YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 31 ***
Gecenin üçünde şantiyeye iyice yaklaşmışken sel suları bir kez daha kesecek yolunuzu. Suların kara yolunu yuttuğu bir virajda çakılıp kalacaksınız. Arabadan inip farın aydınlattığı azgın sulara bakarken sürüklenen taşların sesi ve korkunç dalgaların uğultusu kulaklarınızı sağır edecek. Yağmur bütün şiddetiyle devam ederken sırıl sıklam ıslanacak, çaresiz halde şantiyenin durumunu düşünürken endişe içinde suyun bir an önce çekilmesini beklemeye koyulacaksınız. İşte evlât, böylesine büyük afetlerde yapacak bir şeyi kalmaz insanın. Dev dalgaların arasında seçmeye çalıştığın karaltılardan sele kapıldığını düşündüğün şantiye binalarını, koca iş makinalarını hayâl ederken kaç insanın sel sularına kapılıp gittiğini düşünüp karamsarlığın zirve yapacak, acizliğin ne demek olduğunu anlayacaksın.
Dev yağmur damlaları kurşun gibi başına inerken hava aydınlanmamakta ısrarcı. Yolu kaplayan sel suları çekilmeye başladığında yanındaki arkadaşınla şantiyeye bir an önce ulaşabilmenin çarelerini arayacaksınız. Dalgalar periyodik aralıklarla yolun kenarındaki dağın yamaçlarına vurup geri çekilecek hâlâ. Suların çekildiği beş on saniyelik aralıkta karşı tarafa geçtiniz, geçtiniz. Aksi takdirde gelen ilk dalga, içinde bulunduğunuz pick-up'ı kibrit kutusu gibi yutacak. Başka yolu yok, cesaretle bu riski göze alacak uygun anı kollayıp basacaksınız gaza. Baraj yerine ulaşmak için başka bir engelin kalmadığını düşünürken yıllar önce bir Alman mimar tarafından projelendirildiği söylenen ince kemer tipindeki bir köprü girişinde durmak zorunda kalacaksınız. Durmanızın nedeni devrilip yolu tamamen kapatan ağaç elektrik direkleri. Bilemeyeceksiniz ki şanssızlık diyerek hayıflandığınız o direkler sizin hayatınızı kurtaracak. Mecburen arabadan inip alaca karanlıkta cereyan yüklü kabloların arasından geçip köprü tabliyesinin üzerinde karşı tarafa yürümeye başlayacaksınız. Köprünün diğer ucunda bekleyen kalabalığı seçmek bir tarafa altınızdan geçen suların uğultusu nedeniyle onların seslerini duymanızın imkanı yok. Son açıklığa geldiğiniz esnada yüzünüz buz kesecek arkadaşınla şaşkın vaziyette birbirinize baka kalacaksınız. Evet evlât, köprünün son açıklığı yerinde yeller esiyor. Selin azgın sularına o da dayanamamış. Artık karşı kıyıya geçmeniz asla mümkün değil. Elli metre ötede, suyun karşı yakasında toplanan kalabalığa sesinizi duyurmaya çalışacaksınız. "Can kaybı var mııı?" Nihayet sesinizi duyacaklar, elleriyle can kaybı olmadığını anlatmaya çalışacaklar. Köprü başında devrilip yolunuzu kapatan o elektrik direkleri var ya evlât, arkadaşınla birlikte hayatta kalmanızı onlara borçlusun. Zira onlar yolunu kapatmamış olsaydı, zangır zangır titreyen köprünün üzerinden bir an önce karşı kıyıya geçmek için gazı kökleyecek, karşı yakaya varmadan azgın sel sulara yem olacak ve sana yazdığım bu mektup burada sona erecekti.
Karşıya geçme imkânın yok. Can kaybı olmadığını öğrenir öğrenmez geri dönüp Ankarayı durumdan haberdar etmen gerek. Ormanlı Köyünde güçlükle bulduğun açık bir bakkal dükkanındaki telefonu kullanarak Rauf ve Necmi Beyleri arayacaksın. Akşama doğru ancak ulaşabileceksin şantiyeye. Ereğli'den yola çıkıp dere boyunca ilerlerken gördüğün manzara tüylerini diken diken edecek. Yol üstündeki bir benzin istasyonunda temeli oyulup yarısı askıda kalan idari bina, köklerinden sökülmüş koca ağaç kütükleri, suyun akış yönünde dalları eğilmiş yüzlerce ağaç, kalın bir çamur tabakası...
Şantiyede maddi kayıp büyük. Jeneratör, su pompaları, kompresörler, paletli sondaj makinaları, bir kaç parça iş makinası, trafolar, hızar atölyesi sulara kapılmış. Senin odanın da bulunduğu yönetim binaları, işçi koğuşları, mekanik atölye, ambar bel hizasında çamur ve mille örtülmüş. Ayakta kalabilen binaların arasında kalın gövdeli koca ağaç gövdeleri, selin taşıyıp getirdiği enkazla kaplı. Donup kalacak, şaşkın ördek gibi etrafına bakacaksın. Necmi Bey, askerlikten gelen özelliğiyle işçileri toparlayacak, olan oldu, hadi herkes iş başına deyip milletin üzerindeki ölü toprağını kaldıracak. Bütün şantiye personeli, el birliğiyle binaları temizlemeye başlayacak. Odandaki çekmeceler çamur içinde. Evrakların arasında neden oraya götürdüğünü bir türlü çözemeyeceğin evlilik cüzdanın da var, o da kullanılmaz halde. Birkaç gün içinde binalar temizlenecek fakat en önemlisi dinamitlerin bulunması (!)
Şantiyede idari binaların önünde bulunan ve içinde yedek parça, inşaat malzemelerinin bulunduğu bir çift konteynırı da sel suları alıp götürmüş. İşgüzar ateşçiler dinamit deposuna teslim etmeleri gereken iki koli dinamit lokumu, fitil ve ateşlemede kullanılan zaman ayarlı kapsülleri sırf kolaylık olsun diye konteynırlardan birinin içine koymuşlar (!) Konteynırlar suya kapılıp önce yüzmeye başlamış, daha sonra kayalara çarpıp parçalanmış olmalı. Belki de dinamitler derenin aşağısında bir yerde karaya vurmuştur. Sular yatağına çekilir çekilmez sekiz kişilik bir ekip kurup derenin denize döküldüğü yere kadar olan bölümünü taratacaksın. Ne dinamit, ne de konteynırlardan ufak bir parça ilişecek gözlerine. Çocuklardan biri bulur da o dinamitlerden birini patlatmaya kalkarsa işin iş. Bunu düşünerek aylarca tedirginliğin sürecek.
Tek sorumlu sensin evlât. Sahi, sana barajın şantiye şefi olduğunu söylemeyi unuttum değil mi? Necmi Bey işi sana bırakıp şantiye ziyaretlerini azaltınca DSİ'nin baş kontrol mühendisi Nezih Bey, "Bütün işi sen yapıyorsun, seni şantiye şefi yapalım" diyecek. Şantiye işleri ile tanışalı henüz üç ay olmuş. "Benim şantiye tecrübem yok, Bölge onay verir mi ki?" diye soracaksın. O iş kolay, biz istersek olur diyecek. Sonradan öğreneceksin ki Rauf Bey, konuşmuş önceden kontrol mühendisiyle. Onun esas amacı, Necmi Bey'i barajdan uzaklaştırmak. Diğer taraftan Necmi Bey'le kontrol Nezih Beyin yıldızları da pek barışık değil zaten. Bir keresinde sırf onun gönlünü hoş etsin diye, biraz da espri yaptığını sanarak Necmi Bey, "A be koca kafa, ne işin var DSİ tesislerinde, sana benim Kuşadası'ndaki kulübenin anahtarını vereyim, git kal orada istediğin kadar." deyince, Nezih Bey, "Koca kafa ha, göstereceğim ona koca kafayı" diye söylenecek ve o günden sonra ona daima diş bileyecek. Daha sonra seni Zonguldak DSİ müdürü Abdullah Bey çağırarak iyi niyetle uyaracak. "Bak, Orhan Bey, çalışmandan memnunuz. Ancak yaşın çok genç, şantiye şefliği ağır bir görev, sorumluluğu büyük, eğer başarılı olamazsan yazık edersin geleceğine" diyecek. Sen kendine güvendiğini söyleyince gerekli yazışmalar süratle tamamlanacak, beklediğinden erken şef olacaksın. Bu arada maaşın da yeni pozisyonuna göre düzenlenecek.
Şantiye şefliği her ne kadar havalı bir pozisyon da olsa, bu iş zor evlât, sorumluluğu büyük. Yapılan işlerin sağlamlığından, işçilerin sağlığından, imzaladığın hak ediş ve diğer evraklardan sorumlu olan yegâne kişisin. Öyle ki, uyguladığın projelerde bir hata olsa dahi sorumlusu projeyi yapan değil, yine sensin. Bu yüzden kılı kırk yararak, gece gündüz çalışman, proje hesaplarını kontrol etmen, satın alma sorumlusunu boş bırakmaman ve iş programına göre işleri zamanında bitirmen gerek.
Son gelen sel fizibilite aşamasında yapılan ölçüm ve tahminleri alt üst etmiş, dere yatakları gelen suyu taşıyamayıp yön değiştirmişti. Yeniden yapılan ölçümlere göre saniyede geçen su miktarı 2.764 m3'ü olarak tespit edilmiş, bundan dolayı projeler revize edilip dolusavak kapasitesinin arttırılmasına karar verilecekti.
Şantiyede maddi kayıp büyük. Jeneratör, su pompaları, kompresörler, paletli sondaj makinaları, bir kaç parça iş makinası, trafolar, hızar atölyesi sulara kapılmış. Senin odanın da bulunduğu yönetim binaları, işçi koğuşları, mekanik atölye, ambar bel hizasında çamur ve mille örtülmüş. Ayakta kalabilen binaların arasında kalın gövdeli koca ağaç gövdeleri, selin taşıyıp getirdiği enkazla kaplı. Donup kalacak, şaşkın ördek gibi etrafına bakacaksın. Necmi Bey, askerlikten gelen özelliğiyle işçileri toparlayacak, olan oldu, hadi herkes iş başına deyip milletin üzerindeki ölü toprağını kaldıracak. Bütün şantiye personeli, el birliğiyle binaları temizlemeye başlayacak. Odandaki çekmeceler çamur içinde. Evrakların arasında neden oraya götürdüğünü bir türlü çözemeyeceğin evlilik cüzdanın da var, o da kullanılmaz halde. Birkaç gün içinde binalar temizlenecek fakat en önemlisi dinamitlerin bulunması (!)
Şantiyede idari binaların önünde bulunan ve içinde yedek parça, inşaat malzemelerinin bulunduğu bir çift konteynırı da sel suları alıp götürmüş. İşgüzar ateşçiler dinamit deposuna teslim etmeleri gereken iki koli dinamit lokumu, fitil ve ateşlemede kullanılan zaman ayarlı kapsülleri sırf kolaylık olsun diye konteynırlardan birinin içine koymuşlar (!) Konteynırlar suya kapılıp önce yüzmeye başlamış, daha sonra kayalara çarpıp parçalanmış olmalı. Belki de dinamitler derenin aşağısında bir yerde karaya vurmuştur. Sular yatağına çekilir çekilmez sekiz kişilik bir ekip kurup derenin denize döküldüğü yere kadar olan bölümünü taratacaksın. Ne dinamit, ne de konteynırlardan ufak bir parça ilişecek gözlerine. Çocuklardan biri bulur da o dinamitlerden birini patlatmaya kalkarsa işin iş. Bunu düşünerek aylarca tedirginliğin sürecek.
Tek sorumlu sensin evlât. Sahi, sana barajın şantiye şefi olduğunu söylemeyi unuttum değil mi? Necmi Bey işi sana bırakıp şantiye ziyaretlerini azaltınca DSİ'nin baş kontrol mühendisi Nezih Bey, "Bütün işi sen yapıyorsun, seni şantiye şefi yapalım" diyecek. Şantiye işleri ile tanışalı henüz üç ay olmuş. "Benim şantiye tecrübem yok, Bölge onay verir mi ki?" diye soracaksın. O iş kolay, biz istersek olur diyecek. Sonradan öğreneceksin ki Rauf Bey, konuşmuş önceden kontrol mühendisiyle. Onun esas amacı, Necmi Bey'i barajdan uzaklaştırmak. Diğer taraftan Necmi Bey'le kontrol Nezih Beyin yıldızları da pek barışık değil zaten. Bir keresinde sırf onun gönlünü hoş etsin diye, biraz da espri yaptığını sanarak Necmi Bey, "A be koca kafa, ne işin var DSİ tesislerinde, sana benim Kuşadası'ndaki kulübenin anahtarını vereyim, git kal orada istediğin kadar." deyince, Nezih Bey, "Koca kafa ha, göstereceğim ona koca kafayı" diye söylenecek ve o günden sonra ona daima diş bileyecek. Daha sonra seni Zonguldak DSİ müdürü Abdullah Bey çağırarak iyi niyetle uyaracak. "Bak, Orhan Bey, çalışmandan memnunuz. Ancak yaşın çok genç, şantiye şefliği ağır bir görev, sorumluluğu büyük, eğer başarılı olamazsan yazık edersin geleceğine" diyecek. Sen kendine güvendiğini söyleyince gerekli yazışmalar süratle tamamlanacak, beklediğinden erken şef olacaksın. Bu arada maaşın da yeni pozisyonuna göre düzenlenecek.
Şantiye şefliği her ne kadar havalı bir pozisyon da olsa, bu iş zor evlât, sorumluluğu büyük. Yapılan işlerin sağlamlığından, işçilerin sağlığından, imzaladığın hak ediş ve diğer evraklardan sorumlu olan yegâne kişisin. Öyle ki, uyguladığın projelerde bir hata olsa dahi sorumlusu projeyi yapan değil, yine sensin. Bu yüzden kılı kırk yararak, gece gündüz çalışman, proje hesaplarını kontrol etmen, satın alma sorumlusunu boş bırakmaman ve iş programına göre işleri zamanında bitirmen gerek.
Son gelen sel fizibilite aşamasında yapılan ölçüm ve tahminleri alt üst etmiş, dere yatakları gelen suyu taşıyamayıp yön değiştirmişti. Yeniden yapılan ölçümlere göre saniyede geçen su miktarı 2.764 m3'ü olarak tespit edilmiş, bundan dolayı projeler revize edilip dolusavak kapasitesinin arttırılmasına karar verilecekti.
(Devam edecek)