YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 30 ***
Genel koordinatörün Rıza Bey her yönüyle antika bir adam. Onunla sık sık telefonda görüşeceksiniz. Şirketin diğer koordinatörü Cemal Bey ile hiç anlaşamıyorlar. Seni sıkı sıkı tembihleyecek onunla konuşmaman için. Cemal Bey seninle aynı okuldan, iyi biri aslında ama Rıza Bey kadar fırıldak değil. Rıza Beyle karakteriniz uyuşmasa da yirmi yıldan fazla süren garip bir ilişkiniz olacak. Ne sen vazgeçeceksin ondan ne de o senden. Sevmediği kişileri akla gelmeyecek türlü biçimlerde altını oymaya çalışan birinden bahsediyorum. Şirket Nevşehir'de bir kara yolu köprüsünün ihalesini almış. Senin sınıf arkadaşlarından biri de şantiye şefi olarak atanmış oraya. Rıza Bey bir gün soracak sana nasıl bir adam bu diye. İyidir, diyeceksin. Lakin senin iyi demenin ne önemi var. Rıza Bey'le çalışabilmek hiç kolay değil. Onun bir türlü yıldızının barışmadığı arkadaşına takacak bir kere. Patrona kötüleyecek onu mütemadiyen. Patronun Maruf Bey de onun ciğerini biliyor elbette. Bir türlü ikna olmayacak uzun bir süre. İstediği olmayınca şantiyedeki muhasebeciyi sıkıştıracak telefonlarını kessin diye. Sonunda adamı pes ettirip işten ayrılmasına sebep olacak. Fakat nedense seni sevecek bu tehlikeli adam. Rıza Bey, yol işlerinde tecrübeli. Baraj deneyimi Necmi Bey dışında sende var. Rıza Bey kontrolü elinde tutabilmek için seni kimseyle paylaşmak istemeyecek. Bu yüzden Necmi Bey'in varlığı bile rahatsız edecek onu.
Yurt genelinde yükleniciler ödenek sıkıntısı çekerken siz yaptığınız hakedişleri tıkır tıkır alacaksınız. Bu yüzden işin temposu zirve yapacak. Gece vardiyası başlayacak. On beş günde bir pazar tatili vereceksiniz. Sabahın köründe şantiyeye varıp gece yarılarında eve döneceksin. Eşin seni sevgiyle karşılayacak, çocuklarını özleyeceksin. Dönüş saatinde ikisi de uyuyor olacak. Uyandırıp sevmek, oynamak isteyeceksin onlarla. Eğer uyanırlarsa sabaha kadar sen uğraşırsın diyecek eşin. Yorgun, uykusuz kaldığın için bu öneri pek cazip gelmeyecek sana. Çocuklar uyurken sessizce onları öpüp koklayacak, hasret gidereceksin sadece. Şantiyecilik zor arkadaş. Herkesin katlanacağı bir iş değil. Eşin sana her zaman destek olacak. Elbiseye ihtiyacın mı var? Eve üç dört takım elbiseyi taşıyıp, denemeni, hangisi hoşuna giderse onu seçmeni isteyecek. Getirdiği elbiseleri denemek bile zor gelecek sana, kapris yapacaksın. Beğendiğini alıkoyup diğerlerini mağazaya geri götürecek.
Elinde birikmiş bir miktar parayı değerlendirip bir daire almak isteyeceksin. Ne var ki bu para istediğin evin ancak yarısını alabilir. Rıza Bey sana taktik verecek, git patronla konuş, avans iste, azar azar ödersin diyecek. İşe başlayalı henüz üç ay olmuş. Nasıl sana güvenip o kadar parayı verecekler? Bunu istemek zor gelecek sana. Bazı huyların kötü. Eğer olumsuz cevap alırsan yıkılacak, her şey bitmiş olacak sanki. Eşine açacaksın durumu. O da seni teşvik edecek Maruf Bey'le konuşman için. Yine de cesaret edemeyeceksin bir türlü. Rıza Bey, her fırsatta soracak sana, konuştun mu patronla diye. Nihayet bir şantiye ziyaretinde Maruf Bey'e açacaksın konuyu. Tamam, diyecek sorgusuz sualsiz. Şaşıracaksın, çok şaşıracaksın. Ne senet, ne sepet. Tam üç yılda alacağın maaş toplamını bir anda verecekler eline. Ya bu adam çekip giderse demeyecekler. Bu sana ne kadar güvendiklerini göstergesi. Üç ay çalıştırdığın bir kişiye nasıl bu kadar güvenirsin? Sen de bu güvenin karşılığını vereceksin evlat.
Sana bir de Tavuk Virajının hikayesini anlatayım. İşin başında derivasyon tüneli kazılarına başlamak için karşı sahile geçmek lazım. Ankara'dan çelik köprünün ağır parçalarıyla yüklü TIR yola çıkmış. O sene müthiş bir kış olacak. Yollar karla kaplanmış. Şantiyeye buz tabakasının üzerinde gidip geliyorsunuz. Bir haber gelecek sana sizin TIR Tavuk Virajında kalmış diye. Hemen çıkıp gideceksin. Yol tamamen kapanmış, iki tarafta uzun kuyrukların oluştuğunu göreceksin. Erdemir'deki müdürlere ulaşıp zor bela büyük bir vinç getirip uzun uğraşların sonunda şarampole kaymış TIR'ınızı kurtaracaksınız. O sırada öğreneceksin virajın hikayesini. Bir zamanlar istimlak nedir bilmezmiş köylüler. Devletin kara yolları görevlileri, köylülere ait araziler üzerinden istedikleri gibi yol geçirir giderlermiş. Öyle ya yanından yol geçecek, arazin kıymetlenecek, üstüne bir de devlet sana para niye versin. Sadece bu kadar olsa. Yolu açan dozerin operatörü köylüler tarafından krallar gibi ağırlanırmış bir de. Tam Tavuk Virajı'nın bulunduğu bölgeye geldiklerinde operatör arazi sahibi köylüden bir tavuk kesmesini ve pişirip getirmesini istemiş. Bu kez köylü dik kafalı çıkmış. Yok demiş, niye sana tavuk kesecekmişim? Sen misin bunu diyen. Operatör çalıştırmış makinayı, hafif bir meyille dosdoğru bağlanabilecek yolu, köylünün arazisini kullanılmaz hale getirecek şekilde bir sağa, bir sola S'ler çizerek bağlamış. Adamcağız pişman olmuş ama artık iş işten geçmiş. O günden beri Tavuk Virajı kalmış adı burasının. Sadece köylü olmamış zarar gören, birçok kaza olmuş bu virajda. Her kar yağışında geçit vermez olmuş. İşte sizin TIR da dozer operatöründen tavuğunu esirgeyen bu köylünün son kurbanı olacak.
Rıza Bey ayda en az bir kez şantiyeye gelecek. Geceleri tavuk gibi erken yatıp sabahları horoz gibi erken kalkanlardan. Şantiyede disipline çok önem verecek. Sabah mesai saati başlar başlamaz iş makineleri ve kaya kamyonları motorlarını ısıtmış işlerine koyulmuş olacaklar. Sen de buna azami dikkat göstereceksin. İşçiler bu kadar baskıya dayanamayacaklar. Kamyonlar işe zamanında çıkacaklar ama hızlarını dikkat çekici bir şekilde düşürerek pasif direnişe geçecekler. Günlük sefer sayılarından bu durumu anlayacaksın. Sahaya çıkıp ele başlarının ya da eyleme katılanlardan en azından birinin canını yakmak isteyeceksin. Fakat bunu bir türlü başaramayacaksın. Senin arabanı gören gaza basacak. En sonunda çareyi formeni çağırıp konuşmakla bulacaksın. "Ya bu işi başlatanı bul getir bana, ya da sen de dahil olmak üzere bir gün şirkete çalışmış olacaksınız. Hadi git şimdi, konuş arkadaşlarınla." Formen yanına gelip bir şoförlerin ele başlarını ele vermediklerini söyleyecek. Bütün ekibin bir günlük yevmiyelerini kesince her şey düzene girecek.
O sene kış sert ve yağışlı geçecek. Kar yolları kapatacak, üç gün şantiye ile irtibatınız kesilecek. Kara yolu açıldıktan sonra bile köy yolları kapalı kalacak. Ovaköy sakinleri cenazelerini kaldırıp mezarlığa götürmek için senden yardım isteyecekler. Yaklaşık on kilometre boyunca kar küreyerek yolu açacak gönderdiğin dozer. Sonra yürümez hale gelecek. Cenaze yolu açılacak ama sen de paletli bir makinanın o kadar uzun mesafe yürütülmemesi gerektiğini anlayacaksın. Bahara doğru karlar eriyecek. Bu sefer her yağmur sele dönüşecek. Derenin suyu kabardıkça kabaracak. Zamanında önlemini alarak herhangi bir kayba meydan vermeyeceksin, ta ki büyük sel felaketinin olduğu güne kadar.
Yine yağışlı bir günün akşamı, gece ekibini sele karşı tembihleyip şantiyeden ayrılacaksın. Eve gelip bir bira açacak televizyondaki maçı izlemeye başlayacaksın. Henüz birandan bir yudum almadan evin telefonu acı acı çalacak. Arayan formen, "Sular çok yükseldi, şantiye sular altında, direkler devriliyor, malı bıraktık can kurtarmaya çalışıyoruz." der demez her şeyi bırakıp fırlayacaksın evden. Enjeksiyon işlerini yapan taşeron firmanın şantiye şefiyle birlikte yola düşeceksiniz. Deli Hakkı köyünden sonra yol yok. Her tarafı sel suları kaplamış, gittikçe su seviyesi yükseliyor. Yolun ortasında kalan içi insan dolu bir minibüs, suyun seviyesinin düşmesini bekliyor. Evlat, iyi bak onlara. O minibüsün içindeki üç kişi ıslanmaktan korkacak, şansları yaver gitmeyecek. Ha şimdi, diye diye suyun çekilmesini beklerlerken minibüsün içinde boğularak can verecekler. Sen bunu görmeden dönüp başka bir güzergahtan şantiyeye ulaşmaya çalışacaksın şantiyeye. Yağmur olanca şiddetiyle devam edecek. Arkadaşınla birlikte zorlukla ilerleyeceksiniz daracık köy yollarında.
Elinde birikmiş bir miktar parayı değerlendirip bir daire almak isteyeceksin. Ne var ki bu para istediğin evin ancak yarısını alabilir. Rıza Bey sana taktik verecek, git patronla konuş, avans iste, azar azar ödersin diyecek. İşe başlayalı henüz üç ay olmuş. Nasıl sana güvenip o kadar parayı verecekler? Bunu istemek zor gelecek sana. Bazı huyların kötü. Eğer olumsuz cevap alırsan yıkılacak, her şey bitmiş olacak sanki. Eşine açacaksın durumu. O da seni teşvik edecek Maruf Bey'le konuşman için. Yine de cesaret edemeyeceksin bir türlü. Rıza Bey, her fırsatta soracak sana, konuştun mu patronla diye. Nihayet bir şantiye ziyaretinde Maruf Bey'e açacaksın konuyu. Tamam, diyecek sorgusuz sualsiz. Şaşıracaksın, çok şaşıracaksın. Ne senet, ne sepet. Tam üç yılda alacağın maaş toplamını bir anda verecekler eline. Ya bu adam çekip giderse demeyecekler. Bu sana ne kadar güvendiklerini göstergesi. Üç ay çalıştırdığın bir kişiye nasıl bu kadar güvenirsin? Sen de bu güvenin karşılığını vereceksin evlat.
Sana bir de Tavuk Virajının hikayesini anlatayım. İşin başında derivasyon tüneli kazılarına başlamak için karşı sahile geçmek lazım. Ankara'dan çelik köprünün ağır parçalarıyla yüklü TIR yola çıkmış. O sene müthiş bir kış olacak. Yollar karla kaplanmış. Şantiyeye buz tabakasının üzerinde gidip geliyorsunuz. Bir haber gelecek sana sizin TIR Tavuk Virajında kalmış diye. Hemen çıkıp gideceksin. Yol tamamen kapanmış, iki tarafta uzun kuyrukların oluştuğunu göreceksin. Erdemir'deki müdürlere ulaşıp zor bela büyük bir vinç getirip uzun uğraşların sonunda şarampole kaymış TIR'ınızı kurtaracaksınız. O sırada öğreneceksin virajın hikayesini. Bir zamanlar istimlak nedir bilmezmiş köylüler. Devletin kara yolları görevlileri, köylülere ait araziler üzerinden istedikleri gibi yol geçirir giderlermiş. Öyle ya yanından yol geçecek, arazin kıymetlenecek, üstüne bir de devlet sana para niye versin. Sadece bu kadar olsa. Yolu açan dozerin operatörü köylüler tarafından krallar gibi ağırlanırmış bir de. Tam Tavuk Virajı'nın bulunduğu bölgeye geldiklerinde operatör arazi sahibi köylüden bir tavuk kesmesini ve pişirip getirmesini istemiş. Bu kez köylü dik kafalı çıkmış. Yok demiş, niye sana tavuk kesecekmişim? Sen misin bunu diyen. Operatör çalıştırmış makinayı, hafif bir meyille dosdoğru bağlanabilecek yolu, köylünün arazisini kullanılmaz hale getirecek şekilde bir sağa, bir sola S'ler çizerek bağlamış. Adamcağız pişman olmuş ama artık iş işten geçmiş. O günden beri Tavuk Virajı kalmış adı burasının. Sadece köylü olmamış zarar gören, birçok kaza olmuş bu virajda. Her kar yağışında geçit vermez olmuş. İşte sizin TIR da dozer operatöründen tavuğunu esirgeyen bu köylünün son kurbanı olacak.
Rıza Bey ayda en az bir kez şantiyeye gelecek. Geceleri tavuk gibi erken yatıp sabahları horoz gibi erken kalkanlardan. Şantiyede disipline çok önem verecek. Sabah mesai saati başlar başlamaz iş makineleri ve kaya kamyonları motorlarını ısıtmış işlerine koyulmuş olacaklar. Sen de buna azami dikkat göstereceksin. İşçiler bu kadar baskıya dayanamayacaklar. Kamyonlar işe zamanında çıkacaklar ama hızlarını dikkat çekici bir şekilde düşürerek pasif direnişe geçecekler. Günlük sefer sayılarından bu durumu anlayacaksın. Sahaya çıkıp ele başlarının ya da eyleme katılanlardan en azından birinin canını yakmak isteyeceksin. Fakat bunu bir türlü başaramayacaksın. Senin arabanı gören gaza basacak. En sonunda çareyi formeni çağırıp konuşmakla bulacaksın. "Ya bu işi başlatanı bul getir bana, ya da sen de dahil olmak üzere bir gün şirkete çalışmış olacaksınız. Hadi git şimdi, konuş arkadaşlarınla." Formen yanına gelip bir şoförlerin ele başlarını ele vermediklerini söyleyecek. Bütün ekibin bir günlük yevmiyelerini kesince her şey düzene girecek.
O sene kış sert ve yağışlı geçecek. Kar yolları kapatacak, üç gün şantiye ile irtibatınız kesilecek. Kara yolu açıldıktan sonra bile köy yolları kapalı kalacak. Ovaköy sakinleri cenazelerini kaldırıp mezarlığa götürmek için senden yardım isteyecekler. Yaklaşık on kilometre boyunca kar küreyerek yolu açacak gönderdiğin dozer. Sonra yürümez hale gelecek. Cenaze yolu açılacak ama sen de paletli bir makinanın o kadar uzun mesafe yürütülmemesi gerektiğini anlayacaksın. Bahara doğru karlar eriyecek. Bu sefer her yağmur sele dönüşecek. Derenin suyu kabardıkça kabaracak. Zamanında önlemini alarak herhangi bir kayba meydan vermeyeceksin, ta ki büyük sel felaketinin olduğu güne kadar.
Yine yağışlı bir günün akşamı, gece ekibini sele karşı tembihleyip şantiyeden ayrılacaksın. Eve gelip bir bira açacak televizyondaki maçı izlemeye başlayacaksın. Henüz birandan bir yudum almadan evin telefonu acı acı çalacak. Arayan formen, "Sular çok yükseldi, şantiye sular altında, direkler devriliyor, malı bıraktık can kurtarmaya çalışıyoruz." der demez her şeyi bırakıp fırlayacaksın evden. Enjeksiyon işlerini yapan taşeron firmanın şantiye şefiyle birlikte yola düşeceksiniz. Deli Hakkı köyünden sonra yol yok. Her tarafı sel suları kaplamış, gittikçe su seviyesi yükseliyor. Yolun ortasında kalan içi insan dolu bir minibüs, suyun seviyesinin düşmesini bekliyor. Evlat, iyi bak onlara. O minibüsün içindeki üç kişi ıslanmaktan korkacak, şansları yaver gitmeyecek. Ha şimdi, diye diye suyun çekilmesini beklerlerken minibüsün içinde boğularak can verecekler. Sen bunu görmeden dönüp başka bir güzergahtan şantiyeye ulaşmaya çalışacaksın şantiyeye. Yağmur olanca şiddetiyle devam edecek. Arkadaşınla birlikte zorlukla ilerleyeceksiniz daracık köy yollarında.
(Devam edecek)
Bu bir kitap mıydı? Kitap değilse eğer çok iyi bir roman olurdu..Emeğinize sağlık..😊
YanıtlaSilHenüz kitap değil ama kitap olma yolunda:) Teşekkürler:)
Silkitaplaştırabilirsin abi güzel gidiyor :)
SilTeşekkürler, motivasyonlarınız bana güç veriyor:)
SilAksiyon dolu her yazı. Okurken adrenalin yükselmesi oluyor :)
YanıtlaSilO da bir şey mi? İlerleyen bölümlerde adrenalin patlaması göreceksin:))
SilEvlat'ın yolu başka bir ildeki DSİ'ye çıkacak mı çok merak ediyorum!
YanıtlaSilElbette çıkacak:)
SilBursa DSİ çıkarsa, yoruma doyamam dedim ama içimden bir ses Bursa ile alaka olmayacak diyor o nedenle yazayım ben şimdiden :)
SilÇocukluğumun bir kısmı Bursa DSİ'de geçti. Muhteşem sosyal tesisleri vardı ve biz çocuklar için çok güzel spor okulları. Hayatımın en az 5-6 yazı orada tenis hatmetmekle, voleybol ve basketbolla yer cücesinden bir tık üste çıkmaya çalışmakla geçti ki sonunda ailem "toplu sporların hiçbirini beceremeyecek bu kız" fikrine erişip beni denizli ve karlı sporlara geri iade ettiler :))) Ama o DSİ'de bulunduysanız bilirsinz, akşamları kestane ağaçlarının altına kurulan çok büyük bir lokali vardı (ki Dana dili ile de malesef orada tanışmıştım). Muhteşem bir yerdi....
Pek çok DSİ Bölge Müdürlüğüyle işim oldu. Sizin Aydın Bölge Müdürlüğü'nden bahsedeceğinizi düşünmüştüm ki, orası Ankara'daki Genel Müdürlüğü saymazsam en uzun süre çalıştığım Bölge Müdürlüğü. Bursa Bölge Müdürlüğünü de biliyorum, misafirhanesinde yatmışlığım vardır. Yanlış hatırlamıyorsam müdürü çok iyi tanıştığımız İlker Özel beydi. Evet, DSİ'nin güzel bölge müdürlüklerinden biri orası:)
SilSizi denize geri iade etmekle aileniz ne iyi etmiş:))))
"Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" atatsözümüzü ve eline azıcık güç geçiren insanın beklemediği bir direnişle karşılaşınca ne kadar acımasızlaşabileceğini unutmasaymış keşke o arazi sahibi. Birçok canı kurtarabilirmiş ama nereden bilsin işin oralara varacağını... Hayat yolunda karşılaştığınız talihsizlikler büyük ama sizin talihinizin büyüklüğü de azımsanacak gibi değil :) Yine çok güzel bir bölümdü, elinize sağlık :)
YanıtlaSilAslında tartışma konusu. Evet, sonu tatsız neticeler doğurmuş ama bunda köylü değil dozerci suçlu. Dozer operatörü, hakkı olmayan bir şey istiyor köylüden. Alıştırmışlar bir kere. Bir bakıma rüşvet istediği. Köylü cahil, hakkını aramaktan aciz. Dozercinin insafına kalmış. Korkarım ben de köylünün yaptığını yapardım. Ha, iyi niyetle gelse onu misafir eder ağırlardım. Ama hakkı olmayan bir şeyi bunu yapmak zorundasın diye gelirse, işte o zaman pire için yorganı yakardım. Belki akıllıca değil ama karakter işte, e biraz da inatçı bir kişilik:) Çok teşekkür ederim:)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilTabi ki dozerci suçlu. Diyorum ya azıcık güç elde eden hemen ezmeye kalkıyor önüne çıkanı. Ben de haksızlığa gelemem ama epeydir "Cahille sohbeti kestim". Cahilden kastım okumamışlık vs değil. At gözlüğü takan, ne deseniz dinlemeyecek, boş insanlar. Hiç muhatab olmuyorum. Dozerci de laftan alamayacağı için, içimden saydıra saydıra tavuğu feda ederdim muhtemelen.
SilHaklı olabilirsiniz:) Dürüst olmak gerekirse ben burada bir güç kıyaslaması yapardım. Eğer güç bendeyse ona meydan okur sonucu ne olursa olsun mücadelemi yürütürdüm. Gücün bende olmadığı durumlarda işimi yürütebilmek için tavuğu verirdim. Sizin dediğiniz manada cahil, dünyaya at gözlüğüyle bakan boş insanlarla işim yoksa muhabbetim zaten olmaz.
Siloyyy sonu fenaydı bu bölümün :) maruf bey senin en büyük destekçin olacak onun hakkını ödeyemeyeceksin :) (senin gibi yazdııım :) :)
YanıtlaSilAslında öyle değil deep:)) Burada kilit isim Rıza Bey. Tanıdığım kadarıyla Maruf Bey kendiliğinden o desteği çıkmazdı. Ben de istemezdim zaten:) Rıza bey bıktırana kadar bu işin olmasını takip etti. Sana bir şey söyleyeyim; Rıza Bey'le geçmişimiz uzun. Onu anlatsam bile ayrı roman olur. Başkasının cebinden para harcamayı, harcatmayı sever. Aslında uyanıkça bir iştir bu. Bana verilen bu paranın altında kalmamak için deli gibi çalıştım, performansım zirve yaptı. Bir de idare mensuplarına yaptığı yardımlar vardı, bu sayede çözülmedik işler başardı. Ve sonunda ondan şunu öğrendim, herkesin bir bedeli vardır:)
Sil:)
SilEşinizin sabrına hayran kaldım. Tavuk virajı da gerçekten ileri görüşlü bir planlamanın eseriymiş. Tam bizlik.
YanıtlaSilEn büyük şansım eşim, evet:) Ne bizlik işler var Tosbağa:)
Sil