KATEGORİLER

11 Mayıs 2020 Pazartesi

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 10/1


Eline, pembe tuz ve susam sosuyla kaplı bir kaju aldı, inceledikten sonra ağzına attı. 

"Nefis bir şey, değil mi?" dedim.

Mutfağın camından salona doğru baktı. Britanny, Benita’yla birlikte masada oturmuş şarap içiyordu.

"Kız, casus olamayacak kadar güzel!" dedi. 

"Hahahaha"

Ben sesli güldükten sonra Tieresse devam etti,

"Aynı zamanda, şef olamayacak kadar da ateşli."

Bu sözüne herhangi bir cevap veremedim.


Beni öpüp yarın gece döndüğünde uğrayacağını söyledi. 


Onu kapıya kadar geçirdikten sonra yiyecekleri bankete taşımak için ekibe yardımcı oldum. Uzun masa bir uçtan bir uca, kuzu, pilav, salatalık, domates, kavrulmuş limon salatası, tahinli köz patlıcan ezmesi ve bir ay önce işe aldığım on dokuz yaşındaki Beyrutlu kominin hazırlamış olduğu tırnak pideleriyle süslenmişti.

Şerefe kadehler kaldırıyor ve birbirimize hikâyeler anlatıyorduk. Britanny’nin elbisesinin tutuştuğu geceden bahsederken çok eğlenmiştik. Britanny, mumları yanmakta olan pastaya doğru gereğinden fazla eğilmişti. Bir anda elbisesi alev alıp çaresizlik içinde ateşi söndürmeye çalışırken, üç bin dolarlık Bordeaux şarabı devirmiş, konuklar arasında bulunan emekli eyalet yargıcının gofre kumaştan takım elbisesini berbat etmişti.

Gece yarısını geçince, altı küçük masayı bir araya getirerek yaptığımız uzun dikdörtgen masanın üzerinde, bir düzine boş şarap şişesi, iki boş tekila ve neredeyse boşalmış litrelik bir konyak bulunuyordu. Herkesi dışarı çıkardım ve onlara artık evlerine gidip uyumaları gerektiğini söyledim. Sabah olunca pisliğimizi temizleyebilirdik. 


Herkes dışarı fırladı ve birer taksi çevirdi ya da trene yetiştiler. Brittany hariç herkes!

Ertesi sabah saat dokuzda, Esteban ve Luis'in şişeleri geri dönüşüm kutusuna atarken çıkarttığı sesleri duyup uyandığımızda ikimiz de çıplaktık. Akşamdan kalmış olmanın verdiği bir sersemlik vardı üzerimde.


Brittany, diğerlerine görünmekten utandığı için olsa gerek, arka kapıdan sıvıştı. Ve bir yıl aradan sonra, Central Park’tan iki blok ötedeki üç yıldızlı bir restoranda, sous şef olarak çalışan, yeni evli biri olarak, duruşmama gelip bana tanıklık edene kadar bir daha onu görmedim.


Bütün bu anlattıklarımdan sonra beni anlayacağınıza eminim. Gel gelelim Reinhardt’ın basit sorusuna nasıl cevap vereceğimi tam olarak bilemiyordum.


İşe aldığım aşçıların ve diğer personelimin yeteneği sayesinde La Ventana'da işler, eskiden olduğu gibi devam etti. Tieresse'nin sözünü hatırladım. Yine haklı çıkmıştı. Ben de vazgeçilebilirmişim demek. Her sabah menüleri onaylayıp satın alma formlarını imzaladıktan sonra ikinci katın merdivenlerini tırmanarak ertesi güne kadar daireme kapanmak istiyordum.


Gelişmeler hakkında bir şeyler öğrenebilmek için sık sık polisi aradım. Bir süre sonra aramalarıma cevap vermez oldular. Reinhardt şehir merkezinde bir otelde kalıyordu. Geriye dönüp baktığımda, o sıralar Reinhardt’ın bana karşı tavırlarını biraz küstahça buluyordum ancak bunu olayın şokuna bağlıyordum. Tieresse'nin ölümünün üzerinden üç gün geçmişti. Ceset adli tıp tarafından teslim edildiğinde yeniden geleceğini söyleyip hava yoluyla evine geri döndü.

Görüşmediğimiz iki gün boyunca, Reinhardt’ınannesiyle olan ilişkim hakkında, en az altı saat süreyle polis tarafından sorgulandığını öğrenecektim.

İlk zamanlar, yerel medya bana karşı nazikti, ancak bu gibi durumlarda, ilk şüpheli her zaman eştir. Üstüne üstlük, eş esmer tenli bir göçmen olursa, maktulden en az on yaş daha gençse ve servetleri arasında milyarlarca dolar fark bulunuyorsa, ikinci ve üçüncü şüpheliler de aynı eş olur.


Restoranımda birkaç rezervasyonun iptal edilmesi beni hiç şaşırtmadı. Bu durum yine de işlerimi fazla etkilememişti. Masalar rezervasyon yaptırmayan müşterilerle doldu. Aslına bakarsanız işimin, bana desteklerini göstermek isteyen insanlar sayesinde ayakta kaldığını söyleyebilirim. Bir ya da iki kez aşağıya inip onlara teşekkür etmeye niyetlendim ama bunu yapabilmek için kendimi hazırlayamadım.


Odamdaki yatağıma uzanıyor, TV’de gazetecilerin dava hakkında yapacağı haberleri bekliyordum. Aşağıda tereyağında pişirilen soğan ve sarımsak kokuları yukarı çıkıyor ve beni rahatsız ediyordu. Neşe içinde birbirleriyle sohbet eden müşterilerin gürültüsünü, açılan şarap şişelerinin mantar seslerini duymamak için kulaklarımı yastıklara gömüyordum. Açlıktan midem guruldamaya başladığında kendime bir espresso hazırlıyor, yanında ton balığı veya bir kavanoz fıstık ezmesi yiyordum.


Cinayetten tam sekiz gün sonra, öğle yemeği servisi henüz açılmışken, Cole ve Pisarro beni tutuklamaya geldiler. İkisi de artık iyi polis değildi. Pisarro, “Sizi cinayetten tutuklamak üzere buradayız.” dedi. Bileklerime kelepçe taktılar, önce mutfağın ve daha sonra salonun içinden geçirdiler. Yanımda çalışan insanlar ağlıyordu. Müşteriler çatallarını bırakıp bana baktılar.


Önce beni şehir merkezine götürdüler ve son kez ifademi aldıkları odaya aldılar. Cole kafasında bir senaryo yazmıştı:

Tieresse benden boşanacağı için gergindim. Britanny ile flört ettiğim için bana kızgındı ve bu yüzden partiye katılmak yerine eve gitmişti. Britanny'yi ayartıp sarhoş ettim ve yukarı çıkarttım. Artık o, devre dışı kalmıştı. Daha sonra onu orada bırakıp dairemden gizlice dışarı çıktım. Eve gidip Tieresse'yi öldürdüm ve geri dönüp Britanny’i uyandırmadan yanına sokuldum. Olaya soygun süsü vermek için de, Tieresse'nin mücevher dolabını açmış ve onun değerli taşlarla bezeli kolyelerini ve diğer takılarını almıştım.

"Bu çok saçma! Tieresse elmasların iğrenç bir zevk olduğunu düşünürdü ve ona göre onları satın almak, despot ve diktatörlere kan parası sağlamak demekti. Onun bütün mücevherleri sahteydi." dedim.


Cole, "Ama herhangi bir hırsız bunu bilemezdi. Sen çok zeki bir adamsın." dedi.

Pisarro, "Parmak izlerinizi ve DNA'nızı salonda, masanın ve cinayet silahının üzerinde tespit ettik." dedi.

"Bu son derece normal, çünkü ben orada yaşıyordum." dedim. "DNA'mı evin her yerinde bulabilirsiniz."

Pisarro, "Temizlikçi, her hafta rutin temizlik işlerini yaptığını söyledi. Evde neler olduğunu sadece sizin biliyor olmanız gerek!" dedi.

"Avukat tutacağım." dedim.

(Devam edecek)



6 yorum:

  1. Çevirinizi okurken aklımda hep aynı konu dönüp duruyor. Bu hikayenin en az güvenilir olan "first person narrator" ile anlatılıyor oluşu hikayenin güvenilirliğini nasıl da etkiliyor. Merak duygusunu körüklüyor ama anlatılanlar ne kadar gerçek emin olamıyor insan. "Omniscient narrator" olsaydı aklımızdaki birçok soru işareti ortadan kalkardı ama o zaman da işin heyecanı kalmazdı muhtemelen. Seçilen anlatıcı ne kadar önemli hikayede! Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum, çevirinizi okurken üniversitedeki analiz derslerimizi hatırlıyorum ve çok keyif alıyorum. Çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dün eşim ve kardeşimle kitabın adını tartıştık. "Masum Bir Adamın İtirafları" derken, itiraf; bilinmesinde sakınca görülen bir şeyin ifşa edilmesi olduğuna göre, acaba adam katil olduğunu mu itiraf edecek diye bir soru geliyor akla. Masum ve itiraf sözcükleri birbirine biraz ters gibi sanki. Kardeşim ayrıca eğer adam gerçekten masum ise, bunu kitabın adında vurgulamak ilgiyi azaltabilir demişti. Şu ana kadar adam hep anlatıyor ve masum olduğunu söylüyor. İleride olaylar nasıl gelişecek, bilmiyorum.
      Gerçekten de ilginç bir durum var ortada:)
      Yazdıklarınız mutlu etti beni Mrs. Kedi:) Teşekkür ederim:)

      Sil
  2. sous, alt, aşağı filan demek, sous le ciel de paris, paris göğünün altında :) sous chef sölemesi ne güzel, aşçı yardımcısı yani, demi chef yanii. adam şimdi geçen bölümden bu bölümün ortasına kadar düşündü, kayınbirader bence tepki duymakta haklı, polis de haklı. şimdi, şunu sormadılar adama, biz de bilmiyoz henüz, kadın öldürüldüğünde adam neredeydi, brittany ile birlikteydi tamam da, ne zamana dek, kadın kaçta öldürüldü saat? adamın nerde olduğunu bilmiyoz. tutuklanması da mantıklı. şimdi bi de, kadının mirası adama kaldı mı? yani zengin oldu şu anda. evet bütün her şey onun suçlu olduğu yönünde. şimdilik okuduklarımıza göre, kitabın sonunda adam suçsuz çıkmalı ama, çünkü bir çatışma olmaz o zaman. suçlu çıkarsa ilginç değil, suçsuz çıkması ilginç. ama şu da olabilir, bizi sonuna dek inandırabilir suçsuz olduğuna, ama sonunda suçlu çıkar, ya da polis onu suçsuz bulur ama biz biliriz suçlu olduğunu. agatha'nın beklenmeyen şahit filmi gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ben de seviyorum. Sous Chef ne kadar havalı:) Aşçı Yardımcısı yanında yamak gibi kalıyor:)
      Kayınbiraderi değil, maktulün ilk kocasından olan oğlu, yani adamın üvey oğlu Reinhardt!
      Aslında adamla Reinhardt çok iyi anlaşmışlardı hatırlarsan:) Reinhardt, yine de haklı olarak şüpheleniyor üvey babasından.

      Benim bildiğim böyle bir davada kanıt bulmak savcının görevi. Somut kanıt yoksa sanık suçsuzdur. Bizim olayımızda en büyük kanıt suç silahı şamdanda ve evin farklı köşelerinde bulunan parmak izleri. Adam orası benim yaşadığım ev, elbette her tarafta parmak izimi bulabilirsiniz! Diğer yaklaşımlar tamamen tahmin yürütme. Kadın zengin-adam fakir (kadına göre), kadın yaşlı-adam genç, adam kadını genç kadınlarla aldatıyor. İlk akla gelen dedektifin yürüttüğü fikir gibi karısı adamın aldattığını fark ediyor, adam da onu öldürüp parasını sevgilisiyle yiyecek. Bu en kolay akla gelen düşünce ama olayın bu kadar basit olduğunu sanmıyorum. Bence adam kadını öldürdü ama tamamen bir kaza sonucu. Daha sonra hırsızlık süsü vermiş olabilir.
      Yani sonu nasıl bitecek bilmiyoruz daha:)

      Sil
  3. Tamamen varsayımsal bir hikaye ile tutuklanmış..üzüldüm:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, çok basit bir varsayım. Ortada sağlam bir kanıt yok.

      Sil