KATEGORİLER

6 Şubat 2017 Pazartesi

YORGUNLUK

05/02/2017 Pazar, Tire

Dünün yorgunluğunu atamadan çıkıyoruz evden. Önce Fırat'ı daha sonra Alp'i yanımıza alıp tırmanıyoruz Kaplan yokuşlarını. İki gün önceden kahvaltı rezervasyonları olduğu için hazırlıkları yetiştirmek zorundayız. Hava sıcaklığı yağmurla birlikte yükseliyor. Bugün sağanak yağış bekliyorduk. Oysa yağmur yağmıyor sabah saatlerinde. Bulutlar İzmir yönünde yığılmış, Aydın tarafında gök yüksek görünüyor.

Yağışın etkisiyle dün beklediğimiz yoğunluk yok ama gelen misafirler geç vakitlere kadar oturuyorlar. Hava rüzgarlı, ara sıra hafiften yağmur atıştırıyor. Sobayı hemen yakıyor bizim çocuklar. Salon temizlenip masalar silindikten sonra servisler açılıyor. Eşim mutfakta kahvaltılıkları hazırlamakla meşgul. Ben de ona yardım ediyorum.

Rezervasyonlu gelen misafirler tanıdık. İlk gelen onlar oluyor. Arkasından birbiri ardına kahvaltı masaları açılıyor. Bu durum dünün aksine günün yoğun geçeceğinin göstergesi. Öğlene doğru yemek misafirleri ile kahvaltı için gelenler birbirine karışıyor. Akşama Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin derbi maçı olduğu için pek gelen olmayacağını düşünüyor bizim elemanlar. Birkaç gündür ara vermeden yağan yağmur toprağı yumuşattığı için gelen araçları avluya alıyorum. Avlu dolunca ağaçların arasında kolay çıkabilecekleri şekilde yerleştiriyorum. Bu arada bir valelik yapmadığım kalmıştı, onu da bu sayede öğrenmiş oluyorum.

Öğleden sonra birbiri ardına arabalar akın ediyor. Dünün aksine bütün masalar dolup dolup boşalıyor. Tire'nin yanı sıra İzmir, Ödemiş ve Kuşadası'ndan birbiri arkasına akın ediyorlar. Böyle bir yoğunluk kış girdiğinden beri ilk kez oluyor. Keşke bir eleman desteği daha alsaydık diye hayıflanıyoruz. İlk kez gelenler övgü dolu sözler söylüyorlar. Çocuklu aileler arabalarından merasimle iniyorlar. Bebek arabaları, çantaları hepsi teker teker çıkarılıyor arabalardan. Üzerine titredikleri çocuklarını bir güzel sarıp sarmalıyorlar. Çıtır çıtır yanan şömine sobanın ısıttığı Taş Ev'in üst kat salonuna girince soyunup dökünüyorlar. Çoluk çocuk leziz meze ve yemeklerin tadına varıyorlar.

Eleman eksikliğini eşimle ben gidermeye çalışıyoruz. Zaman zaman yukarı çıkıp gelen misafirlerle ilgileniyoruz. Eşim kendi elleriyle yaptığı tatlılar sipariş edilince mutlu oluyor. Mutfağa gelen tabaklara bakıyoruz. Hepsi yalanmış gibi tertemiz geliyor. Hatasız bir şekilde servis devam ederken bir aksilik oluyor. Garsonların yetişemediği bir anda Aşkın Şef yeni gelen misafirlerden meze siparişlerini alıp bir kağıda yazıyor. Kağıdın vitrinin önünde yere düştüğü fark edilmiyor. Aksi bir tesadüf aynı numaralı masanın eski siparişleri mutfak tezgahının üzerinde(!) Bu sebeple misafirlere sipariş etmedikleri mezeler servis ediliyor. Garson tepsiye koyduğu mezeleri gerisin geriye getiriyor mutfağa. Gönderilenlerin değil başka mezeleri istediklerini söylemişler garsona. Vızır vızır kağıdı arıyoruz, yok. Ne yapacağımız bilemiyoruz bir anda. İşin en yoğun olduğu, dört beş masanın aynı anda sipariş geçtiği bir an. Çıldırmamak elde değil. Sekiz kişilik masa bir sürü meze söylemiş. Git, bir daha sor diyor garsona Aşkın Şef. Nasıl bir daha sorarız, rezalet bir şey bu. Aşkın Şef kağıdı aramaya başlıyor, vitrinin önüne düşen kağıdı bulunca derin bir oh çekiyoruz. Bu durum siparişlerin gecikmesine sebep oluyor tabii. Eşime çıkıp durumu anlatalım, özür dileyelim diyorum. Birlikte çıkıyoruz. O kadar büyük bir olgunlukla karşılıyorlar ki, buna biz de şaşırıyoruz. Herkes aynı olmuyor tabii. Acilen mezeler hazırlanıp servis yapılıyor. Giderlerken son derece memnun kaldıklarını, yine geleceklerini söylemeyi ihmal etmiyorlar.

Mutfağa verdiğim destekten fırsat buldukça garsonlara yardımcı oluyorum. Misafirlerin arasında dolaşırken her masadan bir talep geliyor. Çocuklu bir aile çok acıktıklarını söylüyor. Siparişlerini bizzat kendim alıp onlara servis ediyorum. Masalar boşaldıkça yerini yeni gelen misafirler alıyor. Zaman zaman nefes almak için dışarı çıkıyorum. Bir araba daha geliyor, park etmelerine yardımcı olup buyur ediyorum. Arada tuvaletlerin temizliğini kontrol ediyorum. Gelen misafirlerin hepsi kaliteli insanlar, tuvaletleri buldukları gibi bırakıyorlar. Maç saati geliyor ama gelenlerin ardı arkası kesilmiyor. Aşağıdaki büyük ekran ama eski model televizyonu açıyorum. Maç başlamak üzere. Fırat'ta takat kalmamış, merdivenlere çöküyor bir ara. Gözü televizyondaki maçta. Düne göre daha erken kalkıyor misafirler. Hepsi memnun ayrılıyor. İlk kez sırtımın ağrıdığından şikayet ediyorum. Son misafirleri uğurladıktan sonra bugünün şerefine birer bira içelim diyor elemanlar. Kırmıyorum onları...
  

6 yorum:

  1. Hani sirklerde gösteri yapan jönklörler vardır ya, on onbeş topu havaya fırlatatarak iki eliyle onları oynatır. Biz de ağzımız açık hayranlıkla izleriz ya, sanki öyle bir gösteri izler gibiyiz. Misafirleri karşıal, arabalarına yer bul, odun kes, sobayı temizle, sobayı yak, bu araad tuvaletlere bak, kendi elinle servis aç, arada bir misafirlerine görün masalarına otur. Bir iki hoşbeşten sonra, oradaki hizmetin kusursuzluğu konusunda titizlik göster ve hepsi bir arada buyurun size Taşev!... Maşallah diyorum size.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepsinin zevkine vararak yapıyorum desem kimse inanmaz. Hizmette kusursuzluğa çalışıyoruz ama yine de kusurlarımız illa ki oluyordur. Teşekkürler...

      Sil
  2. Okurken nefesimi tutmuşum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakın en heyecanlı yerini yazmayı unutmuşum. Tam o esnada elektrikler kesiliyor. Aşkın Şef arıyor beni, ne yap yap TEK arızaya uğra bir an önce gidersinler sorunu diyor. Ben şehirde eksilen malzemeleri alıyorum o sırada. Tanıdıklardan elektrik arızanın telefonunu buluyorum. "Boşuna arama, o telefonun cevap verdiği hiç görülmemiştir." sesleri geliyor yanımdakilerden. Şansımı denemek istiyorum. Telefon sürekli meşgul çıkıyor. Elektrik Arıza şefliğine git doğrudan anlat durumu diyor birileri. Emniyet Müdürlüğünün karşısında mezbahanın yanındaymış. Hemen fırlıyorum. Az sonra şefliğin kapsısındayım. Demir sürme kapılara bir sürü asma kilit vurmuşlar. Her taraf kapalı. Tam da günün bulur böyle işler. Sıkıntı içinde geri dönüyorum. Kesikbaş mevkii dedikleri yerde bir büfe var. Kaplan Köyünün hemen altı. Büfede çalışan birine soruyorum. Elektriklerinin kesik olup olmadığını. Bir çeyrek saattik kesik diyor. Seviniyorum bu cevaba. Demek ki genel bir kesinti. Yok, eğer kendi hattımda olsaydı ne yapardık? Düşünmek bile istemiyorum. Taş Ev'e döndüğümde elektriklerin yeni geldiğini söylüyorlar. Hiç bozuntuya vermiyorum. "Nasıl hemen halletim ama diyorum." bizimkilere:))

      Sil
  3. Nerede yorgunluk orada ben :S Geçmiş olsun, ama tatlı telaşe bunlar :) Lezzetlerinden dolayı hatırlanmaz bence ;) elinize sağlık ve hayırlı olsun!

    YanıtlaSil