KATEGORİLER

5 Mayıs 2020 Salı

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 4/1


"Budist olduğumu sanıyorum, fakat asla gelecekte ne olacağımın hayalini kurmadım. Şu anda bile düşündüğüm tek şey, gece kaç paralık iş yaptığım ve ayın sonunda giderlerimi karşılayacak kadar müşterim olup olmayacağı." dedim.


"Ama, bence bunu yapmalısın." dedi.

"Ne yapmalıyım?" diye sordum.

"Hayal kurmalısın." dedi.

Şafak sökmeden bir saat önce kendimizi kasaba arabalarından birinin arka koltuğuna atmadan önce, bana sarıldı ve "Bunu tekrar yapabilir miyiz?" diye sordu. "Elbette, umarım yine yaparız." dedim.


O gece gözüme uyku girmemişti. Söyledikleri beynimin içinde dolaşıp duruyordu. Düne kadar hayatımda eksik olan bir şey yoktu, sonra bana ne istediğimi sordu, ona istediğim bir şeyin olmadığını söyledim fakat sorduğu soruyu önce kendime sormam gerektiğini fark etmiştim. Evet, içimdeki boşluğu gizlemeyi beceremiyordum. Üniversiteden bir arkadaşım bendeki değişikliği anlamıştı ve insanın nasıl birine bu kadar hızlı bağlanabileceğini merak etmişti.


Ona, "Bunun mantıklı olmadığını anlıyorum ama âşık olduğunda, böyle oluyor işte, kendini kaybediyorsun. İşte bu yüzden bunun adına âşk deniyor. Başına gelene kadar anlaman imkânsız." demiştim.

1.500 civarında bir nüfusa sahip Vadi Şelalesi, 4 ve 16 No’lu Kansas Kuzey Doğu Devlet Yollarının kesiştiği köşede bulunan Topeka’nın otuz mil kadar kuzeyinde yer alır. La Ventana'yı açmadan dört yıl önce Kansas şehrinin güneyindeki Olathe'de iki odalı bir daire kiralamıştım ve buradaki uçuş okulundan ikiz motorlu uçakları kullanabilmek için sertifika alacaktım. Çocukken babam, patronunun arazisinde bana ekinlerin havadan ilaçlanmasını öğretirken yüzlerce saat uçmuştum ama pilotluk lisansı almak için hiç uğraşmamıştım. Şef olmak, benim B planımdı, hayalimdeki iş ise yıldızların altında uyumak. Bu yüzden Batı'nın uzak bölgelerinde rafting ve kano gezileri düzenleyen bir acente kurmayı düşündüm. Nehre inen toprak yoldan aşağı doğru yürüyüp hırçın sulara kavuşuyorduk. Keşif gezimizi tamamladıktan sonra müşterilerim, birinci sınıf yemeklerimin tadını çıkarıyorlardı. Diğer rakiplerimizden hiçbiri bunu yapmıyordu. Ancak sigorta primleri ve potansiyel yükümlülük bedelleriyle başa çıkamadım. Acemiliğim yüzünden kalkıştığım bu işte başarılı olamadım. Yine de bundan dolayı pişmanlık duymuyorum


Uçuş eğitimi almam başlı başına bir ödüldü benim için. Bir eylül günü, Nebraska'da bir kros eğitim uçuşunda, uçuş eğitmenim, eyalet hattının hemen güneyinde, her iki motora birden yüklenip çift motor arıza durumunun simülasyonunu test etmek istedi. Acilen yere inecek bir yer aradım. Kansas'ta çok sayıda düz, ağaçsız bölge var, ancak bunların çoğu toprak araziler. Kullanılmayan bir yola benzettiğim yere uçağı indirdim. Yol, yüz dönümlük ormanlık bir bölgeyi ikiye ayıran bir mil uzunluğunda bir araba yoluydu. İndiğimiz yerin her tarafı çayırdı.

Eğitmenim beni hem yer seçimi hem de başarılı inişimden dolayı tebrik etti. Uçaktan indik ve etrafı dolaştık. O zaman eğitmenime sormuştum, "Motorlara yüklendiğinde burada bu yolun olduğunu biliyor muydun?"

"Hayır," demişti, "O yolu daha önce hiç görmemiştim."

Üniversitenin ikinci sınıfına giderken tanıştığım bir kızla ikinci kez buluşuyordum. Dindar bir Mormon ailesinde, sekiz kardeşin en küçüğüydü. Koroda şarkı söylüyordu ve homoseksüel çiftlere karşı ayrımcılığı sona erdirmek için kampüs organizasyonunda lobi yapmıştı. Bana ailemi sormuştu, ben de ona anlatmıştım. Birkaç gece sonra onu yeniden akşam yemeğine davet ettiğimde beni geri çevirdi. Şaşırmıştım. "Beni hayal kırıklığına uğrattın. Güzel vakit geçirdiğimizi sanıyordum." dedim. O ise bana, "Bunu bildiğini sanıyordum Rafael, davul dengi dengine" demişti.


Eğer bundan ders almış olsaydım ya da alelacele bir yalan uydurma becerisine sahip olabilseydim, aynı hatayı Tieresse’ye karşı yapmamış olurdum.

Ailemden bahsetmemi istediğinde onunla ikinci kez buluşuyorduk. Ebeveynleri ölü olan tek çocuk olduğumu söyledim. Bana nasıl öldüklerini sordu.

"Babam ben üniversitenin ilk yılındayken Meksikalı uyuşturucu çeteleri tarafından vurularak öldürüldü." dedim.

Tieresse, “Uyuşturucu satıcısı mıydı?” diye sordu.

"Eğer DEA’ya sorarsanız öyle olduğunu söyleyeceklerdir ama bu tam olarak doğru değil. Belki onlara yardımcı oluyordu denebilir. Esrar ve marihuana tarlalarına havadan organik böcek ilaçları püskürtüyordu."


"Doğru olan hangisi? Yani uyuşturucu satışı yapıyor muydu?" diye sordu.

"Hiçbir fikrim yok." dedim.

"Ne zamandır bu işin içindeydi?" diye sordu.

"Onu tanıdım tanıyalı," dedim. "Okuma yazma bilmiyordu ama aklı başında hiçbir kişinin denemeyeceği yerlerde uçuş yapabiliyordu. Maço değildi. Sorumluğunu bilirdi. Her şeyi ailesi için yaptı."

"Ya annen?"

"Babamdan iki hafta sonra da o öldü." dedim. "Ölüm kâğıdında felç geçirdiği yazılıydı. Şeker hastalığı vardı ve oldukça kiloluydu. Ama onu öldüren sebep yalnızlığın verdiği derin ıstıraptı. Babamı gömdükten sonra, annem yatağa düştü ve bir daha ayağa kalkamadı."

 
Tieresse, "Bu korkunç bir şey," dedi. "Çok üzgünüm." Elini benimkinin üzerine koydu. "Bana onlar hakkında daha fazla bilgi ver." dedi.

Dediğini yaptım ben de.

"Annem sekiz aylık hamileyken, babam onu uçağına almış ve sınırın ötesine uçmuş. Laredo'ya inerek yakıt ikmali yaptığında annemi hemen oraya pistin kenarına bırakmış. İki gün sonra, normal tarihinden altı hafta önce doğmuşum. Ama o andan itibaren artık Amerikan vatandaşıydım. Babam kafasına koyduğu şeyi yapmıştı. Bekleme salonundaki banklardan birinde veya evsizler barınağında uyumak zorunda kalan annemle birlikte, bir düşkünler hastanesinin yoğun bakım ünitesinde iki ay geçirdikten sonra eve gidebilecek kadar sağlığıma kavuşmuştum. Babamla nasıl sözleştiklerini bilmiyorum ama bir akşam annem beni hazırlayıp küçük bir havaalanına götürmek için çiftçinin biriyle anlaşmış ve ona yaptığı hizmetin bedelini ödemiş. Babam tam zamanında gelip bizi almıştı. 


Meksika'ya döndükten sonra babam Amerika’da insanların hapse atılmasına yol açacak kadar yüksek bir tefeci faizi ödemeyi göze alıp patronundan temin ettiği parayla anneme Hint mücevherleri ve  yeni bir kat kıyafet satın almıştı. Günlerden bir gün annem için bana Ella hace todo el trabajo duro” dedi. Bunun tamamen doğru olduğunu söyleyemem. Babam da pek çok zor işte çalışmış ve karşılığını alamamıştı.

DEA: Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi
Ella hace todo el trabajo duro: İspanyolca "Bütün zor işleri o yapar"

(Devam edecek)

2 yorum:

  1. Size yetişmekte zorlanıyorum. Eski bölümleri hemen silmeyi. Adam hayata trajik başlamış, üzüldüm:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün ilk iki bölümü silmeyi düşünüyordum, eksik kaldığını görürseniz yayınlarım tekrar:) Konu bana da oldukça ilginç geldi:)

      Sil