KATEGORİLER

30 Ocak 2021 Cumartesi

SON DANS BÖLÜM 9

- Nereden başlasam bilmiyorum. Uzun zamandan beri tuhaf düşler, hayâller, kâbuslar görüyorum. Gece gündüz peşimi bırakmayan halüsinasyonlara artık tahammülüm kalmadı. Bazen gece uykumun arasında, bazen evde yalnız başıma oturduğum bir sırada, bazen de tanıdık biriyle sohbet ederken başka alemlere dalıyor, farklı zaman ve mekânlarda buluyorum kendimi. Şimdiye kadar bana en yakın insanlardan gizlediğim bu durumu tek başına taşıyacak gücüm kalmadı artık.

Doktor sükûnetle dinledi karşısındaki zarif, biçare kadının samimi yakarışlarını. Çoğu şizofreni tanısıyla sonuçlanan buna benzer nice vakalarla karşılaşmıştı. İlk bakışta zararsız, basit gibi görünen bu tür rahatsızlıkların tedavisinde istenen sonuca ulaşabilmek için öncelikle hastanın güvenini kazanmak, geçmişte neler yaşadığını öğrenmek ve yaşadığı travmatik olaylarla hastayı yüzleştirmek gerekiyordu. Hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan olayları tespit etmek hem zor hem de zaman alıcıydı. Bu safhada yaptıkları, doktorluk mesleğinden ziyade dedektifliği andırırdı. Karşısına oturttuğu zanlıyı çapraz sorgularla bunaltarak suçunu itiraf ettirmeye çalışan işini bilir bir polis şefi ya da mesleğine aşık bir savcı gibi görürdü kendisini. Aradaki tek fark, zanlıyla maktulün aynı kişi olmasıydı ki bu, durumu daha da zorlaştırıyordu. En mahrem konuları başkalarıyla paylaşmak zorunda kalan hastaların, sosyal, kültürel ya da ekonomik nedenlerle geçmiş yaşamlarındaki bazı önemli detayları gizleyebileceklerini çok iyi biliyordu. Bu yüzden hastanın güvenini sağlamak, kısa sürede sağlıklı bir sonuca varmak için atılması gereken ilk adımdı. Uzun bir koşuya başlamak üzere son hazırlıklarını tamamlayıp start işareti bekleyen maraton atleti gibi derin bir nefes aldıktan sonra bir iki tıksırıp boğazını temizledi.

- Evet, anlıyorum. Peki, daha önce başka birinden destek aldınız mı?

Bunun da diğerlerinden hiçbir farkı yok, dedi içinden. Başka biri? Ne biçim soruydu bu böyle? Derdini paylaştığı bir arkadaşı olup olmadığını sormuyordu herhalde. Daha önce başka bir doktora gidip gitmediğini öğrenmek istiyor olmalıydı. İyi de, bunun ne faydası olacaktı ki? Tedavi olumlu sonuçlandığı takdirde, bilmem kaç meslektaşının beceremediği bir işin üstesinden geldiğini düşünüp böbürlenmekten başka... Evet, niyeti buysa tam da onun aradığı kişiydi kendisi. Kaç doktor eskitmişti bu dertten kurtulmak için, kaç seans tedavi görmüştü... Almanya’da başlayan tedavi süreci evlendikten sonra da devam etmiş, doktorlara bir servet harcamasına rağmen hiçbirisi derdine derman olamamıştı.

- Evet. Yaklaşık en az on yıldır tıbbi destek alıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam siz kapısını çaldığım beşinci doktorsunuz. Eğer yine bir şey değişmezse…

Doktor, kadının ağzından çıkacak sözlere dikkat kesildi. Esther, bakışlarını kucağında kenetlediği ellerine indirirken umudunu büyük ölçüde yitirmiş bir ses tonuyla cümlesini tamamladı.   

- Yine bir şey değişmezse, tıp biliminin bana çare bulamayacağına inanıp kaderime razı olacağım.

Esther'in hali doktorun hiç hoşuna gitmemişti. Profesör, ne yaparsa yapsın bu şekilde hayata küsmüş, bütün inancını yitirmiş ve tüm umutlarını tüketmiş bir insana hiçbir şeyin fayda etmeyeceğini yılların kendisine verdiği tecrübeyle gayet iyi biliyordu.

- Öncelikle Esther Hanım, bana tamamen güvenmeniz şart. Size yardımcı olabilmem için yaşam öykünüzü benimle paylaşmalısınız. İçinizdeki bütün kuşkuları atıp rahatlamanız, geçmişinizde sizi etkileyen ne varsa hepsini anlatıp aynı duyguları mümkün olduğu kadar bana yansıtmanız gerekiyor. Size bir kez daha söylüyorum, bana anlattıklarınız aramızda kalacak. Eğer siz bana güvenir, yardımcı olursanız, yaşadığınız bütün sıkıntılardan kurtulacağınıza inanıyorum.

Bu sözleri kendisini dikkatle dinleyen Esther’in gözlerinin içine bakarak, teskin edici, babacan bir tavırla söylemişti Doktor. Aynı ses tonunu muhafaza ederek devam etti.

- Gözünüzü korkutmak istemem ama tedaviniz uzun sürebilir. Dediklerimi yaptığınız takdirde bu süreci kısaltmak tamamen sizin elinizde fakat birbirimize güven duymazsak boşa kürek çekmiş oluruz. Şimdiye kadar sağlığına kavuşturamadığım hiçbir hastam olmadı. Bunu sadece mesleki başarıma bağlayamam, hastalarımın hepsi ne istediysem yaptılar ve bana sınırsız güven duydular. Karar sizin.

- Size güvenmek zorunda olduğumu biliyorum hocam, dedi Esther. Başımdaki dertten kurtulmak için son çarem sizsiniz. Bunu biliyor ve size güvenerek söz veriyorum, evet, dediklerinizin hepsini yapacağım. 

- Anlaştık o zaman.

Cevdet Bey'in sorduğu soruları dikkatle dinleyip cevaplamaya başladı Esther. Geçen seneye kadar durumunun her geçen gün iyiye doğru gittiğini, tam iyileştim derken yeniden o eski kâbus ve hayalleri görmeye başladığını anlattı Doktor’a.

- İlk günden sizi fazla yormak istemiyorum Esther Hanım ama bana sizi rahatsız eden son olaydan biraz bahseder misiniz?

- Dün akşam eşimin doğum gününü kutlamak üzere yakın birkaç dostumuzu yemeğe davet etmiştik. Kemal, yani eşim, eve erken gelmişti. Çok geçmeden eşimin kardeşi Hasan'ı ve yakın dostlarımızdan Ayhan'ı, eşleriyle birlikte karşıladıktan sonra yardımcımız Selmin Hanım'ın hazırladığı güzel bir masanın etrafında yerlerimizi aldık. Eşimin yoğun işlerinden dolayı uzun zamandır bir araya gelemiyorduk. Hep birlikte neşe içinde sohbet ederken, bir yandan yemeklerimizi yiyor, içkilerimizi yudumluyorduk. Uzun zamandır böylesine mutlu olmamıştım. Şarabımız bitince yeni bir şişe almak üzere yerimden kalktım. Salondaki içki dolabına uzandığım sırada önüme gözlerimi kamaştıran bir ışık perdesi indi. Görünmeyen bir el beni perdenin arkasına çekti ve kendimi bambaşka bir dünyanın içinde buldum...

O gece olanları en ince ayrıntısına kadar bir bir anlattı Esther. Yaşadığı görsel halüsinasyonları, Kemal'in sık sık çalan telefonlarını, Hasan'ın güzel başlayan gecede yaşadığı hayal kırıklığını, Jale'nin reenkarnasyon öykülerini, Ayhan'ın patavatsızlıklarını ve nihayet Kemal'in misafirleri umursamadan evi terk edişini...

- Peki, dedi doktor. Sağ kaşını kaldırdı, sağ elinin baş parmağını çenesinin altına, işaret parmağını yanağına dayarken yumak haline getirdiği diğer parmaklarıyla ağzını çevreleyen top sakalını örttü. Bulmaca çözermiş gibi düşünceli bir hal aldı yüzü. Kısa bir süre sonra elini serbestçe masaya bırakırken kaldığı yerden devam etti.

- Kendinizi kaybettiğinizde gördükleriniz hep dün akşamkine benzer şeyler mi?

- Hayır, farklı mekânlar, farklı kişiler de oluyor. Fakat genellikle gündüz gördüğüm halüsinasyonlarda, geceleri düşlerimde, sıçrayarak uyandığım kâbuslardaki karakterlerin giydiği kıyafetler hep bana Orta Çağı çağrıştırıyor. Ama beni asıl korkutan uykumu bölen o kâbuslar...

Gözlerini odada sabit bir noktaya dikti, kenetlenmiş elleri titriyordu. Doktor genç kadını biraz olsun rahatlatmak için araya girdi.

- Size Esther dememde bir sakınca yok sanırım, kızım olabilecek yaştasınız. Siz de bana Hocam diyebilirsiniz, öğrencim olsun ya da olmasın herkes bana böyle hitap eder. Bu yüzden neredeyse kendi adımı unutacağım. 

- Elbette, diyerek karşılık verdi Esther. Farkında olmadan çıkmıştı bu söz ağzından. Hocam yerine Cevdet Bey ya da Doktor Bey demeyi tercih ederdi aslında. Fakat doktorun kendisine ismiyle hitap etmek istemesi hoşuna gitmişti.

- Bana biraz ailenden bahset, Esther?

Devam edecek



39 yorum:

  1. Aklını başına al esther bacıııı, neemiş o öyle, herşey güzel, dünya güzel, yaşamak güzel diyeceksiiin :)))))

    YanıtlaSil
  2. Birkaç küçük ayrıntı dışında gerçekçi bir anlatım. Sürükleyici bir öykü. Yüreğinize sağlık.
    Esenlikler diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam o birkaç küçük ayrıntıyı benimle paylaşabilirseniz size minnettar olurum. Her türlü eleştiriye açığım, lütfen çekinmeden bildirin olur mu? Teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Çok güzel kurgulanmış bir öykü. Ancak psikiyatrik hastalıklar okuyanın kişiliğine göre farklı yorumlanabilir, farklı algılanabilir diye düşünüyorum. 10 yıldır gece-gündüz süren halüsinasyonlar , 5 doktor değiştirme, iyileşememe. Çok güzel bir anlatımın içinde beni başkaları adına endişelendirdi.
      Ama beni asıl sevindiren eleştiriye açık olmanız oldu. Anlayışınıza teşekkür ederim.

      Sil
    3. Hocam teşekkür ederim cevabınız için:) Romanın ileriki safhasında olaylar fantastik öğeler içerecek. Bu yüzden bilimsel yanını pek dert etmedim. Eğer psikolojik bir roman olsaydı, o zaman bu konuyu daha fazla araştırma ihtiyacı hissederdim. Eleştirinize saygı duyuyorum. Bu yüzden ilk fırsatta araştıracağım yine de. Tekrar teşekkürler:)

      Sil
  3. Esther'in ilk andan itibaren "Doktor Bey" diye hitap edeceğini düşünüyorum. Gözümde "Hocam" diyen bir Esther canlandıramadım nedense :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esther artık bizden biri sayılır:) Doktorlar mesleğe ilk adım attığından itibaren birbirlerine "hocam" diyorlar. Bu yüzden bu hitap şeklini seviyorlar sanırım. Kızımdan biliyorum Aydın Hocam, Nevin Hocam vs.

      Sil
    2. Ben de ona takıldım :)) Hatta kesin Ankaralı bu Esther, çünkü ben ilk bu "hocam" lafını Ankaraya yüksek lisansa geldiğimde duymuştum. Kampüste herkes birbirine hocam diyordu, dolmuşa biniyorsun kampüs dolmuşuysa "hocam iki Kızılay", "evet parasının üstünü almayan hocam?" :)))) Of çok kötüydü kusura bakmayın ama...

      Sil
    3. Yok aslında birbirimize değil sadece hocalarımıza ‘hocam’ diyoruz. Ancak ne hikmetse; hastalarımız, mümessiller, diğer üçüncü şahıslar falan bize hocam diyorlar. Aslında genel olarak bize ‘hocam’ denilmesini pek sevmeyiz ama insanları bozmamak için bunu dile getirmeyiz. Çünkü biliriz ki, insanlar bir saygı ifadesi olarak kullanıyorlar ‘hocam’ kelimesini. Ben şahsen; doktor hanım ya da Sevda Hanım denilmesini tercih ederim. Hocalık makamının içini doldurmak haddim değil zira.

      Sil
    4. Yalnız, arada birbirimize espri maiyetinde hocam deriz o ayrı. Dip not olarak yazayım dedim.

      Sil
    5. İyi bildiniz, Esther Angaralı:))) Üniversiteyi bitirdikten sonra askere gittim. En büyük korkum daldırıp komutana "hocam" diye hitap etmekti:))) Bilemiyorum, size itici geliyor belli ama bizim için son derece samimi bir hitap şekliydi:)

      Sil
    6. Sevda Hanım, bu konuda yorumunuzu bekliyordum:) Ben üniversite yıllarında "hocam" lafına o kadar alışkındım ki:) Birbirimize, en yakın arkadaşımızdan, bakkala, kasaba, manava, otobüs şoförüne kadar adını bilip bilmediğimiz herkese "hocam" diye hitap ederdik. Bu ayrı bir olay. Ama şimdi kızımdan biliyorum. En yakın ve akran arkadaşlarına ismiyle hitap ederken diğer bütün doktorlara isimlerine "hoca" sözcüğünü ekliyorlar. Biz bu durumu bayağı garipsemiştik eşimle. Mesela hastanede kendisinden yaşça büyük pratisyen bir doktora Aykut Hoca, hastanede doçent bir hocasına "... Hoca" diyorlardı. Asistanlık döneminde "Abla" "Abi" nin yerini "Hoca" almıştı. Bundan ne söyleyenin ne de söylenenin rahatsız olduğunu sanıyorum. Dediğiniz gibi reprezantlar da doktorlara "hocam" diye hitap ediyorlar. Belki yeni nesil doktorlar biraz farklı:)

      Sil
    7. Okunan okula göre de değişiyor bay Kaplan. Rahatsızlık derken, yukarıda da yazdığım gibi, kelimenin kendisinden çok anlamı nedeniyle bir huzursuzluk hissediyorum ben kendi adıma. Yani hoca olabilmek öyle kolayla olacak iş değil babında. Gene dediğim gibi, bizim ekol akademik kariyer dışında ‘hoca’ diye hitap etmez pek. Belki de genç meslektaşlarımız arasında yaygın bir hitaptır bu aralar 🤷‍♀️ ya da onların okul ve iş çevresinde yaygındır. Ben mahcubiyet hissediyorum biri bana hocam deyince, karşımdaki kişinin kendisini rahat hissetmediği hissine kapılıyorum, büyüklenme gibi geliyor bana, hoşlanmama sebebim bu. Selamlar.

      Sil
    8. Anlıyorum:) Benim de çok garibime gitmişti. Bazen kızımın yanına gittiğimde eczacıların, ilaç mümessillerinin, çalışma arkadaşlarının bana bile! "hocam" diye hitap etmeleri beni ta üniversite yıllarına götürmüştü. Öyle büyüklenme olarak almadım ben. Çünkü üniversite sırasında kantinde çalışan işçiye de hocam diyorduk o zamanlar:)) Teşekkürler:)

      Sil
  4. Esther'e bir dokunan doktor neler dinleyecek kim bilir... Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doktor Esther'in güvenini kazandı, dökülür artık:) Çok teşekkür ederim.

      Sil
  5. 2. Parağrafta ufacık bir yazım hatası var, kelimenin aslı Dedektif olacak, detektif değil ;)
    Hayâl kelimesi ise TDK'ya göre yine uçmuş gitmiş. Arapça aslı Hayâl olan bu kelimeyi hem de Arapçaya pek meraklı olan TDK hayal diye yazıyor, doğru. Fakat, okunuşu hayal değil bu kelimenin! Hayâl. Bu nedenle hayallerim denir, hayallarım değil. Çok manâsız.... Bu nedenle ben inatla hayâl kullanıyorum ama tabii siz basım yapacağınız için (öyle umuyorum!) hayal kullanmak yerinde olmuş... Sadece sinirimi dökmek istedim TDK'ya :)
    Orta Çağ, özel isim olduğu gerekçesiyle büyük harfle yazılıyor..
    Kusura bakmayın editöre bağladım :))) Keyifle düzelttim, umarım yanlış anlaşılmaz. Bunların dışında hikâye akışı çok güzel gidiyor, Esther astral seyahatlere çıkmaya devam edecek ve bizi de peşinden sürükleyecek mi bakalım....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, dikkatimden kaçmış, hemen düzelttim:) TDK inceltme ve uzatma gereken yerlerde şapkayı kaldırdı. Sadece yazılışları aynı, anlamları farklı kelimelerde kullanılıyor. Kar-kâr, yar-yâr gibi. Ben Arapça kelimelere meraklı değilim ama birçok yabancı kelimeyi aslına uygun kullanılmasından yanayım. Yabancı birine Türkçe öğretirken "Kemal" yazıp "Kemâl" okutmayı başka nasıl açıklayabilirsin? Eşimle de bu konuyu tartıştık az önce. Sizin gibi düşünüyor o da. O zaman yüreğime taş basarak bundan sonra TDK'nın ikinci bir emrine kadar şapkaları atıyorum:))

      İkinci düzeltme "Orta Çağ" yazılışı doğru, haklısınız. Bunu dalgınlıkla yazmamıştım, özel isim olduğu için bundan sonra dikkat edeceğim, değerli bir uyarı oldu benim için, teşekkürler:)

      Ne kusura bakacakmışım, tam da benim arzuladığım okur profili bu işte, ikazlarınızı keyifle değerlendirdim. Yanlış anlaşılacak bir şey yok, lütfen rahat olun:)

      Esther, dediğiniz gibi müthiş bir astral seyahate çıkacak sanırım:)

      Sil
  6. Sevgili Bay Kaplan;
    Guzel bir anlatım ve özenli bir yazı okudum. Fakat profesörün bu zamana kadar iyilestiremedigim hasta olmadı şeklinde dusundugu kısım kulagimi tırmalar ve hey ne saçmalıyorsun sen diye çıkıştım o hocaya; çünkü psikolojik rahatsızlıkların bircogu kronik. Hele şizofreni ve benzeri vakalarin tedavisi mümkün değil. Bu hastaların çoğunun durumu bir ilerleme ve gerileme yasamadan; verilen ilaçlarla stabil tutulmaya calisiyor ve inanın hiçbir psikiyatrist bunu tedavi edebilecek güçte degil, çünkü tıp bu konuda mucize vaad edemiyor maalesef. Cok guzel akıyor.. Fakat mantık hatası gibi duran bir cümleydi, düzeltmek isterim. Sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazim hatalarimi vs. Magzur gorun lutfen, goruntu kirliliği yaratmış olmayayım. telefondan çok çok zor oluyor😉

      Sil
    2. Sevgili Anne, teşekkür ederim:) Belki bu konu biraz tartışmaya değer. Mantık çerçevesinde ve haklı olarak hiçbir doktorun hastasına iyileşeceğine dair söz vermeyeceğini düşünebilirsiniz.
      Esther'in umutsuzluğunu gören doktor sadece ona ümit vermek ve güvenini kazanmak için bu yola başvuruyor. Elbette romanda bazı abartılı sıra dışı durumlar olabilir. Bundan sonraki bölümlerde yine fantezi ağırlıklı yönler var. Fantezi öğelerinin olması yazıda gerçeğe aykırı olaylara imkan verebilir. Henüz herhangi bir teşhis konmadı hastaya. Onun esas problemi yalnızlık ve ilgisizlik. Daha önce yaşadığı travmaların etkisiyle halüsinasyonlar görüyor. Benzer şekilde Jale de hayaller, düşler görüyor ama o bunu dert etmiyor, çünkü reenkarnasyona inanıyor. Bilimsel yönden buna benzer vakalarla karşılaşılıp karşılaşılmadığını bilmiyorum. Bu yönden araştırmadım işin doğrusu. Romanın ilerleyen bölümlerinde bunu yine bir mantık hatası olarak görmeye devam ederseniz, yeniden gözden geçirebilirim. Çok teşekkür ederim, ilginiz için:)

      Sil
    3. Yorumlardaki bariz yazım hatalarını önemsemiyorum o kadar, rahat olun lütfen. Telefonda yazılırken hata yapma olasılığı artıyor. Bir de ben yazdığım yorumu çoğu kez yeniden okuyup kontrol etmiyorum, hatalar çıkabiliyor bu yüzden. Dert etmeyin lütfen:)

      Sil
  7. Merhaba,
    Yarın Ahşap Ev Sohbetleri günü. Daha önce Deeptone ile görüşmüştük. Yarın ya da öbür hafta yazabilirim. İnstagram'dan yazdım, ulaşamadım. Ulaşabilirseniz lütfen iletir misiniz?
    Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son yaptığınız yorumda bu hafta başkasının konuyu belirleyeceğini, haftaya sizin yazabileceğini yazmış yorumunuza cevaben. Haftaya sizin konunuzu bekliyoruz o zaman:) Sevgiler:)

      Sil
    2. Ne demek:) Ben teşekkür ederim.

      Sil
  8. Merakla takip ediyorum ben de...

    YanıtlaSil
  9. şizofren galibaa bu esther teyze :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanmam:) Yalnızlık, ilgisizlik, bir de geçmişle ilgili yaşadığı travmalar:)

      Sil
  10. Her şeyin altında çocuklukta yaşananlar yatıyor genelde. Kimi insan, yapısı itibariyla daha kırılgan ve güçsüz olabiliyor. Esther travma üstüne travma yaşamış ve yaşıyor aslında. İpin ucu kaçmadan yaşama tutunabilecek mi göreceğiz. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkes için bu kural geçerli midir, emin değilim. Bazı insanlar daha çok etkilenirken bazıları travmalarını daha kolay aşabiliyorlar. Aynı çevrede büyümüş tamamen değişik performans sergileyen kardeşler olabiliyor. Aralarında tek fark yaşlarından ötürü zaman kavramının devreye girmesi. Esther nasıl aşacak bu durumu göreceğiz, teşekkürler:)

      Sil
    2. Herkes için demedim zaten, genelde. Ama "çocukluk" bizim narin kalemiz. İleri yaşlarda bazı davranışların işaret ettiği yer. :)

      Sil
    3. Biliyorum, biliyorum:)) Kesinlikle:)

      Sil
  11. Bu bölüm kısaymış, hemen bitti. :) Esther'in gördüğü şeylerin neden eski zamana ait olduğunu merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen kısa bazen de uzun olabiliyor bölümler. Orta Çağa özgü zamanları hatırlatması Jale'nin reenkarnasyon fikrini destekliyor olabilir belki de:) Romanın son bölümünde gördüğü bu halüsinasyonlar doruğa ulaşacak:)

      Sil