KATEGORİLER

27 Aralık 2019 Cuma

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 36

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 36 ***

Fehmi'nin verdiği numarayı arayacaksın hemen. Eşinin yakınlarından biri çıkacak karşına. Gün içinde arkadaşları ile hafta sonu toplanacakları yaylada yiyip içmeleri için erzakları hazırlamış. Akşam tv deki maçı izlerken annesinin hazırladığı kahvesini içmiş ve yatmış. Sabah annesi hadi kalk artık geç kalıyorsun diye seslenmiş ama cevap alamamış. İşte böyle evlât, akşam sağlıklı olarak yatıyorsun sabahına kalkmak nasip olmuyor. Eşine babasını kaybettiğini söylemek kolay değil. Ereğli'den İzmir'e sekiz saatlik yolunuz var. Önce Rauf Beyi arayıp bilgi verdikten sonra vakit geçirmeksizin arabana atlayıp eve gideceksin. Sükûnetini muhafaza etmeye çalışarak babasının rahatsızlandığını ve hastaneye kaldırıldığını söyleyeceksin. İlk tepkisi sende şok etkisi yaratacak. Ellerini havaya kaldırıp "Ey Allahım, ne falcıymış bu!" Ne falı, ne falcısı? Doğruyu söyle babam öldü, değil mi? diye sorup sıkıştıracak seni. Yalandan, hayır diyecek, babasının hastanede yoğun bakıma alındığını söyleyeceksin. Sana değil, iki gün önce arkadaşlarıyla gittikleri falcıya inanacak. Ünlü bir falcıymış, üç gün içinde babanı kaybedeceksin demiş. Stresli bir yolculuktan sonra İzmir'deki eve girdiğinde kalabalığı görür görmez yalanın çıkacak ortaya. Sen de çok üzüleceksin, kayın pederin ve arkadaşlarıyla birlikte içki sofralarında yaptığınız tatlı sohbetler hoş birer anı olarak kalacak aklında.

İşin sonuna geleceksin, bütün yoğunluğun kesin hesapta. Yüzde seksen keşif artışı ile bitirmene rağmen işi sana verilen süreden evvel tamamladığın için sözleşme gereği erken bitirme primine hak kazanacaksınız. Komşuda pişer, bize de düşer hesabı sana da bir pay düşer diye ümitleneceksin. Oysa şirket, vergiden dolayı iş bitim tarihini uzatmanı isteyecek. Nihayet dört ay sonra geçici kabul için İdareye yazı yazacaksın. DSİ ve Erdemir yetkililerinden oluşan kalabalık bir kabul heyeti barajı gezecek, hiçbir kusur bulamayacaklar. Akşam Erdemir Genel Müdürü şirket yetkililerine bir kokteyl verecek. Aslında onun niyeti güzel bir kabul yemeği. Fakat yetki konusundaki anlaşmazlık her iki idarenin bir arada olmasına engel olacak. Aynı akşam sadece DSİ kabul heyeti ve yetkililerine Akçakoca Otel'de özel eğlenceli bir kabul yemeği vereceksiniz. Rauf Bey bunun için İstanbul'dan özel olarak dansöz getirecek. Ancak Erdemir Genel Müdürü'nün sizi bırakmaya hiç niyeti yok. O yine eski anılarını anlatmakla meşgul(!) En sonunda Lâz şivesiyle, Rauf Bey, "Haydey fondipleyalum." diyerek kadehini kaldıracak, arkasından oradan ayrılıp soluğu otelde alacaksınız. Geç vakitlere kadar süren eğlencenin sonunda misafirleri otele yerleştirip eşinle birlikte evin yolunu tutacaksın.

Kesin hesabın sonuna doğru şantiye tesisleri sökülmeye başladığından dolayı çalışmalarınıza kiraladığınız bir köy evinde devam edeceksiniz. İşinizi tamamladıktan sonra bir hafta bölgede, bir hafta da genel müdürlükte soruları cevaplandıracak, hesaplarında her hangi bir düzeltme yapılmadan Erdemir'in yolunu tutacaksın. Kontrol için Erdemir hakediş müdürü, yapımı devam eden liman inşaatında görevli cin gibi beş mühendisi bilgisayar başına oturtacak. Bu yetmeyecek, senin de onların yanında bulunman ve soracakları soruları cevaplaman istenecek. Çünkü baraj konusuna çok uzaklar. Haftalarca devam edecek bu süreç. Hakediş müdürü senin bir açığını yakalamak peşinde. Hesapları didik didik etmelerine rağmen bir hata bulamayacaklar. Üçüncü hafta içinde bir şey bulduk diyecekler ama bu senin lehine. Hak ettiğin bir miktarı dahil etmemişsin. Oysa durum onların anladıkları gibi değil. Sesini çıkarmayacaksın. Bu onlara aklınca verdiğin bir ceza. Fakat durumu patronuna bildirdiğinde sana beklemediğin bir talimat verecek. "Hemen git ve doğrusunu söyle." Ertesi gün patronun istediği gibi işin doğrusunu söylemek ve eksik aldığın bir miktar bulunmadığını göstermek için yanlarına gideceksin. Ancak ihale müdürü buna fırsat bırakmadan çağıracak seni yanına. "Hata bizim, senin kesin hesapta eksik koyduğun bir şey yok fakat sen bunu bildiğin halde bize söylemedin, bizi yanlış yönlendirdiğini düşünüyoruz." diye suçlayacak seni. Yanlış yönlendirdiğin falan yok aslında, bunu kendi yaptıkları hataya ses çıkarmadığın için söyleyecek. O zaman bana gerek yok deyip ayrılacaksın yanlarından. Bir hafta sonra kesin hesabı hiçbir değişiklik yapmadan onaylayacaklar.

Evet evlat, başından sonuna kadar tek başına sorumlu olduğun ilk barajından ayrılma vakti. İlk olarak fizibilite çalışmalarına başladığın Birecik, daha sonra en güzel yıllarını geçirdiğin Karakaya ve nihayet savaş nedeniyle tamamlamadan bıraktığın Bekhme barajlarından sonra bu dördüncü barajın. Çocukların büyüdü, Fırat ana sınıfına başladı. Onların iyi bir eğitim almasını istiyorsun. Ankara'ya yerleşip bir ya da birkaç projenin sorumluluğunu alarak gerektiğinde gereken sürelerde şantiyelere destek sağlamayı düşüneceksin. Bu senin kafandaki plan. Ancak yeni görevin hakkında sana herhangi bir bilgi verilmeyecek. Diğer taraftan hak kazandığın müteahhitlik karnesi için müracaat edeceksin.

Kdz. Ereğli, işle ve şirketle bazen tatlı bazen zor günlerini geçirdiğin ama mesleki bakımdan kendini geliştirdiğin bir yer olacak. Bu şirin ilçeye ilk geldiğiniz günden itibaren evinizde yatılı kalan Gülcan'la aralarında sıcak bir bağ kuran çocukların, ablalarından ayrılmak zorunda artık. Bu dönemde iki kardeş iyi anlaşacak ve müthiş bir işbirliği yapacaklar. Bir ara Gülcan'ın affedilmez bir hata yapması üzerinde onu değiştirmeye kalkacaksınız. Fehmi'nin bulup getirdiği kız on beş yaşlarında, yani o da henüz bir çocuk. İlk gece çocukları ona bırakıp eşinle birlikte ilçeye gelen bir tiyatro oyununa gideceksiniz. Eve döndüğünüzde gördükleriniz sizi şaşkına çevirecek. Kızcağız bir köşeye sinmiş, ağlıyor. Henüz biri dört, diğeri altı yaşındaki çocuklarınız ellerine birer bıçak almış zavallı kızı sıkıştırıyorlar. "Gideceksin sen, seni istemiyoruz, Gülcan ablamızı istiyoruz biz." diye bağıracaklar kızın başında. Sizin küçük teröristlerin ilk silahlı eylemi başarıya ulaşacak ve ertesi gün Gülcan ablalarını yeniden işe almak zorunda kalacaksınız. Eşin bir süre devam ettiği özel dershanede sigorta primlerinin yatırılmaması üzerine görevinden ayrılacak. MEB'e başvurup tayin isteyecek. Kısa sürede eş durumundan atandığı okulda devlet memurluğuna ilk adımını atacak. Çalıştığı süre içinde onun da geniş bir sosyal çevresi olacak. Ereğli serüveni şimdilik sona erecek evlat. Şimdilik diyorum, çünkü ileride burada içeceğin daha çok su yaşayacağın çok macera var.

Şantiyeci olmak zor. Onlarca kez ev taşıyacaksınız. Bir de aynı şehirde olup daha iyisini bulunca değiştireceğiniz evler var. Ereğli'de üç ev değiştirdikten sonra Ankara'ya Cinnah caddesini kesen Alaçam sokağında bulduğunuz bir daireye yerleşeceksiniz. Şirket yap işlet devret modeline göre Kayseri'nin bir ilçesinde yapılması düşünülen nehir santralini üstlenmiş. Projelendirme, kamulaştırma, izinler vs. işlerle ilgilenmen istenecek. İyi tanıdığın bir proje şirketiyle sözleşme imzalanacak. Kadronu kardeş enerji şirketine alacaklar. Kayseri'ye işin yapılacağı yeri görmeye gidecek, DSİ Bölge Müdürlüğü'ne ziyaretlerin başlayacak. Ankara'da bulunduğun süre içinde de proje ve Enerji Bakanlığı'yla işlerin olacak. Fırat ilkokula başlayacak. Eşin yine eş durumundan Ankara'ya tayin isteyecek. Belge noksanlığı nedeniyle tayini Bitlis'e çıkacak. Hemen müdahale edip eksik olan belgeyi tamamladıktan sonra Ankara'da bir liseye atanacak bu kez. Enerji şirketinin genel müdürü patronun ailesinden bir kız almış ve milli damat olmuş, elektrik mühendisi. Ukala, kibirli bir tip, hiç hoşlanmayacaksın. Rauf Bey ve Necmi Beylerle iş ilişkin devam edecek. Necmi Bey'le sık sık yanınıza projeciyi alıp projenin yapılacağı yeri gezmeye gideceksiniz. Tünel güzergahı nasıl olmalı, ulaşım imkanları neler, regülatör yeri, şantiye tesisleri nereye kurulmalı gibi sorulara cevap arayacaksınız bu ziyaretlerde. Kayseri-Adana yolu üzerindeki bu ilçe demir ve krom gibi madenlerin çıkarıldığı bir havzada yer alıyor ama senin ailecek yaşayabilme imkanın yok. Evlerin hepsi geniş bir salona açılan bir sürü odadan oluşuyor. Bu evlerde yöre halkı din içerikli toplantılar yapıyorlarmış. Batının köyleri bile daha yaşanacak yerler görünecek gözüne. Hani git götür buraya aileni deseler asla kabul edemeyeceğin bir yer.

Şantiyenin kuruluş çalışmaları ile birlikte şantiye şefi arayışına başlayacaksın. Senin orada sürekli kalmak istemediğini Rauf Bey, Necmi Bey ve hatta patronun bile anlayacak, bu yüzden sessiz kalacaklar. Fakat milli damat, şantiyeden her dönüşünde sana göz atıp "Hayırdır." diyecek. Bunun anlamı şu: Ne işin var burada, senin yerin şantiye. Ona "Hayır, hayır" derken aranızda böylelikle soğuk savaş başlamış olacak. Zaten patronlar da söz verdikleri halde senin iş bitirme priminin üzerine yatmışlar. Bu şekilde günden güne soğuyacaksın şirketinden.        

 (Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                 

26 Aralık 2019 Perşembe

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 35


YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 35 ***

Evet evlât, Rauf Bey'i karşına alacağına git şeytanı karşına al. Bu kez yanına kontrol baş mühendisi Nezih Beyi çekeceksin. Onunla ortak hareket etme konusunda sözleşeceksin. Rauf Bey bu arada boş durmayacak elbette. O da telefon edip şube müdürünü sıkıştıracak. Bir anda kim devleti savunuyor kim devleti satıyor birbirine karışacak. Apar topar Maruf Bey gelecek şantiyeye. Her şey kusursuz olmasına karşılık bu kez suni bahaneler yaratacak lâf söylemek için. Önce derivasyon tüneli su alma yapısının üzerinden tatlı bir meyille geçen yola takacak, kamyonları zorluyorsun diye. Bey baba bunlar Cat, yüzde otuz beş meyile tırmanır diyemeyeceksin, patrondan iyi mi bileceksin? Sonra mekanik atölyeye gidip bir su pompasını gösterip onun nereden geldiğini soracak. Eskişehir şantiyesinden gelen kamyona yüklemişler Ankara'ya götürmek için. Yani senin şantiyenle alâkası yok. Bunu sen bilemeyince köpürecek.  Neyse, patrondur ne yapsa yeridir diyecek sineye çekeceksin. Rauf Bey hakedişten kesilmesini istediğin fazla ödemeyi gündeme getirdiğin için sana küsmüş, seni hiç muhatap almıyor. Öğlen yemeğinden sonra toplantı salonuna geçeceksiniz. 

Maruf Bey'e konuyu açacaksın. Rauf Bey ona zaten ne haltlar karıştırdığını anlatmış. Ama sen saf saf patronun senin yanında yer alacağına inanacaksın. Savunamayacağın şeyin altına imza atma diyen o değil miydi? İşte tam onun dediğini yapıyorsun şimdi. Hatta böyle davrandığın için bir de teşekkür bekliyorsun. A benim saf çocuğum, var mı öyle biri bu dünyada. Patronun dersini çalışmış, konuyu evirip çevirecek, ne kadar yanlış düşündüğünü söyleyip seni ikna etmeye uğraşacak. Mızrak çuvala girer mi evlât, sen sonuna kadar haklısın. Oysa onlar senin konuyu bilmediğini, hakedişten bir kesinti yapılmasına gerek bulunmadığını iddia edecekler. Maruf Bey, git çağır Nezih Bey'i diyecek. Eğer kontrol mühendisini de yanlarına alırlarsa tek başına kalacaksın evlât. Nezih Bey'in odasına gidip kararınızda dik duracağınız konusunda güven tazeliyeceksiniz birbirinizle. Evet, Nezih Bey, "Orhan Bey haklı, ilk hakedişte keseceğiz haksız yapılan ödemeleri" diyecek. 

Ertesi sabah, Nezih Bey Zonguldak'tan seni arayacak. Görevden alınmasını talep eden dilekçeyi müdürün masasına koyduğunu söyleyecek. Olayın gittikçe büyümesi huzurunu kaçıracak. Öğlene doğru DSİ şube müdürü seni makamına çağıracak. Hem seni, hem de Nezih Beyi karşısına alıp nasihat edecek. Sen sözleşmeyi açıp ilgili maddeleri gösterdikten sonra yapılan yanlışlığın birinci derece sorumlusu olarak kendinin ve kontrol mühendisinin görüleceğini, bu yüzden hakedişte gerekli düzeltme yapılmadan imza atmayacağını söyleyeceksin. İşte evlât, güzel yurdumun kimlerin eline kaldığını gör de anla. Şube müdürü ne diyecek sana biliyor musun? "Sen şirketinin çıkarlarını savunamıyorsun, şimdi git, bana patronların gönder (!)" 

Moral bozukluğu ile döneceksin şantiyene. Artık senin de bavulunu toplayacak zamanın geldi. Bu arada beklemediğin bir gelişme yaşanacak. O seni gecenin ikisinde pijamalarla karşılayan bölge müdürünün yerine Adana'dan yeni bir bölge müdürü atanmış. Muhtemelen şube müdürünün onu arayıp Nezih Bey'in görevden alınması için verdiği dilekçeden bahsetmesi üzerine, bölge müdürü Nezih Beyi acilen Kastamonu Bölge Müdürlüğüne çağıracak. Ertesi gün, Nezih Beyin seni mutlu bir şekilde aramasına şaşıracaksın. Sana güveniyorum demiş bölge müdürü ona. Göreve başladığı tarihten itibaren önüne koyduğu her tutanağı imzalayacağına söz vermiş. Kesinti konusunda haklısın ama bundan müteahhit de zarar görmesin demiş. Bu şekilde Nezih Beyin istifa dilekçesi işleme konulmadan çözeceksiniz işi evlât. Nasıl mı? Evet, dediğiniz gibi birim fiyat tariflerine göre hakedişten kesmeniz gereken tutarı bir kalemde düşecek, meydana gelen farkı nakliye mesafeleri ile oynayıp düzenleyeceksiniz. Yine de bir hakedişte yapılan onca kesinti ve onca eklenti dikkati çekecek diye huzursuz olacaksın fakat işi büyük ölçüde kitabına uydurmanın rahatlığına da kavuşacaksın böylece. Bu durum Rauf ve Maruf Beyin pek hoşlarına gitmese de ceplerinden paranın çıkmaması onları da memnun edecek. Onlara ne kadar büyük bir iyilik yaptığını Erdemir'in kesin hesap kontrollerinde anlayacaksın. Bu davranışınla hem kendini hem kontrolü büyük bir dertten kurtaracaksın evlât.

Baraj gövdesi, dolusavak yapısı tamamlanıp su tutma aşamasına gelinecek artık. O sene müthiş bir kuraklık yaşanacak. Sanayi suyuna ihtiyacı olan koca Erdemir fabrikaları neredeyse durma noktasına gelecek, duyurular yapılıp bahçelerin sulanmaması, suyun israf edilmemesi istenecek. Bir an önce yağmur yağması, derenin suya kavuşması ve birkaç milyon m3 depolama hacmine sahip Gülüç barajının dolması lâzım. Karadeniz'de yağmur demek sel demek. İşte beklenen o yağmur sele dönüşüp Erdemir'in minik barajını doldurunca su tutma izni çıkacak sana. Rauf Bey'i arayacaksın. Necmi Bey'le birlikte baraja gelecekler. Erdemir Genel Müdürü, birkaç DSİ yetkilisiyle birlikte ufak çaplı bir tören düzenleyip su alma yapısının kapaklarını indireceksiniz.  Rauf Bey kapaklar inerken Lâz'lığın verdiği alışkanlıkla silâhını çıkarıp takır takır saydıracak. Misafirleri uğurladıktan sonra kaderinle baş başa kalacaksın.  Henüz sel suları etkisini yitirmediği için su seviyesi hızla yükselecek. Acemilik! Bir hafta beklesen belki bu kadar sıkıntı çekmeyeceksin. Sızıntı olup olmadığını kontrol etmek için derivasyon tüneline gireceksin. Sızıntı ne kelime, tünelin içinden dere akıyor. Sızdırmaz olduğu söylenen kapakların cidarlarından yüksek miktarda su kaçıyor. Sadece o olsa. Su alma yapısında beton içinde bırakılan kalıp gergi çubuklarının geçmesine yarayan delikler kapatılmamış. O deliklerden muazzam bir basınçla su fışkırıyor. Tünelin içinde yaklaşık bir metre su birikmiş. İşçiler alelacele kalın demir çubuklardan yaptıkları sehpaların üzerine kalaslar koyup üzerinde cambazlık yaparak ilerleyebiliyorlar. Aydınlatma ve elektrikli araçların kablolarında meydana gelebilecek bir kaçak suya sirayet ederse sen ve yanındakiler için büyük tehlike. İşte evlât manzara bu ve yalnız başınasın (!) 

Bu durumda tünelin içinde tıkaç betonu dökemezsin. Ne yaparsan yap döktüğün betonu su alıp götürecek. Meslek hayatının en zor günü olacak o gün. Kâh su alma yapısına koşup suyun hızla yükselişine bakacak kâh gittikçe daha tehlikeli bir hâl almaya başlayan tünelin içine. Her birinden basınçlı su fışkıran onlarca deliğe ahşap takozlar çaktırman bir işe yaramayacak. Dışarıda yükselen suyun arttırdığı basınçla tıkaçlar bir füze gibi fırlayacak karşı duvara. Hemen mühendisliğini kullanıp ayak üstü bir hesap yapacaksın. Evet, sürgülü çelik kapakları vinç yardımı ile kaldırabilmen için sadece iki saatin var. Bu süreyi aşarsan yükselen suyun basıncı nedeniyle oluşan sürtünme kuvvetini yenecek vinç bulamazsın. Çabuk karar vermen gerekecek. Rauf Bey, bu işlerden anlamaz. Necmi Bey'i arayacaksın karanlık çökerken. Telefonu cevap vermeyecek. Bir süre kararsız kalacaksın. Erdemir Genel Müdürü gelmiş, törenle kapağı indirip su tutma işlemi başlamış. Nasıl diyeceksin ki, olmadı, yapamadım, tekrar kapağı kaldırdım. Artık çok geç. Lastik tekerlekli büyük bir yükleyiciyi sokacaksın tünele. Kepçesinde işçiler daha uygun şekillendirdikleri ahşap takozları deliklere çakacaklar. Suyun içinde tıkaç betonunun ön ve arka yüz kalıpları bin bir güçlükle yapılırken sanayiden temin ettiğin büyük çaplı bir boruyu kalıbın içine yerleştirip suyun önemli bir kısmını drene edeceksiniz. 

Sabaha kadar işin başından ayrılamayacaksın. Bu koşullar altında beton başlayacak. Tıkaç betonunun ön yüzünde biriken su seviyesi ile dökülen betonun üst seviyesi at başı gidecek. Öğlene kadar işi yarılayacaksın fakat her an önde toplanan su betonu seviyesini aşabilir ve büyük bir felâket yaşayabilirsin. Tam o sırada bir haber gelecek. Şube müdürü yemeğe gelecekmiş. Bir bu eksikti diyeceksin içinden. Görevi mühendisine bırakıp sırıl sıklam ıslanmış kıyafetlerini değiştirecek, müdürü karşılayacaksın.

Yemek esnasında durumdan habersiz şube müdürünün anlattıklarını dinler görüneceksin. Bütün aklın tünelde zamana karşı yarışan büyük mücadele. Yemek salonunun kapısında görevlendirdiğin mühendisin sana işaret edip konuşmak istediğini fark edeceksin. Kalkıp yanına varacaksın. Mühendis iki gözü iki çeşme ağlıyor. Beton patladı diyecek (!) Sakinleştirmeye çalışacaksın. Hemen temizliğe başlasınlar, bir çelik boru daha bulmamız lazım diyeceksin. Şube Müdürü yemekten sonra Vali'den aldığı bir telefon üzerine Zonguldak'a gitmek zorunda kalacak. Buna çocuklar gibi sevineceksin. Sil baştan aynı işlemleri tekrarlayacaksınız. Zorlukla tıkaç betonu tamamlanacak ama ömründen birkaç yılı orada bırakmış hissedeceksin.

Yaklaşık 200 km mesafeden kum taşıma işini üstlenen Fehmi neşeli ve sevilen bir tip. Erdemir'e de iş yapıyor. Zaman zaman Erdemir'in yapılar daire başkanı Timuçin Bey'le birlikte şantiyene geliyorlar. Bu kadar çalışıyorsun, işi de biliyorsun, milleti kazandıracağına kendin kazan diyecek Timuçin Bey her ziyaretinde. Bak benim çevrem var, size iş ayarlarım, Fehmi'de de para var, sen de mühendislik tarafını biliyorsun. Gel, üçümüz ortak bir şirket kuralım, başta ben dışarıdan desteklerim sizi diyecek. Bu fikir hoşuna gidecek. Ama başladığın işi bitirmen gerek. Kesin hesabı bitirene kadar bunu düşünmediğini söyleyeceksin. Bunun sebebi boşuna beklediğin iş bitirme primi ve hak kazanacağın A sınıfı müteahhitlik karnesi. Şantiyedeki odanda çalışırken bir gün Fehmi Bey seni arayacak. "Başın sağ olsun, kayın pederin vefat etmiş." deyip sana araman için bir telefon numarası verecek. "Nasıl olur? Adam daha genç, hiçbir şeyi de yoktu bildiğim, bu benim babam olmasın." diyeceksin. "Hayır, kayınpederinmiş." cevabını verecek. 

  (Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                 

25 Aralık 2019 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 17

Ağaç Ev Sohbetlerinin moderatörlüğünü Sevgili Deep Tone sürdürmeye devam ediyor. Bu güzel etkinliğin sene-i devriyesini görmek en büyük dileğim. 17. Haftanın konusu genç bir arkadaşımızdan gelmiş. Barış Doğan, halen içinde bulunduğu döneme ilişkin bir konu önermiş ve blogunda düşüncelerini samimi şekilde paylaşmış. İşte Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusu ve konu hakkında değerlendirmelerim.

Lisedeki aşk meşk olayları / lisede sevgili yapmak hakkında ne düşünüyorsun sence yapılmalı mı?

Ülkemizde karşı cinsler arasındaki ilişkilere tabu olarak bakılıyordu bir zamanlar. Bazı bölgelerimizde hala bu durumun tüm katılığıyla devam ettiğini düşünüyorum. Dinin, kültürün ve ananelerin bunda rolü büyük. Ben ilişkilerimde cinsiyet farkına bakmadan önce karşımdakinin insan olduğunu düşünürüm. Bunun yanı sıra kız erkek ilişkileri bireyin sosyalleşmesi ve karşı cinsin özelliklerini, duygularını anlayabilmesi bakımından önemli. Aşk konusuna fazla girmek istemiyorum. Bu bir hastalık, yaşa bakmaksızın farklı dönemlerde insanın başına gelebilir. Tehlikelidir. Aşk karşılık beklemeden birine duyduğun sevginin en tepe noktasıdır. Hastalıklı bir durumdur. Akıl dışıdır. Neyse ki zamanla insanın aklı başına gelir ve aşk biter. Gençlerin, özellikle okul çağında olanların bu durumdan sakınmaları gerekir dememin de anlamı yok. Çünkü aşk laf dinlemez. Ders çalışamazsın, okulunu bitiremezsin. Sonra aşık olduğun kişi okulunda başarısız olduğun için seni terk eder. Bunun sebebinin kendisi olduğu umurunda bile değildir. 

Sevgili yapmak sanırım yeni moda bir deyim. Nasıl sevgili yapılır bilemem ama bizim zamanımızda öyle inşaat yapar gibi sevgili yapılmazdı. Sevgili olunabilir bak. Evet özellikle lise çağlarında karşı cinsler birbirinden etkilenebilir. Bu şekilde güzel dostluklar da kurabilirler. Bu bir gereksinimdir. Aşırıya kaçmadan sürdürülecek bu ilişki hoştur, güzeldir. Bence bir sakıncası da yoktur. Fakat öğrenci önce derslerini düşünmeli. Sinemaya kız arkadaşı ile gitmek ne güzel. Fakat ertesi gün sınavı varsa, oturup önce sınavına çalışmalı. Çocuklarımın erkek veya kız arkadaşlarının olması beni rahatsız değil mutlu ederdi. Ama onlar da deep gibi derslerine yoğunlaştılar o dönemlerinde sevgilileri olmadı. Bense birinden hoşlansam da cesaret edip bunu söyleyemezdim. Liseye giden gençlerin yanında karşı cinsten arkadaşlarını, onların neşeli hallerini görünce mutlu oluyorum. Bu ilişkiler sosyal yönden de çok önemli. İki karşı cins birbirini anlamazsa bu durum toplumda büyük sıkıntılara yol açabilir. Kadına şiddet ve tecavüz olayları ilişkiye hoşgörüyle bakan ve bunu doğal bulan toplumlarda daha az görülür. Benim liseli gençlere önerim eğer hoşlandığınız biri varsa çekinmeden gidin bunu ona söyleyin. Olmazsa kafaya takmayın. Olursa tadından yenmez. Birbirinize karşı dürüst olun. Fakaaaaat, önce dersler. Dersleri bırakıp bu işlere soyunursanız hayatınızı karartabilir, başınızı taşlara vurursunuz. Benden söylemesi...  

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 34

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 34 ***

Patronun iyi mühendis. Bu senin için büyük bir şans olduğunu düşüneceksin. Aslında bu ülkede müteahhitlik yapabilmen için mühendis olmaya da gerek yok. Çalıştığın şirketten çok daha büyük çaplı bir sürü şirketin patronu ilkokul mezunu. İçlerinden bazıları kamyon şoförlüğünden bazıları kalıpçı kalfalığından başlayıp milyar dolarlarla ölçülen servete ulaşmışlar. Bu servete sadece kafalarını kullanarak ya da emeklerinin karşılığında kavuştuklarını sanma.  Patronun eğitim düzeyi kendisine "efendi" bir görünüm kazandırsa da  patron her zaman patrondur. Hele cepleri biraz para görmeye görsün, ilâh zannederler kendilerini. İçinde hapsettikleri ne kadar kompleks varsa dökerler ortaya. Değme ip cambazlarına şapka çıkartırlar. Sana bunları niye anlattım? Enflasyon aldı başını gidiyor. Evet, sana ev alırken önemli bir destek çıktı patronun. Sen ise gece gündüz çalışarak fazlasıyla ödediğini düşünüyorsun bunu. Eşini, çocuklarını ikinci plâna itmişsin işini önceleyerek. Rauf Bey, Ankara'ya geldiğin bir gün, konuş patronlarla, maaşına zam iste diyecek. Önce durumu Maruf Bey'in kardeşine anlatacaksın sıkılarak. Birinden bir şey istemek söz konusu olduğunda her zaman sıkılırsın sen zaten. İstersin ki onlar seni takdir etsin. Küçük patron hukukçu, mali ve idari işlerine bakıyor şirketin. Gülüp alay edercesine "Dur bakalım, sen daha Cat kamyonların parasını ödemedin" diyecek sana. Sanki kamyonları üzerine yapmışlar!

Büyük patron Maruf Bey, farklı bir taktik peşinde. Şefin maaşına zam mı olurmuş? Eee... İş tamamlanacak, kesin hesabı yapacaksın, daha sonra iş bitirme primi alırmış şefler. Cahilliğinden (!) utanacak, mahcup olacaksın. Rauf Bey, en azından bir yıllık maaş tutarını alırsın diyecek. Yeri gelmişken anlatayım evlât. Havanı alacaksın. Rauf Bey'in tuttuğu, kıvrak zekâya sahip Eyüp isminde bir şantiye şefi daha var. Ankara'da yeni kurulan çok büyük bir yerleşim biriminin alt yapı işlerini yürütmekte. Rauf Bey sıklıkla her ikinizi de severim ama seni ondan daha çok, deyip gaz verecek sana. Bileceksin ki aynısını ona söylüyor. Maruf Bey Eyüp'e de aynı prim sözü vermiş. Vermiş vermesine ama işin sonunda, kesin hesaplar teslim edildiğinde dağ fare doğurmuş. Eyüp kendisine bir zarf içinde verilen paraya şöyle bir bakmış, sonra atmış masanın üzerine. Alın demiş bunu da alın, ihtiyacınızı görün. Senin bundan haberin yok. Kesin hesabı bitirip verdiği sözü tutması için makamına gideceksin Maruf Beyin. "Bundan böyle prim falan yok, bir arkadaşınız sebep oldu bu kararı almama" diyecek. "Ama söz verdiniz siz bana" diyeceksin, "Hayır söz falan vermedim." diyecek. Aldatılmışlığın verdiği hayâl kırıklığı içinde evine döneceksin. Evet evlât, işte bu. Patronların en iyilerinden bir tanesi, eğitimli...

Elbette çalışırken bilemeyeceksin bunu. Prim umuduyla daha sıkı çalışacaksın. O sıralar Erdemir yeni bir fabrika ihalesine çıkmış. Senin barajda gösterdiğin performans sayesinde bu işi de şirketinin almasını istiyorlar. Erdemir Genel Müdürü ve üst düzey yöneticileri seni çok seviyor. İhale sürecinde Ankara-Ereğli arasında mekik dokuyacak, hiç kimsenin erişemeyeceği bilgilere ulaşıp şirket merkezine taşıyacak, teklifin hazırlanmasında olağan üstü çaba harcayacaksın. Rauf Bey de üzerine düşen görevi yapacak elbette. Daha önce benzer bir iş yapmayan şirketin bu işte yeterlik alması mümkün değilken asgari yeterlik koşulları size uygun hale getirilecek. Şirketin yeni merkez binasında tecrübeli mühendislerle toplanıp çalışacaksınız. Senin işverenden topladığın gizli bilgilerin ihalenin sonucunu etkileyeceğini biliyorsun. Ara sıra Maruf Bey aranıza katılıp çalışmalarınıza müdahale edecek, sorular soracak. İhale Müdürü, Ercüment Bey, hukuk ve inşaat fakültelerini bitirmiş sakin biri. Onun ve yaşça senden daha büyük diğer mühendislerin Maruf Bey'den ödleri kopuyor. Patronun toplantı salonuna geleceğini haber alan arkadaşların ellerindeki sigaraları büyük bir panik içinde yok edecekler. Sen tam aksine rahatsın, onun yanında sigara içen iki kişiden birisin. Diğeri Rauf Beyin zıtlaştığı diğer koordinatör. Maruf Bey, masaya oturup Ercüment Bey'den ihale dosyasındaki belgelerden birini soracak. Eli ayağına dolaşacak seninkinin. Klasörün içindeki dosyaları bir sağa, bir sola çevirirken sayfalar havalarda uçacak. Maruf Bey, sinirle "Getir şu klâsörü bir şeyi bulamadın geri zekâlı!" diye çıkışınca başından aşağı kaynar sular dökülecek. İki fakülte mezunu koca adama ne hakla bu ifadeyi kullanabiliyorsun? İnan ki evlât, bu hakaret sana yapılmadığı halde ağırına gidecek, salonu terk etmek isteyeceksin. İşte patronun iyisi, eğitimlisi bu, cahil olanını artık sen düşün!

Erdemir'deki işin ihalesi sizde kalacak. Erdemir Genel Müdürü Seyhan Barajı inşaatında Demirel ile birlikte çalışmış. Seni olduğu kadar barajları da seviyor. Sık sık şantiyeni ziyaret ettiğinde geçmişte yaşadığı anıları keyifle anlatacak sana. İlk zamanlar senin de dinlerken keyif aldığın hikâyeler, zamanla işkenceye dönüşecek. Defalarca aynı hikâyeyi sanki ilk kez anlatılıyormuş gibi dinleyecek, aynı tepkileri vereceksin. Bu arada Baraj dolgusu hızla yükselecek. Baraja beş km mesafedeki taş ocağında taşeron her seferinde kırk ton patlayıcı maddeyi bir anda patlatıp dolgu malzemesi hazırlayacak. Dağın karşı yamacındaki köy evlerinden bazılarının camları kırılacak, sarsıntıdan. Köylülerin hasarını karşılamasına karşılayacaksın ama onların derdi başka. Evlerin duvarlarında ne kadar patlak, çatlak varsa hepsinin sebebini yapılan patlatmaya bağlayacaklar. Köylülerle tatlı sert bir şekilde anlaşmaya varacaksın. Fakat asıl problem kamulaştırma işlerinde karşına çıkacak.

Karadeniz köylüleri yaman evlat. Özellikle de kadınları. Dozerin önüne yatacaklar, paramı almadan geçirmem tarlamdan diye tutturacaklar. Kocaları senin yanına gelip "Bak şunların yaptığına" diye şikayet ederken onlar makinanın önünden kalkmayacaklar. Yahu tespitler yapıldı, koca Erdemir bu, illa ki paranızı alacaksınız desen de fayda etmeyecek. Jandarma gelip kadınları kaldıracak makinanın önünden. Bu işte en karlı çıkan ilçenin bir avukatı olacak. Köylülerle ilave ne kadar para alırlarsa yarı yarıya bölüşmek üzere hepsine ayrı ayrı sözleşme imzalatacak. Bütün köylülerin vekaletini alıp Erdemir'e bedele itiraz davası açacak. İdare davanın sonucunda % 100 artışı kabul edecek. Avukatın şansına bak evlat, bütün arazilerin % 25 bedeli, temiz iş.

Taş ocağını işleten Hasan da soyadı gibi yaman adam doğrusu. Sık sık yanına gelip Antalya'da bir yazlık site inşaatına başladığını söyleyip senin için de bir daire ayırdığını söyleyecek. Önce anlamayacaksın, ne işim var benim Antalya'da diyeceksin. Yok diyecek, bu benim sana hediyem olacak. Bu teklif canını sıkacak, kalkıp bunu patronlara söylesen adamı işten atacaklar, Rauf Bey'e söylesen yazlığa o konacak. İşini de düzgün yapıyor. En iyisi sessiz kalmak.

Ereğli'de senin kabul ettiğin tek hediye, yılbaşı sepeti. Her  yeni yılın başında çalıştığınız çimento fabrikası parlak kumaşla kaplı kocaman bir sepetin içinde viski, çikolata, çerez ve muhtelif atıştırmalıkların bulunduğu bir paket gönderecek. Bir de şirketin her yılbaşı mühendislere dağıttığı hindi adet haline gelmiş. Hindi sevmediğiniz için sen hakkını bir çift tavuk olarak kullanacaksın. Siz de bulunduğu makama göre muhtelif kıymetteki hediye paketlerini İdare ve İşveren temsilcilerinin evlerine bırakacaksınız. Hediyeler, Vakko'dan bir gömlek, kravattan tut, tanınmış markalardan bir takım elbise ya da palto  gibi giyim eşyalarına kadar değişiklik gösterecek.

Ödemelerde işini gören bir daire başkanı senden iki adet hediye çeki isteyecek. Rauf Bey'e söyleyeceksin. İnanılmaz bir hızla şoförüyle ulaştıracak sana. Sadece üç buçuk saat sonra çekleri alıp daire başkanına teslim edeceksin. Hakediş zamanı yoğun ödeme takvimi yüzünden size para ödenemediği bir gün Rauf Bey seni sıkıştıracak. Git, diyecek o daire başkanının yanına, almasını biliyor da vermesini mi bilmiyor? Şaşırıp ne yapacağını bilemeyeceksin. Eğer bu böyle giderse arada şamar oğlanına dönme ihtimalini düşünüp daire başkanının yanına varacaksın. Rauf Bey'in selamını iletip, kelimesi kelimesine onun söylediği sözleri aktaracaksın. Bir küfür sallayacak Rauf Bey'e. Tamam artık araları açılacak diye beklerken bir de bakacaksın eskisinden daha samimi olmuşlar. Çıkar dünyası evlat.

Kontrolle aran iyi genellikle, ancak yine de ara sıra kaprislerini çekeceksin. Yemekhanenin bir köşesine koydurduğun masada her yemekten sonra aranızda masa tenisi oynayacaksınız. Genel olarak galip çıkman onun huysuzluk damarını kabartacak. Kil dolgu sergisinde laborantlara sıkışma testi için vermesi gereken talimatları geciktirip malzeme yüklü kamyonları bekletecek, kil içinde tolere edilebilir fındık büyüklüğündeki taşların ayıklanmasını isteyecek. Yine öyle kaprisli bir gününde kafanı attıracak. Hiç kimsenin işi keyfi olarak bekletmeye hakkı yok, kontrol bile olsa. Mühendisini çağırıp kil sermeye başlasınlar talimatı vereceksin, kontrolün gözü önünde. Elindeki raketi fırlatıp atan kontrol mühendisi laborantını yanına alıp dosdoğru test alanında alacak soluğu. Haklı isen güç sende evlat. Bu her zaman işlemez ama işlediği zamanlar da oluyor işte. Yine de hesabı iyi yapmalı insan. Biliyorsun, eğer şube müdürü ya da bölge müdürünün kulağına gitse bu yaptığı, bilecek ki söyleyecek lafı yok.

Baraj inşaatının sonlarına doğru ilişkilerde farklı bir döneme girilecek. Birim fiyat tariflerine göre yanlış yapılan bir yorum, ciddi bir tutarın hakediş raporuna girmesine sebep olmuş. Bu işe kafayı takacaksın. Normalde bunu belki hiç gündeme getirmemen gerek. Çünkü onlarca hakediş şube, bölge, genel müdürlük ve Erdemir kontrolünden geçmiş. Maruf Bey'in sözü kulaklarında çınlayacak. "Savunamayacağın bir şeyin altına imzanı atma, bunu ben bile istesem." Bütün hakedişlerde müteahhidin temsilcisi olarak tek imza senin. Müteahhit cebine giren paraya sevinir ama haksız kazanç bile olsa cebinden para çıkmasına asla razı olmaz. Bir de işin başında Erdemir'deki kontrollerden biri, seninle kesin hesapta görüşeceğiz diye gözünü korkutmuş zaten. Önce Rauf Bey'e konuyu açacaksın. Beklediğin cevabı alacaksın tabii, "Kapa çeneni." Senin çenen kapanmayacak. Durumun tehlikede evlat, Rauf Bey gibi bir adamı ilk kez karşına alıyorsun.   

 (Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                 

23 Aralık 2019 Pazartesi

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 33

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 33 ***

Okulunu yeni bitirmiş bir inşaat mühendisi yanında çalışmaya başlayacak. Zeki bir çocuk Hüseyin. Arazi çalışmalarında önemli bir yükü alacak üzerinden. Sabahları erken gelip vardiya bitiminde kaçmanın yollarını arayacak. Onun bütün derdi kız peşinde koşmak, ertesi günü gelip sana maceralarını anlatacak. Kim av, kim avcı bu işlerde belli olmaz evlât. Birini bulacak yine. Kızın annesi uyanık. Kaçırır mı böyle birini. Hüseyin gelip sana havasını atacak. Efendim, öyle ağırlıyorlar, şöyle ağırlıyorlar evlerinde diye. Hatta kirli çamaşırlarını bile götürmeye başlamış kızın evine yıkasınlar diye. Bak Hüseyin, bu gittiğin yol değil, ciddi olarak düşünüyorsan amenna. Yok abi, diyecek sana. "Nasıl düşünebiliyorsun onunla evleneceğimi, sadece gönül eğlendiriyor, dalgamı geçiyorum." diyecek. Oğlum, kaçarı yok, evleneceksin onunla biliyorum diyeceksin. Hüseyin'in ağabeyi kısa bir süre önce trafik kazasında yaşamını yitirmiş. Bu yüzden üzerinde titriyor ailesi kalan tek çocuklarının. Birkaç ay sonra dediğin çıkacak. Aile sırf o üzülmesin diye bu evliliğe razı olacak. "Ava giden avlanır" sözü çınlayacak kulaklarında.

Baraj inşaatının en önemli safhalarından biri, suyun derivasyon tüneline çevrilmesi. Genç yaşına rağmen daha önce çalıştığın iki büyük barajda benzer tecrübeleri yaşamışsın ama bu kez başka! Yalnız başınasın. 10 metre çapındaki tünelin beton kaplaması tamamlanmış, oldukça zor bir yapı olan vana odası için ketum şube müdüründen bile teşekkür almışsın. Bu iş beklediğinden de kolay olacak evlât, suyu çevirdikten sonra işlerin önü açılacak.

Maruf Beyin senden istediği tek şey, baraj gövdesinin  suyun arkasında kalan mansap yüzeyi jilet gibi olsun. Ovaköy muhtarını bu işte taşeron yapacaksın. Köyün işsiz gençlerini toplayacak, iri kaya parçalarının düzgün yüzlerini denk getirip, murçlarla pürüzsüz bir yüzey oluşturmaya çalışacak. Oldukça zaman alıcı ve emek isteyen bir iş bu. İş oldukça ağır ilerleyecek ilk zamanlar.  Beğenmeyip yaptıklarını söktürecek, yeni baştan yapmalarını isteyeceksin. Bu esnada maliyetini hesaplayıp Muhtara cüzi bir kâr bırakacak şekilde sözleşme imzalayacaksın. İki ay sonra ekip işe alışacak, aynı sürede çok daha fazla iş çıkartmaya başlayacak. Düzenlediğin hakedişte çıkan rakamı gördüğünde ne kadar yanıldığını anlayacaksın. Hemen muhtarı çağıracak, "Eğer bu şekliyle hakediş yapıp imzalarsam sen de ben de işimizden oluruz." diyeceksin. O da anlayış gösterecek, yeni bir sözleşme hazırlayıp birim fiyatı makul seviyeye çekeceksin.

Hayatının bu döneminde acı, tatlı anıların olacak evlât. Genel müdürlükten sık sık şantiyeni görmeye gelecekler. Konuklarına dillere destan yemekler hazırlayıp ağırlayacaksın. Bu ziyaretlerin birinde yeni tanıştığın uzun boylu, Deniz Gezmiş'e benzeyen mühendisin bir hafta sonra trafik kazasında öldüğü haberiyle sarsılacaksın. Yine bir gün Rauf Bey arayıp DSİ Genel Müdürü ve beraberindeki kalabalık bir heyetin, eşleriyle birlikte Kastamonu'ya uğrayıp oradan senin baraja geçeceklerini söyleyecek. Konuklara güzel bir kuzu dolması hazırlamanı isteyecek, Rauf Bey. Sen  işi garantiye alıp kasaba iki kuzu birden sipariş edeceksin. Ertesi sabah aşçı hazırlıklarını tamamlayıp kuzuları isteyecek. Kuzular şantiyeye getirilir getirilmez aşçı koşacak yanına. İşgüzar kasap kendisine bir şey söylenmemesine rağmen parçalamış kuzuları. Eliniz ayağınıza dolaşacak. Heyet Kastamonu'dan çıkmış yola. Dakika başı Rauf Bey arıyor, aman bir aksaklık olmasın diye. Şimdi nasıl söyleyeceksin bunu. Ama söylemek zorundasın bir yandan. Çünkü o da mihmandarlık ettiği ağır misafirlere ballandıra ballandıra ikram edeceğiniz kuzu dolmasını anlatmıştır kesin. Haberi duyunca köpürecek. "Bir şeyi (kibarcası) beceremezsiniz zaten, ne yaparsan yap geldiğimizde her şey hazır olsun." diyecek. Hiç olmazsa biraz oyala yolda misafirleri, bak Kastamonu'da gezilecek, görülecek bir sürü yer var, daha olmadı Safranbolu'nun tarihi evlerini gezdir demeye kalmadan telefon kapanacak yüzüne. Durum vahim evlat. Kasap şimdi hayvan keseyim ama bir gün dinlenmesi lâzım diyecek. Ben anlamam o iki kuzu bir bütün olarak gelecek buraya diye bağıracak, aynı Rauf Beyin sana yaptığı gibi telefonu kapatacaksın adamın suratına. Nasıl becerdiyse yarım saat sonra kuzular gelecek, içleri doldurulup  fırına verilecek. Artık konuklarınız biraz daha geciksin diye dua etmekten başka çareniz yok. Masada çiçeğine kadar her şey hazır. Tek eksik kuzu dolması!

Arazideki işleri Hüseyin'e bırakmış deli gibi oradan oraya koştuğun bir sırada nizamiyeden aldığın haberle yıkılacaksın. "Geldiler..." Hemen eşinle birlikte karşılayacaksınız misafirleri. Rauf Bey'in suratı asık. Misafirler durumdan habersiz. Biraz olsun vakit kazanabilmek için, önce şantiyeyi gezdirmeyi teklif edeceksin. Yok, çok açız, önce karnımızı bir doyuralım diyecekler. Çorbalar içilirken aşçıyla görünmez bir köprü kuracaksın aranızda. Her "oldu mu?" soruşun "biraz daha" karşılığını alacak.

Çorbalar içilip kâseler toplanınca maytapların kıvılcımları eşliğinde nar gibi kızarmış, çiçeklerle bezenmiş kuzu dolması büyük bir tepsi içinde getirilecek salona. Millet hayranlıkla seyredecek manzarayı, birbiri ardına kuzuyla hatıra fotoğrafları çektirecekler. Senin içinde hâlâ bir korku var. Acaba yeterince pişmiş mi, lezzeti de görüntüsü kadar iyi mi? Evet evlât, merak etme, lezzeti de gayet güzel olacak. Genel Müdür Raif Bey'e yıllar önce Karakaya Barajında çalışırken İsviçrelilerle yaptığın ziyareti hatırlatacaksın. Rauf Bey eşiyle birlikte Genel Müdürün ve eşinin etrafında mübalağalı bir şekilde pervane olacak, onlar ellerini yıkadıktan sonra havlularını bile tutacak. Biliyorum bunlar senin yapabileceğin şeyler değil. Fakat o bu konuda çok farklı. Devlet memuru pohpohlanmaktan hoşlanır. Böyle davranırsa kesenin ağzını açacaklarını düşünüyor. Sen yapacağını yaptın evlât, bırak o işleri de o yapsın.

Dolusavak yapısının düşü havuzu yan duvarları yükselecek günden güne. Seni çok seven ve çalışkanlığı ile gözüne girmiş Hüseyin adında genç bir kalfan var. Ailesi, bırak bu işleri, dön çocuklarının yanına diye ısrar etmesine rağmen o seninle çalışmaktan mutlu, seni bırakıp gitmek istemiyor. Oysa Çaycuma'da geniş arazileri var, oradan geçimini rahatlıkla sağlayabilir. Bir akşam üzeri acı haberi verecekler sana. Son bloklardan birinin betonu bitmiş, ama Hüseyin'in işi henüz bitmemiş. Betonun kalıpla birleştiği kenara ince bir çıta koyacak ki, kalıp söküldüğünde duvarın ucu kırılmasın. Son saniyede kalıbın patlaması ile birlikte elli metre aşağı düşüp betona çakılacak. Fırlayıp koşacaksın yanına. Artık çok geç. Ertesi gün ailesi cenazeyi almaya geldiğinde babası gözü yaşlı, sen oldun buna sebep diyecek, tutamayacak kendini. Eğer seni bu kadar sevmeseydi oğlum, yanımıza dönecekti. Sessizce derinlere kaymış gözleriyle bir köşeye sinmiş oturan, genç köylü kızı, eşine, kucağında olanlardan habersiz çocuğuna bakıp yanacak için. Elden ne gelir. Şirketin aileye yaptığı yardım onu geriye getirmeyecek elbet.

 (Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                 

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 32

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 32 ***

Her ay hazırladığın hakediş raporunu onaylatmak için önce Zonguldak'ta şube müdürlüğünü, daha sonra sırayla Kastamonu'da bölge müdürlüğünü ve Ankara'da genel müdürlüğü ziyaret edip son olarak Ereğli'ye dönecek, imzalanan hakediş raporlarını Erdemir'e getireceksin. Her durakta beklediğin süre yaklaşık iki ya da üç saati bulmayacak. Hakedişlerin jet hızıyla onaylanıp geçmesi şaşırtacak seni. Ilgaz'ın karlı dağları arasında yol alıp gecenin ikisinde Kastamonu'ya vardığında Bölge Müdürü seni misafirhanede pijamalarıyla karşılayacak. O saatte barajlar şube müdürünü kaldığı lojmanından arayıp kaşeleri al gel diyecek. Bir yandan sen kaşeleri basarken onlar imzaları atacak. Bir keresinde müdür imzaları atarken gülerek takılacak sana. "Şimdi bu hakedişin içine uçak koysan geçer değil mi?" diyecek. Şaşırıp ne cevap vereceğini bilemeyeceksin. Yine bir gün, proje onayı için aynı müdürü odasında ziyaret edeceksin. Kahveni yudumlayıp sohbet ederken bir ara, "Yanında bozukluk var mı?" diyecek. Şok olacaksın. Ne demek istediğini anlamayacak, yanlış bir hareket etmek istemeyeceksin. Senin şaşkınlığını fark etmiş olmalı, dişlerini gösterecek eliyle. "Dişimi göstereceğim doktora fazla bir şey değil" diyecek. Cebindeki parayı çıkarıp verirken bir devlet memurunun bu kadar küçülebileceğine aklın sırrın ermeyecek.

Bölge müdürlüğüne yaptığın birkaç ziyaretten sonra kontrol mühendisi Nezih Bey'e senden dert yanacak bölgedekiler. O da "Sen işi bilmiyorsun oğlum" deyip taktikler verecek sana. Hakedişi imzalayacak mühendislere birer karton Marlboro götürmek adettenmiş. Madem usul böyle deyip, daha da şirin göstermek için kendini, Safranbolu'dan geçerken birer kilo da lokum götüreceksin yanında. Barajlar şube müdürü yine şikayet edecek seni Nezih Beye. Neymiş, park yerinde arabasının arka bagajı her zaman açık olurmuş. Getirdiğin hediyeleri milletin gözüne sokarcasına bölge müdürlüğü koridorlarında dolaştırmak da ne oluyormuş!   

Sabah mesai başladığında genel müdürlükte hakedişlerini kontrol eden kişi de hiç kontrol etmeden imzaları basacak. Şimdi onun günahını almayayım evlat, her imzadan sonra o yapacak kontrolünü. Bir hafta sonra telefon edip anlayamadığı yerleri soracak, bazen yaptığın hataları bir sonraki hakedişte düzeltmeni isteyecek. Ödemeyi yapacak kurum olan Erdemir farklı mı sanıyorsun? Bak buna gülerim. Orada da kontrol edilmeden imzalar basılacak. Fakat imzayı atan mühendislerden biri dişlerini bileyip, her seferinde kesin hesapta görüşeceğiz diyecek sana. Hakediş ve proje onay süreçlerindeki bu süratin arkasındaki gizli elin Rauf Bey'e ait olduğunu tahmin etmen hiç de zor olmayacak. Sen işini doğru yapmana bak evlat desem de bazen şeytana uyacak, yeri gelecek şeytana meydan okuyacaksın. 

Ertesi gün hakediş karşılığı aldığın çekle banka şubesine gidip hiç olmazsa bir gün bizde kalsın diye yalvaran banka müdürüne aldırmayıp patronlarının isteği doğrultusunda aynı gün paranın şirket hesabına geçmesi için müdürün başından ayrılmayacaksın.

Bu hakediş yolculukların oldukça yorucu olacak. Bazen şoförünü alacaksın yanına, bazen de yalnız gitmeyi tercih edeceksin. O yalnız ve uykusuz yolculuklarında tehlikeli anlar yaşayacaksın. Yollar bir türlü bitmez görünecek gözüne. Hayaller kuracaksın gecenin ıssız karanlığında. Göz kapakların ağırlaşacak. Uykunun cazibesine kapılacaksın. Yol seni terk edecek. Sanki kurulmuş bir saat gibi, tam zamanında açacaksın gözünü her seferinde. Bir anda kendine geleceksin. Panik ve korku halinde arabanı yolla buluşturmayı başaracaksın son anda. Gözlerin fal taşı gibi açılacak, uyku ışık hızıyla terk edecek seni.  

Evlat müteahhit dediğin sanma ki sadece köprüler, yollar, barajlar, konutlar vs. yapar. İşin aslı ticarettir. Yani para kazanmaktır. Başın ağrımadan ne kadar çok kazanabilirsen kazan. Sanıyorsun ki öğrendiğin onca hesap kitap güzel ve sağlam eserler üretmek için. Külliyen boş bu düşüncen. Müteahhitte çalışan bir mühendis ya da şantiye şefinin ana görevi patrona daha çok para kazandırmak. Zaman gelecek, başarılı bir mühendis olmak için tek koşulun bu olduğunu öğreneceksin. İşini çok iyi bilen bir mühendis yaptığı işte patrona istediği parayı kazandıramıyorsa onun gözünde beş para etmez, bunu her geçen gün daha iyi anlayacaksın. Biliyorum, parayı sevmezsin, senin zevk alarak yaptığın işin teknik kısmı. Ama madem bu yolu seçtin ve başarılı olmak istiyorsun sana söyleyecek başka bir lafım yok.

Yine bir gün Rauf Bey gelecek şantiyeye. Kil sahasına bir ulaşım yolu projelendirilecek. Proje, senin işin zaten. Ne demiştim sana. Başarılı bir mühendis olabilmen için müteahhit çok kazanmalı. Özellikle karlı iş kalemlerinde miktar ne kadar artarsa o kadar çok kazanır müteahhit. Fakat bu kez işin zor. Rauf Bey, sana gazı verecek. Öyle bir yol projesi yap ki en az yüz bin m3 kazı çıksın! Yolun güzergahı dümdüz ova. O istediği kazının onda biri bile çıkmaz bu yolda. Geceleri kafa patlatacaksın. Boşa koyacaksın dolmayacak, doluya koyacaksın almayacak. İstemeye istemeye ovada dosdoğru gideceğin güzergahı dağa çevirip Rauf Beyin istediği miktara ulaşacaksın. Yaptığın iş içine sinmeyecek. Bir yandan da "Aferin sana be koçum" demesi hoşuna gidecek. Görevi hakediş düzenlemek olan başka bir şirkette çalışan arkadaşın şöyle diyecek bir gün: "Bizim yaptığımız iş kedi fare oyunu. Ben her türlü cambazlığı yaparım, çünkü amacım patronu zengin etmek, bunun için veriyorlar bana parayı. İdare elemanı, kontrol mühendislerinin görevi ise yaptığım hataları ortaya çıkarmak, onlara da devlet bunun için maaş ödüyor." Ona karşı çıkacaksın önce, hayır, benim yaptığım işe de, bana da güvenmeliler. Bilerek hata yapmamalıyım diyeceksin. Zaman içinde kedilerin ne kadar beslenip hantallaştığını, etrafındaki farelerle nasıl hemhal olduklarını anlayacaksın. Kafan karışacak.

Birkaç hafta sonra patronun Maruf Bey gelecek şantiyeyi teftişe. Şantiyede her şey yolunda. O Rauf Bey'in sana yaptırdığı projeyi soracak. "Proje bölgeden onaylandı, geldi." diyeceksin. Israrla projeyi görmek isteyecek. Proje paftasını açar açmaz sorular ardı ardına gelecek. "Niye yolu böyle bağlamadın?" Kem küm edeceksin. Daha çok üstüne düşecek. Önce Rauf Bey benden miktar çıkarmamı istedi demeyecek, ser verip sır vermeyeceksin. Maruf Bey, ısrarla seni sıkıştırmaya devam edecek. Sonunda bir cümlesi yetecek sana. "Bir de iyi mühendisim ben diyorsun." Hayır evlat, bunu diyemez, haksızlık bu. Artık tahammül edemezsin buna. Sessizce, sıkılarak, utanarak "Rauf Bey, o istedi... Kazıyı arttırmak için." cümleleri dökülecek dudaklarından. Seni kimsenin olmadığı yan odaya çağıracak. Ürkek adımlarla onu takip edeceksin. "Bak," diyecek. "Kim ne derse desin. Savunamadığın bir şeyin altına imzanı atmayacaksın. Değil Rauf Bey, bunu ben bile istesem asla yapmayacaksın. Şimdi otur, projeni doğru dürüst yap, onaylanan projeyi de iptal ettir." İşte bu. Hayat derslerinden biri olacak bu senin. "Savunamadığın bir şeyin altına imza atma!" Sonra jeton düşecek. Belli ki Rauf Bey, Ankara'da "Bizim oğlana böyle böyle yaptırdım" diye anlatmış olmalı patrona. Onun amacı seni yüceltmek değil, kendine prim kopartmak elbette. Muhtemel odur ki Maruf Bey de onun bu taleplerinden bıkmış. Ne Arap'ın yüzü, ne Şam'ın şekeri deyip sana yüklenmiş. 

İşler senin bütün zamanını almaya devam edecek. Çocukların yüzüne hasret kalacaksın. Bazen sürpriz yapıp eve erken döndüğünde oğlun seni kapıda tekmeleyerek karşılayacak. Çok sonra anlayacaksın bu mesajı. Sana "Babaysan babalığını bil, yüzünü gören cennetlik be adam!" diyor kendi usulünce. On beş günde bir pazar günleri tatil. Bazen civar ilçelere gezmeye gideceksiniz ailecek. Çocukların ikisi de arabaya biner binmez uyumaya başlayacaklar. Sanki araban beşik onlar için. Eve gelen temizlik için gelen kadınlardan biri rica edecek eşine, eşini işe aldırman için. Ne iş yaparmış diye soracaksın. Ağır vasıta ehliyetine sahip şoförmüş diyecek eşin. Makam şoförüne ihtiyacın var zaten. Gelsin başlasın diyeceksin. Sabah evinizin önünde bekler bulacaksın onu. Geç direksiyona diyeceksin, baraja gidiyoruz. Ürkek hareketlerle ellerini direksiyona yapıştıracak. Başını senden yana çevirip sorduğu soru seni dumura uğratacak. "Evet, abi şimdi ne yapacağım?" Ne? Sen araba kullanmasını bilmiyor musun? "Ehliyeti geçen hafta aldım, ama tam bilmiyorum, öğretirsen sevinirim." diyecek. Hadi yavrum, in aşağıya, burası eğitim yeri değil diyecek, göndereceksin. Akşam olunca eşine fıkra gibi bu olayı anlatacaksın. Eşin, "Kadın bir de ağır vasıta ehliyeti var demişti bana. Ne bileyim araba kullanmayı bilmediğini." diyecek. Bir süre sonra çocuklar ele avuca geldiği için eşin çalışmak isteyecek. Çocuklara bakacak yatılı birini arayacaksınız. İşe yeni girip makam şoförlüğünü yapan Selahattin, "Kız kardeşim Gülcan, sizin yanınızda kalıp, çocuklara bakabilir." diyecek. Çocuklar Gülcan ablaları ile çok güzel anlaşacak. Eşin de özel dershanelerden birinde öğretmenliğe başlayacak. 

Artık akşamları, eşini alıp rahat bir şekilde sahil lokantalarına gidip kendinize rakı balık ziyafeti çekmeye başlayacaksınız, Erdemir'e gelen tiyatro gösterilerini izleyebileceksiniz. Fakat geceler tetikte ve korku içinde geçecek. Telefonun her çalışında, şantiyeden gelecek bir kaza haberi mi diye huzursuz olacaksın. Baraj şantiyelerinde bu tür kazalar kaçınılmaz evlat. Kaya kamyonları devrilir, dozerler uçar...   

 (Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                 

22 Aralık 2019 Pazar

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 31

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 31 ***

Gecenin üçünde şantiyeye iyice yaklaşmışken sel suları bir kez daha kesecek yolunuzu. Suların kara yolunu yuttuğu bir virajda çakılıp kalacaksınız. Arabadan inip farın aydınlattığı azgın sulara bakarken sürüklenen taşların sesi ve korkunç dalgaların uğultusu kulaklarınızı sağır edecek. Yağmur bütün şiddetiyle devam ederken sırıl sıklam ıslanacak, çaresiz halde şantiyenin durumunu düşünürken endişe içinde suyun bir an önce çekilmesini beklemeye koyulacaksınız. İşte evlât, böylesine büyük afetlerde yapacak bir şeyi kalmaz insanın. Dev dalgaların arasında seçmeye çalıştığın karaltılardan sele kapıldığını düşündüğün şantiye binalarını, koca iş makinalarını hayâl ederken kaç insanın sel sularına kapılıp gittiğini düşünüp karamsarlığın zirve yapacak, acizliğin ne demek olduğunu anlayacaksın.

Dev yağmur damlaları kurşun gibi başına inerken hava aydınlanmamakta ısrarcı. Yolu kaplayan sel suları çekilmeye başladığında yanındaki arkadaşınla şantiyeye bir an önce ulaşabilmenin çarelerini arayacaksınız. Dalgalar periyodik aralıklarla yolun kenarındaki dağın yamaçlarına vurup geri çekilecek hâlâ. Suların çekildiği beş on saniyelik aralıkta karşı tarafa geçtiniz, geçtiniz. Aksi takdirde gelen ilk dalga, içinde bulunduğunuz pick-up'ı kibrit kutusu gibi yutacak. Başka yolu yok, cesaretle bu riski göze alacak uygun anı kollayıp basacaksınız gaza. Baraj yerine ulaşmak için başka bir engelin kalmadığını düşünürken yıllar önce bir Alman mimar tarafından projelendirildiği söylenen ince kemer tipindeki bir köprü girişinde durmak zorunda kalacaksınız. Durmanızın nedeni devrilip yolu tamamen kapatan ağaç elektrik direkleri. Bilemeyeceksiniz ki şanssızlık diyerek hayıflandığınız o direkler sizin hayatınızı kurtaracak. Mecburen arabadan inip alaca karanlıkta cereyan yüklü kabloların arasından geçip köprü tabliyesinin üzerinde karşı tarafa yürümeye başlayacaksınız. Köprünün diğer ucunda bekleyen kalabalığı seçmek bir tarafa altınızdan geçen suların uğultusu nedeniyle onların seslerini duymanızın imkanı yok. Son açıklığa geldiğiniz esnada yüzünüz buz kesecek arkadaşınla şaşkın vaziyette birbirinize baka kalacaksınız. Evet evlât, köprünün son açıklığı yerinde yeller esiyor. Selin azgın sularına o da dayanamamış. Artık karşı kıyıya geçmeniz asla mümkün değil. Elli metre ötede, suyun karşı yakasında toplanan kalabalığa sesinizi duyurmaya çalışacaksınız. "Can kaybı var mııı?" Nihayet sesinizi duyacaklar, elleriyle can kaybı olmadığını anlatmaya çalışacaklar. Köprü başında devrilip yolunuzu kapatan o elektrik direkleri var ya evlât, arkadaşınla birlikte hayatta kalmanızı onlara borçlusun. Zira onlar yolunu kapatmamış olsaydı, zangır zangır titreyen köprünün üzerinden bir an önce karşı kıyıya geçmek için gazı kökleyecek, karşı yakaya varmadan azgın sel sulara yem olacak ve sana yazdığım bu mektup burada sona erecekti. 

Karşıya geçme imkânın yok. Can kaybı olmadığını öğrenir öğrenmez geri dönüp Ankarayı durumdan haberdar etmen gerek. Ormanlı Köyünde güçlükle bulduğun açık bir bakkal dükkanındaki telefonu kullanarak Rauf ve Necmi Beyleri arayacaksın. Akşama doğru ancak ulaşabileceksin şantiyeye. Ereğli'den yola çıkıp dere boyunca ilerlerken gördüğün manzara tüylerini diken diken edecek. Yol üstündeki bir benzin istasyonunda temeli oyulup yarısı askıda kalan idari bina, köklerinden sökülmüş koca ağaç kütükleri, suyun akış yönünde dalları eğilmiş yüzlerce ağaç, kalın bir çamur tabakası...

Şantiyede maddi kayıp büyük. Jeneratör, su pompaları, kompresörler, paletli sondaj makinaları, bir kaç parça iş makinası, trafolar, hızar atölyesi sulara kapılmış. Senin odanın da bulunduğu yönetim binaları, işçi koğuşları, mekanik atölye, ambar bel hizasında çamur ve mille örtülmüş. Ayakta kalabilen binaların arasında kalın gövdeli koca ağaç gövdeleri, selin taşıyıp getirdiği enkazla kaplı. Donup kalacak, şaşkın ördek gibi etrafına bakacaksın. Necmi Bey, askerlikten gelen özelliğiyle işçileri toparlayacak, olan oldu, hadi herkes iş başına deyip milletin üzerindeki ölü toprağını kaldıracak. Bütün şantiye personeli, el birliğiyle binaları temizlemeye başlayacak. Odandaki çekmeceler çamur içinde. Evrakların arasında neden oraya götürdüğünü bir türlü çözemeyeceğin evlilik cüzdanın da var, o da kullanılmaz halde. Birkaç gün içinde binalar temizlenecek fakat en önemlisi dinamitlerin bulunması (!)

Şantiyede idari binaların önünde bulunan ve içinde yedek parça, inşaat malzemelerinin bulunduğu bir çift konteynırı da sel suları alıp götürmüş. İşgüzar ateşçiler dinamit deposuna teslim etmeleri gereken iki koli dinamit lokumu, fitil ve ateşlemede kullanılan zaman ayarlı kapsülleri sırf kolaylık olsun diye konteynırlardan birinin içine koymuşlar (!) Konteynırlar suya kapılıp önce yüzmeye başlamış, daha sonra kayalara çarpıp parçalanmış olmalı. Belki de dinamitler derenin aşağısında bir yerde karaya vurmuştur. Sular yatağına çekilir çekilmez sekiz kişilik bir ekip kurup derenin denize döküldüğü yere kadar olan bölümünü taratacaksın. Ne dinamit, ne de konteynırlardan ufak bir parça ilişecek gözlerine. Çocuklardan biri bulur da o dinamitlerden birini patlatmaya kalkarsa işin iş. Bunu düşünerek aylarca tedirginliğin sürecek.

Tek sorumlu sensin evlât. Sahi, sana barajın şantiye şefi olduğunu söylemeyi unuttum değil mi? Necmi Bey işi sana bırakıp şantiye ziyaretlerini azaltınca DSİ'nin baş kontrol mühendisi Nezih Bey, "Bütün işi sen yapıyorsun, seni şantiye şefi yapalım" diyecek. Şantiye işleri ile tanışalı henüz üç ay olmuş. "Benim şantiye tecrübem yok, Bölge onay verir mi ki?" diye soracaksın. O iş kolay, biz istersek olur diyecek. Sonradan öğreneceksin ki Rauf Bey, konuşmuş önceden kontrol mühendisiyle. Onun esas amacı, Necmi Bey'i barajdan uzaklaştırmak. Diğer taraftan Necmi Bey'le kontrol Nezih Beyin yıldızları da pek barışık değil zaten. Bir keresinde sırf onun gönlünü hoş etsin diye, biraz da espri yaptığını sanarak Necmi Bey, "A be koca kafa, ne işin var DSİ tesislerinde, sana benim Kuşadası'ndaki kulübenin anahtarını vereyim, git kal orada istediğin kadar." deyince, Nezih Bey, "Koca kafa ha, göstereceğim ona koca kafayı" diye söylenecek ve o günden sonra ona daima diş bileyecek. Daha sonra seni Zonguldak DSİ müdürü Abdullah Bey çağırarak iyi niyetle uyaracak. "Bak, Orhan Bey, çalışmandan memnunuz. Ancak yaşın çok genç, şantiye şefliği ağır bir görev, sorumluluğu büyük, eğer başarılı olamazsan yazık edersin geleceğine" diyecek. Sen kendine güvendiğini söyleyince gerekli yazışmalar süratle tamamlanacak, beklediğinden erken şef olacaksın. Bu arada maaşın da yeni pozisyonuna göre düzenlenecek.

Şantiye şefliği her ne kadar havalı bir pozisyon da olsa, bu iş zor evlât, sorumluluğu büyük. Yapılan işlerin sağlamlığından, işçilerin sağlığından, imzaladığın hak ediş ve diğer evraklardan sorumlu olan yegâne kişisin. Öyle ki, uyguladığın projelerde bir hata olsa dahi sorumlusu projeyi yapan değil, yine sensin. Bu yüzden kılı kırk yararak, gece gündüz çalışman, proje hesaplarını kontrol etmen, satın alma sorumlusunu boş bırakmaman ve iş programına göre işleri zamanında bitirmen gerek.

Son gelen sel fizibilite aşamasında yapılan ölçüm ve tahminleri alt üst etmiş, dere yatakları gelen suyu taşıyamayıp yön değiştirmişti. Yeniden yapılan ölçümlere göre saniyede geçen su miktarı 2.764 m3'ü olarak tespit edilmiş, bundan dolayı projeler revize edilip dolusavak kapasitesinin arttırılmasına karar verilecekti.

(Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***