Kitabın Adı: William SHAKESPEARE
Genel Yayın Yönetmeni: Ömer DOĞAN
Sayfa Sayısı: 156
Yayınevi: Maviçatı Yayınları
Shakespeare adı, bildim bileli hep ürkütmüştür beni. Onu anlayabilecek kıvama gelmek için derin bir edebi bilgi gerektiğini düşünürdüm. Bu düşüncem hâlâ geçerli elbette. Üniversitenin ilk yıllarında, Ankara'da, Cüneyt Gökçer'in Kral Lear'i canlandırdığı oyunu izledikten sonra hiçbir şey anlamamış, sadece abartılı kostümler ve sahne dekoru kalmıştı aklımda.
Bugüne kadar yüzden fazla dile çevrilen 38 oyun, 154 sone ve şiirleriyle haklı bir üne sahip yazar, yaklaşık dört yüz yıldır kendisinden söz ettirmeyi başarıyor. 23 Nisan 1564 tarihinde Stratford'da doğan Shakespeare, yine bir 23 Nisan günü 52 yaşında hayatını kaybetmiş.
Okuduğum kitap bir derleme, yazarı yok. on dört kitaptan yapılan alıntılardan ibaret. Özellikle son sayfalara doğru yazım hataları göze çarpıyor. Kaynakça olarak gösterilen kitaplar da muhtemelen birbirinden alıntı olduğu için sık sık tekrara düşülmüş. Bu olumsuzluklarına rağmen Shakespeare ve yaşadığı dönem hakkında doyurucu bilgiler içeriyor. Dolayısıyla kitabı ilgiyle okuduğumu belirtmek isterim.
Öncelikle Shakespeare'in hayat hikayesine ilişkin kesin bilgilerin olmadığını, zamanla onunla ilgili bir sürü hikaye üretildiğini görüyoruz. Öyle ki, aslında Shakespeare diye birinin hiç yaşamadığı ve adının Kraliçe I. Elizabeth dahil olmak üzere o dönemde 80 kadar yazar ve düşünür tarafından kullanıldığı yönünde kanıtlanmamış iddialar var. Yapılan detaylı araştırmalar, ünlü yazarın hırslı, pinti, hırsız, tefeci, zampara, kokainman biri olduğunu çıkarıyor ortaya. 18 yaşına geldiğinde, kendisinden yedi yaş büyük bir kadınla evleniyor. Daha sonra yazdığı şiir ve oyunlarla dikkatleri üzerine çeken yazar, izinsiz olarak girdiği, soylu bir zata ait arazide geyik avlarken yakalanıyor ve sahibi tarafından iyice hırpalanıyor. Hırsızlıkla suçlanan yazar, karısını Stratford'da bırakıp Londra'ya kaçmak zorunda kalıyor ve bu sayede geniş kitlelere sanatını aktarma imkanı yakalıyor.
Shakespeare'in sanat çevrelerince özel kılınmasının, değerinin gün geçtikçe daha çok anlaşılmasının birçok sebebi var. Tarihi olaylardan esinlenen oyunlarında yer alan karakterler insani özelliklerin tümünü kapsıyor. Söz sanatlarında yeri doldurulamayan sanatçının mirası kabul edilen ilk toplu basım eserleri 800.000 kelime içeriyor ve bunların 1.700 adeti kendisi tarafından çıkarılmış.
Kitaptan edindiğim kısa bilgiler bile sanatçıya olan hayranlığımın artmasına yetti. Rönesans döneminin İngiltere'sinde refah seviyesi yüksek. Bu dönemde sosyal hayatın geliştiğini ve sanatsal faaliyetlerin arttığını öğreniyoruz kitaptaki bilgilerden. Yazarın başlıca eserlerine, trajedi, komedi ve tarihsel oyunlarına, sonelerine, dillerden düşmeyen karakterlerine ait değerlendirmelere, kadına bakış açısına, Osmanlı, Türk ve Müslümanlar hakkındaki düşüncelerine, cinsel mizah öğelerine, eserlerinin müzik ve sinema dalına yansımalarına detaylı bir şekilde yer veriliyor kitapta. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'ya yayıldığı dönemde batı toplumunun Türk ve Müslümanlara bakış açısı hiç hoş değil. Rönesans etkisiyle Katolik Kilisesinin baskısından kurtulup kendi Anglikan Kilisesini kuran İngilizler Müslüman Türkleri yalancı, baş düşman, cahil, sahte peygambere inanan kişiler olarak görürlerken onları en ağır hakaret sözcükleriyle anıyor. Shakespeare'in eserlerinde de yer yer bu nefreti görmek mümkün. Ancak kitabın hemen savunmaya geçerek Shakespeare'in bu yargıya varmasındaki sebebin onun İslamiyet hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını defalarca tekrarlamasını, Kur'an'dan ayetleri delil göstermek suretiyle İslam dininin yalancılığa karşı durduğunu belirtmesini gereksiz buldum.
William Shakespeare, geç de olsa senin ve eserlerin hakkında bir parça bilgi sahibi oldum, biliyorum bu son derece yetersiz ama umarım bu, geniş dünyana girmem için hoş bir vesile olur.
Utanarak söylüyorum ben de hâlâ okumadım. Benim sıkıntım hangi yayınevinden okumam gerektiğini bilememem. Bir türlü karar veremiyorum. En iyi çeviriyi okumak istiyorum. Bir ara Shakespeare diye birinin olmadığına inanmıştım. Bu konuyla ilgili çok fazla yazı okumuştum. Elimde olmadan etkilenmiştim. Gerçi hâlâ... ^^
YanıtlaSilUtanacak bir durum olduğunu sanmıyorum. Ben de okumadım henüz. Shakespeare okumak için önce onu anlayabilecek bir seviyeye gelmesi gerekiyor insanın. Bu tür eserler sadece okumuş olmak için okunmaz bence. Onu anlayabilmek için önce alt yapının oluşması lazım. Okuduğum kitap bu bakımdan çok yararlı oldu benim için. Shakepeare üzerine o kadar çok yazılmış eser, tartışılmış konu var ki. Bugüne kadar hâlâ anlamaya çalışılıyor edebi çevreler. Eserleri senaryolaştırılıp yüzlerce film çekilmiş ama hiçbiri oyunları kadar başarılı olmamış. Youtube da Kral Lear var iki bölüm halinde. En kısa zamanda tekrar izleyeceğim Cüneyt Gökçer'i. Bir de sonelerini merak ediyorum.
SilEngin Cezzar'ı Hamlet olarak izlemek de mümkün mü hâlâ acaba internette?
SilBen bulamadım, yok sanırım.
SilBende de yıllar yılı o ürkme ve bundan kaynaklı uzak durma hali oldu :-)) Halen daha o kıvama gelebildiğimi düşünmüyorum ama bu yazı benim için çok faydalı oldu ☺️ ��
YanıtlaSilDeğil mi? Yaşam öyküsü bile son derece ilginç. Şeytanın bacağını kırmak lazım:)
Sil2013'te Hamlet'i okumuştum ve çok sevmiştim. Bizim tanışıklığımız o romanla başladı. Merak ise çocukluğumda TRT'de yayınlanan dizisi ile başladı.
YanıtlaSilTüm zamanlara hitap eden satılarından bir alıntı :
Nasıl yorumlamalı bunu,bilmiyorum,
Ama benim aklım şuna yatıyor ilk ağızda;
Büyük belalar var gelecek , memleketimin başına.
Çok ilginç. Shakespeare o kadar yüceltiliyor ki, dokunmaya korkuyor insan. Aslında ders alınacak pek çok mesaj var cümlelerinde. Kısacık ömründe dünya kadar eser vermiş. Evet, şimdi daha iyi anlıyorum, Shakespear'in eserlerinden mahrum kalmak büyük bir eksiklik.
Silşiirleriyle, oyunlarıyla, bu dünyaya gelmiş en büyük yazar tabiside :) ikinci de balzac yani :)
YanıtlaSilÜlkemizde herkes adını bilir ama sergilenen birkaç oyununun dışında yeterince araştırılmamış sanırım. Bu yüzden adı sanatını aşmış bir yazar bizim memlekette. Shakespeare Fransız olsaydı eminim çok daha fazla tanınırdı. Evet, Balzac da iyi tabii:)
SilBu kitap bir derleme, yazarı yok. on dört kitaptan yapılan alıntılardan ibaret. Özellikle son sayfalara doğru yazım hataları göze çarpıyor. Kaynakça olarak gösterilen kitaplar da muhtemelen birbirinden alıntı olduğu için sık sık tekrara düşülmüş. Bu olumsuzluklarına rağmen Shakespeare ve yaşadığı dönem hakkında doyurucu bilgiler içeriyor. Dolayısıyla kitap ilgiyle okunuyor.
YanıtlaSilKitaptan edinilen kısa bilgiler bile sanatçıya olan hayranlığın artmasına yetiyor.
William Shakespeare ve eserleri hakkında bilgi sahibi olmak her okur için faydalı olabilir, bunun için hiçbir zaman geç değil. Bu kitap da onun geniş dünyasına girmek için bir vesile olabilir.
:)
Evet, biraz nesnelleştirmişsin:))
Silbirinci tekil şahıstan daha iyi bu dil :)
SilBiliyorum, haklısın. Bilinçli bir şekilde ifadelerimi arkadaş muhabbeti tarzında yazmıştım. Bundan sonra dediğin şekilde yazarım o zaman. Deep, çok teşekkür ederim:)
SilShakespeare'in bazı oyunlarını okudum ama hayatını bilmiyorum. Aslında güzel olur okumak. Teşekkürler
YanıtlaSilSabah eşimle konuştuk. Gece ikimizin de uykusu kaçmıştı ve youtube'tan Cüneyt Gökçer'in Kral Lear'ini izledik. Eşimin uykusu geldiği için tamamlayamadı tabii:) Ben ilk bölümünü izledim. Ona söylediğim ve sanırım onun da katıldığı konu şu. Shakespeare'in eserleri üzerine pek çok film çevrilmiş ancak hiçbiri oyunlarının yerini tutmamış hatta pek çoğu başarısız bulunmuş. Eşime yazarın oyunlarını kitaptan okumak oyunu izlemekten daha doyurucu olabileceğini söyledim. Daha önce Kral Lear'i Ankara Devlet Tiyatrosunda izlemiştim. O dönemde onu anlayacak yaşta olmadığım gibi sözlerin bazılarını kaçırmam da sanırım etkili olmuş ve pek bir şey anlamamıştım. Gece izlediğim aynı oyun bana büyük haz verdi. Yine de bazı sözler kaçıyor oyunun akışında. Shakespear'in pek çok cümlesi üzerinde kafa yorulacak cinsten. Birini düşünmeyi bitirmeden diğeri başlıyor. Oyun yerine kitaptan okunduğunda istediğin yerde durup sözleri sindirme imkanı oluyor. Gerçekten de bu durumun benzerini filme aktarılan pek çok romanda da görmek mümkün. Film genellikle ilham kaynağı olan kitabın yerini tutmuyor. Bu konu yanlış hatırlamıyorsam Ağaç Ev Sohbetlerinde de tartışılmıştı. Shakespeare olağanüstü bir yazar. Onun zamanında yönetmen olmadığı için oyun yazarı aynı zamanda yönetmen rolünü üstleniyormuş. Bir de o dönemim düşünce tarzı ve hoşgörü seviyesinin bugün sahip olduklarımızdan çok daha ileride olduğunu görüyoruz. Oldukça şaşırtıcı... Ben teşekkür ederim:)
SilShakespeare bir derya. Ben çok geç kaldığımı düşünüyorum. Ama dediğiniz gibi zamanı var her şeyin. Belki fazla geç kalmamak da lazım:) İsterseniz youtube tan Cüneyt Gökçer'in Kral Lear'ini bir izleyin fırsat bulursanız. Size de ilginç gelebilir. Şimdi bana konu oldukça ilginç geliyor. Zaman içinde katman katman düşüncelerde derine inilebiliyor ama yüzeysel olarak bakılsa bile son derece anlaşılır geldi bana bu kez. Teşekkür ederim:)
YanıtlaSilBir yazı okudum eskilerden fakat belki hoşunuza gider diye ekliyorum: http://dusodasi.blogspot.com/2020/12/hamlet-bana-dusmez-olayd-dunyay.html
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Yazıyı okudum, Shakespeare'e daha çok zaman ayırıp, onu daha iyi anlamam lazım. Gerçekten bazı sanatçıların yıllarca gündemden düşmemesinin bir sebebi var.
Sil