Bugün Prag'ta son günümüz. Güzel duygularla ayrılıyoruz bu güzel şehirden. Sabah erkenden kalktık hiç gerekmediği halde. Kahvaltımızı yaptık. Her gün sucuk, jambon, salama benzer bir sürü et çıkartıyorlar açık büfe kahvaltıda. Bugün de öyleydi. Uzak duruyoruz bunlara alışkanlığımız olmadığından. Neyse ki peynir çeşitleri de bol. Özellikle isli peynirlere bayılıyorlar. Bu sabah üç çeşit isli peynir vardı büfede ama her sabah olan meyveli yoğurt yoktu. Kalkmamıza yakın koca bir tabak içinde marul, domates ve salatalıktan oluşan salata tabağı getirseler de artık bizim için çok geçti. Kahvaltıda her sabah kek ve pasta, ekmek çeşitleri, yumurta, bal, reçel, şokokrem, çay, meyve suyu, süt, müsli bulunuyor. Bugüne özel güzel menüde domuz sosisi de vardı ancak o da bize göre değil.
Dün kapalı olduğu için kapısından döndüğümüz dükkana gittik. Saat neredeyse on olmuştu ancak yine de kapalı görünüyordu. İçeri dikkatle baktığımızda anahtarların içerde kapının üstünde olduğunu gördük. Buraya bakan kişi dükkanda olmalıydı. Kapının camına daha sert vurduk bu sefer. Çok geçmeden iri kıyım bir kadın söylenerek açtı kapıyı. Çekçe konuşuyordu ama bize rahatını bozduğumuz için küfür ediyormuş gibi geldi. İstediğimiz takımı tamamlayamadık ama beğendiğimiz bazı şeyleri almaya karar verdik. Kadın bu ülkede hiç karşılaşmadığımız cinsten. Aksi mi aksi. Dönerken elimdeki Çek Koronalarını erittiğimden ödemeyi Euro olarak yapıp yapamayacağımı sordum. Nasıl olduysa kabul etti. Hem aksi hem de İngilizce bilmiyor. Bu sefer Korona olarak hesapladığı tutarı düşük kurdan Euro'ya çevirdi. Anlaşmazlık birkaç kuruştan ibaretti ama bu sefer de ben inat ettim. Sonunda malı almadan çıktık dükkandan.
Dönüp otelde check out işlemlerini yaptık. Daha sonra Metroya binip B (sarı) hattın en batı ucuna yani Zlicin İstasyonuna gittik. Uçuş saatine epey zamanımız vardı. Metro istasyonunun hemen yanında otobüs durakları bulunuyordu. Havalanına gidiş biletlerimizi aldık. Oradan çıkıp zaman geçirmek için karşı taraftaki büyük alışveriş merkezi Metropole Zlicin'e gittik.
AVM'den ayrıldığımızda uçuş saatine iki saatten az zaman kalmıştı. Bindiğimiz otobüs yarım saat sonra bizi havaalanına getirdi. Üç yer var burada inilebilecek. Terminal 1, 2 ve 3. Ama hangisi? Üstelik hepsi de birbirinden hayli uzak. Tek ümidim geldiğimiz terminalin yani Terminal 1 in giden yolculara da hizmet vermesi. Otobüsün önünde kitap okuyan bir gence sordum hangi terminalde inmemiz gerektiğini. O, "Gideceğiniz yere bağlı" dedi. "İstanbul" dedim. "Muhtemelen Terminal 1" dedi ama ben henüz tam manasıyla rahatlamamıştım.
Terminal 1 de inip check-in işlemlerini yaptık, bagajı teslim ettik. İndiğimiz terminal doğruymuş. Nasıl olsa zamanımız var deyip food court'ta bir güzel yemek yedik üstüne. Yemekten kalkarken gördük saatin nasıl hızlı geçtiğini. Hemen yetiştik bekleme salonuna. Uçağa binmeden önce kapının önünde kuyruğa girdik, uzun mu uzun. Bu durumu görünce başladı mı bir telaş bizde. Bu gidişle yarınki uçuş bile kaçar. Arada dolaşan görevli çocuğa sordum bu kuyruk gerçekten bizim uçuşun kuyruğu mu diye. "İstanbul mu?" diye sordu. Evet dedim hemen. "Beni takip edin" dedi. Peşinden gidip onca kalabalığın içinden kuyruğun ilk sıralarına getirdi bizi. Neyse ki bu sayede uçağı kaçırmamış olduk. Uçağa bindikten sonra olayın vehametini daha iyi anlayacaktık.
Uçağın hareket etmesiyle birlikte pilot uçuş hakkında açıklama yapmaya başladı. "İstanbul üzerindeki trafik yoğunluğu nedeniyle sizi uçağa yarım saat geç almak durumunda kaldığımızdan ötürü özür dileriz" Hiç özür falan dilemeyin pilot bey bu sayede biz uçağa yetiştik dedim içimden. Hava trafiği de olsa trafik yoğunluğuna hiç bu kadar sevinmemiştim.
Yaklaşık iki buçuk saatlik yolculuk boyunca kitap okuyacaktım güya. Öyle bir uyku çekmişim ki, gözlerimi açtığımda "Sabiha Gökçen'e yaklaştık, alçalmaya başlıyoruz anonsu yapılıyordu."
İstanbul'a indikten sonra bir saat kadar dinlendik, daha sonra iç hatlara gidip İzmir uçağına bindik. İzmir'e vardığımızda saat 11.30 olmuştu. Kızım karşıladı bizi.
Prag gezisini böylece noktaladık ama bu geziye ilişkin anlatılacak epey malzeme ve paylaşılacak bir sürü resim var daha.
Havaalanı stresi demek her ülkede aynıymış, hoşgeldiniz bu arada :)
YanıtlaSilEsasen garip bir relax durumu vardı üzerimizde. Neyse ki şanslı günümüzdeydik:) Hoş bulduk:)
YanıtlaSil