"Şu an, hemen şimdi bir hayal kursanız bu nasıl bir şey olurdu? Hadi bize bir hayal dünyası, bir ütopya yaratın."
Sadece şu an değil, uzun zamandır kurduğum ve muhtemelen ölene kadar kurmaya devam edeceğim bir hayalim var. Evet, bu bir ütopya, gerçekleşmesi hem insanın elinde hem de imkansız bir hayal, bir ütopya benim için, başkalarının distopya olarak değerlendirmesinde bir mahzur yok elbette. Ne zaman ülkeme dair olumsuz bir haber duysam, bu hayal gelip yapışır yakama.
Ursula K. Leguin'in Mülksüzler adlı bilim kurgu romanında bir gezegen olan Annares Odo'daki hayatı anımsatan fakat ondan tamamen farklı ütopik bir dünya hayali benimkisi. Özetle, bütün kutsal değerlerin ortadan kalktığı, özgürlük ve eşitliğin gerçek manasıyla yerini bulduğu ve insanın değerinin sadece erdem terazisinde tartılıp ona göre kıymet verildiği bir düzen hayal ediyorum.
Kutsal, sadece dinsel bir olgu olmayıp aynı zamanda kötü emellerle topluma dayatılan yüce, yüksek, temiz, derin bir saygı uyandıran veya uyandırması gereken, bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması icap eden bir varlık, bir şey veya bir yer olarak tanımlanmaktadır. Kutsallık bireysel değil toplumsal bir kavramdır. Bu yönüyle bireysel özgürlüğü kısıtlar, eşitliği ortadan kaldırır ve daha da önemlisi şiddetin temel nedenlerinden biridir.
Kutsal olarak nitelendirilen varlık, eşya ve yerlerin her toplumda ve her bireyde aynı karşılığı bulduğu söylenemez. Tanrı, kitap, millet, şehit, toprak, bayrak, baş örtüsü, Atatürk, vatan, Kudüs, anne, namus, aile, şeref aklıma gelen kutsallardan sadece bir bölümü. Kutsallık yüklenen varlıkların hiçbiri her zaman iyidir, iyilik yapar denilemez. İnanç sahipleri hayır ve şerrin Tanrı'dan geldiğine inanırlar. Atatürk'ün kusursuz bir insan olduğunu iddia etmek, fikirlerinden ziyade şahsına kutsiyet vermek, ona karşı yapılan en büyük hatadır.
Kutsal olarak nitelendirilen varlıkları yok saymıyorum. Sadece toplumun bir kısmının diğeri üzerinde baskı unsuru olmaması gerektiğini düşünüyor, öyle bir dünya hayal ediyorum. Birkaç örnek vereyim:
Bugün dünyada yüzlerce din ve her dinin kutsal kabul ettiği yaratıcı ve inanç öğeleri var. Hasbelkader Türkiye'de doğmak çoğunluğun İslam inancına tabii kılınmasına neden olmuş. Bir başkası Yahudiliğin, bir diğeri Hristiyanlığın hüküm sürdüğü topraklarda doğmuş olabilir. Ya da kimisi satanist, ateist, deist olabilir. Herkes kendi tercihini kutsal kabul eder, diğerlerini sapkınlık olarak nitelerse azınlık baskı altında kalır, özgürlüğü kısıtlanır, eşitsizlik hakim olur, hatta şiddet görür. Haçlı seferleri ve inanç değerleri üzerine yapılan bütün savaşların nedeni dinin kutsallarıdır.
Kadının namusu, erkeğin şerefiyle kutsandığı toplumumuzda eşitsizlik, ayrımcılık, baskı ve şiddet almış başını gitmektedir. Cinsiyet farklarına ve cinsel tercihlerine bakılmaksızın bütün insanlar birey olarak aynı haklara sahip olmalıdır.
Vatan, millet uğruna şehadetle kutsanan ana kuzuları ülke yöneticilerinin politik hatalarından dolayı, küresel sermayenin çıkarına canlarını verirken ölüm sessizliğindeyiz. Onların anne babalarının çektiği ıstırap kimsenin umurunda değil. Bu utanmaz yöneticiler, kalkıp bir de "ne mutlu oğlun şehadet makamına erdi, peygambere komşu oldu" derken kendi çocuklarını ateşin yanına yaklaştırmıyorlar.
Bayrağımız namusumuz deyip ona kutsallık yükleyen hainler bayrağın arkasına sığınıp vatan topraklarını menfaatleri uğruna peşkeş çekiyorlar.
Atatürk'ü dilinden düşürmeyen sözde devrimciler düzenin birer parçası oldular.
İşte budur benim hayalim, bütün kutsal değerlerin toplum üzerinde tesis ettiği baskının ortadan kalktığı eşitliğin, özgürlüğün ve adaletin hüküm sürdüğü bir dünya. İnsanın fıtratı gereği erişilmesi zor bir ütopya. Bana göre hayali bile güzel.
80150
Hayalinizin gerçek olma ihtimali gerçekten de kolay değil.. Aslında çok zor değil ama dünyada birileri "aslında kendi inanmadığını" başkalarına dayatarak çıkar elde ettiği için ve bunlar hep güçlü olduğu için işler karışıyor :-) Halbuki gerçek inanan insanın yada inanmayanın, diğeri bence çok umurunda değil. Ne zaman ki birileri bilinçli olarak diğerinin damarına basıyor o zaman işler karışıyor.. Bence okuması keyifli, gerçekleri tekrar farketmek ise düşündürücüydü.
YanıtlaSilBiliyorum, neticede bir ütopya zaten:) Düşüncelerimi değil, hayallerimi yazmak bile bana ağır geldi toplumun baskısından. İnsan kendini her yönden kuşatılmış hissediyor. Bir şeye kutsallık yüklenince çıkarcılık, ayrımcılık, eşitsizlik, şiddet kaynağı oluyor. Kötü niyetli insanların kalbi temiz insanları sömürme, gerçekleri örtme ve onlara zulüm etmenin en etkili yolu bence. Hepsini bir tarafa bırakıp insanı yücelten değerlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Savaşlar olmasın, cihat ilan edilmesin, namus cinayetleri işlenmesin, ananemize, kültürümüze, örf ve adetlerimize sinmiş bütün şiddet ve sömürü araçları yok olsun. Neden erkeğe düşsün kadının namusunu temizlemek? Siz hiç erkeğinin namusunu temizlemek için kadının silaha sarıldığını duydunuz mu hiç? Batsın bu namus eğer bir insanın canını yakıyorsa. Kendi koyduğu kuralların altında eziliyor insanlar ama farkında değil ne ezen, ne de ezilenler. Anarşist karakterim, şaha kalktı, kusura bakmayın:)
Sil:-))
SilHer kelimenize katılıyorum. Keşke kutsallık kavramı bir anda komple silinip gitse yeryüzünden. Aynı şekilde toplumsal ahlak kavramına da karşıyım. Ahlak toplumsal olamaz. Benim hayalim de kişinin kendinden başka birinin özgürlüğüne ve bedensel bütünlüğüne zarar vermediği müddetçe hiçbir tercihi ya da hareketi sebebiyle ön yargılara maruz kalmayacağı bir dünya.
YanıtlaSilHayallerimiz aynı Mrs. Kedi. Bunun olmayacağını ikimiz de biliyoruz. Ahlak ve namus da bizim kutsal addettiğimiz kavramlar. Toplumun dayattıkları özgürlüğe engel, şiddet, ayrımcılık ve sömürüye kucak açıyor. Başkasının özgürlüğüne ket vurmayan, bedensel ve ruhsal bütünlüğüne zarar vermeyen bir dünya hayallerimizi süslemeye devam edecek ne yazık ki. Teşekkür ederim.
SilNasıl güzel bir hayal.. Her satırını tüm kalbimle okudum, kaleminize sağlık 🙏 Ve bu "Bayrağımız namusumuz deyip ona kutsallık yükleyen hainler bayrağın arkasına sığınıp vatan topraklarını menfaatleri uğruna peşkeş çekiyorlar.
YanıtlaSilAtatürk'ü dilinden düşürmeyen sözde devrimciler düzenin birer parçası oldular.
İşte budur benim hayalim, bütün kutsal değerlerin toplum üzerinde tesis ettiği baskının ortadan kalktığı eşitliğin, özgürlüğün ve adaletin hüküm sürdüğü bir dünya. İnsanın fıtratı gereği erişilmesi zor bir ütopya. Bana göre hayali bile güzel. " vurucu son, derin bir nefes alıp aynı şeyi söyletti bana da..
Hayali bile güzel 🙏👏🏻👏🏻
Teşekkür ederim. Yazılması zor ama yazılması gereken bir hayaldi. Gören gözler görüyor, kulaklar işitiyor ama diller sessiz bu konularda. Sadece eşitliğin, adaletin, özgürlüğün kutsal sayılacağı bir dünyanın özlemi bu. İnsan olmanın gereği...
SilTekrarlayalım ki gerçek olsun...dillendirilmez olmuş bu hayaller..ama unutulmaması yaşatılması gereken ve gerçeğe dönüşmesi vazgeçilmez olan hayaller bunlar.
YanıtlaSilİyi ki okudum...
sevgiler
Belki dünyanın sonu gelecek biz bunların gerçekleşmesini beklerken. Yeni bir dünyanın yasası olsun bu hayaller. Kardeşçe, hak yemeden, ayrımcılık yapmadan...
SilBöyle bir hayali kurmamıza bile gerek olmamalıydı...
YanıtlaSilKesinlikle...
Silyine gerçek dünyayla ilgili umutlar özlemler şeklinde hayallerin :)
YanıtlaSilNe yapayım paralel evrene geçemiyorum bir türlü:) Ama hayal mi hayal yani, gerçek hayal:)))
Sil