KATEGORİLER

5 Temmuz 2016 Salı

KAPLAN TAŞ EV FUN

04/07/2016 Pazartesi, Tire

Sabahları artık Taş Ev'de yapıyoruz kahvaltıyı. Kızım hazırlıkların yapılması ve masanın donatılmasında bana pek iş bırakmıyor. Bugün hazırladığı menemen pek bir beğenildi. Benim pabucumu da dama atmış oldu. Gerçekten de hakkını teslim etmek gerekirse benim yaptıklarımdan daha güzel olmuş. Annesi bu lafıma çok bozulacak ama e, ne de olsa babasının kızı... 

Ben de kalkıp eşime yardım edeyim bari  dedim. Önce üst kattaki salon elektrik süpürgesi ile süpürülecek. Masa ve sandalyeler yerleştirildikten sonra daha zor oluyor temizlik. Zaman ahşap döşemelerin çalışmasına ve yer yer aralarının açılmasına sebep olmuş. Ünal Usta'nın adamları bayram ertesi açılan ve çizilen yerleri doldurup elden geçirecek.

Üst katta masaların tozunu alıyorum. Koyu renk ahşap aşırı toz gösteriyor. Pencereleri açınca havada uçuşan ne kadar toz varsa usulca gelip masaya konuyor. Buradaki işim bittikten sonra verandada ceviz kırmaya başlıyorum. Geniş veranda kapı kasasının üst kısmına astığımız düşey metalik borulardan oluşan alet, hafif rüzgar esintileriyle birlikte egzotik sesler çıkarıyor. Singapur'dan hatıra olsun diye aldığımız aleti burada kullanacağımızı düşünemezdik. Oldukça ilginç bir prensiple çalışan basit bir şey bu aslında. En hafif rüzgar ortada, ipin ucundaki kalp şeklindeki yassı levhayı hareketlendiriyor. Hareketlenen levha ipi, ip de levhanın bir karış üzerindeki kristal görünümlü bir taşı sallamaya başlıyor. Nispeten ağır taş, etrafında düşey konumdaki ince metal borulara değdikçe boruların her birinden ayrı melodik sesler çıkıyor. Bazen bu alet Viyana'da sıklıkla gördüğümüz gibi dükkan kapılarının tavanlarından sarkıtılır, kapı her açıldığında çıkan sesler dükkandan içeri müşteri girdiğini haber verir. Dükkan sahibi bu sesi duyana kadar içeride rahatlıkla kitabını okur ya da başka bir işle meşgul olur.

Ceviz kırmaya ara verip, giriş salonunun halı desenli taş karolarını süpürüyorum. Eşim tepsi tepsi kurabiyeler hazırlıyor mutfakta. Dönüp tekrar ceviz kırıyorum. Yanımda oturan kızım Susanna Tamaro'nun "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" romanını yüksek sesle okuyor.

Ağaçların arasında yürümek iyi geliyor bazen. Bu bahaneyle gidip kaynak suyu dolduruyorum. Buz gibi kaynak suyu şeker gibi tatlı. Buradakine benzer bir suyu, iki yüz metre derinlikteki kanyonlara sahip Yahyalı yaylalarında içmiştim. Sürülerini otlatmaya gelen Yörüklerin konakladığı bölgelerdeki çeşmelerden akan su aynı lezzete sahipti. Bu suları ne kadar içsen zerre şişkinlik yaratmaz. Tadı ise emsalsizdir bu suların.

Dönüşte süpürdüğüm giriş salonunu deterjan ve çamaşır suyu karışımı ile siliyorum. Eşim hala mutfakta... Deterjan ve çamaşır suyunun terkibi, hangi kovayı, hangi bezi nerede kullanacağım tamamen eşimin kontrolünde. Her bölgenin terkibi ve kullanılacak enstrümanları ayrı. Eşim ve temizlik. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının ahengine sahip olmalı. Aradan çıkan bir yanlış ses, nota bütün konseri rezil edebilir. Bazen buna benzer şeyler yaşanabiliyor eşimle. Yok bazenden biraz daha fazla galiba. "O bezle değil bu bezle (!)" "Değiştir artık o kovanın suyunu kirlendi görmüyor musun?"

Bu akşam erken kalkmaktı niyetimiz. Ne kadar niyetlensek de bu güzel havayı bırakmaya hiç birimiz razı değiliz aslına bakılırsa.  Kapıları kapatıp yola çıkar çıkmaz bir kurt düşüyor içimize . Acaba çay ocağının fişini prizden çekmiş miydik? Kaplan köyünden gerisin geriye dönüp kapılar açıldı, kontroller yapıldı, kapılar tekrar kapandı. Eve dönüşümüz yine gece yarısını buldu.         

6 yorum:

  1. Bu ailenin doğa anlayışından, tabiatın kucağında olmayı yeğlemelerinden ağaç sevgisine tam benim benimsediklkerimle örtüştüğünden galiba çoğu yanı, çok seviyorum. Ve ilkin sizi tanısak da Osman Bey, başta eşinizi -sizin pabuç dama atıldı bu sefer :) - sonra sizi ve geri kalan aile bireylerinin tanımayı çok istiyorum. Böyle aileler çoğalsa. Doğayı sevdiren, uyumlu yaşayan. O güzel masaya emeği geçenleri kutlarken komşu olmadığımıza üzüldüm. Ne de olsa komşuda pişer..... diye bir adetimiz var :)))) Benim de çok değişik ve yiyenlerin parmaklarını da yediği, alışılmadık tarifte bir menemen usulüm var ki... Yakında yapacağım buraların rüzgarının masa örtüsünü çok zorladığı birkaç gün içinde.

    Taş Ev'deki o güzel ailenin Şeker Bayramını kutlarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam bir buçuk sene oluyor Ankara'yı bırakıp geldik buralara. Size bu satırları yazarken ılgıt Ilgıt esen rüzgar, yaprakların hışırtısı mest ederken beni, "Ne iyi etmişiz de gelmişiz." dedirtiyor. Umarım tanışmak nasip olur yakında. Sizin menemen tarifinizi de öğrenmek isterim. Ben adı menemen olsun ya da olmasın mantarlı, patlıcanlı ve akla gelen bir çok şey kullanarak yumurtalı yemek yapmayı ve yemeyi seviyorum:)
      İyi bayramlar:)

      Sil
  2. Tam keyifle yazınızı okuyup bitiriyordum ki bir de ne göreyim; ocağın fişi söz konusu olmuş... Kenid kendime gülümsedim, çünkü yaklaşık 15 dakika önce tam da bu konuda bir yazı yazmıştım, demek ki yalnız değilim:)

    Mutlu bayramlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evham kötü bir huy, annemden bilirim:) Ancak bazen iyi ki dönüp bakmışım dedirtiyor. İyi bayramlar:)

      Sil
  3. Kaynak suyu ha nasıl tatlıdır o şimdi, çok şanslısınız. Temizlik cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası şefine hürmetler (:

    YanıtlaSil
  4. Haklısınız. Şanslı olduğumuz da doğru :) CSO bayram konserlerine devam ediyor:))

    YanıtlaSil