"1 Delinin Günlükleri" isimli blog sahibi dostum son yazısında kişisel blog yazarlarıyla ilgili toplam sekiz soru sormuş ve kendi sorularını önce kendisi cevaplamış. İlk bakışta bunlara tek kelime ile karşılık bulunamadığı anlaşılıyor. Nitekim oldukça samimi bulduğum kendi cevapları da detaylı. Yazısını yorumlamaya kalksam baktım ki sakız gibi uzayacak, iyisi mi bu hakkımı kendi bloğumda kullanayım dedim. Soru-cevap ve yorumlara geçmeden şu konuyu da düşündüm: Eğer çok sayıda cevap alınabilirse bu çalışma bir anket gibi değerlendirilebilir ve ilginç sayısal sonuçlar elde edilebilir. Bunun yanı sıra sosyal veri tabanı olarak incelenip önemli çıkarımlarda bulunulabilir. İşte seçme sorulara verdiğim safiyane(*) cevap ve yorumlarım.
(*) Safiyane: Saf, temiz, samimi anlamına gelen sözcük.
1. Yakın çevrenizdeki insanlara bloğunuzdan söz ediyor musunuz?
Blog ve facebook kullanıcı adımdan gerçek kimliğim ortaya çıkmaz. "Kaystros" adını kullanmamdaki birinci neden sosyal medya kullanımındaki tecrübesizliğimi üzerimden atana kadar kendi ismimle göz önünde olmak istemeyişim, ikinci neden ilk bloğum "Kaystros Kaplan Tyrha" ismini hayalim olan Cafe & Restaurant tarzı bir işletmenin resmi sitesi olarak düşünmüş olmam. Buradan nasıl bir tanıtım yapabilirim, siteyi nasıl kullanabilirim diye kalkışmıştım bu işe. Henüz böyle bir işletme yok tabi. Bu hayalim ilerde gerçekleşir mi gerçekleşmez mi bilmiyorum ama daha sonraki bloğum Kaplan Diary baştan beri bana ait kişisel bir blog oldu. Bunun dışında Google hesaplarımda adım soyadım herkes tarafından biliniyor zaten. Ayrıca bloğumda yazdığım her yazıyı facebook ve g+ da paylaşıyorum. Konu açılmazsa yakın çevreme bloğumdan söz etmiyorum ama niyetim bloğumu onların gözlerinden kaçırmak hiç değil.
2. Neden blog yazıyorsunuz?
Öncelikle çok yoğun bir iş yaşantısından sonra gelen emeklilik dönemimde yazmaya fırsat bulduğumu söyleyebilirim. Yazmak çok uzun zamandır istediğim bir şeydi. Yazmanın insanı geliştirdiğine ve dünyayı farklı gözle gösterebileceğine inanıyorum. Aslında kolay bir şey değil yazmak. Bazen kafamdaki basit bir olayı tam manasıyla yazıya döktürebilmek için ecel terleri döküyorum. Örneğin bir sürü kapının farklı gıcırtısı var. Duyduğunuz bir kapı gıcırtısını bana öyle bir yazın ki, yazınızı okuduğumda ben de sizin o gıcırtıyı duymuş olduğunuz kadar duyabileyim. Yazıma konu olması için çevreyi daha çok gözlemliyorum. Kitap okurken bile algım değişti. Oyun oynamayı, kahvede vakit harcamayı, televizyon izlemeyi sevmediğim için okuyorum, geziyorum ve yazıyorum. Hiçbir şeyin geç olduğunu düşünmüyorum. Yolun çok başında olduğum bilinciyle öykü ya da roman türünde bir kitap yazabilmek için bloğumda tuttuğum günlük ve yazıların bir basamak teşkil edeceğini düşünüyorum.
3. İlk yazınız ile en son yazdığınız yazı arasında ne gibi farklar var?
İlk yazılarımı yazdıktan hemen sonra okuyup anlam ve imla hatalarını düzeltmek zor geliyordu. Daha sonraları, yapmış olduğum hataları görünce sadece bir kez değil, iki hatta üç kez kontrol etmeye başladım. Yazma serüvenim çok uzun bir süreyi kapsamadığından kendimi ne kadar geliştirdim emin değilim. Ama her yeni yazıda yeni bir şey öğrendiğimi hissediyorum.
4. Blog yazmak normal yaşantınıza neler kattı?
Hayatımın anlamı oldu diyebilirim. Kendim için bir şeyler yapıyorum. Düşündüklerimi birileriyle paylaşıyorum. Düşünenlerin düşüncelerini öğreniyorum. Yaşam için gerekli olanların dışında zevkle uğraştığım şeylerden en önemlisi oldu diyebilirim.
5. Yakın arkadaşlarınıza blog yazmalarını önerir misiniz?
Elbette. Şiddetle öneririm. Blog yazarlarının tamamı gurme, yazar veya diğer herhangi bir konuda uzman olacak diye bir zorunluluk yok. İnsanın yazdıklarının paylaşılması, okunması çok hoşuna gidiyor ama hiç okunmasa dahi bu ortam insanın kendiyle yüzleşmesini sağlıyor. İçini döküyor insan burada. Dert ortağınız çoğu zaman. Hem de hiçbir zaman yeter artık çok konuştun diyen de yok.
6. Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz?
O kadar çok ki, hangi birini saysam bilmiyorum. Mesela bu yazının kaynağı "1 Delinin Günlükleri" isimli blog. Diğer bloglardan da ilham alıyorum. Gördüğüm bir nesne, gittiğim bir yer, eşimle tartıştığımız bir konu, dinlediğim bir haber, okuduğum bir kitap, anılarım, tecrübelerim ve daha niceleri ilham kaynağım olabilir.
7. Diğer blog sahipleri ile iyi iletişim kuruyor musunuz?
Hali hazırda çok fazla değil. Bunun bir nedeni site kullanımımdaki bilgi seviyesindeki yetersizliğim olabilir. Ayrıca işim ve yaşım gereği sosyal medya unsurlarını kullanmamda başkalarına nazaran geri kalmış olmam iletişim kurmayı zorlaştıran diğer bir husus. Ama sanırım en önemlisi yıllarca bu işin içinde olanlara göre çok yeni olmam. Sayısı az olsa da yazıma yorum yaptığında kendimi iyi hissettiğim bazı kalemlerle iyi iletişim kurduğumu söyleyebilirim.
8. Rahatsız olduğunuz konular var mı?
Spesifik olarak rahatsız olduğum bir olaydan bahsetmeyeceğim. Ancak, ifadelerini aşırı sulu bulduğum blog yazarlarından uzak durmaya çalışıyorum. Dini ve siyasi konulardaki yazılarında özgür düşüncesini ortaya koyanlar hariç olmak üzere, bunları yaşamının ayrılmaz bir parçası haline getiren blog yazarlarıyla da işim olmaz benim.
Oldukça samimi cevaplar :) ifadeleri aşırı sulu bloggerlardan biri ben miyim diye düşünmeden edemedim :))
YanıtlaSilSamimi bulduğunuz için teşekkürler. Niçin o kanaate kapıldınız anlamdım ama belki de ben tam anlatamadım. Teen age'ler mesela. Onları da yargılamak için değil. Biz de gençliğimizi yaşadık. Onlar da istedikleri gibi yaşayacaklar gençliklerini elbette. Ayrıca sululuk derken asık suratlı olmak da hiç hoş değil:)
YanıtlaSilOsman abim eline kalemine sağlık. Zevkle okudum gerçekten. Ayrıca bir şey itiraf etmek gerekirse şu son satırda yazdığın şeyi bende yazacaktım ama birilerinin kalbi kırılmasın alınıp da gocunmasın istedim bana.
YanıtlaSilAma sen yazdığın için de sevindim. Belki birileri görür de üslubunun uygun olmadığının farkına varır birazcık.
Özür dileyerek bir şey daha eklemek istiyorum. Çünkü bazıları gerçekten yanlış anlayabilir yukarıda yazmış olduğum yorumu. Suyun nasıl bir kaynama derecesi varsa üslubunda öyle olduğunu düşünüyorum. Ne aşırı ciddi ne de çok sulu olmalı bence.
YanıtlaSilOrta çekerli kahve tadında desek daha doğru olur sanırım. :)
Katılıyorum size. Kalpler kırılmasın. Benim tarzımdan da hoşlanmayanlar olabilir. Onlara kırılmalı mıyım? Tabi ki hayır. Ben sulu yazarlardan uzak duralım demedim dikkat ederseniz. Aşırı sulu dedim özellikleri. Biraz sululuk iyidir aşırıya kçamadan:) Sahi ben size nasıl hitap etmeliyim?
YanıtlaSilÇok özür dilerim ya adını sordum ama kendimi de tanıtmadım. Ne budalayım. Adım Ayhan Osman abi. İster adımla ister deli diye hitap et :)
SilYemin ederim deli demek geliyor içimden. Ama bu sıfatın güzelliğinden bihaber olanları düşünüp kullanmayacağım yine de. Memnun oldum Ayhan:)
YanıtlaSilYazınızı keyifle okudum, sizi buralarda görmek çok keyifli, ben hep takipteyim :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sizi görmek de öyle :)
Silİyi ki var bloglarımız değil mi? Keyifle okudum, yorum yapmadan geçmeyim dedim.
YanıtlaSilEvet, hem okuyoruz hem de yazıyoruz. Okudukça dünyayı yazdıkça kendimizi tanıyoruz:) Teşekkürler.
YanıtlaSil