KATEGORİLER

4 Eylül 2016 Pazar

CEVİZ HASADI

03/09/2016 Cumartesi, Tire


Yaylanın sabahları güzeldir. Kalkar kalkmaz pencerenin kanatlarını açınca yeşillikler arasından güneşin ilk ışıklarını selamlamak ne hoş. Eşim çoktan kalkmış işe koyulmuştur. Bu onun eskiden gelen alışkanlığı. Çocukluğumun "Erken yatar, erken kalkarım" diye başlayan bir şarkısını hatırlatır bana hep. Ben ise geç yatar, eşim kadar olmasa da erken kalkarım. Aslında bunu mecburiyetten yaparım. İmkanım olsa sabaha kadar oturup öğlene kadar yatmak isterim. En azından bir müddet bu isteğimi gerçekleştiremeyeceğimi çok iyi biliyorum. Sabah erkenden bahçe kapısını açmak, gidip ekmek almak, çalışanların servisini yapmak zorundayım. Bütün bunların üstüne bir de ceviz toplama işi çıkınca sabah geç kalkmak hayalden ibaret benim için.

Rutin işlerden sonra şehre inmek üzere arabaya binip kontak anahtarını çeviriyorum. Motor çalışmıyor. Bir daha deniyorum, tık diye bir ses dışında bir kıpırtı yok. Ya aküyle ilgili bir sorun var ya da bir elektrik arızası. Ön kaputu açıyorum, her şey yerli yerinde gözüküyor. Canım sıkılıyor. Durup dururken iş çıktı başıma.

Kızımın arabasını aldım hemen. Bahçe kapısına geldiğimde Soner kapının önüne gelmiş motosikletinin üzerinde telefonda birisiyle  görüşüyordu. Kapıyı açtım ve tekrar arabaya binip şehirden, çalışanları almak üzere çıktım yola. Senem bu sefer sokağın başında bekliyor. Nasıl olduysa benden bir zarar gelmeyeceğini anlamış olmalı ki, tereddütsüz gelip yanımdaki koltuğa oturdu. Marketin önünde iki kadın toplayıcı arabanın arkasına yerleşirken ben de inip ekmekleri aldım. Olgun Ustayı arıyorum ama telefonu cevap vermiyor.  

Yol boyunca sohbet ede ede geldik yaylaya. Mutfakta aşçı yardımcısı olarak işe başlayan Senem'i yol tutmadı bu sefer. Bahçeye girdim. Hüseyin hiçbir şey dememize fırsat vermeden temizlik işine soyunmuş. Kadınlar çuvalları alıp tepesinde ceviz silkeleyen Soner'in bulunduğu ağaca doğru yöneldiler. Kızım kahvaltıyı bana bırakmıyor. Havuz kenarındaki masaya oturduk. Telefonum çalıyor. Arayan Olgun Usta. "Araba çalışmadı sabah birini gönderirsen iyi olur." diyorum. İlgilensin diye arabanın tam restoranın önünde kaldığını, bu nedenle hafta sonu misafirlere karşı zor durumda kalacağımı eklemeyi ihmal etmiyorum. Yarım saate kadar birini gönderip arabayı aldıracağını söylüyor.

Kestane ve ceviz ağaçlarının dalları arasında sincaplar koşturup duruyor. Fotoğrafını çekeyim diye çabalıyorum. Hah, bu sefer yakaladım dediğim anda ağaç dalları ve yaprakların arasında kendilerini saklamasını biliyorlar.

Dört kişilik bir öğretmen grubu geldi tam açılış saatimizde. Düzce'den düşmüş yolları buralara. Keyifli bir serpme kahvaltısının üzerine Türk kahvelerini içtiler. Kalkarken kredi kartıyla ödeme yapmak istediler. Artık pos cihazımız var nasıl olsa.  Henüz tam alışamadığım için tereddüt ederek bastım düğmelere. Herhangi bir sorun yaşamadan hallettim bu işi de.

Yukarı yaylanın cevizleri morallerimizi epey bozmuşken, aşağı yayla yüzümüzü güldürüyor. Hem miktar hem kalite hem de irilik bakımından iyiler. Özellikle bazı ağaçların cevizleri iyice azman. Üç dört tanesi bir çorba kasesini tepeleme doldurdu. Yarın fırsat bulabilirsem yukarı yaylaya çıkıp bütün cevizlerin teker teker gözden geçireceğim, belki de yukarıda silkelenmemiş ceviz ağaçları var hala.

Öğlene doğru Hüseyin yaklaşıyor yanıma gizli bir şey söyleyecekmiş gibi. "Amca" diyor. "Kadınlar benim kurbanlıklardan almak istiyorlar. Şimdi alıp bir göstersem mi?"

"Sırası mı şimdi Hüseyin?" Ben bunlara ceviz toplasınlar diye yevmiye veriyorum.  Kurbanlık seçsinler diye değil. Mesai saatinde nereye götürüyorsun bunları? Akşam giderken gösterirsin." diyorum. Saf çocuk ayaklarına yatıyor bu sefer. "Amca, öyle yapalım, öyle diyorsan."

Bugün akşama kadar ceviz işi biter diyordum ama yetişmedi. Yarın on beş ağaçtan fazla var silkilecek.

- "Soner yarın ben gelmeyeceğim." diyor. Merak ve şaşkınlık içinde soruyorum.
- "Ne işin var yarın?"
- "İsmail Efendi'nin ağaçlarını silkeceğim. Ona söz verdim."
- "Bana verdiğin söz ne olacak? Yarım bırakılır mı hiç iş? Ne olacak bizim cevizler?"
- "Başka birini ayarladım yerime?"
- "Soner ben başka birini falan anlamam. Başladığın işi bitireceksin."
- "Tamam o zaman, öyle olsun bari."

Burada her bir şeye alıştım artık. Gözünün içine baka baka satıyorlar adamı.

Güzel bir gün geçirdik bugün. Gelen giden eksik olmadı. Güzel dostlar kazandık. Onlar bizi sevdi biz onları. Söke'den, Torbalı'dan gelen güzel, mutlu insanlar...

Akşama doğru üniversiteden arkadaşım Ali'nin oğlunun düğünü vardı. Geç gelen misafirlerimizi geri çevirmedik. Eşimle kızımı bırakıp misafirlerle bırakıp yalnız gittim düğüne. Tesadüfen oturduğum masadakiler eşimin dostları. Eşleriyle tanıştım. İki saat kadar oturduktan sonra müsaade istedim düğün sahibinden. 

8 yorum:

  1. İnsan tanıma konusunda hayli katkısı oldu Taş Ev'in.

    Sincaplar bir poz verseler de görsek. Ancak dediğiniz gibi asla yakalanamıyorlar. Kuşlar uçar, seker, zıplar. Kelebekler kanatlarını kapar, uçar. Tedirginler haliyle av olmamak için.
    Cevizler umarım yukarı yaylada da olabildiğince iyi sonu. verir.
    Yeni evlilere mutluluklar dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Her türlü sürprize hazırlıklı olmak lazım insanlarla uğraşıyorsak. Her sabahın erken saatlerinde yollarda da görüyorum sincapları araba kullanırken. İnşallah bir gün fotoğrafını çekmem mümkün olur.
    Yukarı yaylada cevizler toplandı, bitti. Geçen seneye göre daha az ama aşağı yayla bu farkı kapattı gibi:)
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. discovery belgeseli gibiiii vallaaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten mi? Pek bi havalara girdim bak şimdi:))

      Sil
  4. Araba ne oldu merak ettim sonucu? Sadece oraya özgü değil her yerde var o dediğiniz satış arkanı dönmeye gör , Kolay gelsin , kaleminize sağlık efendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olgun usta oto elektrikçi ile birlikte bir şoför gönderdi. Yanlarında getirdikleri akü ile arabayı çalıştırdılar. Üzerindeki arabanın orijinal yani ilk aküsüymüş. Ömrünü bitirdiğinden yeni akü ile değiştirilmesi gerekiyormuş. Arabayı alıp gittiler, akşama doğru geri getirdiler.
      Sanırım buradaki satışlar ortalamanın biraz üzerinde:) Ankara'dayken bilmezdik böyle şeyleri. Sağ olasınız. Teşekkür ederim.

      Sil
  5. İnsanlarla uğraşmak zor. Herkes işine geldiği gibi davranıyor, saygı falan pek kalmadı artık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz gibi insanlarla uğraşmak gerçekten çok zor. Artık onlardan her şeyi beklediğim için çok fazla şaşırmıyorum. Belki beni kendilerine alıştırdılar. İnsana yakışmayan şeyler bunlar ancak maalesef realite bu.

      Sil