KATEGORİLER

3 Nisan 2021 Cumartesi

PSİKİYATRİST - WULF DORN


Kitabın Adı: Psikiyatrist

Yazar: Wulf DORN

Çeviren: Firuzan GÜRBÜZ

Sayfa Sayısı: 416

Yayınevi: Pegasus Yayınları

Türü: Roman (Gerilim)

Bu kez elime geçen kitap ilgi alanıma fazla girmeyen gerilim tarzı bir roman. Farklı türden kitaplar okumaktan hoşlandığım bir dönemdeyim sanırım. Açık söylemek gerekirse kitabın ilk sayfalarını çevirmeye başladığımda beni nasıl etkileyeceğini merak ediyordum. 1969 Almanya doğumlu yazar, muhabir olarak başladığı meslek hayatını yaklaşık yirmi yıl boyunca çalıştığı bir rehabilitasyon kliniğinde teknisyen olarak sürdürmüş. 

Romanın konusu şöyle: Dr. Ellen özel bir psikiyatri kliniğinde çalışan başarılı bir psikiyatrist. Erkek arkadaşı Chris ve iş arkadaşı Mark aynı klinikte psikiyatrist olarak çalışıyor. Ellen'in sevgilisi Chris bir erkek arkadaşıyla birlikte üç haftalığına Avustralya'ya tatile çıkarken ona ilgilenmesi için şiddet gören bir kadınla ilgili zor bir vaka bırakır. Ellen, sonradan izini kaybettiren bu kadının ve ona şiddet uygulayan Kara Adam'ın peşine düşer. Genç kadının, yaşadığı bazı olayların gerçek olup olmadığına ilişkin hem kendisi hem de çevresi kuşku içindedir. 

Gerilim-macera türünde yazılan kitabın kurgusu sağlam ve sürükleyici. Özellikle bu türün meraklıları romanı çok sevecektir. Gerilim, polisiye ve macera romanlarının tipik bir özelliği olarak yazarın odak aldığı kişiler üzerinde kasten şüpheler doğurarak okuru ters köşeye yatırması olayı Psikiyatrist romanında zirveye ulaşıyor. Kitabı okurken kafama yatmayan husus, psikiyatristin adeta bir detektif gibi gizemli bir şekilde ortadan yok olan hastasının peşine düşmesiydi. Romanın ilerleyen bölümlerinde hiç beklenmedik bir durumla karşılaşıyor okur ve ondan sonra olaylar farklı birer anlam kazanıyor. 

Çeviri hakkında bir şey söylemekte zorlanıyorum. Yazar ya da çevirinin tarz ve üslûbundan yararlanmak istediğim için okuduğum kitaplarda yazım şeklini ve yarattığı kulak dolgunluğunu önemserim. Bu açıdan baktığımda bazı sözcük ve terimlerin yanlış seçildiğini düşünüyorum. O cümlelerden biri şöyle . "Arı kovanından geliyora benzeyen bir vızıldama." (s.257) Kitabın çeviri olduğunu buram buram hissettiğim bölümlerin yanı sıra son derece takdir ettiğim oturaklı cümlelerle de karşılaştım romanı okurken. Yine de kötü bir çeviri olduğunu söylemek büyük haksızlık olur kanaatindeyim.

Daha fazla detaya girersem romanın büyüsü bozulacağı hissine kapılıyorum. Fakat romanın düğüm noktasına ilişkin bütün emarelerin başlangıçta bilinçli bir şekilde ortadan kaldırılması merak seviyesini yükseltmeye yarasa da bana fazla zorlama geldiğini söyleyebilirim. Romanlarda bu tür kurguyu yazarın kurnazlığı olarak değerlendiriyor ve bu yüzden ister istemez aldatılmışlık hissine kapılıyorum. Psikiyatrist her ne kadar sürükleyici, kolay okunur bir kitap olsa da köpük gibi hafızalardan silinebilecek bir roman. Okuduğum kitaplardan her zaman yeni bir şeyler öğrenme arzumu yeterince tatmin etmeyen Psikiyatrist, bu türe merakı olmayanlar için sadece boş vakitlerini doldurmaya yarayacak bir kitap.

23 yorum:

  1. Sanırım roman yada bu tarz kitapların çevirisi oldukça riskli ve zor bir iş :-) Bu konuda ki hassasiyetinizi haklı olarak her tanıtım yazınızda görmek mümkün ve duyguyu alabilmek adına gerçekten önemli. Yazar büyük ihtimalle 20 yıllık klinik deneyimden kitap yazımında faydalanmıştır. Keyifli bir pazar dilerim şimdiden:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çeviri yapabilmek için insanın kendi diline son derece hakim olması gerekir. Değeri yeterince anlaşılmasa da en az yazarlık kadar zor ve önemli. Evet, yazar bilmediği hususlarda dışarıdan yardım almış ve ciddi emek vermiş. Gerilim tarzından hoşlananlar için son derece başarılı bir örnek. Teşekkür ederim, ben de size iyi bir pazar tatili diliyorum:)

      Sil
  2. Bu tarzı çok okumuyorum aslında ben. Ama yazınızı keyifle okudum doğrusu. Ne güzel, ne kadar net anlatmışsınız. Emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazımda belirttiğim üzere bu tür romanlar benim de tarzım değil. Elimde yazarın Şizofreni adında diğer bir romanı var. Eğer hoşuma gitmiş olsaydı ona başlayacaktım. Bir ara onu da okurum ama araya farklı türden bir kitap almayı düşünüyorum şimdi. Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  3. Çeviri gerçekten çok zor, ip üstünde cambazlık gerektiren bir iş. Orijinali bozmadan yerelde aynı hissi yakalamak gerekiyor. Romanlar yine bir nebze kolay ama iş şiire gelince aynı hissiyatı vermek için neredeyse mucize gerekiyor. Verdiğiniz örnek cümle çevirmenin ilk çevirilerinden biri olduğunu düşündürttü bana çünkü deneyimli bir çevirmen o haliyle kullanmazdı o cümleyi. Genel olarak gerilim-korku türlerini sevmiyorum ama arada farklı türler okumak iyi geliyor bazen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çeviri deyince genelde her yabancı dil bilen bu işi yapabilir diye düşünülüyor. Aslında her yazar çeviri yapamaz ama her çevirmen istediği takdirde yazar olabilir. Dediğiniz gibi tam olarak ip cambazlığı çeviri işi. Gerektiğinde kelimelerin sözlük anlamlarından koparmanız gerekebiliyor o yazarın düşünce, duygu ve anlatmak istediğini verebilmeniz için. Yeterli mi? Hayır, çevirdiğiniz dile tam olarak hakim olmanız gerekiyor. Dahası hem çeviri yaptığın kitabın yazarın yaşadığı ülkenin yerel kültürünü, coğrafyasını, kitabın konusuna göre siyaset, tarih, bilim gibi pek çok konuda bilgi sahibi olmak, gerekirse eksik bilgileri araştırarak tamamlamak zorundasınız. Çünkü bir okurun bilmediğini diğeri biliyor. Yabancı bir deyimin ya da özdeyişin, atasözünün çevrildiği dilde eşdeğerini bulmak yaratıcılık gerektiriyor. Bu yüzden iki Amerikalı yazardan yaptığım iki çeviri romanından "Anadolu'nun Hayaletleri" nde, "Masum Bir Adamın İtirafları" nda olduğu kadar zorlanmadım. Çünkü ilki kendi topraklarımızda ve kültürümüzde yaşanan olayları anlatırken diğerinde olaylar çok fazla aşina olmadığım Amerikan kültür ve coğrafyasında geçiyordu.
      Örnek verdiğim cümlede eşimle uzun uzun tartıştık, o, cümlenin doğru olduğunu iddia ediyor. Cümle kuruluşunda bir hata olmasa da ben ısrarla öyle bir cümlenin beni rahatsız ettiğini düşünüyorum. Doğrusunu Allah bilir:))

      Sil
  4. Çeviri için söyleyeceklerimi KuyruksuzKedim ne güzel ifade etmiş. Ben mesela yukarda örnek verdiğiniz bozuk cümleyi okuduğum andan itibaren kitaptan kopuyorum. Çok sevdiğim yazar Alain de Botton' un bir kitabı maalesef bu sebepten kenarda duruyor 5 senedir :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mükemmel bir çeviri bulmak zor. Tek bir cümleyi rahatsız edici bulabilirsiniz, bunu görmezden gelebilirsiniz. Ama bahse konu kitap bu bakımdan ilginç. Bu tür cümleler özellikle kitabın ilk yarısında beni rahatsız etti. Ancak o kadar güzel cümleler vardı ki, arada neden bana göre bozuk cümleler kullandığını anlamakta zorluk çektim. Yazar çok sayıda çeviri yapmış. Bu bir tecrübe sorunu değil. Ancak 7-12 yaşları arasında Almanya'da yaşamış. Bazı cümleleri yabancı birinin Türkçe konuşmakta, uygun kelime bulmakta zorlandığını hissettim. Çevirmen bu konuda fazla yormamış kendini. Evet çoğu yerlerde vermek istediğini alabiliyor okur ama biraz dumura da uğruyor. Dediğim gibi, internette araştırdım, çeviri hakkında hiçbir olumsuz (ya da olumlu) yorum göremedim ve bu yüzden biraz kuşkuya düştüm. Zira ilk olumsuz eleştiri benden gelecekti. Yine de düşüncemi paylaşmaktan alamadım kendimi.
      Netice itibarıyla yabancı kitaplarda yazarın kendisinden belki daha önemlisi çeviriyi yapan. Bu yüzden buna önem veren yayınevleri ve bu işi iyi yaptığına inandığınız çevirmenlerin kitaplarını okumak her zaman önerilen bir şey. Aynı yazara ait Fobi adlı romanının Regaip Minareci tarafından çevirisini övüyorlar mesela. Alan de Botton'u duymadım, bir bakayım bu vesileyle:)

      Sil
  5. Gerilim türünü severim. Konusunun da psikiyatri üzerine olması ilgi çekici. Fakat son paragrafta yazdıklarından sonra yeterince ilgimi çekmedi. O kandırılmışlık hissini ben de yaşıyorum bu tür romanlarda ve hoşuma gitmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eşim de polisiye gerilim türlerinden hoşlanır ama zıt kutup ben, o kadar değil:)) Bütün gerilim macera romanlarında o kandırılmışlık hissi var yoksa gerilim ortadan kalkar. Bu tür kitapları okuyanlar kandırılmaktan adeta zevk alıyorlar. Kandırıldıkları akıllarına gelmiyor. Oysa yazarın bunu özellikle yaptığını bilen benim gibi bazıları, önüne manco uzatılan kedi misali her hamleyi yaptığımızda bunun bir oyun olduğunu görüyoruz ve yazarın elinde oyuncak olduğumuz hissine kapılıyoruz. Okuru aldatmak yazarı eğlendirdiği gibi çoğu kez okur tarafından da ilgi çekici bulunabiliyor.

      Sil
    2. Bir kitap okumuştum, yıllar önce. Şimdi detayları hatırlamıyorum ama onu beğenmiştim konunun işlenişi yönünden ve kandırılmış hissetmemiştim. Aklından Bir Sayı Tut-Kurt Gölü Serinin ilk kitabı da güzeldi. Aklıma gelmişken diğer kitaplarını da okuyum bari. :)

      Sil
    3. Aklından Bir Sayı Tut kitabını sanırım ben de okumuştum. Bu tür kitaplar pek akılda kalıcı ve öğretici değil. Vakit geçirmek için okunabilecek kitaplar bence. Fakat zevk meselesi. Sürükleyici ve macera türü romanlar da pek çok insanın ilgisini çekiyor:)

      Sil
  6. Gerilim türünü kitaplarda özellikle seviyorum, bu yazar da uzun zamandır okumak istediğim yazarlardandı. Psikoloji bölümü öğrencisiyim bana çok bir şey katmayacak muhtemelen bu kitap ama bu alanın işlenmesi hoşuma gitti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman bu kitap tam size göre:) Hem gerilim hem de psikolojinin ağır bastığı bir roman. Bundan sonra sırasıyla aynı yazarın Şizofren ve Oyunbaz kitaplarını okuyabilirsiniz. Teşekkürler:)

      Sil
  7. Farklı türleri okumak iyi oluyor. Hem hiç beklemediğimiz güzel kitaplarla tanışşabiliyoruz. Bazen de insan dinleniyor tür değiştirince.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, devamlı aynı türden kitap okumak sıkıcı olabiliyor bazen. Popüler olamayan bir kitabı beğenmenin keyfi de bir başka oluyor:)

      Sil
  8. wulf dorn, iyi bir gerilim yazarı, beş altı kitabını okudum, ülkemizde çok tanınmıyor, yani bir dean r koontz, tess gerritsen, stephen king kadar bilinmiyor. bu tür romanları bir kerede okumak çok keyifli, bir gecede veya bir günde, eğer birkaç günde okunursa keyif alınmıyor, çünkü önemli olan romana dalmak, heycanlanmak, gerilmek, kalbinin gümbür gümbür atması, büyük mutluluk bu tabii. bu tür romanlarda çok usta yazarlar var tabii, dean koontz yaklaşık 80 tane yazdı, en iyileri o, ikinci olarak stephen king geliyor. gerilimde önemli olan yeni ve zeki konular bulmak, yani daha çok germek, daha vahşi cinayetler kurgulamak, işkenceler, seri katiller, psikopatlar, ne kadar iğrenç olursa o kadar seviyoruz. gündelik yaşantıda çok sakin yaşayan insanlar olarak bu tür gerilimlerde kan ve vahşet istiyoruz doğal olarak. bu tür kurgularda teknik ayrıntılar çok önemli değil. gerilim konusu ve objesi önemli. yani gerilimden keyif almak için. bir de gerilim dizilerinde ve kitaplarındaki bir ayrıntı da, gerilimi başta kurguladığın gibi sonunu da aynı başarıyla getirmek. tabii bazı kitaplarda sonları başaramayabiliyorlar. bazıları ise başlangıcından daha iyi oluyor. gerilim bir tür, ayrıca suç, polisiye, korku, gizemli suç gibi yakın türler var. genellikle edebiyatçılar, yazarlar, edebiyat dışı türleri okuma yönünde ikiye ayrılıyor. çünkü özellikle sıkı edebiyatçılar seviyor bu türleri. ilk grup, bu üstteki türler, ikinci grup ise bilimkurgu, gizem, fantastik okuyor. iki karşıt kutup gibi :) bu kurguları edebiyatçılar da bizler de keyif için okuyoruz, okuma keyfinin kendisi için. gerilim yazmak çok zor. bu kurgular okumak için okumak sınıfına giriyor. bir şey öğrenmek için okunmuyor. aslında gerilim yazarları çok da iyi edebiyatçılardır, stephen king usta örneğin sağlam bir edebiyatçı diliyle gerilim yazıyor. bu tür yazmayı seçiyolar. bizim kemal tahir ustanın çok iyi polisiye yazması, peyami safa nın çok iyi polisiye yazması gibi. birçok gerçek edebiyatçı bir gerilim yazarının ustalığının yanına bile yaklaşamıyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir yorum, teşekkürler:) Söylediğin isimlerin arasında bir de Jean-Christophe Grangé 'ı eklemek lazım. Macera türünü severim aslında. Bu kitapların bazıları öğretici de oluyor bazen. Hızlı okumak konusunda haklısın ama herkes senin kadar hızlı değil ne yazık ki. Ben günde 100-150 sayfa arasında okudum, son gün 150 sayfayı biraz geçmiş olabilir hatta. Benim için ışık hızı kabul edilebilir bu:)) Dean Koontz'u duymadım daha önce, diğerlerini biliyorum. Popüler yazarların dışında da iyi yazarlar var. Sözgelimi Alexandra Bracken tarafından yazılan Buz Kapanı çok hoşuma gitmişti.

      Yazım şekli, kurgu ve çeviri güzel olduktan sonra her tür kitap okutuyor kendini. Zeka ürünü olan gerilim, psikolojik ve macera romanlarını severim. Fakat yazımda belirttiğim gibi okuru bilinçli olarak aldatmaya yönelik zorlamalar hoşuma gitmiyor. Kan, şiddet, işkence yerli yerinde konu edildiğinde buna itirazım yok. Hakan Günday'ın romanlarını sevmiştim mesela.

      Belirttiğin gibi zeki konular bulmak olay, yer, zaman ve kişiler üzerinde mantıklı bağlantılar kurmak önemli. Gerilim yazmak çok zor diyorsun ama ben o kadar zor olduğunu düşünmüyorum. İskeleti kurduktan sonra doğru olmayan kişilerin üzerine şüpheleri çekerek okuru ters köşeye yatırmak o kadar zor olmasa gerek. Hemen hepsinin yaptığı bu zaten. Bunun yanında konu zenginliği, kurgunun ana teması ve yazım dili iyiyse mesele yok.

      Edebiyat dışı türlerdeki sıkı ayrımı bilmiyordum. Madem böyle kıyasıya bir cepheleşme var, kendi yerimi aramak zorundaymışım gibi hissettim ben de:) Ehm, sonunda yer bulamadım ikisinin arasında. Birinci grupta hassasiyet gösterdiğim aldatılma hissinin üzerinde bana bir keyif yaşatıyor, yine de bir şeyler kazandırıyorsa, suç, polisiye, korku, gizem, suç türlerini tercih edebilirim. Korku türü hem kitap hem de film olarak en sonunda gelir tercih sıralamamda. İkinci grupta bilimkurgu, fantastik türde daha seçiciyim sanırım. Bilimkurguda yine mantıklı öğeler ararım. Yapay zekanın dünyayı ele geçirmesi şeklinde bir kurgu ilgimi çekebilir ama süper kahramanlar, ağzından ateş çıkan canavarlar, peri kızları bana çocuksu gelir, hiç ilgimi çekmez. Yine edebiyat dışı türlerde tarih, sosyoloji, felsefe, psikoloji, bilim, din, ekonomi, siyaset, araştırmaya yönelik konulardan hoşlanıyorum.

      Kemal Tahir ve Peyami Safa gibi Türk yazarları üzerinde yorum yapacak kadar bilgi sahibi değilim, hatta onların kitaplarını henüz okumadığımı söylemek isterim. Bu yüzden dediklerini saygıyla kabul ediyorum. Teşekkürler deep:)

      Sil
  9. Bu tür kitaplar dediğim gibi zaman geçirmek için genelde. Gerilim ve macera türü romanlar günlük hayattan aldığı okura keyifli anlar yaşatabiliyor. Bir kitap ne kadar kolay okunuyorsa o kadar çabuk hafızadan siliniyor genel olarak.

    YanıtlaSil
  10. Galiba Cemil Meriç'in sözüydü: Çeviri kadına benzer. Güzeli sadık, sadığı da güzel olmaz.

    Sözümüz meclisten dışarı elbette 😊. Yüreğinize sağlık Mr. Kaplan😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sözü ilk kez duydum ve repertuarıma aldım:) Çok doğru bir söz. Bana kalırsa kadına karşı sadakat çeviriye hovardalık yaraşır:)) Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  11. Kitaplığımda bekleyen kitaplardan. Umarım severim. :)

    YanıtlaSil