16/08/2016 Salı,
Tire
Çocukken
hep pazar günleri kurulurdu bizim semt pazarı. Pazar günü ile pazar zihnimde
özdeşleşmişti. Oysa ülkenin en güzel pazarlarından biri salı günleri kurulur
burada. Bu yüzden salı günleri pazar havasında geçer buralarda. Hiçbir şeye
ihtiyacınız olmasa bile şöyle bir dolaştıktan sonra illa ki alacak bir şeyler
bulursunuz.
Aşağı
indiğimde korkulu rüyam başladı. Camiler bölgesinde park edecek yer buluyordum
eskiden. Bugün orası da dolmuş tamamen. Sonunda zor bela bir yer buldum. Emniyetli bir
yer değildi. Bir başka araba tarafından çizilebilirdim. Ama başkaca çarem
yoktu. Son aldığım domatesler biraz çakır diye pazardan bol bol domates almamı
istemişti eşim. Bunun dışında pazardan alacak başka bir şey yoktu. Zaman
içinde teker teker aklına düşmeye başlıyor. “Köylülerden domates ve biber
salçası da al.”
Pazarda
domates çok ama hemen hemen tamamı çakır. “Yerli domates fazla kızarmaz.” diyor
pazarcılar. Madem eşim kırmızı domates istedi yerlisi yabancısı beni
ilgilendirmez artık. Ben yine en kırmızıya yakın olanlardan alıyorum.
Hüseyin’i
sabah gördüğümde üzerinde iş elbisesi vardı. Çevre temizliği ile başladı
çalışmaya. Çevrede atılacak, düzenlenecek çok şey var daha.
Elektrik
parasını yatırdıktan sonra arabanın yanına dönerken bir tırmık aldım. Taşları
ayıklamak için. Görünen her yer toprakla örtülsün istiyorum.
Evden
bazı eşyalar alıyorum. Matbaaya telefon edip şansımı deniyorum. Bu sefer
telefonu çabuk açıyor İbrahim. Yarın teslim edecekleri menü ve kartvizitin
hazır olduğunu söylüyor. “Hemen almaya geliyorum.” diyorum.
Menü
tam istediğim gibi olmuş ancak kartvizitin üzerinde telefon numarası yok.
“Sizin onayınızı almış olmalı” diyor İbrahim’in ortağı. Benden onay alan
falan olmadı diyorum. İki gün sonra yenisinin hazır olacağını söylüyorlar. Kartvizitin fonu
siyah. Kırtasiyeciye gidiyor, menü içine koyacağımız kâğıdı tutacak şeffaf
plastik alıyorum. Bir de siyah üzerine beyaz yazan keçeli bir kalem. Yeni
kartvizitler gelene kadar mevcutlarına telefon numaramı yazarak kullanırım.
Karadut
aldığımız köylüyü görüp ona ödeme yaptıktan sonra dönüyorum. Bahçeye girip
Taş Ev’in önündeki avludan aşağı bakıyorum. Hüseyin aşağıda orakla otları
biçiyor. Arkamı dönüp baktığımda beyaz lüks bir arabanın Taş Ev’in önüne
geldiğini görüyorum. İki genç adam iniyor arabadan. İzmir’den geliyorlarmış.
Buyur ediyoruz. Verandaya geçip oturuyorlar. Artık öğlen kahvaltı saati
geçmiş. ne arzu ettiklerini soruyoruz. Siparişi verdikten hemen sonra “Kredi
kartı geçerli, değil mi?” diyor birisi. Yok henüz pos makinemiz
gelmedi diyoruz. Yanlarında nakit taşımıyorlarmış. Bir dahaki sefere deyip
kalkıyorlar.
Hüseyin
aydınlatma direklerinin çukurlarını kazmış. Ona yardım ediyorum. Harç karıyor. Bütün
direkleri yerlerine dikiyoruz. Elektrikçi Ali artık adamlarını gönderebilir.
Arıyorum. Yarın geleceğini söylüyor.
Direkler
dikildikten sonra Hüseyin’e beni Soner’in evinin önünde beklemesini söylüyorum.
Zeytinliği gösterip geçen sene diktiğimiz fidanları sulamasını isteyeceğim.
Suyu bağlayıp aşağı iniyoruz. Zeytinliğin durumu hiç de iyi değil. Fidanların
yarıdan fazlası kurumuş görünüyor. Damla sulama yaptırınca her iş bitmiyor.
Borular bağlantı yerlerinden kopmuş, bazı yerler katlanmış ya da memeleri
tıkanmış oluyor. Ama hangi birine yetişeyim bilmiyorum. Suyu açmamıza rağmen
borularda su yok. Yine kim bilir nereden patladı? Ana boruyu takip ediyoruz. Bu
bizi Soner’in evine kadar çıkaracak. Yokuş yukarı tarlaların arasından
tırmanırken karşımıza bizi görünce huysuzlanan bir kır at çıkıyor. Atı
bağladıkları yer su borusunun geçtiği yer. Yani hayvanın ayağı boruya takılsa
fidanları suladım zannedeceğiz. Biraz daha yürüyünce Soner’in evinin önüne
çıkıyoruz. Boru hortum bağlantısından ayrılmış meğer. Hüseyin’in motosikletinin
arakasına biniyor ve yol üzerinden giderek zeytinliğin girişine dönüyoruz.
Ağaçların bir kısmında zeytin az görünüyor. Her yerde rekolte düşük olacak bu
yıl diyorlar. Bu da bizim şansımız artık.
Hüseyin
siz gidin amca, burayı artık ben kollarım diyor. Nereden çıktı bu çocuk
karşımıza? Umarım ileride bozulmaz. Yarın da yengesini getirecek mutfağa
yardımcı olarak. Eğer anlaşırsak bir problem daha çözülmüş olacak.
Herşey yoluna giriyor yavaş yavaş ne güzel.
YanıtlaSilHala iyi insanlar var. Aferin Hüseyin'e.
Evet, yavaş da olsa ilerleme kaydediyoruz :) Hüseyin eğitimsiz ama zeki bir çocuk. Umarım onu kazanırız.
SilMeşhur pazarınızı da görmüş oldum. Dar sokaklara mı kurulu?
YanıtlaSilEvet, yıllardır devam eden bir gelenek. Sabah belediye hoparlörlerinden dualarla açılır. Tire'nin köylerinin yanı sıra Bayındır, Ödemiş köylüleri de akın eder bu pazara. Ayrı bir pazar meydanı yoktur. Caddeler sokaklar o gün her yer pazarındır. Esnaf önüm kapatılıyor diye rahatsız olmaz. Çünkü onun da en fazla iş yaptığı gündür salı pazarı günü.
Sil