KATEGORİLER

29 Ocak 2016 Cuma

TABULA RASA


TABULA RASA, İngiliz filozof John Locke (1632-1704) tarafından ortaya atılan bir görüştür. Locke, düşünce özgürlüğünü ve insan eylemlerini akla göre düzenlemek anlayışını geniş ölçüde yayan, 17. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olarak kabul edilir. Ancak son yıllarda, onun düşünceleri ile ortaya koyduğu görüşlerin, kendilerine aşırı sorumluluk yüklediği gerçeğini gören dini çevreler, bilim adamları ve yöneticiler tarafından  kıyasıya eleştirilmiştir. Tabula Rasa fikrine en çok karşı çıkanlar arasında, çağımız bilim adamlarından Kanadalı Steven Arthur Pinker gösterilebilir.

TABULA RASA tanımını ilk kez üniversitede aldığım Psikoloji dersinde duyduğumu hatırlıyorum. Bu görüş benim de mantığıma uygun gelmiş olmalı ki, karşı görüşlere kulağımı tıkayıp o zamandan beri hep kafamın bir yerine takılı kaldı.

Şimdi "Tabula Rasa" üzerinde biraz duralım, bakalım yolumuz nereye varacak? Bize "Yoğrulmamış Hamur" diye öğretmişti hocamız, yaklaşık kırk yıl önce. O zamanın iletişim imkanlarını bir düşünün, ne internet, ne çok kanallı TV, ne de akıllı telefonlar var. Belki de o devirde buna kimse Türkçe karşılık türetmemişti. O zamanlar, henüz bilgisayarın bile Türkçe karşılığının olmadığını, bilgisayar yerine "komputı" kelimesinin kullanıldığını düşünürseniz konu daha iyi anlaşılacaktır. Muhtemel odur ki, hocamız kelimelerin bire bir tercümelerini kullanarak çevirmek yerine en uygun Türkçe eşanlamını bulmuş. Bence doğrusunu yapmış. Fakat sonraları, bu Latince terimin Türkçe karşılığı olarak bire bir kelime anlamına denk geldiği düşünülen "Boş Levha" tabiri kullanılmış.

NEDİR BU TABULA RASA?
Bu görüşe göre, insanoğlu yoğrulmamış bir hamur parçası olarak dünyaya geliyor.. Doğduğu andan itibaren, içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve doğal çevre şartlarında yoğruluyor, şekil veriliyor ve karakterinin oluşması sağlanıyor. Bu görüş, uzun süren deneyler yardımıyla kanıtlanmaya çalışılmış ve büyük ölçüde başarıya da ulaşmıştır. Suç işlemeye müsait ortamlarda yetişen bireylerin tamamına yakını, erişkin dönemlerinde suç işlerken, iyi sosyal çevreye sahip çocuklar, ileriki yaşantılarında genel olarak suçtan uzak durmuşlardır. Diğer taraftan ekonomik seviye ile suç arasında benzer ilişkiler kurulmuş ve benzer sonuçlar elde edilmiştir.

Tabiatıyla bu tezin getirdiği sonuçlar, kaymak tabakayı ziyadesiyle rahatsız etmeye yetmiştir. Çünkü, bu durumda insan yetiştirmenin en büyük vebali topluma yüklenmiştir. Katil, mahkeme salonunda "Benim bu durumuma bütün toplum sebep olmuştur." dediğinde, bir bakıma bilimsel bir gerçeğin altını çizmiş olacaktır. Bu sorumluluğu taşıyan toplum, adil bir yönetim, gelirde adalet ve eğitim gibi konularda çok daha duyarlı hale gelecek, yönetim erginden bunları sağlamasını talep edecekti.

KARŞI TEZ
Tabula Rasa fikrinin aksini savunanlar, insanın dünyaya bir takım bilgilerle geldiğini, çevre koşullarının etkisi olsa da sonuçta belirleyici olmadığını söylerler. Bu sayede, toplumun ve yönetimin rahat bir nefes aldığını söylemek mümkün. Bu durumda katil, "Beni siz bu hale getirdiniz" diyemez. Katillik senin damarında var, deyip sorumluluğun önemli kısmı genlerin üstüne yıkılır. Bu durumda ne suçlu ne sorumlu kalır geride.

Ben şimdi genler üzerinden taşınan bilgileri reddedecek değilim. Diğer taraftan bu bilgilerin ne olduğu konusunu bilim dünyası da tam olarak çözememiş. Birtakım fiziksel özelliklerin kalıtım yoluyla aktarıldığını rahatlıkla kabul ediyor olsam da, bireyin gen haritasında onun katil mi, yoksa soyguncu mu olacağı bilgisinin bulunduğuna inanmıyorum. Zaten düşüncenin sahibi olan Locke da nesiller arasındaki fiziksel uyumun etkisine karşı çıkmıyor.

Bana kalırsa, filozofun otoriteye karşı yönetim sistemi anlayışını bilimsel temele oturtmak için ortaya attığı bir tezdir bu. İlk olarak en iyi yönetimin nasıl olması gerektiğine dair epeyce kafa yormuştur. Elde ettiği sonuçların kalıcı olması için sadece bir destekleyici unsur olmuştur Tabula Rasa. Paranın iktidarı sürdüğü müddetçe aristokrat tabaka ve yine aynı tabakanın bilim insanları, insanlığı geriletmek pahasına bu tür düşüncelere daima uzak durmaktan kaçınmayacaklardır.

6 yorum:

  1. Çok teşekkürler, sayenizde yeni bir şey öğrendim. Hep birileri rahat etsin, eşitsizlik devam etsin diye kimbilir daha ne teoriler, ne bilimsel çalışmalar örtbas edilmiştir...

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim değerli yorumunuz için. İnsanlığın gözünü para bürümüş. Sağlık gibi hassas bir konuda bile, bilim adamlarının Kolesterol yalanı üzerinden para babalarına 300 milyar Amerikan doları kazandırdıkları söyleniyor.

    YanıtlaSil
  3. Ben insanın toplumsal davranışlarının huy ve mizaç olarak ikiye ayrıldığını düşünüyorum. Mizaç bence bize kalıtımsal olarak geçen, huysa sonradan öğrendiklerimiz. Huy edinmiş deriz ya...çocuk yetiştirirken, çocuğun bir çok davranış ebeveynden aldığını gördüm. Siz olaylara heyecanlı, sert tepki veriyorsanız çocuklarınız da öyle yaklaşıyor olaylara ve bu zamanla huy oluyor onların. Tabi tam zıttı şöyle bir durumda var. İki çocuğumu karşılaştırınca biri özgürlüğünü daha füşkün, biri daha çok başkalarının düşüncelerine değer veriyor, kısıtlanmaya daha meyilli başkaldırmayı sevmiyor.
    Elbette insan yoğrulmamış bir hamur, ama bu hamurum yapısı ne, karışımında neler var, buğday unu mu, mısır unu mu, galeta unu mu;) vel hasıl kaymaklı burjuva takımı her şeyi topluma mal etse de genlerle gelen bazı özellikler de göz ardı edilmemeli....

    Paylaşımınız çok hoş olmuş, bizi de düşünmeye sevk ettiniz....devamını bekliyorum...

    YanıtlaSil
  4. Yorumunuz ve katkılarınız için teşekkürler. Huy ve mizacın aslında birbirinden pek farkının olmadığını düşünüyordum yazınızı okuyana dek. Bunun üzerine TDK sözlüğünde Farsçadan dilimize geçen "huy" kelimesinin Türkçe karşılığına baktım.
    Huy: 1. İnsanın yaradılış ve ruh özelliklerinin bütünü, mizaç, tabiat 2. Alışkanlık
    Mizaç ise, Arapçadan dilimize geçmiş. Aynen şöyle;
    Mizaç: 1. Huy, yaradılış, tabiat, karakter 2. İnsan vücudunuz fizyolojik yapısı, sağlık
    Yukarıda görüldüğü üzere her iki terim de birbirine çok yakın anlamlar taşıyor. Yine de her iki sözcüğün tanımı, genetik ve sonradan edinilen özellikler taşımakta. İnsanın fizyolojik yapısını genetik faktörlere bağladığımı ifade etmiştim zaten. Bunun dışında kalan bireyin alışkanlıkları, karakter yapısı, hobileri vs. çevre koşulları ile belirleniyor bence.
    Şansları bol olsun her iki çocuğunuzun huylarındaki farklılık açıklanabilir. İlk bakışta, aynı ana, aynı baba, aynı ev ve aynı çevrede olmasına rağmen çocukların birbirinin zıttı karakter yapısına sahip olmasını kalıtsal faktörlere bağlamaktan başka çare gelmiyor akla. Ancak, zamanın da çevre koşulları üzerinde önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki, çocuklar ikiz olsalar, anne baba, her ikisine aynı davranışı gösteriyorum dese bile bu ne kadar gerçeği yansıtır emin değilim. Ben de evlatlarımı birbirinden ayırmam. Ama oğlum kızımı kendisinden daha fazla sevdiğimi düşünmüştür her zaman.
    Yani, benim yoğrulmamış hamur olarak teşbihte bulunduğum, sade bir hamur. İster buğday unundan, isterse mısır unundan olsun ama bütün insanlar aynı hamurdan, yoğrulmamış, şekilsiz ve kalıplara dökülmeden geliyor dünyaya. Başta anne baba, daha sonra çevre, bu hamurdan ne güzellikler ya da çirkinlikler çıkaracak zaman gösteriyor. Az önce güncel bir olay izledim TV de. İstanbul'da genç bir kıza tecavüz eden sapığın babası, oğlu ile ilişkisini 20 yıl önce kestiğini, oğlundan utandığını ve idam edilmesini, ipini de kendisinin çekmesini istediğini söylüyordu. Benim demem o ki, o çocuğun yaşadığı sosyo-ekonomik durum, yaşam çevresi ve en büyük rol model olan anne babasının yaptıkları ya da yapmadıkları incelenmeli. Konu derin, yazınız beni farklı bir pencereden bakmaya zorladı. Ha, şunu da ilave edeyim. TDK sözlük karşılıkları bir tarafa, huy ve mizaç konularında eşim de sizin gibi düşünüyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız biz de farkında olmadan farklı davranıyor olabiliriz çocuklara. Hakikaten konu derin. Bu konunun yorumlarına bile konu açılır;) ben yine de hamurun yoğrulmaya ilgisi olduğu kadar içeriğini de önemsiyorum. Paylaşımlarınızı devamını bekliyorum beyin fırtınasına ihtiyacımız varmış...

      Sil
    2. Kesinlikle. Katılımınız için teşekkürler.

      Sil