Saatin alarmı ile uyandım. Kahvaltımızı yaptıktan sonra evden tam çıkmak üzereydim ki, Yakup Usta aradı. "Abi gelmiyor musun?" Benden önce yaylaya varmış, anahtarı olmadığından kapıda beni bekliyor. "On beş dakika sonra yanındayım." deyip yola çıktım.
Giderken sırayla Ünal Usta ve Salih Ustayı aradım. Ünal Usta, Selim Ustanın gelip gelmediğini sordu bana. "Kimse buraya gelmedi daha." dedim. "Selim Ustayla konuşup sana döneyim." dedi. Ondan cevap beklerken Salih Ustayı aradım. Ekibinin yola çıkmak üzere olduğunu söyledi.
Yaylaya varır varmaz kapıları açtım. Yakup Usta Nissan pikabıyla bahçeye girdi. Avludaki kayısı ağacının etrafının taş duvarı ile başlamak istediğini söyledi. Taş Ev'in yanında harç için bir iki el arabası kum çakıl, iki buçuk torba da çimento kalmıştı. Ağacın konumu ve etrafında bırakılan boşluğu dikkate alıp taş duvarın kalp şeklinde çevrilmesine karar verdik. Hemen üzerini değişip başladı çalışmaya usta. Tek başına çalıştığı için yardım olsun diye üç beş araba taş getirdim kayısı ağacının yanına. "Geri kalanı ben alırım." dedi.
Telefonum çaldı. Arayan Selim Usta. "Yarın gelsek olmaz mı?" diyor. Canım sıkıldı yine. "Bak Selim Usta her geçen gün bizim açılışımızı öteliyor, bir an önce bitirelim şu işi." diyorum. Tatilden sonraki ilk çalışma günü olduğu için çalışmaya hiç hevesleri yok. Çay ocağını, tost makinesini, kahve makinesini koyacağımı tezgah ve dolaplar yapılacak daha. Ama yarın gelmelerini çaresiz kabul etmek zorundayım. Yarın gelseler bari...
Taş Ev'in kapılarını açıp açmamak konusunda kararsız bir şekilde dolaşırken bahçe kapısı tarafından sesler geliyor. Seslerin sahibi Salih Ustanın adamları. O yok ama dört adamını göndermiş. Aşağı yaylanın bütün damlama şebekesini geziyor, eksik kalan yerleri teker teker gösteriyorum. Ekip sayısı fazla olduğu için iş çabuk ilerliyor. Biri boruları taşıyor, diğerinin elinde kazma, toprağa gömülmüş vanaları ortaya çıkarıyor, bir diğeri borulara ek yapıyor... Şebeke dışı kalan fidanlara yeni damlama boruları uzatılıyor.
Aşağı yaylada işler tamamlanır tamamlanmaz yolun üzerindeki orta yaylaya çıkıyoruz. Demir kapının asma kilidi fazla çalışmadığından biraz zor açılıyor. Yol kenarındaki kocaman elma ağacı meyve yüklü ama toplayacak adam yok.
Damlama şebekesi kapsamında buraya iki vana koymuşlar. Vanalar kapalı olduğunda gelen suyun tamamı aşağı yayladaki depoyu, oradan taşan da havuzu besliyor. Burada ilk olarak aşağı yaylaya giden vanayı kapatıp alt kesimdeki ağaçları sulayan vanayı açtık. Dönerken bu vanayı kapatıp üst taraftaki ağaçların sulanmasını sağlayacağız.
Geçen sene açtırdığım yoldan yukarı yaylaya çıkıyoruz. Ekip eğitimli olduğu için ellerinde boru ve malzemeler olduğu halde dik yokuşta kolayca ilerliyorlar. Yukarı yaylanın giriş kısmının damlama boruları bayramdan önce döşenmişti. Bu sefer aşağı kısımdaki cevizleri besleyen şebekeyi kontrol edeceğiz. Bölgeyi kaplayan yabani otlar biçilmiş, fidanlar ortaya çıkmış çıkmasına ama vanaların yerlerini tam olarak bilmiyorum. Ekip hasar gören kısımların tamiratını yaparken vanaların yerini de belirlemiş olacağız. Neyse ki geçen yıl döşediğimiz damlama borularının büyük kısmında çok büyük hasar yok.
Araziyi defalarca geziyoruz. Sadece bir karış yüksekliğindeki fidanların üzerinde ikişer üçer adet meyve olması garibime gidiyor. Vanaların tamamı açılınca su alt seviyeyi besliyor. Yukarıda kalan fidanların beslenmesi için alttaki vanaların kapatılması lazım. Vanaların yerleri teker teker tespit ediliyor. Yolun başındaki ana vana hariç toplam dokuz adet vana buluyoruz. Bu benim yaz sezonu bitene kadar her gün yukarı yaylaya çıkmam anlamına geliyor. İşin sonunda fit bir vücuda sahip olmam garanti...
Birkaç asırlık kestane ağaçlarının gölgesinde buradaki manzaranın seyrine doyum olmuyor. Son kontrolleri yaptıktan sonra büyük havuzun durumuna bakıyoruz. Havuzdaki su seviyesi bayağı aşağı inmiş. Su kaçırıyor olmalı. Bu sene olmasa da önümüzdeki sene her iki havuzu da iyi bir bakımdan geçirmemiz gerekecek.
Sulama ekibini gönderdikten sonra Taş Ev'e girip Yakup Usta için çay suyu koyuyorum. Onu iyi tutmak gerekiyor bir yandan. Taş duvar işleri bitince yanına iki kişi alıp yola kilit parke taşı döşeyecek. Yoldan önce demir kapının yanında biraz taş duvar işi var. Çalan telefonuma bakıyorum. Arayan Selçuk Bey, tezgah tipi soğutucu servisinden. Onu yarın beklediğim için bu büyük sürpriz oluyor bana. Bornova'dan çıkmış yola, nasıl geleceğini soruyor. Tarif ediyorum.
Yaklaşık bir saat sonra Kaplan Köyüne geldiğini haber veriyor. Arabamla onu köy meydanından alıp bahçeye kadar peşime takıyorum. Yarım saat kadar soğutucunun digital göstergesi üzerinde uğraşıyor. Bir ara telefonla birilerine danışıyor. Sonunda işin bu faslı çözülüyor ama esas sorun sonradan çıkıyor ortaya. Meğerse soğutucunun gazı kalmamış. Petek değişecek diyor. En erken iki gün sonra yeniden gelip peteği değiştirecek. Henüz hiç kullanmadan parça değiştiriyoruz, hadi bakalım hayırlısı...
Servis gittikten sonra orta yaylanın vanasını kapatıp aşağı yaylaya su akışını sağlıyorum. Yakup Usta bahçe kapısı girişindeki taş duvar işini yarın yarım günde tamamlayacağını söyleyip toparlanmaya başlıyor. Dün yaylaya geldiğimiz saate yakın bir saatte kapıları kapatıp yayladan ayrılıyorum.
Bir gün karşılaşırsak adını söylemeden tanıyacak gibiyim Yakup Ustayı :))
YanıtlaSilNe ustalar gördü bu yayla :))
YanıtlaSilUstalara en çok ihtiyaç olduğu zamanlarda işin ertelenmesine hep alıştık. Ama işler bittikten sonra büyük mutluluk oluyor.
YanıtlaSilKolay gelsin.
Bize sözün namus olduğu öğretildi. Artık namus başka yerlerde, saç telinde aranır olunca verilen sözlerin hiçbir önemi kalmadı... Ben hala bu duruma alışamadım. Belki sonu mutluluk olacak ama buradaki ustalardan iyice bezdim artık.
Silooooo yağmurlama ne zamaaaan :)
YanıtlaSilYok, yok yağmurlama başka oluyor:) Bizimkisi damlama. Her ağaç kökünden geçen hortum gibi uzun bir boru düşün. Ağaç diplerine meme dedikleri kırmızı ufak düğmeler takılıyor. Vida gibi sağa sola çevirince damlama şeklinde gelen su artıp azalıyor.
Silpekiiii, damlaya damlaya göl olmuyor muuuuu :)
SilAllah iyiliğinizi versin:)))) Çok güldüm. Hayır, bizim damlaların hepsi fidanlara gidiyor. Zayiat sıfır yani;)
SilBiz gelip toplayalım o elmaları:))
YanıtlaSilNe zaman isterseniz, buyurun gelin. Öyle kocaman kocaman, kırmızı, albenisi olan elmalar değil ama yüzde yüz organik, ilaç yüzü görmemiş Canan Karatay elmaları bunlar:) Meraklısına:))
SilMinik elmalar daha lezzetli olur. Yemişliğim var benim. Biz elma ağacını yetiştiremedik bir türlü.
SilEşim reçelini yapıyor. Buradaki toprak çok verimli ama büyük kısmı bayır. Düz alan olsa daha rahat ederdik ancak bu kadar güzel manzaraya da sahip olamazdık;)
Sil