KATEGORİLER

1 Mayıs 2020 Cuma

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - PROLOG


Güzel bir kitap buldum, henüz Türkçe çevirisi yok. Amatörce çeviriye başladım. Telif hakkı falan istemezler umarım, zira bu işten para kazanmıyorum. Benden çalıntı yapılması da umurumda değil zaten. Zira bu çalışmada kendimi tecrübe ediyorum. Bilen bilir, çeviri kolay iş değil. Google translate deyince olmuyor yani. Çok komik şeyler ortaya çıkıyor denemeye kalkınca. Çeviri yaptığın ülkenin kültürünü, konuşma dilini, argosunu bileceksin. Bu kadar da değil, olayın geçtiği yerlerde hiyerarşiyi, yerine göre hukuk sistemi hakkında fikir sahibi olacaksın, belli seviyelerde teknik, tıbbi ve diğer muhtelif branşlarda bilgi sahibi olmak zorundasın. Yoksa komik duruma düşer, mahkumu milletvekili alıp hapishaneye götürür! Bazen öyle bir cümle girer ki araya konuyla alaka kuramazsın, hani doğrudan çeviri yapıp kullansan dam üstünde saksağan olacak, anlamak için bir gününü vermek zorunda kalırsın. Fakat sinir bozucu olduğu kadar zevkli bir şeydir. Cümleler arasında mantıklı bağlantılar kuruldukça zevkten dört köşe olursun. Prolog, çevirisini yaptığım David R. Dow adındaki hukuk profesörünün 2019 yılında yazmış olduğu, "Masum bir adamın İtirafları" adlı romanının giriş bölümü. Bu sözcük Türkçeye "Öndeyiş" olarak geçmiş. Romanın içeriğiyle uzaktan bir ilgisi olabilir. Sanırım okuru havaya sokmaya çalışan bir bölüm olsa gerek. Bu kısımda koğuşta Sarah ve Leonard'ın birlikte kalması şaşırtıcı. Zira mahkum adlarından birinin erkek diğerinin kadın olduğu anlaşılıyor. Önümüzdeki günlerde aşağı yukarı buradaki prolog uzunluğuna sahip bölümler halinde romanın çevirisine geçeceğim. Her türlü eleştiriye açık olduğumu bilmenizi isterim. Ayrıca karakterlerin davranışları üzerine uzun uzun tartışabiliriz yorumlarda. Unutmadan söyleyeyim, kapak resmi olarak kullandığım bir aplikasyon. Tante Rosa'nın blogundan öğrendiğim şuradaki web adresinde belli kalitenin üzerindeki fotoğraflarınızı anime durumuna dönüştürüyor. Fotoğraf kendimin, fakat üzerinde epey oynama yaptım. İyi okumalar...

PROLOG:


Mahkûmlarımın günlerini geçirdiği hücrenin demir parmaklıklarına üç buçuk metre mesafedeki briketten örme duvara monte edilmiş dijital saat, kaplumbağa hızıyla sıfıra doğru yaklaşıyor. Start düğmesine basmadan önce orada okudukları ilk sayı 58.656:00:00 idi. Cihaz onların bulundukları yerde daha kaç saat daha kalacaklarını ifade ediyor: Bir günde 24 saat, yılda 365 günden toplam 2.444 saat – altı yıl ve on bir gün daha var. Şu anda saat 48.896:00:00’ı gösteriyor. 

Henüz bir yıl olmuş, hatta bir yılın dolmasına tamı tamına beş buçuk dakika daha var. Bu özel anı üçümüz birlikte pastayla kutluyoruz.

Sarah adlı 1 numaralı mahkûma “Mutlu Yıllar” diyorum. Cevap vermiyor.

Dönüp Leonard adındaki 2 numaralı mahkûma sesleniyorum, “Sana da.” O da bir şey söylemiyor.

Pastayı üçe bölüp iki parçasını iki ayrı kağıt tabağa koyuyorum. Her dilimin üzerine doğum günü mumu yerine birer plastik çatal saplıyorum. Hadi diyorum, keyfini çıkarın şimdi.

İçine tıkıldıkları beton zeminli hücreyi örten on santimetre aralıklı demir çubukların altından içeri doğru sürüyorum tabakları.

Onların paylarına düşeni verdikten sonra kendi pastamdan bir parça ısırıyorum. Kreması aşırı, çok şekerli değil. Tatlıyla fazla aram yok zaten. Üzerindeki siyah benekler Madagaskar vanilyası, hiçbir masraftan kaçınılmamış. Gülümsüyorum.

Bunun gibi pastalara Hindistan cevizi yakışır ama umurumda değil. Bunu saplantı haline getirmek huyum değil.

Kendi kendime konuşuyorum, ne Sarah, ne de Leonard cevap veriyor.  

Daha şimdiden önümüzdeki yıl dönümlerini planlıyorum. Mesela gelecek yıl melek pastası, sonraki yıl kırmızı kadife pasta onun arkasından elmalı, sonra beşinci yıl dönümünde Hindistan cevizli olabilir ve de altıncı yılımız için benim en çok sevdiğim Alman çikolatalı pasta. Fakat bütün önerilere açık olduğumu bilmenizi isterim.  

Yine sessizlik. Bak ne diyeceğim, tahliye edilmenizden birkaç ay sonra bunu Şeytan pastasıyla kutlayabiliriz. Ne kadar komik değil mi? Ha ha ha, Şeytan’ın pastası.

Yüzlerinde en ufak bir gülümseme yine yok. Her ikisi de bugün gününde değil. Bunu söylemek zorundayım.

Pastayı kendim yaptım. Özel yetenekleri olan bir pasta şefi değilim ama yemek söz konusu olunca yarattığım lezzetler kazandığım yıldızlarla kanıtlanmış durumda, fakat yine de beni sekiz kişilik bir aileyi doyurabilecek üç katlı bir pasta elimde olduğu halde fırından fırlarken görebilirsiniz. Bu konularda sürekli münzevi hayat süren bir keşiş gibi orta yaşlı bir adam olarak makul ölçüde söz sahibiyim.    

İkisi de aynı anda çatallarına birer parça alıyorlar, Sarah teşekkür ediyor ama Leonard hala ağzını açmıyor. Zaman zaman konuşuruz, daha doğrusu tartışırız, ancak duygularım henüz yeterince yumuşamadı. Burada Stokholm sendromundan başka bir şey yaşamıyoruz. Bu insanlar benden çaldılar ama ben onların çaldıklarını geri almak konusunda isteksizim.

Briket tuğladan örme duvara cıvatayla tutturulmuş bir çerçeve içindeki düz ekran TV’de CNN kanalı, yaklaşan Katrina Kasırgası’nın onuncu yıldönümü ile ilgili haberi veriyor. New Orleans’ı sel bastığında orada mahsur kalmıştım. Bu yüzden daha önce hiç görmediğim bir sahnenin videosuna dikkat kesildim. Fransız Mahallesinde yüzen tekneler, terk edilmiş bir parkın fotoğrafları ile mülteci kampı haline getirilmiş bir spor salonunun içine toplanmış insanları gösteriyordu.

Dehşet bir olay, dedim.

Sarah ve Leonard da benimle birlikte televizyonu izliyorlardı ama ikisi de en ufak bir tepki vermedi. Sabahın yedisinden gecenin on birine kadar günde on altı saat CNN’i izletmeye çalışıyorum. Geldiklerinin haftasında onlara Fox’u ve MNSBC kanalını isteyip istemediklerini sormuştum. Gerçi cevaplarının ne olacağını biliyordum ama ben yine de sormuştum onlara. Kararlarını oy birliğiyle vermelerini, aksi takdirde benim kararıma razı olmak zorunda kalacaklarını söyledim. Bana herhangi bir görüş bildirmediler, ben de öyle olsun dedim ve tercihimi CNN kanalından yana yaptım. Her ikisinin de sesi engellemek için bir çift kullan-at kulak tıkacı ve ışıktan rahatsız olmamaları için birer göz maskesi var. Her hafta yeni kulaklıklar veriyordum. Kulak enfeksiyonu geçirirlerse onları alıp doktora götürmek aklımın ucundan geçmemişti. Hala aynı fikirdeyim. Durumları kötüye gittiğinde, kulakları akar, ateşleri yükselir ya da boğazları ağrırsa doktoru arar, penisilin yazmasını sağlarım sanırım. Şimdiye kadar şeytan kulağına kurşun, sağlıkları oldukça iyi gitti.

"Görüşürüz," diyorum. "Saygılarımla."

İkisi de gülmüyor ama aralarında küçük bir kıkırdama yakalıyorum. Israrla bir kez daha "Saygılarımla" diyorum. Aslında kendimi eğlendiriyorum.

Pastamın kalanını yarın ya da ertesi gün dökeceğim plastik bir çöp kovasına boşalttıktan sonra açık çelik kapıdan dışarı çıkıyorum. Ağır kapı, bir banka kasası gibi kapanıyor, üç adet mandalı çevirip yukarı çıkıyorum. Bu biraz zamanımı alıyor. Formumu kaybettim, ayrıca dizim kötü, havanın rutubetini hissediyorum.

Üstelik kodes de yerin tam altı kat altında.

26 yorum:

  1. Deneyim kazanmanız açısından iyi bir durum. Bilemiyorum tabii ama çevirip yayınlamak için izin gerektirir mi? Kapak güzel. Adamın alnında yazıyor masum olduğu gibi bir şey olmuş ahahaa.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bir deneyelim bakalım gittiği yere kadar. Kapak konusunda fikir sizden geldi:)

      Sil
    2. Sadece yöntemi önerdim yoksa emek sizin ve siteyi kim icat ettiyse onun :)

      Sil
    3. Sizin blogunuzda görmemiş olsaydım, haberim olmayacaktı:)

      Sil
  2. Telif hakkı, izin gibi konularda bilgi sahibi değilim ne yazık ki.. Ama umarım hiç bir aksilik yaşanmaz. Siz güzel bir niyetle, deneyim kazanmak için yapıyorsunuz çünkü bunu. Okudum ve çok merak uyandırıcıydı. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası benim de hiç bilgim yok. Roman daha ilginç. Teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Bildiğim kadarıyla ticaret yoksa yani bastırıp satış yapmayacaksanız, amatör ilgi alanına girdiği için herhangi bir yükümlülüğü yoktur.
      İLeride fikrinizi değitirirseniz zaten metni bir yayınevine göndermeniz ve editör tarafından üzerinden geçilmesi gerekecek (bu durumda zaten çeviri kaç defa yenilenecektir) o zaman da telif kanunu ile uğraşmak yayınevinin sorumluluğu altında olur. Amatör yapıldığı sürece (bir iletişim kurulunca basılmadığı ve para kazanılmadığı sürece) herkes her metni çevirebilir. Diye biliyorum :)
      Bu arada çok güzel bir hizmet, sayenizde biz de bir çeviri roman okuyacağız. Dil çok akıcı, kolay gelsin!

      Sil
    3. Cesaret verici yorumunuz için çok teşekkür ederim. Gerçekten de roman güzel. Şimdiye kadar neden keşfedilmemiş anlamadım. Take care:)

      Sil
  3. Mr. Kaplan, bu yayınlama sorun olabilir. Kaynak belirterek bir kısmını paylaşmanız sorun olmaz belki ama tüm kitabı paylaşırsanız telif hakkı ile ilgili sıkıntı olabilir. Kitabın yayınevi ile iletişime geçip yaptığınız çeviriyi onlara gönderseniz belki de Türkçe olarak basılmasını sağlarsınız kitabın. Siz burdan yayınlayın, biz okuyalım demeyi çok istiyorum ama sonradan sorun yaşamanızı da hiç istemem. Bu arada yayınladığınız bu bölüm gerçekten merak ettirdi kitabı :) Hatta canım Devil's cake çekti okurken :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Mrs. Kedi ama şimdi koca Penguin Yayın Evi işini gücünü bırakıp benim gibi çulsuz birinin peşine düşecekse düşsün derim:) Açıkçası bu işin uluslararası hukukta karşılığı nedir bilmiyorum. Dediğim üzere bu işten kazanç beklemiyorum bu aşamada. Yayınevi ile anlaşmak, kitap bastırmak kolay işler değil. En çok kazanan kitabın ana satıcı ve pazarlayıcıları. İlk kitapta para kazanan yokmuş zaten. Daha sonra best seller olamamışsan kazancın satış fiyatının yüzde beşini geçmez. Yani 20 TL kitabın satış fiyatı olsa sana 1 TL kalacak. İki bin baskı yaparsan sana kalan 2.000 TL.
      Biraz macerayı seviyorum sanırım. De ki yayın evi benimle uğraştı hapse girdim. Reklamın kötüsü olmaz, o zaman bütün medya benim reklamımı yapmış olur. O zaman telifi öder durumu kurtarırım:))
      Yine de yirmi bölüm sonra yeni gelen bölümle birlikte önce yayınladığım bir bölümü yayından kaldırmayı düşünüyorum. Yani en çok yirmi bölüm falan yayında kalacak. Kaç kişilik okur kitlem var ki. Gelecek zarar onlardan gelsin. Bu kerecik vurdumduymaz Kör Ayvaz rolünü oynasam ne olur ki?
      Kimsenin hakkını sömürmüyor, emeğine saygısızlık etmiyorum. Bahsettiğim kitap internet ortamından e-kitap olarak ücretsiz yayınlanıyor zaten. Bilmiyorum, yanlış mı düşünüyorum. Ha bir de David, fena bir adama benzemiyor, niyetimi anlar kıymaz belki bana, ne dersiniz?:))

      Sil
    2. Ne diyim Mr. Kaplan :) Siz yazın yeter ki! Ben her daim sadık bir okuyucunuzum :)

      Sil
    3. Ah çok naziksiniz Mrs. Kedi, çok teşekkürler:)

      Sil
  4. Ne güzel bir deneyime adım atmışsınız, tebrik ederim. Umarım keyifsiz bir sürece maruz kalmazsınız🙏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler:) Bakalım zaman ne gösterecek:)

      Sil
  5. Devamını merak ettim güzel bir çeviri olmuş bence .
    Bu telif işleri hakkında bir bilgim yok umarım bir sıkıntı çıkmaz ve devamını okuruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Bir ara yazara bir e-posta atmayı düşündüm. Daha sonra telif hakkının yayın evinde olduğunu öğrendim. Zaten böyle bir girişimde bulunursam dönüşü olmayacağını düşündüm. Bakalım böyle gitsin şimdilik:)

      Sil
  6. Çok güzel düşunmüşsünüz. Umarım bir sıkıntı olmaz

    YanıtlaSil
  7. Yeni bir serüven olacak benim için bunu okumak. İyi çevirinin tadına doyulmuyor, çeviren tekrar yazıyor sanki kitabı. İlk bölümü okudum, merak uyandırıcı.yalniz avukatı gözüm tutmadı,sanki kendi ceza sistemini uygulayan bir psikopat gibi geldi.bakalım ne çıkacak altından ?kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Eleştirilerinizi bekliyorum:) Prolog'ta mahkumlarla sohbet eden adamı tam çözemedim ben de. Bana avukattan ziyade cezaevi infaz memuru gibi geldi. İlk bölümü yayınladım. Bakalım ileride bu prologla bir bağlantı çıkacak mı ortaya. Şu anda ben de bunu biliyorum. Tekrar teşekkürler:)

      Sil
  8. Hapiste değiller de birisi mi esir almış onları acaba.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahse konu yer yerin altı kat altında cezaevi bu kesin. Fakat adam hayal mi görüyor yoksa başka işler mi var içinde bilmiyorum. Belki romanın çevirisi bitince arada bir ilişki çıkacak ortaya:)

      Sil
  9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Şeytan kulağına kurşun 😂 ben sadece biz de var sanıyordum😂 Ve tabiki tercihim frambuazlı pasta. Ve çeviriniz çok iyi olmuş. Okurken anlam kayması ya da tutarsizlik görmedim. Gayet başarılı👍🏼 Çevirinize sağlık:)

    YanıtlaSil