Benim için erken, eşim için geç sayılabilecek bir saatte kalkıp çıktık evden. Kızımızı hastaneye bıraktığımıza göre artık kendi işlerimize bakabiliriz.
Erken kalkmanın en önemli faydası öğlene kadar çok iş kaçırmak. Hastanenin biraz ilerisindeki Gıda Çarşısına giriyoruz. Bu saatlerde doğal olarak yollar tenha. Açılış öncesi dünden not aldığımız eksiklikleri teker teker tamamlamaya başlıyoruz. Tuvaletlerin çöp kovalarından çay tabaklarına, kağıt havlulardan kürdanlara kadar bir sürü ayrıntı. Tamam artık kalmadı dediğimiz anda yeni bir şey çıkıyor ortaya. Oldukça garip bir durum ama madem çıktık yola nefesimizi tutup devam etmemiz lazım. Arabanın arkası her gittiğimiz yerde biraz daha kabarıyor. Şirin reçel kavanozları, kağıt peçeteler, kürdanlar... "Başka ne vardı"? diye sorup duruyoruz birbirimize, "Artık başka bir şey yok." cevabını alırız ümidiyle. Ama her seferinde yeni bir şey çıkıyor...
Pastacılık malzemeleri satan dükkanlara uğramadan olmaz. En çok vakti bu tür yerlerde harcıyoruz. Eşimi bıraksan akşama kadar sıkılmaz. İşyeri sahipleri sıcak ilgi gösteriyorlar...
Aşırı sıcak ve bunaltıcı bir gün. Sadece klima çalışan yerlerde rahat nefes alabiliyoruz. Arabaya biner binmez yüzümüze sanki bir alev yapışıyor. Kahvaltı bile etmedik bu sabah. Öğlen saatine kadar oradan oraya koşturuyoruz. Nihayet sona yaklaştığımızı düşünüyoruz. Listenin neredeyse tamamı alındı. Bu yorgunluğun üzerine yıllardır yapmadığımız bir şeye karar veriyoruz. Kendimize kumru ekmeğinin arasına sucuk ve kaşar peyniri, domates, biber salçasından oluşan bir sandviç menü söylüyoruz. Gıda çarşısının içindeki salaş bir büfenin rüzgar gören tarafında ağır ağır ayranlarımızı yudumlarken karnımızı doyuruyoruz.
Dönüş vakti geliyor. Tepecik'ten Konak istikametine doğru yol alıyoruz. Eşrefpaşa yönüne saptıktan sonra varyanttan yukarı tırmanıyoruz. Bu yol maziyi canlandırıyor gözümde. Çocukluk yıllarımda az mı inip çıktım bu yollardan. Oysa varyantın giriş ve çıkışlarının öyle acemisi olmuşum ki şimdi. Belki kırk yıl oluyor bu yoldan çıkmayalı. Nedense sahil yolu hep kolayıma geldi. Bazen yayan bazen arkasında biletçinin oturduğu ESHOT otobüsleriyle en geç iki günde bir inip çıktığımız güzergahtı varyant. Yılan gibi dönerek yükselen bu yolun üst kısmında nefis manzaraya sahip Zübeyde Hanım Kız Yurdunu arıyor gözlerim, ama nafile. Atatürk'ün adının kazındığı bu devirde Zübeyde Hanım mı kalır? Kredi ve Yurtlar Kurumu İzmir Bölge Müdürlüğü olmuş yeni adı.
Üçyol'dan Gaziemir yönüne dönüyorum. Ayrancılar, Torbalı derken. yoğun bir günün ardından Tire'ye varıyoruz. Bugün günlerden cuma. Küçük pazar kuruluyor çarşıda. Şöyle bir dolaşmak iyi gelecek.
Çarşıda dolaşırken Yakup Usta arıyor parke taşlarını getirdim mi diye. Bozuntuya vermiyorum. Taşeron kıvırtırsa yine ona dönebilirim. B planım olarak kalsın bir kenarda. İki üç günlük işinin kaldığını söylüyor. "Ararım sonra ben seni" diyorum.
Pazar alışverişinden sonra Elektrikçi Ali'ye uğruyoruz. Beni takip edenler çok iyi tanırlar bu zatı. İçecek köşesindeki eviye ve çay ocağı bağlantılarını ile bahçe aydınlatmasını yapacak. Bir de tuvaletler için yeni aldığımız havlulukların duvara montajı var.
Ali Ustayı arıyorum. Dolapların imalatı tamamlanmış ama montajı yapacak eleman başka işe çıkmış. Yarın saat on gibi yaylada olacaklarını söylüyor. "Tamam yarın görüşürüz" diyorum ve kapatıyorum.
Aldığımız eşyaları yarın çıkartırız yaylaya. Araba dolu ne olur ne olmaz diye kapalı garaja çekiyorum bugün. Biraz dinlenmeyi hak ettik artık. Yarın yaylada hem yorulacağız hem dinleneceğiz.
Not: Resim "http://kategorizeedemediklerim.blogspot.com.tr/" adresinden alıntıdır.
Kumru yazmışınız da... Güya kumru yemişliğim vardır Çeşme'de, Çanakkale, Ayvalık, Bozcaada, Gökçeada, Kaz ağları turlarında. Ankara'da da çok yer kumru yapar. Hem de İzmir'in kumrusundan daha güzel bulanlar vardır.Sanırım bilirsiniz.
YanıtlaSilKumru; ama sucuk olmayacak, salam filan hiç olmayacak. Kala kala kaşar kalıyor. Yani kumrunun tadı ile kaşarlı tost farksız geliyor bu yüzden bana :)))))
Bilgisayarımı yanıma almadığımdan takip ettiğim blogları okuyamamıştım. Az önce okudum yemekle ilgili yazınızı. Yemek konusuna girmeniz beni çok sevindirdi.
YanıtlaSilKumruya gelince; Eskiden İzmirli olmayanlar kumruyu bir kuş çeşidi sanırlardı. Şimdi artık yurt çapında tanındı. Karışık daha çok seviliyor ama ben sosis ve salam yemiyorum artık. Sucuk, sosis ve salamın yanında bir derece daha masum geliyor:)
Bilirsiniz kumru nohut mayalı bir ekmek çeşididir. Gevrekçiler, kumrunun karnını yarıp içine İzmir tulumu, domates dilimi ve acı yeşil biber koyup satarlar.
İzmir çok nemlidir. Sıcağı yakar adamı. Tire'de bir gram nem yoktur. Sıcağı bütün kemiklerimizi ısıtır ve iyice gevşersin. Yalnız sıcaktan korunmak için ya şapkan olacak, ya da üslük dediğimiz sal kullanacaksın. Yine de en iyisi mi yaylaya çıkmak. Aslında yataklı bir misafir evi de olabilir. Üç günlük beş günlük bir yayla ve dağ turizmi iyi gelir.
YanıtlaSilDoğrudur. Ankara'nın havası da soğuk ama sağlamdır. Öğrencilik yıllarımda Ankara'dan İzmir'e her geldiğimde hemen hasta olurdum. Konaklama alternatifini düşünmedim değil. Hatta Kaplan Taş Ev'den Tire'ye teleferik bile kurulabilir. Çünkü harika bir manzaraya sahip bu sırt. Yayla turizmi için muhteşem bir yer. Bu tür yatırımlar için bazı bölgelerde güzel devlet destekleri de var. Aydın'a daha yakın olmamıza rağmen İzmir'e bağlıyız. İzmir devlet desteklerinden mahrum. Aydın'a bağlı olsaydık böyle bir turizm yatırımının yarısını devlet karşılıksız hibe desteği olarak ödüyor. Bu desteklerden yoksun kalınca bizim de gücümüz sınırlı olduğundan duruyoruz. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilSalaş büfeleri ve sandviç yemeyi çok severim ancak kumru ile hiç tanışamadım, vejetaryen olduğum için tadını pek kestiremiyorum.
YanıtlaSilKumru, nohut mayası ile hazırlanan ve İzmir'in sembol sandviç ekmeğidir. İçine önceleri sadece İzmir tulum peyniri, domates ve sivri biber konulurken, sonraları sosis, sucuk, salam, kaşar peyniri, ketçap, mayonez yani kısaca ellerinde ne varsa dahil ettiler. Bana sorarsanız ilk şekli güzeldi. Vejeteryan olmanız kumru yemenize engel değil ki. İçine sadece domates koyup yine yiyebilirsiniz. Yoksa siz kumruyu kuş mu sandınız? :)
YanıtlaSilO halde ekmekten ötürü geliyor bu özellik. İzmir'de büfelerde görmüştüm, yalnızca sosisli olduğunu düşündüğümden yanaşmadım. Kumru yakıştırması yapmadım hiç zira İzmirliler kuşları sever bilirim...
SilAynen. Salam ve sosisten ben de nefret etmeye başladım:) Lastik yemiş gibi oluyorum onları yediğimde. Sevgiyle kalın:)
YanıtlaSilBen de bir ara kumru yemiştim İzmir de, içinden şarküteri taşıyordu. Ama lezzetliydi işte. Kimbilir bir daha ne zaman gideriz artık İzmir e?
YanıtlaSilÖyle salam, sosis, ketçap, mayonez, turşu vs. sevmiyorum bende. Kumrunun tadına varmak için içine sadece İzmir tulumu, domates ve yeşil sivri biber koymak lazım. Bekleriz efendim:)
YanıtlaSil