Uzun bir aradan sonra güneşi gördük nihayet. Hava sıcaklığı da arttı. Yağışlarının etkisi ile demir kapının yanındaki duvar oturmuş bir miktar. Dün gece zor bela kilitlediğim kapı sabah bir türlü açılmıyor. Şeflerin ikisi birden yüklendikten sonra anahtarı döndürebildik.
Temizlik işleri bittikten sonra havuz başında bir yandan güneşlenirken bir yandan cevizler kırılıyor. Depodan aldığım budama makasıyla Taş Ev'in yanı başındaki ortancayı budadıktan sonra ben de ekibe katılıyorum. Eşim telefon ediyor. Kendisine eşlik etmemi istiyor. Evden çarşıya az mesafe yok tabii. Üstelik ayağından da rahatsız. Önümdeki son cevizleri ayıklayıp yola çıkıyorum.
Son yağmurlar yolu tahrip etmiş. Aşağı inerken sık sık arabadan inip yolun durumunu fotoğraflıyorum. En kısa zamanda çukurların doldurulması lazım. Eğer belediye bu işe el atmazsa ben yapacağım sanırım. Belediye'de gelsin Taş Ev'i işletsin o zaman. Eskiden Köy Hizmetleri diye bir kurum vardı. Ondan öncesini de hatırlıyorum. Kısaltması YSE olan Yol Su Elektrik. Bütün bu kurumları yap boz tahtasına çevirdiler. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün her devirde siyaset ile iç içe olduğunu gayet iyi biliyorum. Seçim zamanı bu kurum aracılığıyla muhtarlara çimento yardımı adı altında rüşvet dağıtırdı iktidar partileri. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırdıklarında sevinmiştim bu yüzden. Daha sonra kuruma ait bina, ekipman ve ekiplerine vilayete bağlı il özel idareleri sahip oldu. Şimdi ise köy işleriyle sözüm ona büyükşehir belediyelerinin mahalli idareler müdürlükleri ilgileniyor. İt ite it kuyruğuna hesabı. Belediyelerin fen işlerine Muhtarlık İşleri Müdürlüğü adı altında garip bir teşekkül bağlandı, ellerinde ne teknik eleman ne de ekipman var. Onlar belediyenin fen işlerine bağlı bir kaç araçla kar yağdığında cenaze için köy yollarını açıyorlar (!) Kim daha fazla yalakalık yaparsa onun işi görülüyor. Memleketin ta içine ettiler sonuç olarak.
Yolun durumu benim için önemli. Çetin geçen kış koşullarında kar temizliği, buzlanmaya karşı tuzlama ve genel yol bakımı yapılması gerekiyor. Yol dediysem öyle yirmi otuz kilometre gelmesin aklınıza, topu topu bir kilometrelik bir kesim bu. Üstelik şehre en yakın ve turistik bir bölge Kaplan Köyü.
Aşağıda epey oyalanıyoruz. Biyometrik fotoğraf, muhtardan belge alınması vs. Bu arada zincirini değiştirmek üzere bıraktığım ağaç motorunu ve demir korkuluklar için gerekli asma kilitleri alıyorum.
Eşimle birlikte çıkıyoruz yaylaya. Şömine soba yanıyor. Misafirler arasında evlilik yıl dönümünü kutlamak için gelen bir çift var yine. Böyle özel gün kutlamaları için Taş Ev'in tercih edilmesi bir kez daha sevindiriyor beni. Ne var ki rezerve etme alışkanlığı olmadığından her şeye hazırlıklı olmamız gerekiyor. Hoş geldiniz demek üzere masaya gittiğimizde öğreniyoruz evlilik yıl dönümleri olduğunu. Hemen mumlar yakılıyor, çiçek kurularıyla masa süsleniyor.
Başka bir masada mezelerin tazeliğine, tatlıların güzelliğine methiyeler düzülüyor. Özellikle eşimin menüye yeni dahil ettiği Balkan mezesi "ajvar" ve "trileçe" bu konuda başı çekiyor. Daha ziyade sos olarak bilinen ajvara yapılan ufak dokunuşlar ile servis edilirken üzerine domates kurusunda olduğu gibi tereyağlı ceviz kullanılması bu mezeyi vazgeçilmez kılıyor.
Balkanlarda ninelerimiz ne börekler ne çörekler açarlardı. Balkanlardan anayurda göç ettikten sonra da yeme içme kültürleri değişmedi aslında. Nesilden nesile devam ettiriyorlar. Koskoca tepsiye börekler açılırdı. Ispanaklı kol börekleri. Tepsinin ortası açılır oraya da kocaman bir ayran tası, ya da kasesi konurdu. Sofra büyük, halka büyük, aynı tasa, aynı kaseye ve sahana kaşık sallanırdı.
YanıtlaSilEvet, ıspanaklı kol böreği çocukluğumun unutulmazları arasında:)
SilDoğu Anadolu'da gördüğüm yollar ne buralarda mesela Çayyolu'nda ne İzmir'de, Çeşme'de yok. Tire'de de olmamasına şaşmadım haliyle. En güzel, dümdüz yollar hep doğuda.
YanıtlaSilHaklısınız, ben de biliyorum oraları. Geniş asfalt yollarda trafik son derece az. Eskiden o yollarda kamyonların depolarında kaçak mazot taşırlardı. Sanırım şimdi yok artık. Şemdinli, Yüksekova'daki yollar gerçekten de batının pek
Silçok bölgesinde YÖK. Bir rivayete göre asker sevkiyatında kullanılıyormuş.
Güneş- hayatı, canlılığı, enerjiyi, mutluluğu simgeliyor adeta değil mi? Kış güneşi bile ısıtıcı gelir bana.
YanıtlaSilAh keşke tüm kurumlar görevlerini layıkıyla yapsalar.
Yıl dönümlerinde işletmeler böyle küçük jestler yapsalar. Bir yeri unutulmaz kılan bu küçük hatırlamalar değil midir?
Trileçe son yıllarda çok güncel .Ama Ajvar'ı ilk kez duydum. Ki annemin aslı Balkanlardan.
Kış güneşi yazın denizi arattığımda gibi aratıyor.
SilTürkiye'nin genlerini bozdular. Artık benim bir beklentim de kalmadı zaten:(
Akçatı ben araştırmacı şef eşimden öğrendim ben de;)
Selamlar