KATEGORİLER

28 Mart 2021 Pazar

SON DANS BÖLÜM 22

Odasına döndü, güneşliği çekip pencereyi açtı. Önündeki koltuğa boş bir çuval gibi bırakıverdi kendini. Kendisine her zaman dürüst davranan kocasından gizli saklı iş çevirmesi iyiden iyiye canını sıkmaya başlamıştı Esther'in. Kemal'i kaybetmek endişesiyle kendi hafızasından bile silmeye çalıştığı çocukluğunu, geçirdiği önemli ameliyatları, bu ameliyatlara bağlı, üzerine kondurmaya bir türlü gönlünün elvermediği ruhsal problemleri şimdiye kadar saklamayı başarmıştı ama bu durum çok farklıydı. Elin doktoruyla bir olup kocasına tuzak kurduğuna inanamıyordu. Yüzüne ateşler bastı, işler plânlandığı gibi yürümediği takdirde Kemal’i tamamen kaybedeceğini biliyordu. Kendini toplamak için temiz havanın iyi geleceğini düşündü. Ayağa kalktı, başını pencereden dışarı uzatarak derin bir nefes aldı. Serin sabah havası ciğerlerini doldururken büyük bir pişmanlık dalgası kapladı içini. Keşke biraz daha düşünseydim doktoru aramadan önce, diye geçirdi aklından. Kemal'i kazanabilmek için yetersiz kaldığını düşünüyordu. Tek sıkıntısının özgüven eksikliği olduğunu söylemişti doktor ona, ama bunu kabul etmemiş, kocasını sevdiği için her türlü zorluğa sabırla göğüs germek zorunda olduğundan dem vurmuştu.  Bunun üzerine lâfı daha fazla uzatmayı gereksiz bulan Cevdet Bey, genç kadını kuşatan asıl problemin sevdiği insanı kaybetmek korkusu olduğundan emin, içinde kalan son ufak şüphe kırıntısını da atmıştı üstünden. 

Dış kapının tıkırtı sesinden, Selmin'in alışverişten döndüğünü anladı. Bir an önce hazırlanması gerekiyordu. Pencereyi kapattı, gardıroptan çekip aldığı siyah pantolonuyla beyaz ipek bluzunu geçirdi üzerine. Saçını başına şekil verdikten sonra şarja bıraktığı telefonu alıp salona geçti. Hipnoz tedavisi hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığını düşünüyordu. 

- Size bir Türk kahvesi yapmamı ister misiniz Esther Hanım? Az önce tahmisten çektirdim, taze taze...

Yardımcı kadının kahve kokusunu bastıran şefkat dolu sözlerine hayır diyemezdi. Ayrıca kahvenin kendisini sakinleştireceğini düşündü. Gülümseyerek, "lütfen" dedi. Sehpanın yanındaki üçlü koltuğa geçip oturdu, telefona “Hipnoterapi” yazıp arama tuşuna bastı.

Ekranda beliren ilk sayfaya göz gezdirdi. Okuduğu bölümde, hipnozun eski Yunandaki Uyku Tanrısı “Hypnosis” ten geldiğini yazıyordu. Fakat onun gördüğü düşlerin çoğu uyku dışındaydı. Doktoru tarafından önerilen hipnoterapi tedavisinin genellikle travma sonrası stres bozuklukları tedavisinde başarıyla uygulandığı belirtiliyordu. Kulağı telefonda doktordan gelecek haberi beklerken kalp atışları hızlanmıştı. Selmin, hazırladığı kahvenin yanında içi su dolu küçük bir cam bardağını kedi sessizliğinde sehpanın üzerine bıraktı, afiyet olsun bile demeden mutfağa döndü.  

***

Önceki akşam  tuttuğu takımın maçı kazanması üzerine büyük coşkuya kapılıp çenesi düşen Hasan'ın yanında somurtup durması tedirgin etmişti Selma'yı. Şimdiye kadar asla yalan söylememişti kocasına. Gerginliği yüzüne vurmuş halde, karşısında oturup ona heyecanla bir şeyler anlatıp duran adamı boş gözlerle dinler gözükmeye çalışıyordu. Hasan, onun bu halini görüp sebebini soracak diye ödü patlıyordu bir yandan. Aslında zafer sarhoşu kocasının maçtan başka bir şey düşüneceği yoktu o akşam, fakat yine de başının ağrıdığını bahane ederek erkenden yanından ayrılıp başından aşağı çekmişti yorganı. Yatağın içinde kıvranıp durmuştu geç vakitlere kadar, bir türlü uyku tutmamıştı. Sabahleyin sürünerek kalktığında Hasan'ın evden çıktığını fark etti. Sütü ısıtayım derken ocağın altını kapatmayı unutmuş, taşan süt ocağı batırmıştı. "Yapmamalıydım, bu sorumluluğu üzerime almamalıydım." diye söylendi. Timur, ne mırıldandığını anlamadan meraklı gözlerle baktı annesine. Bazı durumlarda sır saklamanın insanı ne denli müşkül duruma soktuğunu iliklerine kadar hissetmişti Selma.

İçinden bir şeyler kopmuştu, "Senden başka kimim var?" diye sorduğunda Esther.  Aldığı sorumluluğun altında eziliyordu. Hipnoz sırasında ya bir problem çıkarsa? Kemal'e, Hasan'a nasıl izah ederdi bu durumu? Tamam, kuruntuya kapıldığını kabul ediyor, hipnozun binlerce kişinin şifa bulduğu bilimsel bir yöntem olduğunu biliyordu. Kalp ve beyin ameliyatlarının bile anesteziye gerek kalmadan, hipnoz yöntemiyle yapılabildiğini duymuştu bir yerlerden. Üstelik konusunda uzman bir doktor tarafından uygulanacaktı tedavi. Ne var ki, Cevdet Bey’in operasyon sırasında yanında bulunmak istemesi, onun hasta yakınlarından yazılı izin almadan imzasını koyup tek başına sorumluk altına girmesi,  şüphesiz bu işte bir gariplik olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. Diğer taraftan son günlerde Esther’in durumunu hiç beğenmiyordu. Olur olmaz yerde, aniden hayaller görüyor, kısa süre sonra kendine geliyordu. Yabancı biri onun bu hallerini çok zor fark edebilirdi. Sık görüştükleri halde ilk kez Kemal'in doğum günü için toplandıkları o berbat akşam yemeğinde, Esther'in  donmuş bir film karesi gibi olduğu yerde çakılıp kalması dikkatini çekmişti. Kocasının bu durumlardan haberinin olmaması normaldi. Zira adam karısı uyurken evden çıkıyor, geç vakitlerde eve döndüğünde onu uyur buluyordu. Daha dün, birlikte doktora giderlerken, son anda frene basmış olmasaydı ciddi bir kazaya sebebiyet verecekti. Kim bilir ne kadar zamandan beri bu durumdaydı. Evde ocağı açık unutabilir ya da sözgelimi balkondan kendini atabilirdi. Kesik kesik bir hipnoz hali yaşıyordu zaten.

Çocukluğunda başından kötü bir olay geçmiş olmalı, diye düşündü. Belki de bu yüzden ne ailesinden ne de çocukluğundan bahsediyordu. Adeta bir sünger çekmişti geçmişine. Esther hakkında bildiği tek şey, aynı zamanda Kemal'le tanışmalarına vesile olan, onun Berlin'deki dil okulunda öğretmenlik yapmasıydı. Bir de doktorun muayenesinde büyük bir ilgiyle yanına koşup seyrine doyamadığı zambak saksısının, küçükken evlerinin ön bahçesindeki beyaz zambak çiçeklerini hatırlattığını söylemişti her nasılsa.  Bunun dışında çocukluk yıllarına dair bir soru sorulduğunda, şekilden şekile giriyor, konuyu değiştiriveriyordu hemen. Gördüğü bütün bu kâbusların, hayallerin nedeni çocukluğunda yaşadığı bir şiddet, tecavüz ya da kaynağı meçhul bir travma olabilirdi. Acaba küçük yaşta bir tecavüze mi uğramıştı? Belki de tanığı biri… Demek ki, dedi içinde harekete geçen ses, sadece bizim ülkemizde olmuyormuş böyle şeyler. Eğer durum böyleyse, bu olayı herkesten gizlemesi normal karşılanabilirdi belki. Yok, yok her halükârda biricik arkadaşına yardım etmek zorundaydı. Doğru olanı yaptığına inandırdı kendini. Kendini arkadaşının yerine koydu. Ne yapardı aynı şeyleri yaşamış olsa? Hasan’la paylaşır mıydı başından geçen bu talihsiz olayı?

Arkadaşını düşünmekten kendini alamıyordu bir türlü. Ailesinden biri miydi yoksa o pisliği yapan kişi? Anne ve babasından hiç bahsetmemesinin bu olayla bir ilgisi var mıydı? Düğününe bile dayısı dışında hiçbir yakını gelmemişti. O da sadece bir gün kalmış, memleketine dönene kadar ağzını bile açmamıştı. Bu işin içinde bir iş vardı mutlaka. Kafasındaki soruların ardı arkası kesilmiyordu Selma’nın. Bu düşünceler beyninde birbiri ardına dizilirken bir yandan Timur'un karnını doyurmaya çalışıyordu. Tam o sırada salondan gelen telefonun sesine kulak verdi. Arayan Esther’di. Her şeyin yolunda gittiğini, doktorun yarın saat dokuza randevu verdiğini söyledi.

 ***

Kartvizit üzerinde yazılı adresi bulmak taksi sürücüsü için zor olmamıştı. Esther kapıda kendisini bekliyordu. Beş katlı iş merkezinin asansörüne binip ikinci kata çıktılar birlikte. Önlerinde açılan yarı saydam otomatik cam kapıdan içeri girdiler, danışma yazan bankoya yanaştıkları sırada Cevdet Bey yanlarına gelip hararetle karşıladı iki arkadaşı.

- Hoş geldiniz hanımlar, dedi gülümseyerek. Salonun karşı köşesindeki odayı işaret ederken şöyle buyurun, deyip yol gösterdi. Hem Esther, hem de Selma gergin hallerini gizlemeye çalışarak doktoru takip ettiler. Genişçe bir odaya soktu onları Doktor.

- Birazdan doktorunuzla tanıştıracağım sizi, gidip ona geldiğinizi haber vereyim, dedi yanlarından ayrılırken. Az sonra danışmada gördükleri sarışın kız yanlarına geldi, okuyup imzalaması için Esther'e bir kağıt uzattı. Köşedeki yuvarlak masayı kullanabileceklerini söyledi, kapıdan çıkarken son anda aklına bir şey gelmişçesine geri döndü.

- İçecek bir şey alır mıydınız efendim, çay, kahve? diye sordu, gülümseyerek.

- Birer çay alalım, zahmet olmazsa, dedi Esther, bakışını kağıttan kaldırırken.

- Peki, nasıl arzu ederseniz, dedi genç kız, sessizce kapıyı çekip gözden kayboldu.

Her operasyon öncesi hastalara imzalatılan türden bir belgeydi önlerindeki. Esther, merakla kâğıdı eline alıp incelemeye başladı. Selma, gülerek takıldı arkadaşına,

- İyice oku, büyük bir borç batağının içine sokmasınlar şimdi seni, dedi. Biliyorsun minik minik yazıların içinde ne tuzaklar saklıyorlar. Esther arkadaşını umursamayıp gözlerini önündeki kağıttan ayırmadı. Bir süre sonra sessizliğini bozdu.

- Bu kadarı da olmaz ki dedi, sinirlenerek, Şuna bakar mısın? Tatbik edilen tedavi sonucunda ortaya çıkabilecek her türlü olumsuzluktan kliniklerini sorumlu tutamazmışız, diye söylendi.

- Demedim mi ben sana. Ama seni büyük borç içine sokmuyorlarsa, boş ver imzala gitsin dedi, Selma. Bu belgeleri imzalatmadan kıllarını kıpırdatmaz bu doktorlar. Hadi, getir bir an önce imzalayalım şunu.

Esther, şaşırmıştı. Selma'nın yüzüne dik dik baktı.

- Sen imzalamayacaksın zaten. Benimle birlikte sadece doktor Cevdet Bey imzalayacak. Esther'in yüzündeki yapmacık keder, geri dönüşü olmayan sanal yolculuğa başladığının ilk işareti gibiydi.  

- Tamam, tamam dedi, Selma. Sıkma canını, kararını verdin bir kere, neyse bir an önce olsun, bitsin. Umarım faydasını görürsün. 

Beyaz önlüklü kadın elindeki tepsiyle kapıyı tıklatıp girdi odaya. İnce belli bardakların içinde dumanı tütmekte olan çayları sehpaya bıraktıktan sonra "Afiyet olsun." deyip ayrıldı yanlarından.

Esther, bir yandan çayını yudumlarken önündeki sayfaları teker teker çevirip imzalamaya başladı.

Selma kendini iyice gergin hissediyordu. Heyecanını bastırabilmek için ellerini ovuşturuyor, içine düştüğü bu kaostan bir an önce kurtulmak istiyordu. Beyaz ve gri tonların hakim olduğu odayı incelemeye koyuldu. Beyaz duvarlar, beyaz koltuklar, yuvarlak açık gri bir masanın etrafında sadece oturulacak yeri koyu gri kumaşla kaplanmış beyaz dört sandalye... Karşı duvara bitişik siyah renkli plazma televizyon çift renkli odanın ahengini bozuyordu sadece. Geniş pencereden giren güneş ışınları odayı fazlasıyla aydınlatıyordu. Başını çevirip arkasındaki duvara iple asılı siyah beyaz resme takıldı gözleri. Beyaz fonun üzerinde spiral sarımlı şekiller başını döndürmeye başlayınca bakışını ellerinin arasına aldı. 

Az sonra duydukları bir çift tık sesiyle gözlerini kapıya diktiler. Cevdet Bey, beyaz önlüklü, orta yaşlarda, top sakallı ve gözlüklü bir adamla birlikte girdi içeri.

- Sizleri Prof. Dr. Kenan Soykan Beyle tanıştırmak istiyorum, dedi. Kendisi hipnoterapi konusunda ülkemizin en iyi hekimlerinden biridir.

Devam edecek.


80800

18 yorum:

  1. Merakla bekliyorum hipnoz olacak mı olmayacak mı, olacak ise neler çıkacak ortaya... Okurken gerildim bir yandan Esther için umarım her şey daha iyi olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buraya kadar geldikten sonra hipnoz olur herhalde:) Geri dönmesini beklemiyorsunuz sanırım. Esther için harika bir dönem başlayacak:)

      Sil
  2. Duvarda asılı tablo hipnoza alıştırma için havaya sokuyor sanırım :) Haydi haydi heyecan dorukta :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selma, Esther'den önce hipnoza girecek galiba:)) Teşekkürler...

      Sil
  3. ağaç ev bugün sessiz gemi yazdı :) tam sana göre bir konu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum, sanırım bütün hayallerimi dökeceğim artık:)

      Sil
  4. Ben bundan önceki bölümleri kaçırmışım:( Ama bu çok güzeldi,inşallah zaman buldukça gelir okurum..Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygu Emanet de sonradan başlayıp yakalamaya çalışıyor. 16. Bölüme kadar geldi:) Teşekkür ederim:)

      Sil
  5. aa yeni bir doktor daha geldi. su terapisi hımm. bu esther ile cevdet sohbetleri iyiydi, bakalım bundan sona ne bekliyo esteri. tahmisten çektirmek ne ki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kenan Bey:) Bakalım Esther'in çocukluğuna güzel inecek mi?:)) Esther ve Cevdet Bey'in ne işler çevirdiğini bilmiyoruz daha:)
      Tahmis: Kahvenin kavrulup dövülerek veya çekilerek satıldığı yer, kuru kahveci.
      Bilmediğine biraz şaşırdım. Biz çocukken ambalajlı satılmazdı dövülmüş kahve. Annemiz, git tahmisten 100 gr kahve çektir derdi. Taze taze önümüzde çekerlerdi kavrulmuş kahve tanelerini, mis gibi...:)

      Sil
  6. Hani bazı filmlerde böyle birkaç dakikalık sadece müzikli bir sahne olur ve o sahnede önceki sahnelerde yaşanan bir olayın kahramanlar üZerindeki etkisini kelimesiz bir şekilde izleriz ya. O tadı aldım. Herkes aslında endişeli ve heyecanlı yanlış yola girdik sanki hissi var her birinde... Sanki orta bölüm gibi hikayenizde.... Tiyatrodaki ilk perde inmeden hemen önceki sahne gibi biraz da.. Bakalım neler olacak!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru anlamışsınız sevgili Sadece C.:) Özellikle vurgulamak istediğim konu da bu zaten. Karakterler, romana psikolojik bir roman etkisi yaratması hedeflediğim bir şeydi. Özellikle ana karakter Esther, içine kapanık, her konuda kendini suçlayan ve bu durumunu geçmişte yaşadığı travmaya bağlayan, özgüvenini yitirmiş bir şahsiyet. Arkadaşı Selma ise sağ duyulu ve düzgün bir karakter. Kemal'in de kendine göre sorunları var aslında. Başarılı olmak için kendini ve ailesini yok sayması, kimseye güvenmemesi, her işi en iyi kendisinin yapacağına inanması gibi takıntıları var. Aslına bakılırsa Dr. Cevdet Bey Esther'in durumunu tam olarak çözümlemiş ama onun da tedavi ve çözüm yöntemleri oldukça sıra dışı. Bundan sonra sanırım biraz daha eğlenceli bir durum alacak ilişkiler. Teşekkürler:)

      Sil
  7. Bu bölümü okurken merak ettim de ; hikayenin sonu sizin kafanızda belli mi yoksa yazdıkça mı şekilleniyor? Bir yazara bu sorulur mu bilmiyorum bu arada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorun değil elbette, her şeyi sorabilirsiniz:) Romanı geçen sene kısa sürede yazıp tamamlamıştım. Şimdi bölümler halinde yazarken yeniden gözden geçirme fırsatım oldu ve bu şekilde çalışmak hoşuma gitti. Bazen daha önce yazdığım bazı kısımları çıkarıyor, bazen de yenilerini ekliyorum. Bunun yanı sıra okurlardan aldığım bazı yorumlardan da ilham alıyor, bazı yerleri düzeltme imkanım oluyor. Böylelikle interaktif bir durum çıkıyor ortaya:) Özetle hikayenin sonu belli ama gerek duyarsam değiştirebilirim de. Teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Ben teşekkür ederim yanıtınız için. Belki daha önce belirttiniz ben unuttum ya da atladım. KHikayenin yazılıp bittiğini bilmiyordum.

      Sil
    3. Yorumlara cevap verirken daha önce bahsetmiş olabilirim. Ne demek, rica ederim:)

      Sil
  8. Çok heyecanlı gidiyor. Neler olacak merak ediyorum. Verilen detaylar karakterlerin heyecanını, endişelerini çok iyi yansıtıyor. Sanki ben de onların yanında gibi hissettim.
    Esther' i güzel şeyler bekliyordur umarım. Planları ters teperse Kemal ile araları nasıl olacak kim bilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esther arkadaşını alıp bir maceraya atıldılar bakalım. Teşekkür ederim.
      Plan yürümezse, doktorların, Esther'in ve Selma'nın çekeceği var Kemal'in elinden:) Bir terslik olursa çevirdikleri dolap onlara kim bilir neye mal olacak:)

      Sil