KATEGORİLER

15 Şubat 2017 Çarşamba

WOW Sevgililer Günü

14/02/2017 Salı, Tire


"Wow" Bugünü tek kelime ile anlatmak istesem "Vay canına" anlamına gelen bu kelimeyi kullanırdım. Hatta o da yetmezdi, gözlerimi açar, ağzımı biraz daha yayıp "Woaw" şekline çevirirdim. Açık söylemek gerekirse bu kadarını beklemiyordum. Aceleye getirmeden hepsini anlatacağım size.

Salı günü normalde bizim tatil günümüz. Bu salı Sevgililer Günü olunca durum değişti elbette. Yine de kafamda bir soru işareti duruyor. Salonu dolduracak mıyız? Herkes salı günleri kapalı olduğumuzu biliyor. Henüz sekiz kişi rezervasyon yaptırmış daha. Eşim dünden kalp şeklinde şirin pastalar hazırlamış sevgililer gününe. O yetmemiş, üzerinde şeker hamuru ile "love" yazan çubuklu enfes kurabiyeler yapmış.

Olağanüstü bir gün. Neler neler yapılacak daha. Bir yerden başlamak lazım. Bugün büyük pazar kuruluyor burada. Ne pazar korkutuyor beni ne de iş park yeri bulmak dışında. Bankacı dostumun tavsiyesine uyup dar sokaklar arasından pazarın kurulduğu yere yakın bir alışveriş merkezinin otoparkına giriyorum. İyi de oluyor. Alışveriş listem kabarık. Eşimi ve özel olarak yaptığı ikramları daha sonra alacağım. Hemen alışverişe başlıyorum. Saat on biri geçiyor. Fırat buluşma yerinde beni bekliyor olmalı. Telefon ediyorum cevap vermiyor. Onu düşünecek durumum da yok zaten. Alış verişe devam. Kasapta et hazır değil. Öğleden sonra hazırlayabiliriz diyorlar. Israrım üzerine kıyma ile birlikte iki kuzu but alıyorum. Arapsaçı çok fazla bulunmuyor pazarda. Kuzu etli olarak yapıyor Aşkın Şef. Bana göre bir numaralı yemeği bizim Taş Ev'in. Sadece bir yerde güzel arapsaçı buluyorum. Kilosu on lira. Sadece o mu ya. Bütün pazarcı anlaşmış gibi. Patlıcan, mantar, biber, salatalığın kilosu yedi lira. Hepsi bir tarafa nedense salatalığın kilosuna yedi lira ödemek ağırıma gidiyor.

Telefonum çalıyor. Değişik bir numara. "Benim, benim, Fırat" diyor. Telefonunu su dolu kovaya düşürmüştü, şimdi tamamen su koyuvermiş. Arkadaşının telefonundan aramış. Yarım saattir beklediğini söylüyor. Arabayı park ettiğim yere gelmesini istiyorum. Ekmek ve masa düzenlemeleri için süsler hariç alacağım her şeyi alıyorum. Telefonum çalıyor yine. "Biz kapınızın önündeyiz, kapalısınız her halde." Daha açılmamışız ki kapanalım. Ne diyeceğimi bilemiyorum. "Yemek için mi geldiniz?" diye soruyorum. "Hayır, kahvaltı etmek için gelmiştik." diyor telefondaki ses. Normal olarak salı günleri kapalı olduğumuz gibi hafta içinde de kahvaltı servisimiz olmadığını söylüyorum.

Yaylaya çıkarken telefonum durmuyor. Sürekli rezervasyon alıyoruz akşam yemeğine. Önce yirmi, sonra otuz kişiyi geçiyor rezervasyon yaptıranlar. Fırat hemen temizliğe girişiyor. Aşkın Şef geliyor. Onun da yapacak çok işi var bugün. Masaları özenle düzenliyoruz Fırat'la birlikte. Dakika başı yeni rezervasyon talepleri geliyor. Alp'i arıyorum, Bünyamin ile birlikte kendilerini alacağımı söylüyorum. Bünyamin iyi çalışmıştı bir önceki gece. Bugün işi olduğunu söylemiş Alp'e. Neyse bir şekilde halledeceğiz bakalım.

Geç kalmadan şehre iniyorum. Önce eve uğrayıp eşimi, onun özenle hazırladığı pastaları ve kurabiyeleri alıyorum. Hepsi çok şirin görünüyor. Eşim biliyor bu işi. Üstelik o kadar hoşuna gidiyor ki bu yaptıkları. Ah, bir de beli ağrımasa... Yaparken bu işleri belinin ağrıyacağını hiç düşünmüyor. Kalp şeklinde üzerinde "Love" yazan kırmızı balonlar, taze güller, masalara koymak üzere şık mumlar alıyoruz. Domates almamızı istemişti Aşkın Şef bir de. Pazar girişinde bir kasa domates alıyoruz halden daha uygun fiyata. Rezervasyon telefonlarının ardı arkası kesilmiyor. Salonu tamamen doldurduk. "Maalesef tamamen doluyuz, kusura bakmayın" açıldığımız günden beri özlem duyduğum sözcüklerdi. Nasip bugüneymiş. Üstelik canlı müziğimiz bile yok. Dakika başı rezervasyon telefonları gelmeye devam ediyor...

İlk gelen misafirler oldukça erkenci, saat altıyı çeyrek geçe geliyorlar. Daha sonra birden kalabalıklaşıyor salon. Kapıya kadar gelip yerimiz olmadığını söyleyenleri saymıyorum bile. Saat sekiz olmuş hala rezervasyon yaptırmak isteyenler oluyor. Erken kalkan masalar hiç boş kalmıyor. Sadece Nurullah Bey adına rezervasyon yaptıran bir misafirimizin yeri boş kalıyor. Gelemeyeceğini söylemediği için iki kişilik yer rezerve olarak kalıyor. Oldukça geç saatte gelebileceklerini söyledikleri için yerini başkasına da veremiyoruz Evet, bu misafirimiz ayıp etti biraz. Ama gece harikaydı. Herkes memnun ayrıldı. Salonu Fırat ile Alp hemen hemen sorunsuz götürdü. Fırat'ın on dört numaralı masaya rezerve yaptıranları yanlışlıkla dört numaralı en güzel masaya oturtması dışında tabii. Dört numaralı masa en güzel masalardan biri. Esas sahibi gelince ben kapıda gerine gerine karşılıyorum "Hoş geldiniz efendim, en güzel yeri sizin için ayırdık." diyerek. Yukarı çıkıp yol gösteriyorum. A, bir de ne göreyim dört numaralı masada birileri oturuyor. Masaların üzerine misafirlerin isimlerini, kaç kişi geleceklerini bile yazmıştım teker teker. "Fırat, hata benim." diyor. Misafirler en arka masaya oturmak zorunda kalıyor. Son derece olgun insanlarmış. Ben olsan çıngar çıkartırdım. Bu durum karşısında eziliyorum. Adamcağız ayağıyla kapıya kadar gelip rezerve ettirmişti yerlerini. Bu yetmemiş bir de telefonla aramıştı üstelik.

Akşam telefon edip yer olup olmadığını soranlar, kapıdan dolu olduğunu öğrenip dönen bir sürü insan. Çağatay Bey'i söylemeyi unutmuşum. Keşke Nurullah Beyin masasına alsaydım. Bir süre ayakta kalıyorlar. Neyse ki tanıdıkları bir arkadaşları kalkmak üzere, onların yerine alıyoruz kriz büyümeden. Derken kapıdan bir beyefendi giriyor. Az önce "Yerimiz yok maalesef." deyip uğurladığım kişi bu. Ağaçların arasında park etmiş bir başka aracın yanında. Çıkacağım diye önce geri geri gelirken ceviz ağacına bindirmiş. Sonra saplanıp kalmış. Bizim ceviz adamın tamponunu yamultmuş tabii. Yardım istiyor arabayı itmek için. Aşkın ızgaranın başında, Fırat ve Alp deseniz soluksuz koşturuyor. Ben varım sadece diyorum. Tek başıma koca minibüsü itiyor çekiyorum, sonunda biraz patinaj yapıp kurtarıyor kendini. Benim psikolojik desteğim daha etkili oluyor sanırım bunda.

Güzel bir geceydi vesselam. Canlı müziksiz daha güzel oluyormuş meğer. Çok güzel bir tanıtım fırsatı yakalamış olduk Taş Ev için. Bu vesile ile bütün sevgililerin Sevgililer Gününü de kutlamış olayım.

16 yorum:

  1. Özel günlerin mekanı oluyor oralar. 14 Şubat aynı zamanda Dünya Öykü Günü. Onu da ben kutlamış olayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet aynen öyle oluyor. 14 Şubat'ın Dünya Öykü Günü olduğunu bilmiyordum. Ben de sizi kutlarım o zaman:)

      Sil
  2. Demek insanlar doğa koşullarına aldırmadan eşlerini, arkadaşlarını mutlu etmek istiyorlar.
    İnsanın çabalarının, emeklerinin sonucunu alması da güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç olan belli bir programımız ve canlı müziğimiz olmamasına rağmen gösterilen ilgi. Güzel bir ambiyans, lezzetli yemekler yetiyor demek:)

      Sil
  3. Sizin ve marifetli güzel eşinizin sevgi-liler günü kutlu olsun öncelikle ;)
    Ne güzel tam bir neşe heyecan içinde, güzelliklerle geçirmişsiniz bu günü.Salatalığa gelince, ben de pazarda 7 liraya gördüm bugün.Uçmuş gerçekten ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim efendim. Ben de sizlerin Sevgililer Gününüzü kutlarım:)
      Çok güzeldi evet:) Yaz gelse de sebze meyve bollansa artı...

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. Sizin yerinize beş kişilik rezervasyon yaptırılmıştı Ödemiş'ten. Son anda çocuklarının sağlık problemi nedeniyle mazeret bildirdiler. Bir kaç dakika içinde şanslı bir misafire yeniden rezerve ettik:)

      Sil
    2. Benim yerim bereketlidir, boş kalmaz :)

      Sil