KATEGORİLER

17 Aralık 2019 Salı

BLOGGER MİMİ

Sevgili Manxcat-Kuyruksuz Kedi'ye mimlettim kendimi. Kendisine huzurunuzda çok teşekkür ederim. O da bu mim sorularını içtenlikle cevaplamış. Mimi başlatan arkadaşımız ise İnci. İşte sorular ve cevaplarım.

1. Blog dünyasına nasıl adım attın? Hadi anlat bize.

Blog dünyasına ışınladığım ilk yazım "Kaystros Kaplan Tyrha" adındaki blogumda 05 Mart 2015, Perşembe günü yayınladığım "Tyrha" başlığını taşıyordu. Daha sonra yayına giren "Kaplan Diary" blogumda bir mimden yola çıkıp uzun soluklu bir yazıya evrilen "YENİ BİR HAYAT" dizisinden dolayı bir süredir beklemede olan önceki blogumu yayından kaldırma kararı aldım. Diziden haberi olanlar bilir, anlatılan olaylar gerçek bir hayat öyküsünden kesitler, bazen kahramanların gerçek isimlerini kullandım, bazen de baş harfleri aynı kalmak üzere farklı isimlendirdim. Yayından kaldırdığım blogta gerçek kimliğim yer alıyordu.  Dün bir şey denedim. Google amcada YENİ BİR HAYAT dizisinde yer alan gerçek bir karakteri tırnak içinde arattım. İlk sayfada "Kaplan Diary" adlı blogumda ondan bahsettiğim yazı bölümü çıktı. Herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmamak adına kimliğimi gizlemeyi tercih ettim. Önceki blogumu yayından kaldırmamın diğer bir nedeni ise atıl durumdaki bloguma yapılan yorumları cevapsız bıraktığımı fark etmem oldu. Orada acemice yazdığım gezi yazıları, fotoğrafların ayrı yeri var bende elbette. Fırsat bulduğumda onlardan bazılarını "Kaplan Diary" bloguma taşımayı düşünüyorum. 

Blogta yazı yazma kararım ticariydi önce. Sosyal medyanın öneminin inkar edilemez yaşadığımız dünyada. Hayallerimi gerçekleştirerek İzmir Tire Kaplan Köyündeki dede yadigarı arazi üzerindeki eski bir Rum evini ayağa kaldırarak restore ettiğimiz taş evde restoran işletmeciliğine soyunduk. Bütün sosyal medyada Taş Ev Restaurant'ı tanıtmaya çalıştım. Bu mecraların birinin de Blog olabileceğini düşünüyordum. "Kaplan Diary"'de önce inşaat aşamasından başlayarak hayatımda ilk kez tanıştığım ziraat işleriyle ilgili daha sonra restoranın işletme aşamasında günlük tarzda yazılar yazdım. İki yılı aşkın bir süre devam eden bu yazılar, iki saatlik uyku uyuyamadığım günlerde dahi gün atlamadan devam etti. Facebook'ta bin beş yüze yakın takipçim doğrudan blog yazılarıma ulaşabiliyordu. O esnada blog dünyasında dostlarım oldu. Güzel yazılarını severek okuduğum Evde Yazar, Deeptone, Buzlu Kalem, Bir gibi blogger dostlarının yazılarıma yaptığı yorumlar ve teşvik edici sözler gururumu okşadı. Restoranımızı kapatmak zorunda kaldıktan sonra yazılarıma bir süre ara verdim. Bunu neden yaptım bilmiyorum açıkçası. Bir süre sonra yeniden geri döndüm. Günlük yazılarım sona erdikten sonra serbest tarzda düşüncelerimi aktardığım yazılar yazdım, anı, gezi yazısı ve öykü gibi denemelerim oldu.    

2. Blogunu kısaca tanıt desem neler söylemek istersin?

Sevinçlerim, üzüntülerim, hüzünlerim, mutluluğum, acılarım, anılarım, duygularım, yaşantım, hayallerim, karalama defterim, öykülerim, denemelerim velhasılı hayatım, yazma tutkum her şeyim.

3. Yazarken olmazsa olmazlarınız nelerdir?

Internet, Bilgisayar, o da olmazsa akıllı telefonum yeter. Diğerleri olmasa da yazarım. Günün hangi saatinde olursa olsun. Fakat gece saat on ikiden başlayıp sabaha kadar olan süre yazarken en sevdiğim zaman dilimi. 

4. Ne sıklıkta yayın giriyorsunuz?

Daha önce bir süreliğine ara vermiştim. Onun dışında ilham gelirse günde iki üç yazı da yazabilirim. Bir takvimi yok. Günlük tarzında yazdığım sıralar her gün düzenli olarak yayın girerdim. Onun dışında ilhamın gelmesini beklerim. Bir hafta gelmezse canım sıkılır, zorlarım, aramaya çıkarım onu. Bulursam yazarım yine. 

5. Değiştirme imkanın olsaydı Blogger'da neyi değiştirirdin? 

Henüz değişiklik önerecek kadar yeterli görmüyorum bu konuda kendimi. Benim için önemli olan yazılarımı yazmak ve onları paylaşabilmek. 

6. Yazıların içinde en fayda sağlayan yazın ya da yazıların nelerdir?

Eşimin bir dönem yaşamış olduğu rahatsızlık nedeniyle araştırdığım ve tedavi sürecinde tecrübelerimizi paylaştığım "Fibromiyalji: Artık Seni Yeneceğiz" başlıklı yazımın aynı sıkıntıyı çekenler için faydalı bir yazı olduğunu düşünüyorum.

7. Senin sevdiğin blog türleri nelerdir?

Yaşamdan kesitler sunan serbest yazılar, kitap yorumları, sanatsal faaliyetleri konu eden yazılar, günlük, anı, öykü, deneme türlerindeki yazılar, edebiyat, felsefe, mitoloji, sosyoloji, psikoloji ve diğer bilim dallarındaki yazılar, tasavvuf ve inanç dünyasında sorgulayıcı yazılar ilgimi çeker. Bu konularda düzgün Türkçe kullanan blogları büyük bir zevkle takip ederim.

8. Blogunla ilgili içine sinmeyen ya da değiştirmek istediğin bir şeyler var mı?

Sayfa düzeninde bazı değişiklikler yapabilirim. Çok fazla kurcalamak da istemiyorum açıkçası.

9. Blogunla ilgili hedefin nedir?

Sevdiğim için yazıyorum. Açıkçası fazla bir beklentim yok. Fakat yine de kendimi geliştirerek değişik konularda yazacağım yazılarla insanların daha çok ilgisini çekebilmek isterim. Fırsat bulabilirsem şu SEO olayına biraz girebilirsem iyi olur. Yarıştığım bir başka "Kaplan Diary" var. Varşova'da Naziler tarafından zulme uğrayan ve yaşadıklarını tuttuğu günlüğe aktaran bir Yahudi olan Chaim Kaplan (1880-1942) hakkında kitaplar yazılmış, vakıflar kurulmuş. Uzun süredir arama sayfasında beşinci sıradan yukarı çıkamıyordum onun yüzünden. Daha sonra dördüncü sıraya çıktım. Bir süre ikinci ile dördüncülük arasında dolaştım. Bu aralar ilk sıraya yükseldiğim için çocuklar gibi seviniyorum. 

28 yorum:

  1. Sevindim bu mimi cevaplamanıza Mr. Kaplan:) Yalnız anonim kalma konusu sizin için biraz geç artık. Çünkü Taş Evi aratınca kim olduğunuza ulaşılıyor. Bir de profil sayfanızda email yolla denilince mail adresinizden isminiz görülüyor. Ama tabi diğer karakterlerin isimlerini değiştirmek sizin elinizde. İnternet aramalarında kaçıncı sırada olduğuma hiç bakmadım. Ama yazımı sevdiğim, değer verdiğim kişiler okuyor mu, yorum bırakıyor mu diye sık sık bakıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen diyene kadar aratmak aklıma gelmemişti, ajan gibisin :)

      Sil
    2. Manxcat/Kuyruksuz Kedi;
      Sizi sevindirebilmek ne güzel:)
      Yazılarımda misafir ettiğim kişileri kendi bakış açımla ve bende bıraktıkları izlerle konu ediyorum. İyi, kötü neyse o. Bir şekilde benim kendisi hakkında düşüncelerimi öğrense ne olur? İyi kısmı mutlu eder ama kötü kısmı? Güler geçer mi yoksa ulaşır niye beni herkese ifşa/rezil ettin falan mı der? Ben bu tür sonuçlardan nasıl etkilenirim, bilmiyorum doğrusu.
      Belki daha önce yazdıklarımda ve bundan sonra yazacaklarımda isim, soy isim değiştirmekte yarar var. Onlar elbette bilecekler kendilerini ve beni. Neyse, korkunun ecele faydası yok, işi oluruna bırakayım:) Bazen eski yazılarıma yorum alıyorum ve bunları geç fark ediyorum. Üzülüyorum tabii o zaman.

      Sil
    3. Lady Wednesday;
      Kaystros diye girmiştim internete eskiden. Çok sayıda blog yazım çıkmıştı o zaman:)

      Sil
    4. Kimsenin size alınıp bozulacağını sanmam. Çünkü çok güzel anlatıyorsunuz her şeyi kendi bakış açınızla. Memnun kalmayan açsın bir blog, o da anlatsın. Tutan yok ki :) Ben blogumu evim gibi görüyorum ve evimdeymiş gibi rahat hareket etmeye; istediğimi, istediğim gibi yazmaya çalışıyorum. "Ben buyum Beğenmeyen küçük oğluna almasın!" derler bizim oralarda. İşte tam o hesap, okuduklarını beğenmeyen takip etmesin. Her blogun, her yazının, blog sahibinin inisiyatifi ile şekillenmesi kadar doğal bir şey yok bence :)

      Sil
    5. Haklısınız. Öyle ya blog bizim evimiz. İstediğimizi yaparız evimizde. "Beğenmeyen almasın oğluna" derler bizim buralarda da. Belki de sizin oralar bizim buralar:)) Eyvallah, daha bir rahatladım şimdi:)

      Sil
  2. Çok şaşırarak okudum. Ne taş ev'den ne tasavvuf ilginizden haberdardım, ne güzel.
    Taş ev bu hırsız giren ev mi, çok geçmiş olsun. Benim Denize Bakan (gerçek) Ev de İzmir yakınlarında, kasabamızda kendisi restorasyon doçenti olan biri eşiyle bir otel açtı, muazzam bir yer. Kazı sırasında çıkan Rum evi kalıntılarını olduğu gibi koruyarak üstüne inşa etmişler. Nasıl güzel insanlar, eşi de kendisi de.. Şimdi mekan bilgisi vermeseniz ah bu insanlar onlar yahu diyeceğim :) Hizmet sektörü çok zordur! İnsanla uğraşmak, memnun etmeye çalışmak... Fakat belki o taş eve siz yerleşir sürekli yaşamayı düşünür müsünüz? Belki ufak bir pansiyon, büyükse alanınız 3 oda fazla değil, seçili konuklar... Ah hayaller hayaller......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Taş Ev, başlı başına bir macera. Ona girersem biliyorum ki çıkamam:) Tasavvuf ehli bana göre gerçek inanan kesim. Diğer dine ve mezhebe biat etmiş olanların çoğu (hadi hepsi demeyim yine:)) riyakar. Bektaşilere bayılırım meselâ:)
      Taş Evin bulunduğu arazi 15 dönüm, ayrıca bayır bir arazide 35 dönüm de kestanelik var. Konaklama yapmak isteyen çok kişi oluyordu. On adet bungalov tarzı prefabrik bina düşünmüştük. Lâkin keyif alacak yerde, hayallerimiz ıstıraba dönüştü.
      Gelen misafirlerin tamamı elit kesimdendi. Bu yüzden onlarla ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamadık saýılir. Belki bir iki istisna olabilir ama kapatma kararımıza o sebep değil.
      Biz sadece çalışanlar yüzünden bıraktık. Son beş buçuk ayda eşim tek başına mutfaktaydı. Uzun uzun düşünülen bir karar değildi. Sağlık en önemlisi, keyif değil eziyet oldu bu iş dedik ve gittim kapıyı kapattım. Ne tatil, ne pazar, geç saatlere kadar işin başındasın, güveneceğin kimse yok. Dışarıdan güzel görünüyor ama dışı seni içi beni:)))

      Sil
    2. Atlamışım, evet bu Taş Ev geçtiğimiz pazar günü hırsız giren ev. Denize bakmıyor ama müthiş bir manzaraya sahip:)

      Sil
  3. Ne yoruluyordum Taş Ev maceralarınızı okurken, inanılmaz bir çaba, inanılmaz enerjiydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, siz yaşadıklarımın yakın şahidisiniz:)

      Sil
  4. Ben sizi yeni keşfettiğimden çok uzak kalmışım tabi tüm olanlara.. Yeni de sayılmayız belki artık ama.. İyi ki yazıyorsunuz. Ben keyifle okuyorum yazdıklarınızı. Ama tüm hikayenizi merak ettim. Vakit buldukça önceki yazılarınızı da okumaya başlayacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizleri çook seviyorum:) Sizler de iyi ki yazıyorsunuz.

      Sil
  5. heey, ya ağaç ev onaltıya yorum yapmıştın ya dün gece, bu gece aynı yorumun altına yeni yorum yaptın, eski yorumu sildin ya, ben de sildiğin yorumu sileyim dedim, ikincisi kalsın, ama ilkini silince ikinci de gitti yaa, öyle olduğunu bilmiyodum, silinen yorumda adın kalıyo ya hani, o boş yorumu silince demekki alttaki de gidiyomuş, bilmiyodum, özür yaa. yap sen yine o yorumuuuu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, yazım hatası yaptığım için değiştirmiştim. Sorun değil:)

      Sil
  6. bu mimine gelcem zaten yine deee, üstte yorumları okuyunca, ivit senin eskiden bir blogun vardı de miii, gezi yazıların vardıydı, bir de tire dımaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, fırsat bulursam oradakileri taşırım buraya iki evi idare etmek zor oluyor:)

      Sil
  7. Güzel bir mim olmuş aynından bende yayınlamıştım biz bloggerlar ara sıra uzak kalıyoruz ama yazmak etkileşim içinde olmak güzel başarılarınızın devamını diliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Evet, etkileşim içinde bulunmak güzel. Ne yazık ki zaman kifayetsiz geliyor. Sizi ziyarete geleceğim hemen.

      Sil
  8. kaplan deyince aklıma direk olarak önce ingilizce ders kitapları yayıncılık şirketi geliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu duymadım. Eskiden kaplan deyince aklıma ilk gelen bildiğin vahşi hayvan gelirdi. Şimdi ise bizim Taş Ev'in bulunduğu Kaplan Köyü geliyor. Restaurant'ımız açık olsaydı davet ederdim sizi:) Bir bak bakalım hoşuna gidecek mi?
      https://www.youtube.com/watch?v=Lh6yORFWdEU

      Sil
    2. hıhım güzeel. şimdi başkaları mı işletiyooo :) o eski fotolar kimler siyahbeyazlar :)

      Sil
    3. Hayır ne yazık ki, işleten yok. Kıyıp kiraya veremedik. Yangın çıkarırlar, kül olur dedik. Masif ahşap ve taş malzeme. Özellikle çatısı orijinal. Satılığa çıkardık. Ama çok fazla ilgilendiğimiz söylenemez. Yani ilana falan çıkmadık. Meraklısına dedik, bekliyoruz. Eski fotolar eşimin dedesi ve onun akrabaları, misafirleri falan. O fotoğraflara dikkatle bak. O hanımların giyim kuşamları ne kadar modern:)
      Hiç geldin mi bu taraflara bilmiyorum. Kaplan Köyü içinde iki restoran daha var. Dağ Restaurant ve Çam Restaurant. Çam'ı iki sene önce İstanbul'lu biri aldı epey bir masraf etti. Arazisi yok ama üç katlı falan. Panoramik asansör yaptırdı, çok havalı oldu. Sanırım birkaç oda da konaklama yaptı. Bizim yer on beş dönüm. Biz de İstanbul'lu bir meraklı bulabilsek diyorum:)

      Sil
  9. Sizi tanımak güzel oldu, çok güzel anlatmışsınız kendinizi. Kaplan deyince aklıma Tire köfte geliyor. Bir ara bizim buralarda epey popülerdi Kaplan' a gitmek :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Evet, Tire'nin meşhur şiş köftesi. Hala popüler, özellikle hafta sonları restoranlarda yer bulmak zor:)

      Sil