KATEGORİLER

30 Ocak 2017 Pazartesi

BOZDAĞ

29/01/2017 Pazar, Tire

Uzun zamandır ilk kez bir gün gecikmeli yazıyorum. Ne kadar yazmak istesem de bedenim razı olmuyor. Geceleri yazmak üzere bilgisayarımın başına geçiyorum geçmesine lakin koltuğumda sızıyorum.

Neyse fazla uzatmadan pazar gününe döneyim. E, sabah kahvaltı servisini hazırlamamız lazım, şömine soba yanacak, hava soğuk mu soğuk. Fırat'ı bıraktığımız otelden alıyoruz. Eşim beni bugün yalnız bırakmıyor. Yaylaya gelip Taş Ev'e kapağı atıyoruz. Fırat sobayı yakmakla meşgul olurken benim aklımda tuvaletler var. Kötü bir sürpriz beni bekliyor. Erkek ve kadınlara ait dört tuvalet de donmuş, hiçbir musluk, rezervuar çalışmıyor. Bugün pazar, gelen insanlara ne diyeceğiz. Aklımda iki fikir çarpışıyor. Biri hiç kimse gelmesin de rezil olmayalım, diğeri gelsinler erkeklere ağaç altını gösterir, bayanlara kendi özel tuvaletimizi açarız.

Saatler ilerledikçe güneş ısıtmaya başlıyor. Kahvaltı servisinin arkasından yoğunluk artıyor. Tuvaletlere sıcak su döküyoruz, çaputlarla boruları sarıyoruz değişen bir şey yok. Bir önceki gece en soğuk gece olmuş burada. Her taraf buz.

Bahçe kapısına doğru yürüyorum. Kapıda bir araba var. İçinden iki kişi soruyor açık olup olmadığımızı. Bulunduğumuz yerden Bozdağların karlı zirvesi görünüyor. Kayalıklara manzara seyretmeye gelmişler. İçlerinden biri Kars'tan. Dönüşte uğrarız diyorlar. Yarım saat sonra gelip Taş Ev'e konuk oluyorlar. Seneler önce gittiğim Kars'ı ve oradaki Kaz Evi restoranı konuşuyoruz.

Güneş yüzünü gösterince insanlar evlerinden çıkıyor, oluk oluk araba akıyor Kaplan yollarına. Malzemeler bitiyor. Tam dört sefer şehre inip çıkıyorum. Akşama doğru ilave garson ihtiyacımız kaçınılmaz oluyor. Alp'i arıyorum. Evde dinleniyormuş. O da benim şansım. Hemen gidip alıyorum onu. Gecenin geç saatine kadar devam ediyor hareket. Güzel bir hafta sonu oluyor, tatlı bir yorgunluk çöküyor geceyi tamamlarken.

4 yorum:

  1. Başlığı görünce uğramadan edemedim.Çocukluğumda, roman komşumuzun kızı kuzeniyle kavga edince elleri bellerinde melodi eşliğinde şöyle derlerdi: "Bozdağ patateesi, hindi yavrusuuu..." Hala söylerim bu kavga şarkısını ;) Selamlar, sevgiler ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok eğlenceliymiş:) Ödemiş Bozdağ'ın patatesi çok meşhurdur. Romanların birbirlerine laf sokma özellikleri zaman zaman şarkı sözlerine de konu olmuştur. Teşekkürler:)

      Sil
  2. Bilinmeyen bir güç sizi ayakta tutuyor. Gün içinde dört kez şehir merkezine inilir çıkılır mı? Vasıta da olsa bu tempoya dayanıklılık gerek. Sizi güçlü kılan güzel dostluklar edinebilmeniz olmalı. Gerisi hikaye sanırım. Fakat insan suistimale uğradığı zaman da kolu kanadı tqkırılıyor ve sükutu hayale uğrayabiliyor. Herkes şunu bilmeli ki insan var pırlanta sıkı sıkı onu sıkmalı ve avucundan düşürmemeli. İnsan var hayatınad olsa da olur olmasada. Pırlantanın yeni kalbinin en derin köşesi. O her zaman lazım. Yeri geldiğined içini ona dökmeli. En kötü anında bile o seni diriltmeli. Doğruluk ve dürüstlük bizim içimize işlemiş. İstiyoruz ki karşımıza iyi insanlar çıksın onlarla birlikte mesai yapalım. Geleceğimizi gülümsemelere bırakalım. Dostluk, mutluluk ve huzur adına.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O gücün ne olduğunu düşündüm. İnanç olmalı. Her türlü zorluğa karşı sabır göstererek hedefe ilerliyorum. Geldiğim bu noktada bile beklediğimden daha iyi bir seviyeye geldik. İnsanoğlu devamlı hedefini daha yükseklere taşıyor diğer taraftan. Daha iyiye, daha güzele...
      Teşekkürler.

      Sil