tabii eleştirisi. eleştiriyi bir sanat dalı, bir sosyal bilimler dalı olarak, bu disipline sadık kalarak yapan nesnel eleştirmenlere daha çok saygı duyulması normal bu açıdan. evet herkes bunu beceremeyebilir. beceren eleştirmen daha saygındır, görüşlerine güvenilir. bizler de birer okur olarak eleştirmenin nesnelini daha çok severiz, seçeriz. bu konularda bir konsensusa ulaşmak diye bir çabamız yok zaten. hepimiz fikirlerimizi söylemiş oluyoruz. bir anlamda ekşi sözlük gibi. bir madde açılır, öznellik nesnellik gibi. altına herkes yazar. güzel bişey, zenginlik. ben de nesnel olan eleştirmenleri savunuyorum. şöyle ki, birçok sanatçı yazar, yönetmen ben istedim böyle yaptım yazdım diyebilir tabii. herkes serbest. ama yazdığı, yaptığı, sanat edebiyat açısından yanlıştır. falan filan işte :)
SilOooo, burası şenlenmiş yine:)) Sırasıyla bir bakalım neler söylemiş blogger dostlarımız:)
YanıtlaSilMrs. Kedi;
Ana hatlarıyla yazdıklarınıza bir itirazım yok Mrs. Kedi. Dur bakayım, evet hatta tamamen görüşlerine katılıyorum diyebilirim. Nesnellik daha önce yorumlarda bahsettiğim üzere tarafsızlık olarak algılanıyor. Oysa eleştiri tarafsız olamaz. Nesnellik kişisel yargılardan bağımsız herkes tarafından kabul gören değer ve saptamalardır. Dediğiniz gibi, kitabın sayfa sayısı, konusu, yazarın kaçıncı kitabı olduğu, türü vs. nesnel özelliklerdir. Bunların hepsi kişisel yargıdan bağımsız olduğu gibi üzerinde tartışma yaratmadan herkesin kabul edeceği bilgilerdir, dolayısıyla nesnel gerçeklerdir. Sanatsal eleştiride öznellik konusunda yazdıklarınıza katılıyorum. Bazen sanatçı eserini beğenmez ama milyonlarca insanın sevgisini kazanır eseri. Ravel'in Bolero'sunu buna örnek verebilirim. Sadece bir ilave yapayım, eleştiri özneldir fakat bu eserle sınırlı tutulmalı, sanatçıyı içine almamalıdır. Örneğin Hasan Ali Toptaş'ın yaptıklarını olumsuz eleştirebilirsiniz ama bu yazdığı eserlerin değerini etkilememesi gerekir. Yaşantısıyla topluma örnek olmuş bir sanatçının eseri çok kötü olabilir. Yapılması gereken onun emeğine saygı göstermek fakat kötü eserine sanatçının hatırı için olumlu kanaat bildirmek riyakarlık olur.
Kesinlikle size katılıyorum, eleştiri ister olumlu ister olumsuz olsun, mutlak surette nedenlerini ortaya koymak gerekir. Yoksa ben bunu beğendim ya da beğenmedim demek eleştiri değil sığ kalmış bir kanaattir, üzerinde düşünmeye değmez. Teşekkür ederim:)
DeepTone,
YanıtlaSilMrs. Kedi'ye verdiğin cevabı okumadan önce ona cevap verdim. Şimdi sana döneyim sırayla gideceğiz bakalım:)
Şöyle diyelim o zaman. Evet, eleştiride nesnel öğeler vardır. Bunu ben de kabul ediyorum, Mrs. Kedi de kabul ediyor zaten. Kişisel zevk, görüş, beğenilerin dikkate alınmadığı ve ayrıca üzerinde herkesin fikir birliğine vardığı konularda yapılan eleştiri konuları nesneldir. Ancak bunun sınırını iyi çizmek gerektiğini düşünüyorum. Sanat adına yapılan birbirine uymayan dünya kadar eleştiri var. Bunların hepsini nesnel olduğunu iddia edersek fark ortadan kalkar. Somutlaştırmak istersek, edebi eserlerde yazım kuralları, akıcılığı nesneldir. Eser yazım kurallarına uymuyorsa ya da kulağı rahatsız eden bir yapıdaysa yapılan olumsuz eleştiri nesnel kabul edilir. Bununla birlikte içerik bakımından yapılan eleştiriler tamamen öznellik içerir. Nedir bunlar? Eser hakkında okur ve izleyici üzerinde bıraktığı izler, duygular, düşünceler vs. Ayrıca okurun ve izleyicinin bilgi, kültür seviyesi, beklentileri, ilgi alanları tamamen farklı olduğu için eleştiri kişiden kişiye değişir bu noktalarda. Eleştiri yapan izleyici ve okur bazen sanat eserine puan verir. Doğal olarak verilen puanlar farklıdır. Ben bir eleştiri okuduğum zaman eleştiri yapanın kimliğine, eğitimine, görüşlerine de bakarım. Çünkü bilirim ki eleştirisinde öznel gerçekleri yer almıştır mutlaka.
Bir sanat eserinde kuram ve yöntemler nesnel, içerik özneldir. Bu yüzden onun üzerinde yapılan eleştiri de hem nesnellik hem de öznellik içerir. Eleştiride her ikisinin birlikte olması en güzelidir bence:) Aksi takdirde, akademik açıdan olaya bakmayanlar için çok sıkıcı olur bana göre. Thank you:)
Yine Mrs. Kedi:)
SilHer ne kadar cevabın Deep'e yönelik olsa da sizinle aynı görüşte olduğumu belirteyim. Sadece yazının kural ve yöntemi gibi herkesin hemfikir olduğu konuları nesnel, içeriği öznel kabul ettiğimi belirteyim. Umarım bu durum bir konsensüs sağlayabilir:)
Bir kez daha Mrs. Kedi,
SilAynen katılıyorum:)
konsensus olmadı elbette. içerik de nesneldir diyorum. öznel içerik değersizdir. ne güzel işte. herkes aynı düşünce zaten hayat çok sıkıcı olur :) yaşasın farklı düşünceler :)
SilŞimdi sevgili DeepTone,
SilMühendis deyince üzerime alındım:)) Ama güzel bir örnek bu bak. Evet ne yazık ki mühendisler nesnel kalıyorlar, özellikle yurdumuzda durum böyle. Şöyle bir etrafına bak, bütün binalar yapılar birbirinin aynı. Kullanılan hesap yöntemleri, şartnameler, imar mevzuatı disipline ediyor bu alanı. Kimsenin itirazı da yok, nesnelliğe örnek vereceksen inşaat mühendisliği diyebilirsin. Fakaaat, Mimarlık öyle mi ya? Bakma bizim mimar bozuntularına. Biri ne yapıyorsa diğer kopyalıyor. Gerçek mimar özgün eserler koyar ortaya. Kimliğini, düşüncesini, ruhunu, hayallerini koyar projesine. Bir başkası gelir onun yaptığını eleştirebilir, olumlu ya da olumsuz. İşte bu yüzden "Mimarlık" güzel sanat dallarından biriyken inşaat mühendisliği sanat dalı değildir. Çünkü inşaat mühendisini eleştiremezsiniz yaptığı işte, hata yapmadığı takdirde. Yapılması gereken hesabı yaptım, şartnamelere uydum der ve size eleştirecek konu kalmaz.
Sanat eserleri özneldir, toplumun önüne konur, eleştiriye açıktır, bir kısım insanlar beğenir, bir kısmı eleştirir. Sadece nesnel yönden yapılan bir eleştiri eksik kalmıştır bence. Özellikle film ve kitap okumalarına puan verenler öznel değerlendirmelerini ortaya koyar. Tamamen nesnel bakımdan değerlendirilseler puan hep aynı olur. Haklısın ekşi sözlük gibi oldu, ben çok sevdim, katılan arkadaşları saygıyla selamlıyorum. Buona Notte! :))
Yine sevgili Deep;
SilCanın sağ olsun. Farklı görüş zenginliğimizdir.
"Lunga vita ai nostri diversi punti di vista" :)))
Yorum yazdım ama geldi mi bilemedim. Ben de nesnel olamıyorum. Sağlık bloguma yazdığım bilgi içeren araştırma yazıları dışinda hep daha öznel yazarım. Ancak eleştiri konusunda katıldıgım bir sey var. Beğenmedim diye eleştiri olmaz. Sanat eserinde de beğenmek beğenmenek kisisel tercihtir ama eleştiri farklı bir şey bence. Bir bilgiyi düzeltmek olabilir mesela.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Haklısınız, beğenmediyseniz hangi yönleriyle beğenmediniz açıklamanız gerekir. Beğendim demek de öyle. Eğer eseri anlamadıysanız, söyleyecek olumlu ya da olumsuz bir fikir oluşmamışsa kafanızda susmak en iyisi sanırım:)
Sil