Karşısındaki adamın bitkin hali içini acıttı Esther’in. Keşke ona biraz olsun yardımı dokunabilseydi. Kocası için kendi canını verebilirdi, gözünü kırpmadan. Gel gelelim esas yardıma ihtiyacı olan kişinin kendisi olduğunu çok iyi biliyordu. Bütün sıkıntılarını içine atıp biriktirmişti. Son bir yılda yaşadıklarını ne kocasıyla ne de bir başkasıyla paylaşma cesareti bulmuştu kendinde. Son zamanlarda iş hayatından başka bir şey düşünmüyordu, Kemal. Oturup iki laf etmeye kalktıklarında konuyu yine dönüp dolaştırıp işlerine getiriyordu. Epeydir koltuğuna yaslanıp kendi elleriyle yaptığı sade kahvesini içmek istemiyor, kitap okumuyor, televizyon izlemiyordu. Eskiden elinden düşürmediği kıymetli saksafonunu bile bir köşeye atmıştı. Gece geç saatlere kadar çalışmaktan bunalıyor, yorgun argın eve döndüğünde kendini yatağa zor atıyordu. Zaman böyle geçerken Esther, günden güne yalnızlaşmış, koca evde adeta bir ölüyle yaşıyormuş hissine kapılmaya başlamıştı.
- Yarın seninle birlikte gelmemi istersen... Yani, belki bir faydam olur ha,
ne dersin?
Kemal, gülümseyerek yüzünü avuçlarının arasına aldı karısının. Sonra omuzlarından tutup şefkatle gözlerinin içine baktı.
-Teşekkür ederim aşkım. Tamam, adamların kültürünü benden çok daha fazla biliyorsun, dilleri zaten ana dilin, ama bu işler sana göre değil.
Arkasını döndü Kemal, dişlerini fırçalamak üzere banyoya geçti. Yatak odasında bir süre ayakta dikili kaldı Esther, eşine yardımcı olamayışının verdiği çaresizlik içinde suratını astı. Lacivert saten sabahlığını üzerinden sıyırıp beyaz ipek pijamasıyla geniş yatağa bıraktı kendini.
Kemal de ışıkları söndürdükten sonra Esther'in yanına uzandı. Saçlarını okşayan karısının ellerine küçük birer öpücük kondurdu.
- Yarın benim için çok zor bir gün olacak, birkaç saat uyuyabilsem bari.
- Çok yoruyorsun kendini, hasta olacaksın. Şart mı bu kadar çalışman?
Kemal karısının sözlerine acı bir gülümsemeyle karşılık verdi.
- Alıştım artık hayatım, buna mecburum. Hadi yatalım artık, iyi geceler.
Esther, Kemal'in bahsettiği mecburiyetin sebebini merak etmişti ama o son noktayı çoktan koymuştu bile. Kısa bir süre sonra sırtını dönüp horlamaya başlayan sevdiği adama baktı. Uykusu kaçmış, canı sıkılmıştı. Sessizce doğruldu, az önce çıkardığı lacivert sabahlığı yeniden üzerine geçirdikten sonra pencerenin yanındaki masanın üzerine bırakılmış içi su dolu sürahiye uzandı. Cam bardağı doldurdu. İçkinin tesirini üzerinden attığını düşünerek çekmeceden Atarax kutusunu çıkardı. Tableti dilinin üzerine koyup bardağı ağzına dayadı. Başı ağrıyordu, ne yapacağını bilmez bir halde salona geçip televizyonu açtı, sesini iyice kısıp boş gözlerle izlemeye koyuldu. Evlendiği ilk yılları düşündü. Ne kadar mutlu geçiyordu o günler. Ne hata yapmıştı da aralarına bu lanet soğukluk girmiş, sevdiği insanın gözünde görünür olmaktan çıkmıştı. Hayır, bunun nedeni aralarında geçen bir tatsızlık, saygısızlık ya da birbirlerine karşı duydukları sevginin azalması değildi. İçtiği ilaç henüz etkisini göstermemişti. Akşamki yemek sırasında dalıp gittiği hayali üzerinde yoğunlaşmaktan gözüne uyku girmiyor, başının ağrısı gittikçe artıyordu. Bu gidişin sonu nereye varacağını merak ediyordu. Gündüz gördüğü hayaller, artık hayatının bir parçası haline gelmişti. Ne zamana kadar saklayabilirdi bunu? Yoldan geçen herhangi birine anlatsa bu yaşadıklarını, delirdi deyip muhtemelen akıl hastanesine yatırırlardı. Kemal de yapar mıydı aynısını?
Gözü duvarda asılı yuvarlak saate takıldı. Sabahın altı buçuğu olmuş, bir gram uyku girmemişti gözüne. Kalkıp salonun penceresine doğru yürüdü, perdeyi araladı. Zifiri karanlık içinde cılız sokak lambalarının ışığını seyretti. Caddeden tek tük geçen arabaların içindekileri düşündü. Onlar da sabahın köründe sıcacık yataklarından kalkıp işlerinin peşine koşan kocası gibi işkolik insanlar mıydı? Kim bilir, belki de işlerinden ya da çıktıkları seyahatten evlerine dönüyordu bazıları. Daha hızlı gidenlerin evlerine mi yoksa işlerine mi gittiklerini merak etti. Birazdan kocasının alarmı çalacak, Selmin kilidin yuvasına anahtarını sokup çevirecekti. Perdeyi kapatıp banyoya geçti. Aynanın karşısında durup uzun uzun solgun yüzünü seyretti. Eliyle sarı saçlarını havalandırdı. Yine de güzel buldu kendini, gülümsemeye çalıştı. Gülümsemenin bu kadar zor olacağını hiç düşünmemişti. Parmaklarının ucuna basarak yatak odasına girdi. Sabahlığını çıkarıp yatağa uzandı, gözlerini kapattı. Selmin'in kapıyı açışını, alarmın çalışını, Kemal'in yataktan kalkışını, hazırlanıp çarçabuk giyinmesini, uyanık olduğunu hissettirmeden sessizce izlemekle yetindi. Mutfaktan gelen seslere kulak kabarttı. Kemal'in, Selmin'in hazırladığı kahvaltı masasında ayaküstü kahvaltı ettiğini düşündü ama bu sefer her sabah yaptığının aksine, kalkıp yanlarına gitmek, Kemal'e solgun yüzünü göstermek istemedi.
Aceleyle çekilen kapının sesi kulağında patladığında bir
"hoşça kal" demeyi bile kendisinden esirgediğini düşündü Kemal'in. Yatağında doğrulup güçlükle kalktı ayağa. Ebeveyn banyosundaki duşun altına girdi. Gözlerini kapatıp uzun süre öylece kaldı sıcak suyun altında. Sıcak su iyi gelmiş, sertleşen kaslarını gevşetmişti. Beyaz bornozuna sarınıp çıktığında, mutfaktan Selmin'in sesi duyuldu.
- Kahvaltı hazır Esther Hanım.
Çay'dan başka hiçbir şey istemiyordu canı. Yatak odasının aralık kapısından seslendi.
- Sadece çay içmek istiyorum, odama getirirsen sevinirim Selmin.
Yatak odasının kapısını tıklatan Selmin, hiçbir şey söylemeden elindeki çay fincanını pencerenin önündeki yuvarlak sehpanın üzerine bıraktıktan sonra odadan çıkıp kapıyı çekti arkasından.
Beyaz ve mavinin tonları dışında hiçbir rengin ayak basmadığı odada, güneş ışınlarına set çeken kadife güneşliği aralayıp pencereyi açtı. Denizin getirdiği temiz havayı ciğerlerine çektikten sonra rahat koltuğa bıraktı kendini. Çayından bir yudum aldıktan sonra fincanı usulca masaya bıraktı. Uykusuz geçirdiği gece boyunca beynini kemiren düşünceler nedeniyle başında büyük ağırlık hissediyordu. Önce kocasının ilgisinin her geçen gün biraz daha azaldığı vehmine kapılıyor, sonra bir anda fikrini değiştirip eşiyle aralarında yaşanan soğukluğu işlerinin yoğunluğuna veriyordu.
Bir yıl öncesine kadar ne kadar mutluydu oysa. Geceleri uykularını bölen karabasanları, olmadık yer ve olmadık zamanlarda yaşadığı halüsinasyonları, bir anda dalıp gitmeleri iyice azalmış, kendine olan güveni geri gelmişti. Hiçbir doktorun çare bulamadığı bu illetten Kemal’in ilgisi ve sevgisi sayesinde kurtulduğuna inanıyordu. Bu yüzden yeniden eski haline dönüşünün tek sorumlusu olarak Kemal'i görerek ona haksızlık edeceğini düşünüyor, buna gönlü razı olmuyordu. Evet, kocasının işi nedeniyle ilk zamanlardaki gibi birbirlerine zaman ayıramadıkları doğruydu. Gün boyunca eve dönüş yolunu gözleyen karısını aklına bile getirmiyordu belki, ama yine de sevgilerinin azalması için ortada hiçbir neden göremiyordu.
Karakterlerin içine girmeye başladık. Aslında ilk bölümlerde böyle tek tek ele almak ve derinlemesine anlamaya çalışmak bana daha kolay geliyor ama tarzınızı sevdim, önce bir karıştık ilk bölümde şimdi sanırım yavaş yavaş herkesin gözünden olayların içine çekileceğiz.
YanıtlaSilKocasının işkolikliği yanında eminim Esther'in işsiz güçsüzlüğü de olmalı bu sıkıntının altında yatan..
Ben de sizin anlattığınız şekliyle seviyorum aslında ama bu böyle oldu. Farkında olmadan sanat yaptım:)))) Haklısınız, iş yok, güç yok, bir de evde devamlı hizmetçi var. Yabancı olduğu için fazla bir çevresi de yok garibimin. Ama neyse ki, Selma var:)
SilKonuşmamak, konuşamamak ne kadar kötü. Oturup açık açık konuşulsa... En kötüsü kendi kafamızda kurup durmak, öyle mi böyle mi deyip durmak. Acaba ilgisi mi azaldı, sevgisi mi bitti, benim bilmediğim bir şey mi var yoksa sadece işleri mi yoğun? Bence Kemal'in işleri iyi gitmiyor ve çok sevdiği karısını alışık olduğu standartlardan mahrum bırakmak istemediği için gece gündüz çalışıp durum anlaşılmadan işleri yoluna koymaya çalışıyor.
YanıtlaSilEvet konuşmamak pek çok sorunu beraberinde getiriyor. Kemal kendini işe o kadar kaptırmış ki Esther'in neler hissettiğinin farkında değil. Esther'in her konuşma teşebbüsünde araya iş giriyor. Kemal'in işleri iyi gitmiyor değil ama bir şekilde işten kopamıyor. Bağımlılık, bir nevi hastalık. Belki hırs, belki içinden gelen mükemmeliyetçilik. Kimsenin yaptığını beğenmeme durumu, kendisi yoksa işlerin sarpa saracağına olan inancı. Kötü bir duygu içerisinde aslında. Bence onun da tedaviye ihtiyacı var ama işini bırakıp gitmez. Belki deli gömleğine sarıp götürmekte fayda var. Esther'in sağlığı için bunun yapılması gerekli sanki:)
Sil👍
YanıtlaSilThx:)
Silkemal şüpheli olabilir, işkoliklik dışında ya karanlık işleri, yasak işleri vardır veya yasak bir ilişkisi. esther de bir süre sonra kendine bir sevgili bulabilir, böyle giderse tabii. esther demekki daha önce bir bunalım geçirdi, atlattı. citoleks ne ki, uyku ilacı mı, hapın ismi mi, marka mı, markaysa c büyük olmalı, eğer hapın kendisiyse bilemem yani :)
YanıtlaSilTabii belirttiğin yöne de gidebilir olaylar. Ama söylediklerinden farklı olacağını söyleyeyim şimdiden:) Citoles antidepresan ve bir uyku ilacı, çok sık içildiğinde bağımlılık yapar imiş:) İlacın adı, sanırım küçük harfle başlar, aspirin gibi. Farklı düşünüyorsan, lütfen söyle düzelteyim:))
Sililaç isimleri, citoles, aferin, prozac, büyük harfle başlamalı, yazının içinde de. aspirin küçük olabilir, çünkü bu bir ilaç türü oluyor. neskafe gibi, bir kahve türü olarak söz edersek küçük harf, ama neskafe markası ise büyük, bir ilaç ismi, marka ismi, yani tür değil de bir ilacın özel ismi ise büyük. yanii, citoles eğer uyku ilaçlarının genel adı ise, bu türün adı ise, bir citoles al deyince karşıdaki herhangi bir uyku ilacını anlıyorsa küçük, ama citoles deyince eğer belirli bir ilaç anlaşılıyorsa büyük harf. nette baktım, citoles genel bir isim değil belli bir ilaç. örnek, supradyn de büyük harf tabi :) ama yine de sen küçük kullansan da bir zararı yok tabi :) bencesi doğrusu büyük harf. ben küçük kullanımına hiç rastlamadım daha. yani tıp veya bilimsel yazılarda, çevirilerde tabii :)
Silbizim ülkede, tdk, dil derneği, akademisyenler, çevirmenler, hepsi farklı kutup. sözcükler ve dil kuralları üzerinde bir konsensus oluşmuyor. o yüzden esnek konular diyebiliriz. herkes farklı bir kutup yani :)
SilBen aslında en son yazacaktım fikirlerimi ama sanırım burada araya girmem lazım. Birincisi, tüm ilaç isimleri büyük harfle başlar. Buna Aspirin de dahil. Çünkü Aspirin bir marka adıdır yani özel addır. İkincisi, Citoles bir antidepresansız, uyku ilacı değildir, uyku düzenlemede kullanılmaz. Yani bir Citoles içeyim de uyuyayım diyemezsiniz çünkü uyutmaz. Antidepresan olarak düzenli alınırsa iş görür, tek bir tane içildiğinde ya da ara ara bir tane içildiğinde bir işe yaramaz. Eğer karakter depresyonda ise ve Citoles alıyorsa tamam ama uyumak için alıyorsa yanlış bir ifade olur. Ayrıca antidepresanların kullanımı genel olarak sabahları önerilir. Citoles yani essitalopram türü antidepresanlar bağımlılık yapmazlar, sadece bırakılırken yavaş yavaş bırakılmaları gerekir. Umarım yardımcı olabilmişimdir. Selamlar 😀
SilCitoles bir antidepresandır...... diye devam edecekti o cümle, otomatik düzeltme işe karışmış, özür dilerim.
Silaspirin bir tür değil o zaman marka ise tabisi büyük :)
SilSevgili Deep,
SilTeşekkür ederim, evet haklısın eşime de sordum o da sana hak verdi zaten:) Ben TDK da ilaç isimlerinin büyük harfle mi küçük harfle mi yazılması gerektiğine dair bir şey bulamayınca internet üzerinden kullanımlara baktım. Küçük harfle başladığını gördüm birkaç yerde, aspirin gibi. Bir de aspirin Bayer'in ürünü olduğu için oradan ilişki kurdum. Sonuç yanılmışım. Bütün ilaç isimleri özel isim kategorisine girdiği için hepsi büyük harfle yazılır. Bak bugün bir şey daha öğrendim, oleyy!:)))
Sevgili Doktorum:) Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Evet, doktor olmadığım için bu kısımda şiştim tabii:)) Sizden ricam. Esther'i tanıyorsunuz, bunalımda bir kişilik, hayaller görüyor, zaten eşi onu ihmal ettiğinden dolayı büyük stres içinde, uykusuzluk çekiyor, başı da ağrımaya başladı. Üstüne üstlük akşam alkol de aldı fakat içinde bulunduğu durum öyle ağır ki kendisine iyi geleceğini bilse zehir dahi içecek. Bu durumda hangi ilacı önerirsiniz Esther'e? Mümkünse reçetesiz satılan bir ilaç olsun. İnsidon nasıl mesela? IBAN numarasını gönderirseniz Kemal Bey size vizite ücretinizi gönderecek:))) Selamlar:))
Sil😂😂😂. En basitinden Atarax içebilir mesela, reçetesiz alınabilir, alkol aldığında içebilir, narkotik grubuna girmez. İnsidon da olur ama alkolle geçimi çok iyi değildir. Vizite ücreti istemez, Esther Hanım’ın işi görülsün, her şey de para değil, gönüllere dahil olmak yeter bana 😁😂
SilAz önce Esther Hanım aradı, çok teşekkür ediyor size:))) Ben de gerekli düzeltmeyi yapayım hemen, teşekkürler:)
Sil😀👍
SilAh ben Hayat ve Hayati' den sonra bağımlısı olduğum bir yazı dizisi daha edindim galiba :) bunu her gün yayınlasanız heyecanla okurum ben. O derece yani :)
YanıtlaSilHergün yazmaya çalışacağım. Bazen işim olursa aksayabilir. Katkılarınız için şimdiden teşekkürler:)
SilEsther Kemal'i aldatsın lütfen, hödük gibi davranarak bunu hak ediyor.son paragrafı inandırıcı bulmadım kesin kemal pisliğin biri:))
YanıtlaSilÇok daha iyi bir yöntem kullanacak, emin olun:)) Yok yaa, adam sadece hasta, uyuşturucu bağımlısı gibi işine bağlanmış. Adam arkadaşlarıyla eğlenmeye gidip karısını ihmal etmiyor ki. Esther'in bu konuda en ufak bir şüphesi yok. Şüphelenmesi lâzım yoksa?:)))
SilŞimdi her şey yerli yerine oturmaya başladı. Ben nedense Esther'e çok üzülüyorum, diğer bölümlerde gelmiş onları da birazdan okuyacağım bakalım neler olacak.
YanıtlaSilBen bir de sizin yazılarınızda yorumları okumayı çok seviyorum, gerçekten çok öğretici. Emeği geçen arkadaşlara da teşekkürler :)
Sevindim:) Çok teşekkür ederim. Ben de seviyorum yorumları. Sağ olun:)
SilBu ilaçların ismini bilmediğime sevindim, demek ki depresyonum yokmuş:((( Şaka bir tarafa ilaç isimleri, büyük küçük harf olayı...yorumları okumak epey bilgilendirici oldu benim için.
YanıtlaSilAman bilmeyin tabii:) Çok teşekkür ederim:)
SilKemal ilginç biri. İşkolikliği biraz bahane olarak kullanıyor gibi geliyor. Belki yanılıyorum. Hikaye güzel ilerliyor. Karakterlerin kendine has yönleri iyi aktarılmış. Bazen kızdığım oluyor. :)
YanıtlaSilİşkoliklik konusuna gelecek olursam bu tarz insanları garip buluyorum. Sanki hayatta başka hiç başarıları ya da amaçları yok da ellerinde tek kalan iş mevzusuna sıkı sıkıya yapışmışlar gibi geliyor.
Kemal, iş dünyasında çok karşılaştığım tiplerden biri. Ona kızmakta haklıyız ama işin doğrusu acınacak bir durumda kendisi. Çoğu kez para hırsından ziyade bir aferin almak ya da sorumlu olduğu bir işte başarısız bir sonuç alınması durumunda amirleri ya da patronlarından kötü bir laf işitmemek için bu duruma sokuyorlar kendilerini bu tür insanlar. Kendimden bilirim:))
Sil