KATEGORİLER

28 Mayıs 2016 Cumartesi

ESNAF NE DEMEK?

27/05/2016 Cuma, Tire

Son bir yıldır bütün işim esnafla. Esnaf nedir? TDK ve diğer sözlüklerde yazılanlar yaşadıklarıma cuk oturdu.

Esnaf: Başlıca düşüncesi, mesleğinin bütün inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve kötü örnek oluşturarak çok para kazanmak olan kimse.  Bu uğurda mesleğini yozlaştıran kişi.

Cumhur Usta terasın demir kapısı ile tuvalet lavabolarının profil demirden alt desteklerini yapmaya gelecekti bugün. Kahvaltı faslını uzatmamın sebebiydi onun gelişini beklemem. Çok geçmeden telefon edip yaylaya yaklaştıklarını haber verdi. Az sonra geleceğimi söyledim.

Yukarı çıkmadan önce inşaat malzemelerini aldığım yerden Baki Usta'nın istediği malzemeleri; havuzun cam mozaik yapıştırma harcını ve derzlerde kullanacağı fugaları aldım. Yaylaya vardığımda Baki Usta salonun sövelerini boyuyordu. Oldukça titizlik isteyen bir iş bu. Cumhur Usta ise yanına aldığı iki elemanıyla teras kapısının ferforje kapısının montajına başlamış.

Ustalar çalışırken elektrikçi Ali'yi aradım. Adı elektrikçi ama aynı kişi su tesisatlarını da  yapıyor. Uzun uzun çaldırmama rağmen açmadı telefonu. Bugün açana kadar sonsuz kez çaldırmayı kararlıydım. Neyse ki ikinci arayışımın son anında açtı telefonu. Bıkkın bir ifadeyle "Buyrun" dedi. Telefonunun ekranında kim olduğum yazılı olduğuna göre, bu "Buyrun" lafı ne oluyor? Sanki ilk kez arıyorum! Hadi, dalgın falandır diye kendimi tanıtıyorum. O hala "Neden aradın?, "Ne var?" havalarında. "Ya, Ali Bey ne zaman tamamlayacaksınız şu işimi?" deyince elemanlarından birinin kaza geçirdiğini, onunla ilgilendiğini söylüyor. İnsanız ya, hemen işi unutup "Geçmiş olsun, İnşallah önemli bir şey yoktur." falan diyorum. "Bilmiyorum, film çekiliyor şimdi." diyor. "Tamam o zaman, sonra görüşürüz." deyip kapatıyorum. Madem ben sana o nezaketi gösterdim, senin de işin bittiğinde veya müsait olduğun en yakın zamanda beni araman lazım değil mi? Yok kardeşim yok burada böyle insanlık.

Canım sıkılıyor. Mutfağa davlumbaz yaptırmam lazım. Burada İzmir'den daha uygun fiyata yaptırırım diye geçiyor aklımdan. Normali de bu olmalı. O kadar yol kat etmeyecekler en azından. Tanıdığım ve daha önce iş yaptırdığım biriyle konuşuyorum. İki kardeş bunlar. İçlerinden daha dürüst olanı "Elimizde çok iş var, biz yapamayız. Ama sen yine bizim biraderle konuş belki o yardımcı olur." diyor. Arıyorum biraderi. Birader istekli, "Elimdeki işi bitirir bitirmez hemen geliyorum" diyor.

O gelene kadar mermerciyi arıyorum. Bugün Ödemiş'te işi varmış, "Yarın haberleşelim." diyor. Cumhur Usta kapı montajını tamamladı, alet edevatı aşağı indiriyorlar. Baki Usta soruyor, "Kaza geçiren kim acaba? Bilmiyorum, sormadım ki! Adamın telaşı var. "Bize gelen Kamil olmasın?" Kamil'in numarasını çeviriyorum merakla. Ancak ikinci çaldırışımda açıyor o da. Kazayı o yapmamış. Devamlı dükkanda duran esmer bir çocuk motosikletle coco-cola kamyonuna çarpmış. Burası motosiklet yoğunluğunun en fazla olduğu bir yer. Her gün kaza olur. Ne trafikten anlarlar ne kendi canlarını, ne de başkalarının canlarını önemserler. Kamil'e yarım bıraktığı işleri hatırlatıyorum. "Bugün sizin oraya gelecektim ama kaza olunca beni başka yere yönlendirdi patron." diyor. Peki bugün, yarın gelebilecek misin? Bak sizin işlerden başka bir eksik kalmadı burada" diyorum. "Ali beyle konuşmam lazım" diyor.

Baki Usta on beş kiloluk bir varil beyaz boyanın arttığını söylüyor. İhtiyacı olan sadece üç ya da dört kiloymuş. "Açılmamış on beş kilo yerine beş kilolukla değiştirelim" diyor. Ben olur deyince boya varilini arabaya taşıyor. Demircilerin genel tuvaletlerdeki işleri de bitmek üzere. Altı lavabonun altlıklarını yerine tespit etmişler. Onlar gitmeye hazırlanırken, Yusuf Usta geliyor. Davlumbaz için ölçü almak üzere taş binaya giriyoruz. Her yeni geleninin verdiği tepkiyi veriyor o da. "Ne güzel yermiş burası?" Gazino mu açacaksın buraya?" "Yok kardeşim ben buraya pavyon açacağım!" diyesim geliyor. Restoranın buradaki adı "Gazino". Bir de askerdeyken yemek yenip içki içilen yerlere "Gazino" dendiğini hatırlıyorum. Subay gazinosu, astsubay gazinosu gibi... Ama ben gazino deyince çalgılı, çengili, içkili, konsomatrisli yerler aklıma gelir. O yüzden "Gazino mu açacaksın?" sorusu beni zıvanadan çıkarıyor. Belki de sırf bu yüzden sinir katsayım yüksek bugün.

Cumhur Usta'nın yaptığı işleri kontrol ettikten sonra parasını ödeyip yolcu ediyorum. Yusuf Usta davlumbaz yapılacak yerin ölçülerini almaya başlıyor. Uzunca bir süre nasıl bir şey yapacağımızı tartışıyoruz. En sonunda ızgarayı köşeye alınca durum basitleşiyor. Bu imalatı arkadaşına yaptıracakmış. O arkadaşını bulursam aracı parasına gerek kalmayacağını düşünüyorum. Bu arada yüksekten atmasın diye fiyatları bildiğimi söylüyorum. Yörenin insanı kazansın, daha uygun fiyata mal edeyim diye burada yaptırmayı tercih ettiğimi söylüyorum. Ölçüleri yanına alıp akşama fiyat teklifini vereceğini söylüyor.

Çarşıya dönüp boyaları değiştiriyorum. Yeniden yaylaya çıkıp Baki Usta'ya teslim ediyorum boyaları. Epeydir aramadığım eski arkadaşlarımdan birini, Ali'yi arıyorum. O yaptıklarını ben yaptıklarımı anlatıyorum. Kısa zamanda buluşmak üzere sözleşiyoruz.

Döndüğümde Yusuf Usta arıyor. Önce girizgah taksimiyle başlıyor. "Abi be, fiyat biraz yüksek çıktı!". Nasıl yüksek yani. Bazen öyle şeylerle karşılaştım ki burada. Yüksek dedikleri fiyat bana çok ucuz geliyor! "E, ne kadarmış?" diye soruyorum. Kekeliyor, "E, abi üç bin diyor." "Ne diyorsun sen? Gider İzmir'den yaptırırım daha iyi. Hem bana daha da ucuza gelir. Adamlar o kadar yoldan gelip bir de yol parası verecekler hem de daha ucuza mal edecekler!"" Bırak," diyorum "Bırak kalsın!" İşte bu ülkenin kötü niteliklerinden biri de bu. Dürüst çalışan istisna kişileri bir yana koyuyorum ama genel yaklaşım bu. Beni aldattığı zaman tuhaf bir zevk alacak. Ancak bunu bir kere yapabilecek ahmak. Bu ve bunun gibi insanlar nasıl kazanıyor? Esnaf genelde bu kötü özelliklere sahip olunca içlerinden doğrusunu bulmakta zorlanıyorsunuz da ondan. Biri olmazsa gidip bir başka uğursuza kaptırıyorsunuz kendinizi. Ancak haksız paranın hiç birine yaramayacağına dair bir inanç var hala içimde.

Dün hiç uykum gelmedi. Sıfır uyku yani. Eve gelir gelmez önce koltukta sızıyorum. Daha sonra yatağıma geçip son ayların en uzun uykusunu çekiyorum.

4 yorum:

  1. Türkçe'ye merakım malum... Ama bu yazıyı okumasaydım "esnaf" sözcüğünün bildiğimiz anlamla tam olarak anlamdaş olmadığını bilmeyecektim. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Esnaf bana mahallemizin küçük bakkalını hatırlatırdı eskiden. Kendi halinde, sırası gelir ayı çıkartsın diye komşusuna borç bile veren, çok çalışıp az kazanan birini. Bu ulusun içten yıkımı, kültürün yozlaşmasıdır. "Benim memurum işini bilir" ideolojisidir. Kısa yoldan köşe dönüş felsefesidir bu. Bazen yaşadıklarımız aklımızda kalan tanımlarla örtüşmez. Tereddüde düşer sözlüğe bakmak zorunda hissederiz kendimizi. Ben inanıyorum ki, esnaf sözcüğünün bilmediğimiz bu tanımı yozlaşan kültürümüzün sonucudur. Medeni ülkelerin sözlüğünde yoktur böyle bir tanım. Esnaf onların lügatinde zanaatkardır, el sanatı yapan küçük dükkan sahipleridir.

    YanıtlaSil
  3. Ustalarla uğraşmak ayrı bir sorunsal zaten. Babamların köye ev yaptırdığı dönemi hatırlıyorum da; adamın hayatının en stresli dönemiydi. Kolay gelsin ve de hayırlı uğurlu olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sormayın, çeken bilir. Çok teşekkür ederim :)

      Sil