Yazar: Paulo COELHO
Çeviri: Özdemir İNCE
Sayfa Sayısı: 188
Yayınevi: Can Yayınları
Ne diyeyim bilmem ki! Onca ülkenin diline çevrilmiş, yüzlerce baskısı yapılan, herkesin dilindeki kitap bu mu? Seven sevmeye devam etsin, kitaptan aldığı değerli! bilgileri kendisine rehber eylesin. Yaşını başını almış, iyisiyle kötüsüyle hayatı bir parça tanıyabilmiş, düşünebilen bir insana ne faydası olur böyle bir kitabın. İnsan gerçekleri değil hep iyi şeyleri, güzel şeyleri okumak, hayal etmek istiyor sanırım. Oysa gerçeklere gözümüzü kapadığımız bir dünya ne büyük bir kandırmacadır. Çevirisinden mi bahsetsem, yoksa bu kadar söylemekle mi yetinsem bilemedim. Nedir yahu kişisel menkıbe? Elin Brezilyalısı bana nelerden bahsediyor. Yok evrenin ruhuymuş, yok evrenin diliymiş, kadermiş. Bildiğimiz tasavvufi öğelerle doldurulmuş, kişisel gelişim kitabı bile diyemeyeceğim sıradan bir kitap. Benim için tam anlamıyla zaman kaybı. İnsan bir şeyi istediği zaman olurmuş! Evrenin ruhu ona kapılarını açarmış. Felsefe taşıymış, bir varmış, bir yokmuş... Tezer Özlü'nün Yaşamın Ucuna Yolculuk'undan sonra hiç çekilmedi. Yarım bırakmamak için sonuna kadar okudum. Anlaşılan evren ruhunu sadece Paulo'ya üflemiş. Çocuğumun okumasını bile istemem, yaşam yazarın anlattığı gibi değil çünkü. Bir daha Coelho'nun kitabını almam elime. Elif Şafak'ın "Aşk" ı her yönüyle yüz kat daha iyi Simyacı'dan.
Ben de bu kitabı yorumlarken şöyle demişim( yazmaya üşendim, kopyala yapıştır yapıyorum )
YanıtlaSil.Son kısımlara gelindiğinde hikayede yer alan mistik kısımları biraz zorlama buldum. Çöl kumlarının içinden böööö yapan İmhotep (the mummy - american action horror film) daha inandırıcı :)
:)
Yine de bazı cümlelerin altını çizmişim kitapta. Övuldüğü kadar var mı ? Yok bence de.
Mevlana'nın mesnevisinde ki bir öyküden esinlenerek yazmış yazar kitabı zaten.
O kadar çok övgü yapılmış ki bu kitaba, kendimden şüphe etmeye başladım. Neyse ki benim gibi düşünenler varmış:) Evet, altı çizilecek birkaç cümlesi var ama onlar da bildiğimiz şeyler. Biraz Müslüman mahallesinde salyangoz satmışa benziyor yazar. Ama bu kadar ilgiye mazhar olmasını hâlâ anlamış değilim. Teşekkürler:)
SilBen manevi yönü ağır basan kitapları pek sevmiyorum diye beğenmediğimi düşünmüştüm :) Ancak yazarın başka kitaplarına şans verin bence. Ben Veronika Ölmek İstiyor'u çok sevmiştim.
YanıtlaSilBen de realist konuları seviyorum. Hayali bile olsa ipe sapa gelir şeyler olmalı. Veronika Ölmek İstiyor'u okumayacaktım ama siz böyle diyorsanız konusuna bir bakıp araştırayım. Teşekkürler:)
SilBu kitap için beklentim çok fazlaydı özellikle seven çok fazla kişi var gibi :( Beklentimi baya düşürdüm ama şu anda
YanıtlaSilEğer hayal kurmaktan hoşlanıyorsanız, kişisel gelişim kitaplarına ilgi duyuyorsanız, masal dinlemek sizi tatmin ediyorsa, sevebilirsiniz:) Yok öyle değilse, bence beklentinizi yüksek tutmayın derim.
Sil"Simyacı"yı yıllar önce okumuştum ama hiç hatırlamıyorum. Yani iyi miydi kötü müydü tam bilemiyorum. Ama aklımda hiçbir şey kalmadığına göre beni derinden etkilemediği de açık.
YanıtlaSilGeçen sene Gabriel Garcia Marquez'in yazdığı ve çok övülen" Yüzyıllık Yalnızlık" kitabını okumaya başlamıştım ama bitiremedim. Kitap elimde bir süre süründü ve sonunda okumayı hepten bıraktım. Bunun yanında sizin ve pek çok kişinin çok beğendiği Hasan Ali Toptaş'ın kitabını da zorla okuduğumu yazmıştım size hatırlarsanız. Demem o ki çoğunluk seviyor diye herkes sevecek diye bir kesinlik yok söz konusu edebiyat ise :)
Eskiden bir kitaba başladıysam sevmesem bile zorla bitirmeye çalışırdım. Artık hiç zorlamıyorum kendimi çünkü severek okunacak o kadar çok kitap var ve hayat aslında o kadar kısa ki sevmediklerimize fazladan 1 dk bile harcamaya gerek yok bence Mr. Kaplan :)
Evet, akılda kalıcı bir kitap değil. Yok, masal desem daha doğru:) Kişisel gelişim kitaplarına da benziyor biraz. İnsanın sözüm ona motive ediyor sabretmeye, kalbinin sesini dinlemeye. Lakin öyle bir dünya yok. Roman kahramanı Santiago'nun başına türlü işler geliyor. Her nasılsa bütün belalardan bir şekilde sıyırıyor kendini. Normal yaşamda olmayacak birçok şey oluyor. Tam bir peri masalı anlayacağınız. Mesnevi'deki bir öyküden yola çıkarak bir şeyler uydurmuş. Özellikle hayal kurmayı seven şark pazarında kitabın rağbet göreceğini iyi tahmin etmiş yazar.
SilBelki kader diye bir olguya inanmadığımdan sevemedim ancak kadere inansaydım bile Santiago'nun kaderi gibi bir kaderin olabileceğine inanmazdım. Yazarın yaşam öyküsüne bakarsan yazdıklarıyla alakası yok. Birkaç yıl tımarhaneye kapatmış ailesi, uyuşturucu kullanmış, bir ara Katolik okullarına gitmiş, hareketli bir yaşam. Ancak şu var ki yaşayanlar arasında en fazla kitabı satılan yazar. Buna olan şaşkınlığım hâlâ sürmekte:)
Haklısınız, insanların beğenisi farklı olabilir. Biraz da farklı beklentilerin rolü var sanırım.
Bitirmediğim tek kitap, Milan Kunderra'nın Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği. Çok çabalamış ama bir şey anlamamıştım. Şimdi okumaya kalksam muhtemelen bitirebilir ve düşüncem değişebilir. Düşünceniz yabana atılır değil ama ben yanlış da olsa kitabı bitirmek için çabalıyorum beğenmesem de. Bunu neden yapıyorum, açıkçası bilmiyorum. Adeta güreş tutuyorum kitapla, çok komik:)))
Ben saçma bile bulmuştum. Ama kimseye söylemedim. Sen kimsin de saçma buluyorsun diyecekler diye sessiz kaldım. Okuduğum zamanlarda kitapları yarım bırakmıyordum. Ne çılgınlık! Şimdi okusaydım kesin yarım bırakırdım :)
YanıtlaSilKral Çıplak diye bağırmak istiyorum:))) Evet, bence de saçma! Fakat adamın kitabı 42 dile çevrilmiş ve 65 milyon satmış. Peki sen yaz bakalım böyle bir kitap diyecekler olabilir. Yazarım ama Mevlana'dan yola çıkmam, çünkü onun Şems ile olan ilişkileri karışık biraz:) Onun yerine Yunus Emre'yi seçerdim mesela. Yarım bırakmak isteyip yapamadığım bir şey. Bu kadar meşhur bir kitabın en azında insana bir şey vermeli diyerek sonuna kadar geldim meraktan ama bir şey çıkmadı yine:) Teşekkürler:)
SilBen de bu kitabın övüldüğü kadar olduğunu düşünmüyorum. Ama katıldığım tek nokta burası olacak sanırım çünkü ben kitabı seviyorum. Simyacı'nın eski basımlarının boyutları şimdiki kitaplardan büyüktü ve masal kitabı tadında okumuştum. Derin anlamları olan bir kitap değil ama kitapta altı çizilince bende, yazarın yazmak istediğinden bile daha manalı hâle gelmiş satırları olabilir :) Kitabın bütünü bana göre fazla Pollyanna ama dediğim gibi bireysel bakınca güzel satırları vardı. Yine de yaptığınız yorum benim için oldukça anlaşılabilir :)
YanıtlaSilMasal olduğunu bilmiyordum, bu nedenle beni şaşırtmış olabilir. Resmen masal kitabı bana göre. Mistisizm öğeleriyle bezenmiş bir öykü. Pek çok insanda hayranlık uyandıran derin anlamları ya da ders niteliğinde vurguları olabilir ama bana hitap etmiyor. Çünkü yaşamın onun çizdiği kurallara göre yürümediğini biliyorum. Yazarın kendi hayatı bile yazdıklarıyla çelişkili. Bir şeye inanarak yola çıktığında o iş mutlaka olur, sana evrenin ruhu yardım eder, eğer iş senin istediğin gibi yürümemişse bil ki yeteri kadar inanmamışsındır. Böyle bir hükmün yaşamda etkisinin olmadığını düşünüyorum. Bazıları şanslı doğar, inanmasalar da işleri düzgün gider. İşsiz bir babanın çocuğu dibine kadar inansa bir adım atamaz. Bana göre hayatın gerçeği bu. Adaletin olmadığı bir dünyada garibanlar bu öykülerle kandırılmakta ne yazık ki. Yaşamın gerçeklerinden bahsetmek hiçbir zaman prim yapmıyor ne yazık ki. Teşekkürler:)
SilLise de ilk okuduğum kitaplardandı. Çok sevmiştim ben.
YanıtlaSilLisede sevilebilecek bir kitap çünkü. Gerçekler hayallerin yerini alınca aynı hazzı almak mümkün olmuyor bazen:) Teşekkürler:)
Sildünya edebiyatının en temel klasikleri arasına girdi bu roman çoktan. tavsiye edilen eğitim kitaplarından. yazarın en iyi romanı, diğer romanları bunun gibi başarılı olamadı. hafif hoş tatlı bir serüven. hermann hesse in siddarta sına benziyor ama sidarta daha güçlü tabi. iyi bir gençlik kitabı, olumlu yönde etkileyecek :)
YanıtlaSilDeep senin hoşlanacağın bir kitap bu, hayalci:) Temel klasikler arasına girmesinin sebebi, anlamsız bir şekilde çok satılması. Bu kitaptan çok daha üstün binlerce kitap vardır mutlaka. Ünü arttıkça bir çığ gibi büyümüş okur kitlesi. Samimiyetle söyleyeyim sana, Elif Şafak'ın Aşk romanı çok daha kaliteli. Evet, lise seviyesindekiler için güzel bir masal kitabı diyebiliriz. Ancak hiçbir masal kitabı bu kadar okunur olmadı, diğer güzel masallara haksızlık yine de:)
Silbak ne dicem, kitap yazıları, değerlendirmeleri, eleştirileri, yorumları nesnel olmalı, kişisel düşünce ve beğenilerimizden söz etmemeliyiz, okuru yönlendirmemeliyiz, kitap yazılarında tarafsız olunmalı, içerik üslüp filan işte, belki yazının sonunda ayrıca bir not düşüp, şimdi kişisel düşüncemi de yazayım diyebiliriz, ya da yorumlarda söyleyebiliriz ki bunu. mesela burda, çocuğumun okumasını bile istemem, cümlesi tarafsız değil, fena halde öznel :) bunu yazının sonunda ayrıca bir not olarak düşmek kitap okurları için daha faydalı olur ki :)
SilBak ne diycem, bu blogtaki bütün yazılar, düşünceler, değerlendirmeler, eleştiriler, yorumlar tamamen nesnellikten uzak şahsi değerlendirmelerimdir. Okurun yazdıklarımı bu doğrultuda değerlendireceğini düşünüyorum ve diğer blogları da bu gözle okuyorum. Seven sevmeye devam etsin diyerek insanların farklı değerlendirmelerine saygı gösterdiğimi ama benim aynı fikirde olmadığımı ifade ettim zaten. Evet, çocuğumun okumasını istemem dedim, çünkü bana göre gerçeklerle örtüşmeyen bir dünya tasviri ve böyle bir dünyada abartılı, iyimser bir davranış biçimi öngörmekte. Bu belki bizim gönlümüzü okşayabilir ama gerçeklerle yüzleştiğimizde büyük yaralar açar. Tam aksine okuyun, çocuklarınıza okutun deseydim mesela, sen aynı tepkiyi verir miydin? Muhtemelen senin itirazın olumsuz eleştirime olmuş. Aynı görüşte olmayabilirsin, ki bu son derece doğal. Ama burada (iyi ki) kendime ait düşünce ve fikirleri, inandıklarımı ya da karşı çıktıklarımı özgürce (nispeten) anlatma imkanım var. Katılırsın, katılmazsın, eleştirilerin olumlu ya da olumsuz olabilir, benim de senin görüşlerine aynı şekilde katılıp katılmama hakkım var. Biliyorsun, gri renk bana uygun değil, siyaha siyah, beyaza beyaz derim. Senin siyahı sevmemen benim ona gri dememi gerektirmez. İsteyen de beyaz diyebilir ona. Bana bu konuda açıklama imkanı verdiğin için özellikle teşekkür ederim. Dediğim gibi blogum tamamen kişisel görüşlerimi yansıtmakta, bilim, tarih, siyaset, sosyoloji, edebiyat, psikoloji, felsefe ve diğer tüm branşlarda sadece bana ait benimsediğim ya da karşı durduğum fikirlerden oluşmakta...
Silitirazım olumsuz eleştirine değil ki. görüş de değil. katılmak katılmamak da değil. ben olumlu veya olumsuz eleştiriye takılmam. tarafsız ve duygusuz bakıyorum bu durumda. tamam anladım. bak blogda yazabilirsin tabii ama kitap çıkarırsan kitaptaki görüşlerin tarafsız olsun diyorum. sevip sevmemek de değil. kitap film müzik sanat gibi eleştirilerde sevmek sevmemek beğenmek beğenmemek diye bir ölçü yok zaten. sevip sevmemek beğenip beğenmemek bir yorum veya eleştiri değil. kişisel duygulardır bunlar. yorum veya eleştiride yöntemler vardır. yorum veya eleştiri nesnel, tarafsız olur. blog kişisel alan tabii. ama yine de bir yayın yeri. nesnel, tarafsız olanda edebiyat, sanat açısından bakılır. ikinci yöntem de o sanat eseri doğru mu yanlış mı diye bakılan yöntem. yani faydalı mı faydasız mı. bu yöntemde genelde siyasi bakılıyor. üçüncü ise senin savunduğun sevdiğim sevmediğim yöntemi, bu halk arasında sohbet arasında kullanılan yöntem. burda bu konuyu söyleyişim sana faydalı olmak içindi, yoksa yazındaki herhangi bir eleştirine katılıyor veya katılmıyor değilim. kitap sanat ve benzeri eleştiriler senin bak bu kitap eleştirilerin gibi yazılmıyor. bun yöntemin yanlış. belki geliştirirsin diye söledim. bu söylediklerim de kişisel düşüncelerim değil ayrıca. bak evde senin edebiyatçı var, bu konuyu onunla bir tartış sen. dediğim gibi, bu tür yazılarına sana faydalı olmak için bu yorumu yaptım ve kişisel düşüncelerim değil, sanat edebiyat açısından söylüyorum, tarafsız ve mantık açısından. yazıları okurken kişisel beğenim ve duygularım devreye girmez. yani örneğin bu yazındaki görüşlerine katılmak katılmamak diye bir yaklaşımım yok. bu yorumu senin için yaptım yani. elbette senin görüşlerin de bundan sıyrılmalısın diyorum, yaza yaza kişisellikten uzaklaşmalısın, duygularından öznellikten sıyrılınca ustalaşırsın yani işte. bunu eşinle bir konuş sen yine :) blog önemli değil, kitap yazılırsa daha profesyonel olunabilir. kitap sanat müzik edebiyat yazıları eleştirileri yazma yöntemlerini açıklayan sıkı kitaplar var. o hocalardan öğrendiklerimi sölüyorum ben, o kitaplar adına konuşuyorum. kişisel değilim yani :) heey bak yani bu sölediklerim diyorum sende yazma yönünde yeni düşünceler açılımlar doğurmak için. okumak, kitaplar, yazmak, çeviri, düzelti, redaksiyon yani bu konularda senden deneyimliyim diye sölüyorum. sen yenisin daha, biliyon sen de, yani kitaplar edebiyat ve bu tür yazmak konularında yenisin, mesleki yazı ayrı bişey. bak mesela, tarafsız gözle bakınca yen bir hayat yazı serini çok başarılı buluyorum. belki gerçekten kişisel diye yani, duygusu önemli o serinin. bu yorumum bir tepki değil sana destek olmak için yaptığım tarafsız görüşümdür :)
SilTeşekkür ederim Deep, itiraz da edebilirsin, eleştirebilirsin de. Yazdıkların bana ne kadar ters gelse de onlardan yararlanmasını bilirim. Biliyorsun zevklerimiz, düşüncelerimiz, hayata bakış açımız birbirinden çok farklı seninle. Ama seni bu duygu ve düşünce yapınla seviyor ve takip ediyorum. Yazdıklarına saygı duyuyorum. Bununla birlikte genel beklenti farklı da olsa ben bilinçli olarak bu yolu seçiyorum, yani kişisel düşünce yapım yazılarımda görünsün istiyorum. Elbette bu bir tercih. Senin tüm iyi niyetli fikirlerine karşı tez oluşturmak için yazmıyorum bak. Bu sadece yapmak istediğim bir şey. Herkesin, her kesimin benim gibi düşünmesine gerek yok ve benim de herkes gibi düşünmek gibi bir zorunluluğum yok. Benden deneyimli olsan da, fikirlerini samimi bulsam da bu durumu değiştirmez. Bu konuda ayrı bir yazı yazmam farz oldu:) Belki de güzel bir Ağaç Ev Sohbetleri konusu. Teşekkürler:))
Siltabisi, burda konu yazmanın kendisi, kişisel düşünceler değil, kişisel yazmak bir tercih tabii, yazma eyleminde ustalaşmak istersen kişisellikten çıkmalısın, kişilerden değil, yazmaktan söz ediyoruz. zevk, hayat görüşü konusu değil bu zaten. yazmak eyleminin kendisi diyorum. sinemada, edebiyatta, tiyatroda, resimde, kişisellikten uzaklaşan, kendini unutturan sanatçılar başarılı oluyor. yani bir oyuncuyu izlediğimizde, bir yazıyı okuduğumuzda yazı önde olcak, yazan değil, rolu oynayan değil, yazan kendini unutturcak, sanki o yok sadece yazı var. bunlar edebiyat sanat kuramları, seçkin selvi hocamızdan öğrendim çoğunu ya da benzerlerinden :) tamam iyi ağaç ev sohbeti olur. yazılarda nesnellik, öznellik :)
SilAnlıyorum, yani diyorsun ki, yazarlık hatta sanatın bütün dalları mankenlik gibi. Mankenler fiziklerinden arınıp üzerindeki kıyafetleri taşıyabilmelerine göre değer kazanırlar. Başarılı manken güzellik yarışmasında birincilik alabilecek kadar fiziksel görünüme sahip olmamalı ama üzerindeki giysiyi öne çıkarmalı. Buna itirazım yok elbette. Lakin ben bu kıyafet, giysi dediğimiz nesneleri fikirlerim, düşüncelerim olarak görüyorum. Benim ön plana çıkarmaktan imtina ettiğim cinsiyetim, yaşım, okuduğum okullar, gelir seviyem, oturduğum ev, yaşadığım şehir vs. değil. Bütün bunlar örnek verdiğim mankenin fiziği, kaşı, gözü, saçı, bacaklarının uzunluğu vs. Yani nesnel olan şeyler.
SilSanatla uğraşanlar için de benzer şeyleri söylemek mümkün. Bu konuyu biraz daha araştırıp yazacağım. Fakat şunu söylemek isterim ki, eşim de seninle aynı fikirde:) Benim fikri anarşist yapım sizin gibi düşünmeme engel sanırım.
Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Şu an tam hatırlayamıyorum ama o kadar lafı edilecek ne var da ben göremedim bu kitapta diye düşündüğümü çok iyi hatırlıyorum😊
YanıtlaSilGerçekten öyle. Uzun yıllar önce okuyanların aklında kalan bir şey yok. Eşim otuz yıl önce okumuş mesela, hiçbir şey hatırlamadığını söylemişti o da. Ama Simyacı, Paulo Coelho adı herkesin dilinde. "Simyacı'nın toplumda bu kadar rağbet görmesinin nedeni" konulu bir sosyoloji tezi şart aslında:)
Silyazmak veya sanat, siyasi, dini görüşlerden bağımsız. zevk, hayat görüşü, kişisel beğenilerden bağımsız. yazmanın kendisinin kuramları yöntemleri var. bu yöntemleri kullanan aşırı muhafazakar da olsa aşırı ateist de olsa fark etmiyor, iyi kullanırsa iyi yazı yazıyor.
YanıtlaSilBağımsızlık kişinin tarafsızlık adına kendi beğeni ve düşüncelerden arınması değil bence. Tam aksine toplumun beğeni ve düşünce ekseninde yol almak, özgür düşüncelerini baskılayıp biat etmek yazarın niteliğini düşürür. Yazarın, toplumun önünde, fikir ve düşüncelerini cesaretle ortaya koyması gerektiğine inanıyorum. Maalesef böyle sınırsız bir ortam yok ülkemizde.
SilFor example; benim en tarafsız yazılarım siyasi olanlar. Hiçbir siyasi partiye üye ya da sempatizan değilim. Bununla birlikte elbette siyasi görüşüm var. Dolayısıyla ister iktidar kanadından olsun, isterse muhalefet, ortaya konulan görüşleri eleştirir ya da desteklerim. Bunu yaparken birilerinin yazımı beğeneceğine ya da nefret edeceğine dair kaygım olmaz. İsteyen düşüncelerimden bir şeyler kapar, isteyen deli saçması bulup bir kenara koyar. Elbette bahsettiğimiz fikir yazıları. Simyacı'ya dönersem, benim nazarımda bu bir masal kitabı. Alaaeddin'in Lambası'ndan farkı yok. Belki kitaptan beklentim çok fazlaydı. Bu yüzden "çocuğuma okutmam" lafı abartılıydı, kabul ediyorum. Bir de çevirmenin kullandığı yazarın asla tasavvur ettiğini düşünmediğim "kişisel menkıbe" gibi sözcükler damarıma bastı. Bu yüzden en tepkili değerlendirmemi yaptım.
Kişisel beğenilerden bağımsız yazan biri ister muhafazakar isterse ateist olsun (dilini) iyi kullanırsa iyi yazı çıkacağını yazmışsın. Yukarıdaki yorumlardan birçoğu beklentilerinin altında bulduğunu yazıyor. Hatta saçma diyenler bile olmuş! Şimdi bu kitabı muhafazakar biri okuduğunda kalıbımı basarım, beğenecektir. Ama benim gibi düşünen insanlar da eleştirecektir aynı zamanda. O zaman bu kitabın nesnel olduğundan bahsedebilir miyiz? Nesnel olmayan bir eser eleştiriye açık olmalı, eleştiri kötü bir şey değil bu arada, ne kadar çok severim bilirsin:) Dolayısıyla benim eleştirim de bu esere öznel açıdan olmuş. Bütün bunların son derece doğal olduğunu düşünüyorum. İyi yazının ölçüsü ne bu arada? Popüler olmak, çok satmak değil herhalde. Neyse, fazla gevezelik ettim:)
Aslında okuduğumda bende sevmiştim bu kitabı fakat evet bu kadar abartılacak bir kitap değil :) Katılıyorum size.
YanıtlaSilTeşekkürler yazı için 🙏🏻
Teşekkür ederim. Kitap epey tartışma getiriyor peşinden. Dillerden düşmemesinin sebebi bu belki de:)
Silçok uzun zaman oldu okuyalı, tekrar okumam lazım tam hatırlayabilmem için :)
YanıtlaSilMasal gibi, kolay okunuyor ama akılda kalmıyor:)
Sil