KATEGORİLER

3 Temmuz 2016 Pazar

TAŞ EV: İLK VERANDA KEYFİ

02/07/2016 Cumartesi, Tire

Sabah sekiz buçuğa doğru Ahmet Usta aradı ve yola çıktıklarını haber verdi. Kızımla birlikte aceleyle evden çıktık. Yaylanın dar ve virajlı yokuşlarını tırmanıp bahçe kapısına vardığımızda ustaları bekler bulduk. Hemen kapıları açtım. Dünden yarım kalan tuvalet kapılarının montajına başladılar.

Bahçe kapısından Taş Ev'e kadar ağaçların arasında bir yol açmıştım. Bir kaç kamyon çakıl sermiştim arabalar batmasın diye. Yağmur ve zaman zaman taşan havuzdan akan sular derin kanallar oluşturmuştu yolun üzerinde. Diz boyuna kadar uzayan yabani otlar kuruyup odunlaşmaya başlamıştı. Alçak arabaların altı sürtüyordu artık. Geçen hafta ilk iş olarak yolun üzerindeki otları biçtirdim. Bu yola tabiatla uyum sağlayabilecek ne yapmalıydım? Arabalar için park yerleri hazırlamalıydım. Kışın arabalar çamur içinde kalacağından bu şekilde bırakamazdım. İnsanlar için de istenen bir durum değildi ayrıca. Ancak beton arazinin mevcut doğal yapısını bozacaktı. Beton kilit taşları döşetsem betondan ne farkı olacaktı ki?

Bir arkadaşım bahsetmişti Ogün Bey'den. Belediyeye beton kilit parke taşı işleri yapıyormuş. Dün telefonla görüşmüş, bugün için yeri görmeye gelebileceğini söylemişti. Tam yukarı yaylaya çıkacaktık ki o aradı. On beş dakika sonra yanımıza gelebileceğini söyledi. İlk intiba önemlidir ya, benim onun hakkında ilk intibaım hiç iyi olmadı. Gelir gelmez "Buraya yedi metre genişliğinde bir yol yaparız." dedikten sonra vermiştim kararımı. Otoyol mu yapacaksın buraya kardeşim? Şerit genişliği üç buçuk metre olan çift şeritli yol (!) "Ne gereği var burası otoyol olmayacak." dediğimde "İki araba karşılıklı gelmeyecekler mi?" diye salaklığı ya da salak yerine koyması devam etmişti. Yayla yolumuzun mevcut genişliği dört metre iken bahçe yolumuz yedi metre genişliğinde olacakmış... Ortaya bir yağmur oluğu, kenarlara bordür, sol taraftaki alana oto park, ağaçların altına kameriyeler çok iyi olurmuş (!) Taş evi görmek istedi, gezdirdim. Hızını alamayıp devam etti. Verandayı manzara tarafına doğru genişletmek güzel olur. Alttan çelik konstrüksiyon üzerine bir döşeme yapılırsa... Ayrıldıktan sonra yanımızdan kendi kendime düşündüm. Belki birkaç kamyon kırma taş serilmesi en uygun çözüm olacak, yaya için bir buçuk metre genişliğinde kilit taşından bir yürüyüş yolu işimi fazlasıyla görecekti.

Ahmet Usta'ya daha ne kadar işleri olduğunu sordum. "En az bir buçuk iki saat sürer." dedi. Kızımla birlikte orman içi patika yolundan yukarı yaylaya çıktık. Yaklaşık iki yüz metrelik bu yolun yokuşu gerçek bir efor testi. Geçen yıl durup dinlenmeksizin yukarı çıkmam mümkün değilken şimdi bir solukta rahatlıkla çıkıyorum. Kızım bile bana ayak uydurmakta zorlandı. Yukarı yaylanın ağaçlarını büyük ölçüde tanıdım ama hala arada yeni keşfettiklerim var. Geçen yıl don nedeniyle bölgede erik ve kayısı hiç olmamıştı. Bu sene bol meyve verdi bu ağaçlar. Buradaki arazi aşağı yaylanın iki katı. Her tarafı ot bürümüş. Giriş kısmındaki otları biçtirmiş ve damla sulama hatları onartmıştım. Bu bölge geçen yıl muhtelif meyve ağaçları diktirdiğim yerdi. İncir fidanlarını diktiğimiz yukarı kısımda devam eden ot biçme işleri daha acil olan alt kısma kaydırdım. Alt kısımda yüz elli kadar ceviz fidanı diktirmiştik. Otlar biçildikten sonra burasının da damlama su hatlarının elden geçirilmesi lazım.

İki armut ağacının yanından geçtik. Toplamak için daha zamanı var bu armutların. Bahçe içi yolun solundaki armut ağacının meyveleri kıvamına gelmiş. Yanımızda getirdiğimiz sepetlere doldurmaya başlıyoruz. Ağacın yüksek dallarına erişmek mümkün değil. Yol tarafında dik yamacın ucuna yaklaştığımda ayağımın altındaki toprak çözülüyor birden. Hop, aşağı kayıyorum, kızım feryadı basıyor bir tarafımı kırdım endişesiyle. Ben yamacın ortasında takılıp kalmış, gülmeye başlamışken. "Yaylada düşmek kadar doğal bir şey yok, endişelenecek bir şey yok" diyorum. Düştüğüm yer yumuşak toprak. Dikenlere rast gelmezsem problem değil.

Armut ağacını bırakıp havuz başına gidiyoruz. Aşağı yayladaki havuzunun bir buçuk katı su alan havuz ağzına kadar dolmuş durumda. Hemen yanı başındaki ağacın dalları kayısı dolu. Dalların bir kısmı havuza doğru eğilmiş. Ağaçtan düşen meyveler havuzda yüzüyor. Yerlerde de çok meyve var. Sincaplar talan etmiş burayı da. Çekirdeklerini alıp dışlarını bırakmışlar. Yine de çok meyve var ağacın üstünde. Olgun meyveleri sepete doldurmaya başlıyoruz. Kısa bir süre sonra telefon çalıyor. Arayan Ahmet Usta. İşlerinin bittiğini söylüyor. "Hemen geliyoruz" diyorum.

Ahmet Usta'nın yaptığı işleri teslim alıp onu uğurluyor, arkasından kapıları kapatıp biz de şehre iniyoruz. Bir kaç saat evde hazırlık yapılıyor. Akşam yemeğini Taş Ev'de yapacağız bugün. Hazırlıklar bitince hep birlikte çıkıyoruz yukarı. Eşim ve kızım hevesli bir şekilde bir sürü meze hazırlıyorlar. Ben verandaya iki masa ve sandalye çıkarıyorum.

Kızımla birlikte geçen yıl aldığımız büyük ızgaranın montajına başlıyoruz. Ambalajının içinden çıkan montaj planına göre yüze yakın vidayı kullanarak ızgarayı kuruyoruz. Kızım mutfağa dönerken ben iki kilo kadar ceviz kırıyorum. Bu bölgedeki cevizlerinin rengi biraz koyu ama lezzeti muhteşem. Ceviz kırma işi bitince yeni kurduğumuz mangalı yakıyorum.

Gün batımında hafif esen rüzgar yüzümü okşarken kuş seslerine kulak kesiliyorum. İlk veranda keyfimiz bütün yorgunluklarımı almak, ustaların tahrip ettiği sinir sistemimi tedavi etmek için bire bir iyi geldi. Mangal tutuştu, ateşin közlerini dağıttım. İki parçadan oluşan büyük ızgara telini ateşin üzerine yerleştirdim. En azından kırk kişinin aynı anda karnını doyurabileceği koca ızgaranın küçük bir bölümü yeterli olmuştu bize.

Masalar kuruldu mezeler dizildi. Taş Ev ilk sınavını başarıyla vermiş oldu. İki saat içinde bir sürü mezenin hazırlanması benim için şaşırtıcıydı. Kaşık salatası, fava, cevizli kırmızı köz biber, sirken otu salatası, patlıcan salatası, barbunya pilaki, atom, patates salatası, pancar turşusu, En çok hoşuma giden cevizli kırmızı köz biber oldu.

Kızımın fikriydi bir anket oluşturmak. Bir site varmış SurveyMonkey adında. İzmir Tire Kaplan'a ne yemek için çıkılır? diye bir soru yöneltti. Ücretsiz versiyonu yüz kişi ile sınırlı bu sitenin. Şimdilik yöresel kahvaltı ve ot yemekleri başı çekiyor. Üçüncü sırada kiremitte alabalık var. Arzu eden herkes katılabilir bu ankete. TIK Anketin sonucunu paylaşacağım ileride. Gece yarısına kadar oturup çaylar içildi, tatlı tatlı sohbet ettik.  

4 yorum:

  1. Birkaç gündür modem sorunu ile boğuşunca geriden gelmek hızı arttı. Ama değmiş. Ne gzüel bir keyfe ortak olduk.

    Çok güzel olacak oralar. Yazları hemşeriniziz. Uğramayı çok isteriz. Bitsin de, açılsın da hayırlısıyla.

    Size ve eşinize selamlar söylerken o verandanın keyfine bir gün ortak olmak dileğimizle.

    YanıtlaSil
  2. Ben de çok gecikmedeyim. Okumak istediğim blogları okumaya zaman yetmiyor. Günlüğümde gün atlamamaya çalışıyorum. Elbette. Bekleriz :)

    YanıtlaSil
  3. Çok geçmiş olsun.
    Veranda keyfi harika görünüyor. Zaten sayfanıza her girişimde imrenme, yer yer hafiften kıskançlığa doğru kaymalar, yok yok kıskançlık değil de şiddetli bir özenme durumları diyelim, baş gösteriyor ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler:) Siz çok daha güzellerine sahip olacaksınız, eminim. Ben yaylayı demiz kenarından daha çok sevdim.

      Sil