KATEGORİLER

25 Temmuz 2016 Pazartesi

ÇOK ÇALIŞMAM LAZIM ÇOK


23/07/2016 Cumartesi, Tire


Evvelsi gün kızımın daveti üzerine Yukarı Kızılca köyüne gitmiştik. Orada yedik, içtik hoşça vakit geçirdik. Kızımın arkadaş grubundan geceyi hoş sohbetiyle renklendiren bir doktor hanım vardı ki onu unutmak mümkün değil. En sonunda ona tiyatro ile ilgisinin olup olmadığını sormuştum. Verdiği cevap tahminimde hiç de yanılmadığımı göstermişti. Ben de doktor hanımın anlattığı yaşanmış olaylardan birini öyküleştirip günlüğüme koymuştum.  Yeniden o geceyi hatırlatmama sebep öyküye ait aldığım olumsuz yorumlardı.



O gecenin sabahında kızım yazımı okumuş, olayı tam olarak aktaramadığımı ve açıkça öykümü beğenmediğini söylemişti. Haklı olabilirdi. Nedenlerini düşündüm. Her şeyden önce öyküyü anlatan komedi unsurlarını ön plana çıkarmış, almış olduğu tiyatro eğitimini sayesinde sözün yanı sıra taklit ve mimiklerle anlatımını güçlendirmişti. Anlattığı karakter kocasıydı ama daha çok annesiydi. O gece adeta güzel bir komedi gösterisi izlemiştik. Öyle ki, annesiyle ilgili birkaç hikâye daha anlatsaydı kesinlikle yeni bir “Sürahi Hanım” karakteri çıkardı. Bu yüzden ben uzun süre yayınlanan bir dizinin başrol oyuncusunun yerine görevlendirilen sanatçı durumuna düşmüş oldum.



Diğer bir konu öyküyü anlatan kişi kadar rahat değildi durumum. Yazdıklarımı okuma olasılıkları vardı. Bizi esas güldüren sözcükleri yumuşatarak kullandım. Dinlerken kahkahaya boğulurken okurken aynı etki ortaya çıkmadı bu zorunluluk nedeniyle.


Sabah kahvaltısından sonra eşim “Irmak haklı” dedi. Önce neden bahsettiğini anlamadım. “Kızım tabii ki her zaman haklı.” dedim. “Yazını okudum, ben de beğenmedim, olmamış.” dedi. Bazı düzeltmeler yapıp güncelledim. Sonra bu performans kaybına birçok bahane uydurdum. “Siz hikâyeyi biliyorsunuz, bu yüzden etkilenmediniz.” dedim yemedi. “Gece yazdım, uykusuzdum, ne yazdığımı biliyor muyum ben?” dedim olmadı. Yazıyı yazdığım bilgisayar kızımındı, “Mouse kullanmadan zihnim dağılıyor.” dedim yine değişen bir şey olmadı. “Güzel yazıyorsun ama bu olmamış, konuya girmemişsin işte” deyip son noktayı koydu. Bana da önümüzdeki maçlara bakmak kaldı…



Sabah her ikimizin de kafası karışık. Eşim kah benimle yaylaya çıkmak istiyor kah aşağıda kalıp evi temizlemek. Benim durumum daha vahim. Pazartesi sanıyorum bugünü. Hem ödemeler yapılacak hem dolapların montajı, tabelacı da gelip tabelaları takacak diye kıvranıyorum. “Hadi geleceksen çıkalım artık daha bankadan havale yapacağız.” diyorum. Eşim şaşırarak bakıyor yüzüme. “Cumartesi günleri kapalı olur bankalar” diyor. Bende jeton düşüyor, rahatlıyorum.



Saat onda bekliyorduk Ali Ustayı. Yarım saat önce arıyor telefonumdan. “Biz yayla kapısındayız.” diyor. Panik içinde hazırlanıyorum. Eşime seslenerek  “Ben çıkıyorum, sen de gelmeye karar verdiysen hemen çıkmamız lazım. Dolapçılar bahçe kapısında.”


Birlikte çıkıyoruz yaylaya. Marangozlar çalışmaya başlıyor. Onlara nezaret ediyorum. “Eşim elma toplayacağım.” diyor. “Otur dinlen, sonra birlikte toplarız.” diyorum. Dinlemiyor. “Boş boş oturmaya mı geldim ben buraya.” diyor. Boş bir sepet alıp elma topluyor. Fazla sürmüyor bu iş. Bir yerleri temizlemezse içi rahat etmeyecek. Tuvaletlerdeki malzemeleri dışarı alıyorum. Tuvaletleri temizlemeye başlıyor. Benim daha önce temizlediklerimi beğenmiyor. “Sen temizlik mi diyorsun buna? Yerlerde boya lekeleri bile duruyor hala…”

4 yorum:

  1. Babalar ve kızları. Kızlar böyle işte. Hem babaları bir tanedir hem de hiç beğenmezler yaptıklarını. Kendimden bilirim. Ama Babam benim her yaptığımı beğenirdi. Bir de en mutlu olduğum şey benden bahsederken ille kültürümün bulunmaz olduğunu söylerdi.

    YanıtlaSil
  2. Olsun varsın. Kızım bir tanemdir:) İyi anlaşırız onunla. Bütün eleştirilere açığım. Bu sayede kendimi geliştirme imkanım olacaktır. Sevgiyle kalın:)

    YanıtlaSil
  3. Allah gücünü eksik etmesin har daim dinç ol çalışmak gibisi yok :) sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
  4. Sağ olasın kardeşim:) Doğru söylüyorsun.

    YanıtlaSil