KATEGORİLER

28 Aralık 2019 Cumartesi

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 38

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 38 ***

Her genç mühendis gibi senin de, zamanı gelince kendi işini yapmak var aklında. Bu iş için kendini şimdiden yeterli görüyorsun. Müteahhitlik dediğin nedir ki? Okuma yazmasını bilmeyenler bile bu işe soyunuyor. Senin neyin eksik? Üstelik diğerlerine göre artıların var. Proje ve hesap işlerini, şantiyelerdeki uygulamayı, idari ve mali işleri, ihale mevzuatını biliyorsun. Üstelik en iyi okulda bunun eğitimini almışsın. Cebine de A grubu karneyi koyduğuna göre bir an önce denemende fayda var. Olmadı, barajlara geri dönersin, kapı gibi diploman var cebinde. Bu düşünceler içinde kafandaki plânı eşinle paylaşacaksın. Aslında tek başına müteahhitliğe soyunamayacağını biliyorsun. Biriktirdiğiniz para ile tek iş makinası bile alamazsın. Eğer Fehmi ile ortak girerseniz bu işe, para konusu da hallolmuş olacak. Onun durumu iyi nakliyecilik yapıyor, benzin istasyonu var, kendi adına ufak tefek müteahhitlik faaliyetlerinde bulunmuş, kendisine ve kardeşine ait kaba inşaatı yeni tamamlanmış kırk dairesini satışa çıkarmış. Üstelik şeytan gibi her işin üstesinden geliyor, siyasetle ilgileniyor, bir partinin ilçe belediye meclisi üyesi, dürüst, herkes tarafından seviliyor. 

Eşin bu düşüncene karşı durmayacak. Start verildi, artık yeni bir hayata başlaman için çalıştığın şirkette senin canını sıkacak en ufak bir olay bahanen olacak. Bahane hazır aslında, şirketin sözüm ona genel müdürü milli damat! Soğuk bir kış günü sabahın erken saatlerinde evden ayrılıp şantiyeye gitmek üzere yola çıkacak, öğlene varmadan Kayseri'nin ilçesi Yahyalı'ya varacaksın. Yeni görevlendirdiğin şantiye şefi adayın görevinin başında. Bir ekskavatör trafo temel kazısına başlamış. İşçiler, temel çukurunun etrafında toplanmış, bir şeyler konuşuyorlar. Yanlarına gidip ne olduğunu öğrenmek isteyeceksin. İşçilerden birinin elinde kılıç kınına benzeyen, işlemeli, sarı renkli bir metal parçası var. Kalabalık define çıkar ümidiyle ekskavatörün çukuru derinleştirmesini merakla izliyor. Derhal Rauf Beyi arayıp durumu anlatacaksın. Birden panikleyecek, tarihi eser çıkar da iş sekteye uğrar endişesiyle hemen parçayı gömüp üzerini betonlamanız talimatını verecek. Denileni yapacak, gömünün bulunduğu yere trafonun betonarme temelini oturtacaksınız. 

Ertesi gün DSİ Bölge Müdürlüğü'ne uğrayıp oradaki işlerini halledecek ve akşam üzeri Ankara'ya doğru yola çıkacaksın. O yıl olağan üstü bir kış yaşanıyor. Her yer kalın bir kar tabakası ile kaplı. Kara yolunun belli kesimlerinde yolun ulaşıma kapandığı haberleri gelecek kulağına. Ne gam, İzmir'den çıkalı yıllar olmuş, ne karlı, buzlu yollarda araba kullanmış, gözünün perdelendiği, arabanın burnunu dahi göremediğin sislerden geçmişsin. Yol boyunca geçtiğin rampalarda kamyonlar birbiri ardına dizilmiş, yolun açılmasını bekliyorlar. Sabit bir hızla yoluna devam ederken şans yüzüne gülüp önünde debelenen araçların arasından sıyrılacaksın. Çünkü biliyorsun ki bir an dursan yeniden hareket imkânı olmayacak. Bu gerilimli yolculuk Ankara yakınlarına kadar devam edecek. İlk benzinlikte durup arabanın haline bakacaksın. Arabanın altı tamamen buzla kaplanmış, seni hiç sollayan olmadığına göre muhtemelen o saatlerde şehre giren tek araç seninki. 

Sabah seni şirket merkezinde gören milli damat hayalet görmüşcesine gözlerini açarak neden döndüğünü soracak. İşim bitti, döndüm diyeceksin. Yüzüne hayretler içinde  kaldığını gösteren bir maske takarak "Hiç iş biter mi şantiyede, Allah Allah?" diyerek sessizce ayrılacak yanından. İşte aradığın bu. Öğleden sonra Rauf Bey'e durumu anlatıp işten ayrılmak istediğini söyleyeceksin. "Hayırlı olsun" diyecek. Öğleden sonra da Maruf Bey'in kapısını çalacak, milli damatla yaptığınız soğuk savaştan bahsetmeyip esas niyetinin Fehmi ile birlikte ortak iş kurmak olduğunu söyleyeceksin. İçinde bir his milli damadın seni şantiyeye gitmeye zorladığını patronun da bildiğini söylüyor. Öyle olmasa bile Rauf Bey mutlaka söylemiştir zaten. Rauf Bey seni bırakıp sağlam yolu tercih etti de milli damadın yanında mı yer aldı, hiçbir zaman bilmeyeceksin. Maruf Bey, tamam, merkezde kal dese belki ayrılmayacaksın şirketten. Fakat o da hafiften gülümseyip "Hayırlı olsun" demekle yetinip kendi isteğinle ayrılmana rağmen birikmiş kıdem tazminatının ödenmesi için muhasebeye  talimat verecek.

Fehmi haberi alır almaz atlayıp gelecek Ankara'ya. Şirket merkezi İzmir olacak. Konut inşaatlarına, taşeronluk işlerine bulaşmayacaksınız. Bunlar aslında senin taleplerin. Fehmi ağzından ne çıkarsa tamam diyecek. Evi İzmir'e taşıyacaksınız. Kısa zamanda şirket kuruluşunu tamamlayıp Ankara'nın batısında olmak şartıyla karnenin yettiği ve yetişebildiğiniz bütün şehirlerde açılan ihalelere teklif vermeye başlayacaksınız. Öyle ki gün gelecek, sen Eskişehir'de, Fehmi Bursa'da ve Fehmi'nin kardeşi Adil, İstanbul'da aynı günde farklı işlerin ihalelerine katılacaksınız. İşler dışarıdan göründüğü gibi değil evlât. İşin içinde iş var. Sen zannediyorsun ki, eksiksiz bir dosya sunarsan teklifin açılacak, eh bir de en yüksek kırımı yaptıysan iş size kalacak. Biliyorum senin bu konulara çok uzak olmadığını. Fakat yine de öğreneceğin o kadar çok şey var ki... 

Sen bu işlerle uğraşırken eşin de boş durmayacak. Kemeraltı çarşısında, yıkılan Sema sinemasının yerine yeniden inşa edilen bir alışveriş merkezinde bir dükkân kiralayacak, içini dekore edip bayan giyim üzerine çalışacak. İstanbul'a birlikte gidip tanınmış markaların ürünlerini seçecek ve butik işletmeciliğine soyunacaksınız. Çocuklar yeni okullarına kaydolacaklar, okul dışı saatlerde kreşe gidecekler. Okul ve kreş masrafları dışında bir yandan butik dekorasyonu ve mal alımı diğer yandan ihale hazırlama ve teminat mektubu komisyonlarını ödeyebilmek için oluk oluk para harcayacaksınız. 

Aylar geçecek, elinizde hiçbir iş yok. Devamlı ihalelere katılıyorsunuz fakat pek çok İdare sunduğunuz ihale dosyanızı alıp sudan bahanelerle, daha doğrusu bilerek ve isteyerek teklif mektubunuzu açmadan eliyor sizi ihaleden. En azından bir iş alabilmek için çırpınıyor, o şehirden bu şehre koşturuyorsunuz, neticede hayâl kırıklığı. Artık sadece baraj, dere ıslahı, balıkçı barınakları, kara yolu ihalelerine değil, Bayındırlık ve Kültür Bakanlıklarının kültür merkezleri ve okul inşaatları ihalelerine de teklif vermeye başlayacaksınız. Yeter ki elinizde bir iş olsun. DSİ ve DLH'nın dışında kalan idarelerin hemen hemen tamamı, verdiğiniz dosyalarda, yok imzanız pulun üzerine geçmemiş, yok efendim evrakınız eksik gibi bahanelerle teklifinizi geçersiz sayacaklar. Oysa senin bilmediğin, eksik dedikleri evrakı dosyandan kendilerinin çıkardığı.

(Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                 

6 yorum:

  1. hımmmm, değişti işler yaaa, ben yani konut yapcanız zannettim ama her işe teklif vermişiniz demekki. kabul etmeyişleri normal olabilir yani vardır bu işlerin içinde birtakım işler. belki kimlerin kazanacağı filan da bellidir yaniii :) izmir iyi olmuş. butik de var artık hihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yap-Sat'çılık için mühendislik gerekmiyor. Konut işleri daha çok mimarların ilgi alanı. İnşaat mühendisleri alt yapıcıdır genelde. Neler var neler bu işlerde bir bilsen:) Gelecek bölümde konuyu biraz daha açacağım. İzmir mi? Ne yazık ki fazla sürmeyecek bu güzel şehirde kalışımız bu kez.

      Sil
  2. Mühendislik çalışmaya başlayınca zor olmaya başlıyor gibi gözüküyor ama sonra işler rayına oturuyordur herhalde.. Kemeraltındaki sema sinemasını hatırladım..😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mühendislik değil aslında zor olan, üstelik çok zevkli ve doyurucu bir meslek. Diğer mesleklerde olduğu gibi onu zorlaştıran çalışma koşulları ve insan ilişkileri.

      Sil
  3. ahh ahha keşke liyakata önem veren bir dünyamız olsa da....

    YanıtlaSil