KATEGORİLER

4 Şubat 2016 Perşembe

04/02/2016 Perşembe, Tire

Saat yediyi çeyrek geçe çıkıyorum evden. Çarşıdan işçileri alıp yaylaya götüreceğim. Onlarla buluşacağımız kahveye vardığımda, oturmuş çay içiyor, kendilerince kahvaltı ediyorlardı. Buyur ettiler, hemen bana da bir çay söylediler. Az sonra ayaklandık, kazma kürekler, öğlen yemeği için hazırladıkları nevaleler yerleştirildi arabanın arkasına. Çıkıyoruz yola, Kaplan'a doğru. 

Elektrikçi arıyor, gönülsüz bir havada. Hava yağmurlu görünüyor, çalışma olacak mıymış? Evet, diyorum, "Az sonra ekip bahçede olacak, ne yap yap gel de istediğin güzergahı göster bunlara." "Tamam" diyor, "İşleri dağıtır dağıtmaz geliyorum." Bekçi Ahmet'e haber verdin mi?" diye soruyor. "Evet, bizi köy meydanında bekleyecek." diyorum. Her şey yolunda görünüyor şimdilik.

Köy kahvesinin önünde Ahmet Usta biraz bekletiyor bizi. Sonra, o da bize katılıp yaylaya çıkıyoruz. Üç kişi hat başından itibaren hendeği kazmaya başlıyorlar. Kerim, Bekçi Ahmet'le birlikte ağaçların arasından aşağı doğru  yol almaya başladıktan kısa bir süre sonra gözden kayboluyorlar. Onları almak üzere arabaya binip ben de aşağı doğru inmeye başlıyorum. Yarı yolda genişçe bir yerde durup onların aşağı inişlerini takip ediyorum. Biraz izledikten sonra buluşma yerine geliyorum.

Beni görür görmez, söylenmeye başlıyor Kerim. Yok efendim, iş zormuş, ağaç kökleri varmış, ya taş çıkarsaymış, bir yığın mazeret. Bu kadarı da fazla artık. Kardeşim, sen dün bakmadın mı bu yere? Anlaşmadık mı seninle? E, nedir o zaman problem?  "Valla", diyor. "Burası yevmiyeyi kurtarmaz." Anlaştığımız fiyatın % 50 fazlasını istiyor, ya da "Yevmiye usulü çalışalım", diyor. Karslıymış bu ekip. Karslılar benim bildiğim sözünden dönmezler. Ama Kars'la ilgileri kalmamış bunların. Şaşkın durumdayım. Oysa, başkalarını şikayet ediyordu yolda bana. Yok efendim, sabah söz vermişler de gelmemişler, olur muymuş böyle şey. E, peki, ya senin yaptığına ne demeli?. Dün anlaştığını bugün boz. Yevmiyesi kurtarmıyormuş. Ne yevmiyesi anlamadım zaten. Gidip kahve köşesinde oturursan yevmiyen nasıl kurtulur acaba. Gerisin geriye yüklediler kazma küreği arabaya, bıraktım onları tekrar çarşıya.

Hazır çarşıya inmişken Ziraat Odasına uğrayıp çiftçi belgelerini aldım. Oradan Tarım İlçe Müdürlüğüne götürdüm evrakları ve kaydımı yaptırdım. Şimdi artık resmen çiftçiyim. Yani üretici oluyorum değil mi? Yaşasın.

İki haftadır balık düzenimiz aksamıştı. Güya en azından her Salı balık sofrası kuracaktık kendimize. İzmir'e gidişler ve diğer programlar Salı Pazarına çıkmalarımızı bile engelledi. Değişiklik olsun diye büyük balık aldım bu sefer Carrefour'dan  Bir de yanına kalamar. Balık güzeldi ama kalamarı soslamayı beceremedim galiba. Sert oldu. En kısa zamanda öğrenmem lazım bu işi.

Eve döner dönmez bir telefon. Yakup Usta ile yukarıda konuşmuştuk zaten. Gerekirse, dedim, birkaç adam bul ve şu kablo kanalını sen aç bana. "Taş duvar işi bittikten sonra başlayalım." demişti. Akıllarına Gani Usta geldi, Çukurköy'den. Bir soralım bakalım, demişlerdi, yapsa yapsa o yapar bu işi. Telefon eden Gani'ydi. Yaylaya gelmiş, güzergahı gezmişler, kanalın sonlanacağı noktayı soruyorlar. Bekleyin orada dedim, ben geliyorum.

Eşim de uzun zamandır görmek istiyordu yukarıyı. Yol üstünde bir arkadaşına uğrayacaktı zaten. Birlikte çıktık evden. Dağ Restoran'ın önünden orman yoluna girdik. Sesler geliyordu. Gani Usta ve oğlu çok uzaktan inmişler  yola. Tarif ettim güzergahı bir kez de onlara. Elle kazılacak kanalın bittiği noktadan başlayarak,  bir de bayır yukarı çıktılar taş eve doğru. Yukarıda buluştuk yeniden. Biraz onlar da işin zorluğundan bahsettiler ama sonuçta anlaştık. İnşallah bunlar da vazgeçmez. Şu elektrik işinde bir terslik var ama sonu hayır olsa bari. 


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder