KATEGORİLER

20 Şubat 2016 Cumartesi

ZAYIFA ACIMAK DOĞAYA İHANETTİR

Okuduğu kitap bir insanı bu kadar mı etkisi altına alır? Beni alıyor işte. Hoşuma giden bir kitapsa eğer, olayların en yakın şahidi, anlatıcının ilk muhatabı olurum. İçilen kahvenin tadına bakar, kahramanların hislerine tercümanlık ederim. Kitabın henüz başındayım ama sayfaları çevirdikçe taşan anlık düşüncelerimi yazıya dökmek rahatlatır beni. Beğenilmeyi beklemeden, eleştirilmekten korkmadan olabildiğince özgürcesine...

Bu duygularla Hitlerin fanatik hayranlarından biri olmama ramak kalmıştı ki, bugün okuduklarım tutumumu tamamen değiştirdi. Onun hakkında değişik kaynaklardan öğrendiklerimi bu kez kendi ağzından itiraf edince hayretler içinde kaldım. Kaleme aldığı kitabın alt başlığı olan "Zayıfa acımak doğaya ihanettir" sözüne bütün gücüyle sahip çıkıyor bugün okuduğum bölümde. Irkçılıkla ilgili görüşleri, özellikle Yahudi düşmanlığı, sadece benim değil dünyanın nazarında da ona karşı oluşan nefretin temel nedeni oluyor.

Diğer taraftan parlamenter sistem ve kilise ile ilgili saptamaları, bugün bile geçerliğini koruyor. Milletvekillerini işe yaramayan, zekadan yoksun bir topluluk olarak nitelendirip onları en ağır hakaretlerle yerden yere vururken, dinin siyasete müdahalesine de veryansın ediyor. Elbette bunlarla sınırlı değil karşı durdukları. Mesela basına iktidarın borazanı olduğu için kızıyor. Viyana'daki sosyal demokratlar, Marksistler de Hitler'in öfkesinden nasibini alıyor. Gençlik yıllarında hiçbir siyasi örgüte üye olmayıp politikadan hoşlanmadığını açıklıyor.

I. Dünya Savaşından önce Monarşi ile yönetilen Avusturya'da kendi görüşlerine karşı tehdit olarak algıladığı Aristokrat yapının karşısında tavır alan Hitler, Viyana'da yaşayan Alman milliyetçilerinin hedeflerini açıkça belirlediklerini ancak halkı bu hedefe motive edecek alt yapıdan yoksun olduğunu, Hristiyan Halk Partisinin tam aksine, varmak istediği hedefi belirlemek hususunda aciz kaldığını ancak dini duyguları da kullanarak halkın desteğini almakta başarı gösterdiğini ifade ediyor. Hitler. Alman milliyetçilerinin hedef belirlemedeki becerisi ile Hristiyan Halk Partisinin kendini halka anlatmadaki ustalığını bir araya getirmek mümkün olsaydı, Birinci Dünya Savaşının çıkmayabileceğini dile getiriyor.

Şimdi 20. Yüzyılın en kanlı diktatörünün tüyler ürperten görüşlerine dönelim. "Bir devletin ayakta kalabilmesi, onun sağlam bir ekonomiye sahip olmasından ziyade, kaliteli bir ırka sahip olmasıyla mümkündür." diyor. Yahudileri örnek veriyor bu görüşüne dayanak olarak. Her türlü ticaret ellerinde olduğu halde, onların dünyaya dağılarak diğer devletlerin içinde asalak olarak yaşamayı sürdürdüklerini söylüyor.

Her geçen gün toplumda ihtiyaçların arttığını, üretimdeki artışın nüfus artışının gerisinde kaldığını belirterek bu gidişle bir süre sonra dünyada kıtlığın baş göstereceğinin altını çiziyor. Fransızların yaptığı gibi nüfus artışını kontrol etmek suretiyle kıtlığa asla çözüm getirilemeyeceğini, bu yöntemle doğacak yüksek kaliteli nesillerin de heba edileceğini anlatıyor. Bunun tam aksine, nüfus artışını teşvik etmek gerektiğini ve doğanın yaptığı gibi, zayıfları yok ederek, aralarından güçlü olanları seçmenin kaliteli ırkın oluşumu için lüzumlu olduğunu söylüyor. Zayıflara yapılacak her türlü hizmetin devlet kaynaklarında büyük israfa yol açacağına vurguluyor aynı zamanda. 

"Aman tanrım" diyorum. Bu adam tam bir kasap. Etin iyisini kötüsünden ayırır gibi insanları kalitesine göre tasnif edip zayıf olanları ölüme terk ediyor. Bir insan bu kadar acımasız olabilir mi? Değil insana, hayvanlara bile böylesine sapık fikirlerle yaklaşılmaz. Nereden geliyor bu düşüncenin ilhamı? Doğadan. Doğadaki durum üç aşağı beş yukarı böyle çünkü.

Çağımızın hümanist insanı yaratıcıdan daha erdemli mi diye aklımdan geçiriyor. Hemen tövbe deyip çıkmaya çalışıyorum bu düşüncenin içinden. Hitler'in nazari bakımdan geliştirip iktidarı ele geçirmesiyle birlikte imalat hatası gördüğü Yahudi ırkı üzerinde uyguladığı faaliyetler insanlıkla bağdaşamaz. Bu tür olayları toplum en şiddetlisinden protesto etse de, günümüzdeki "de facto" durumu da gözden kaçırmamak lazım. Dünyadaki savaşlar, cinayetler, tecavüzler geliyor aklıma. Güçlü, güçsüzü dövmeye, onu yok etmeye devam ediyor.  Neden şehitler ve terör olaylarında can verenler toplumun alt kesimindeki görece zayıf insanlardan oluşuyor.  Bu tür olayları bilim bize yaratanın doğal seleksiyon kuralı ile açıklıyor. Hitler'e bir yandan küfür ederken insanlar, diğer taraftan onun teorisini pratiğe döküyor. Güçlü güçsüzü yok etmeye devam ediyor...

Toprakları genişletmenin vatandaşların karnını doyurmak için lüzumlu olduğunu ifade ediyor Hitler. Yani, devletin bekası için sömürgeciliğin bir çıkış yolu olduğundan bahsediyor. Buna bir de sınır getiriyor. Sahip olduğun toprakların elli katını da aşmamak lazımmış. Küçük toprağa sahip ülkeleri korumanın zorluğuna dikkati çekip geniş toprakların devleti güçlü kıldığını ifade ediyor.

Hata yapsan dahi, bunu halka karşı asla söylemeyeceksin diyor Adolf Hitler. Çünkü eğer hata yaptığını düşünürse halk, onun nazarında yeniden kazanamayacağın bir güven kaybına uğrarsın. Günümüz politikacıları harfi harfine uyuyorlar bu görüşe değil mi?

Son olarak, enine boyuna Marksizm'i inceliyor. Aslına bakılırsa kendi görüşlerine karşı en büyük rakip ve tehdit olarak görüyor bu felsefeyi. Özellikle propaganda hususunun önemi üzerinde çok duruyor ve Marksistler bu işi çok iyi yapıyor deyip örnek alıyor onları.

Bakalım daha ne inciler döktürecek adamım?       

2 yorum:

  1. Çok iyi bi yazıydı. İlgiyle okudum.
    Çok da düşündüm aslında. Zayıfa acımak doğaya ihanettir. Kısmen haklı gibi görünen bir söz ama yine de sanki propaganda sloganlarından biriymiş gibi geldi bana.

    Diğer yandan kaliteli ırk nasıl olur? diye de aklımdan geçirmedim değil.
    Hitlere göre geride kalanları sakatları ve zayıfları bırakmak ilerlemeye devam etmek. İnsanlık için insan feda edebilen adam.. Ne de yüce bir düşünce.. Bizim hayvandan ne farkımız kalır o zaman? Zayıflardan beslenerek büyüyen bir insanlık nasıl üstün ırk olabilir ya da?

    Ki zaten o üstün ırk meselesini de gaz verme amaçlı kullanmıştır diye tahmin ediyorum. Siz üstünsünüz, bizim ırkımız üstündür vs..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler. Kaliteli ırk derken fiziksel ve zihinsel bakımdan güçlü olanı kastediyor olmalı. Benim tahminim gaz vermenin dışında bu düşüncelere kendini de kaptırmış. Genel bir ideoloji geliştiriyor bu manada. Zayıf ırk olarak gördüğü Yahudileri her kıstırdığı yerde yok etme savaşında.
    Propaganda en önem verdiği konu olmakla birlikte gayet olağan karşıladığımız ve yaşamın devam edebilmesi için gerekli gördüğümüz bir doğa kanununun, insan elinde ne kadar büyük bir vahşete dönüştüğünü gözümüze sokuyor. Bu da insanı hayvandan ayıran bir özellik olmalı derken dünyanın haline bakıp yine başa dönüyorum.

    YanıtlaSil