Sabah geç kalktım diyemeyeceğim bugün. Zira yataktan kalktığımda sabahı çoktan geçmiş, öğlen olmuştu. Sabah ezanına kadar uyanık kalınca bu kalkış saatim hiç yadırganmamalı... Şaşırtıcı olan eşimin bu vakte kadar yatmama müsaade etmesi aslında. Kayınvalidemle birlikte kahvaltılarını çoktan etmişler. Balkonda sohbet eder buldum onları.
Kızım odasında hala uyuyor. Bugünü dünden garantiye almış, "Son tatil günümün sabahında beni erken kaldırmayın, bırakın istediğim saatte uyanayım." demişti. Şimdi düşünüyorum da, öğlene kadar uyumama müsaade edilmesi kızımın sayesinde oldu galiba (!) O da erken kalksaydı benim öğlene kadar yatma şansım olur muydu acaba? Kızıma seslendim, kahvaltı için özel bir isteği olup olmadığını sordum.
Bayram tatili süresince tatlısından tuzlusuna ne varsa silip süpürdüğümüzden bütün aile bireyleri almış olduğu kilolardan mustarip. "Hiçbir şey" dedi kızım. "Ben şimdi güzel bir peynirli omlet yaparım, birlikte yeriz." dedim. Yelkenleri suya indirip kabul etti teklifimi.
Sabahın erken saatlerinden itibaren eşyalarını toplayıp sabırla yola çıkmayı bekleyen kayınvalidem torununun rahatlığı karşısında söylendi durdu. Öğleden sonra birlikte çıktık evden. Misafirlerimizi yolcu ederken biz de eşimle birlikte yaylaya çıktık. Artık yaylayı görmeden bir gün dahi geçirmek istemiyorum. Sadece görmek için değil tabii bu gidişim. Aşağı yaylanın ağaçlarını da sulamam gerekiyor.
Yaylanın tamamına çektirdiğim damlama boru şebekesi sayesinde vanalar yardımıyla değişik alanları münavebeli olarak sulayacağım. Sonuncudan başlayarak bütün vanaları kapattım önce. Kapının yanındaki havuzun altında yer alan ana vana ile birlikte onun altındaki ilk vanayı açtım. Damlama boruları suyla doldu. Bahçenin üst kısmındaki bütün ağaç diplerini dolaşan şebekeyi takip ettim. Borular ağaç diplerinden geçerken üzerindeki kırmızı uçlardan tıslama sesleri arasında sular damlamaya başladı. Sabaha kadar bu alandaki ağaçlar ihtiyacı olan suyu alacaklar artık. Ağaçların arasında dolaşırken iyi ki bu sistem var diye geçirdim aklımdan. Eğer damlama sulama sistemini kurmasaydım kova kova su taşımak gerekecekti bütün bu ağaçlara.
Taş Ev'e döndüğümde eşimi ayaklarını uzatmış, kitap okurken buldum. Yakup Usta'yı aradım. Biraz önce arife günü yediği fırçadan sonra artık gelmeyebileceği ihtimalini konuşmuştuk eşimle. Neyse ki korktuğumuz olmadı ve bir iki nazlandıktan sonra geleceğini söyledi. Adam yokluğunda kızdığımız insanlara muhtaç olmak ne kötü... Bahçe girişinde demir kapının yanındaki taş duvarın yükseltilmesi, avludaki kayısı ağacının etrafına taş duvar örülmesi ilk yaptıracağım işler. Salih ve Ünal Usta da ekipleri ile birlikte gelecekler. Hiçbirinde anahtar olmadığı için yarın sabah onlardan önce yaylaya çıkmam lazım.
Eşim Ankara'dan getirdiğimiz fırın ızgaralarını sürtmüş ama istediği parlaklığı ortaya çıkaramamıştı. Biraz da ben erkek kuvveti uygulayım deyip havuz başına geçtim. İlk ızgarada elde ettiğim sonuç farkı ortaya koymuştu. Bu hevesle Arap sabunu ile yumuşattığım ızgaraya bulaşık telini sürtmeye devam ederken bahçeye bir arabanın girdiğini ve hiç yabancılık çekmeden Taş Ev'in yanına kadar geldiğini gördüm. Tanıdık biri olmalı. Arabanın içinde bir aile görünüyor. Arabadan inen kırk yaşlarında bir adam selam verip yanıma yaklaştı. "Açılmadı mı burası daha?" diye sordu. "Yok, henüz açmadık." dedik yanıma gelen eşimle.
İnşaat devam ederken gelmiş daha önce Elektrikçi Ali ile birlikte. "Açmadık ama buyurun bir çayımızı için." dedik. Eşim birkaç ikramlık hazırladı içeriden. Biri kız diğeri erkek iki çocukları var bu ailenin. Bir an önce faaliyete geçmemizi isteyip kahvaltıya geleceklerini söylediler. Tam istediğim bir ortamdı onların gelişi. Her gelen misafir ile ayrı ayrı ilgilenmek, sohbet etmek. Akşam güneş batmak üzereyken kalktılar. Hoşça vakit geçirdik...
Verandadan şehir her saat farklı görünüyor. Güneşin battığı bu saatlerde karanlık aydınlığın yerini alırken şehrin ışıkları teker teker yanmaya başlıyor. Bir gün daha bitiyor. Hüzünlü bir tablo çıkıyor ortaya...
O kadar güzel ve ayrıntılı anlatıyorsunuz ki bende merakla bekliyorum. Artık bir an önce açın da hayırlısıyla biz de ailecek gelelim kahvaltiya inşallah Osman bey. İzmir'liyiz sonuçta ve Tire'yi ziyaret sebebimiz olur. Saygılarımla.
YanıtlaSilÇoook teşekkürler... Ne kadar mutlu edersiniz bizi bir bilebilseniz? Size ve ailenize ailecek selamlar:)
SilHüzünlü bir anın manzarası, ne hoş.
YanıtlaSilŞairlere güzel şiirler yazdıracak, ressamlara güzel resimler yaptıracak bir yer düşünün. İşte o yer, burası:)
SilBütün akşamlar hüzünlü, bütün geceler gizemlidir; ancak güneşin doğuşuna kadar. Paylayımını yine keyifle okuduk; sanki anlattığın güzellikleri odada yaşar gibi olduk. İnanın ruhen müstefid olduk.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Akşam şehrin ışıkları birer birer yanmaya başlayınca, bir günün daha sonuna geldiğimi düşündüm.
SilBesbelli artık çoğu gitti azı kaldı. Ama ne emekler harcanarak. O halde akşamın hüznünden sabahın neşesine manzaraya azar azar da olsa doyma vakti geldi galiba. O manzarada mutlulukla anlar dileğimle tüm aileye :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Gerçekten de pek çok şey unutulacak ama bu manzara baki kalacak:)
SilYaylayı görmeden bir gün bile geçirememekte o kadar haklısınız ki. O kadar güzel anlatıyorsunuz ki. İnsan orda hayatını geçirmek istiyor.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Hele herşey bir düzene girsin daha da keyifli olacak:) Büyük şehirde hayatımız yolla iş arasında geçiyordu. Burası ilaç gibi geldi.
Sil