KATEGORİLER

4 Haziran 2020 Perşembe

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 32/2


Kalçamı saran kalın, deri bir kayış oturmama engel oluyordu. Bir gardiyan, makas ve elektrikli tıraş makinesi kullanarak beni tıraş etti. Öksürüğüm kesilmek bilmiyordu. Memurun elindeki, keskin bir bıçak olsaydı, beni dilimlere ayırabilirdi.

McKenzie içeri girdi ve teğmene baş selamı verdi. Bana dönüp,

“Sen yavaş öğreniyorsun, öyle değil mi Za-heater?” diye sordu.

Beni B-Blok'a, geri getirdiklerinde, Sargent hala koridorun karşısındaki hücrede kalıyordu. Ona bütün başımdan geçenleri anlattım.

“Senin yanıldığın konu ne biliyor musun, Inocente?” diye sordu. Biraz bekledikten sonra cevabı kendisi verdi. “Sen, bu adamlar tarafından önemsenmeyi bekliyorsun.”


Yeni bir öksürük spazmına yakalandım. Sargent,

“Eğer bu gaz ciğerlerini hala terk etmemişse, hemşireyi çağır.” dedi.

“Hayır, bu gazdan değil. Üşüttüm sadece, zaten burada gerçek bir hemşire olduğunu da hiç sanmıyorum.

Sargent, “Doğru, Inocente, ama kılık kıyafetleri olduğunu gösteriyor, sence bu yeterli değil mi?”

“Hayır, bugün için değil,” dedim ve tekrar kuru kuru öksürmeye başladım.

Ölüm hücresinde kalmak bazen zaman algınızı değiştirir. Eğer hayal dünyasında yaşıyorsanız, umutlu bir durumdaysanız ve adaletin gerçekleşeceğine olan inancınız hala devam ediyorsa, saatler daha yavaş ilerler. Ama oyunda hile yapıldığının farkına vardığınız anda haftalar uçar gider.

Eyalet mahkemesine temyiz başvurum sırasında, her sabah bir gardiyanın, servis penceresinin kapağını kaldırıp,

“Hey Za-heater, haberi duydun mu? Davayı kazanmışsın.” diyeceğini hayal ederek uyanıyordum. Hâkimlerin masumiyetimi ilan etmeleri için acelem vardı, herhangi bir gün, özlemle beklediğim gün olabilirdi. Ancak o gün hiç gelmedi. Haftalar geçti, günler benimle dalga geçercesine bütün monotonluğuyla birbiri ardına dizildi, ta ki Olvido kaybettiğimizi söylemek için ortaya çıkana dek. Haberi alınca birden başım dönmeye başladı.


Teksas Eyaleti, bir kadını idam edince koğuştaki bütün mahkûmlar, ölen sanki içimizden biriymiş gibi kararı protesto etti. Koğuşun en zayıf adamı duştan kaçmaya çalışırken kafesin demir parmaklıkların arasına sıkıştı ve orada kalp krizi geçirdi. Gardiyanlar onu çıkarmak için çılgınca mücadele ederken yaşamını yitirdi. El Salvador çetesi mensubu bir yerliden İspanyolca öğrenen Taylandlı bir mahkûm, ebeveynleri Meksika'da misyonerlik yapan bir Alman seri katile âşık oldu ve komik İspanyolca şiveleriyle birbirlerine romantik sözler söyleyip beni güldürdüler. Bir süre sonra, Üniteryen* bir papaz, dinlenme salonunda ikisinin nikâhını kıydı. Nikâhtan bir hafta geçtikten sonra, aynı papaz, o iki mahkûm bir gün arayla idam edilirken yanlarında hazır bulundu.  


Günler böylece geçip gidiyordu. Haftada bir infaz, radyoda idam edilen adamın bir hafta önce kayda alınmış sesinin hücrelerde çınlaması, boşalan bir hücre daha...

Zamanın durması için dua ediyordum, durum ne kadar umutsuz görünse de birinin eşimi öldürmediğimi anlayabilmesi için yeterince zamana ihtiyacım vardı. Fakat Federal Mahkemenin aleyhime verdiği karardan sonra Eyalet Mahkemesinin de hemen aynı yönde karar vermesi, sanki bir gece içinde olup bitmişti. Avukatlarım yanıma gelerek artık tek itiraz yolumun Yargıtay olduğunu söylediler. Hâkimlerin benim durumumla pek ilgilenmediğini, çünkü onlar için davanın ilginç bir tarafı kalmadığını ve onları yasal bakımdan sıkıntıya sokacak bir durum yaratmadığını söylediler.

“Benim masum olmam onlar için yasal yönden bir şey ifade etmiyor mu?” diye sordum.

Eski denizci Luther, "Hayır," dedi. "Bu durum trajik tabii ama çok ilginç değil."

Olvido, mahkemeye bir dilekçe ile başvurmamı isteyerek, avukatlarımın sadece tek bir iddiada bulunmak suretiyle korkunç bir hataya düştüklerini, bu nedenle yeni bir avukat talep etmemi tavsiye etti. Bunun bir maraton koşusu olduğunu söyledi ve mahkeme kabul eder de bana yeni bir avukat verirse, her şeye baştan başlayabileceğimi belirtti.

“Çoğu müvekkilinizle olan ilişkilerinizde, zamanın sizin dostunuz olduğunu anlıyorum. Ama keşke bir de benim açımdan bakarak zamanın bana düşman olduğunu anlasaydınız.” dedim.

Ayağa kalktım ve gardiyanı çağırdım. Gitmeye hazırlandım. Olvido'ya,

“Sizi hiçbir şey için suçlamıyorum. Tam olarak benim istediğim şeyi yaptınız. Kaba davrandığım için üzgünüm. Benim hayatta sizden başka hiç kimsem yok.” dedim.


Yaz geldi. Kantinde bu yüzden plastik kanatlı vantilatörler satılmaya başladı. B-Blokta kalan bütün mahkumlar için birer tane aldım. O ana kadar hiç rüya görmemiştim ama garip rüyalar görmeye başlamıştım. Restoranda en büyük korkumuz, hamam böceği ya da sıçan istilası idi. Sağlık yönetmeliğine aykırı olmasına rağmen, mutfak ve kilerde devriye gezmesi için iki sokak kedisini beslemeye başlamıştık. Hapishane rüyalarımda artık, nevresimin yarığından fırlayan bir sürü hamam böceğinin vücudumu sarıp bir kürk gibi üzerimi kapladığını görüyordum.

1,699. Gün: Gardiyan Johnson yanıma gelip bir ziyaretçim olduğunu söyledi. Johnson, burada adımı doğru söyleyen tek gardiyandı. Kimliğimi ilk gördüğünde, ismimin nasıl telaffuz edileceğini sormuştu. Doğrusunu söyleyene kadar benim yanımda defalarca tekrarladı. Kötülüğünü hiç duymadım ve koğuşta kalan üç yüzden fazla idam mahkûmundan her birinin adını ezbere biliyordu. Normal bir hayatım olsaydı ilk önce onunla konuşmak isterdim.

Gardiyan Johnson kapıma geldi, sonra beni kelepçeleyip ziyaret salonuna götürmek için arkamı dönerek çömelmemi bekledi. Avukatım ve ekibi dışında hiç kimse beni görmeye gelemiyordu, onlar bana sadece yazdılar. Kim miydi onlar? Beni ziyaret etmek isteyen ama bunun için izin alamayan medya mensupları, içeride kafayı sıyırmamam için bana destek veren idam cezası karşıtları ve elbette mektuplarına cevap vermeyi ihmal ettiğim hayranlarım. Artık hiçbir şeyi umursamıyordum. Bu yüzden Memur Johnson'a,

“Rica ederim beni yalnız bırak. Burada kalacağım ve biraz kafamı dinleyeceğim.” dedim.

Memur Johnson, ısrar etti, “Lütfen ziyareti reddetme, Mahkûm Zhettah. Gelen, senin avukatın.” dedi.

Hücremden çıkarken Sargent,

“Ona sevgilerimi yolladığımı söyle.” dedi.
Eğer başka herhangi biri yapsaydı ahlaksızlık derdim ama Sargent bunu içtenlikle söylemişti.


*Üniteryen : Hıristiyanlıkta bir mezhep, baba, oğul ve kutsal ruh üçlemesine inanmazken, Müslümanlar gibi sadece Tanrı'nın birliğine ve İsa'nın da onun peygamberi olduğuna inanıyor bu mezhep.

(Devam edecek)

15 yorum:

  1. Mr. Kaplan Üniteryen için verdiğiniz açıklamada bir karışıklık var bence. Deist, yaratıcının varlığını kabul edip dinleri kabul etmeyen kişi. Üniteryan için Deist Hristiyan açıklaması biraz hatalı sanki. Üniteryen nedir bilmiyorum ama bir kişi aynı anda hem Deist hem Hristiyan olamaz bence. Tam da bilemedim ama bir karışıklık var sanki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz için teşekkürler. Açıklamanız bana da mantıklı geldi. Üniteryen kelimesinin anlamını bilmiyordum. Hangi kaynaktan yararlandım bilmiyorum, inceleyip döneceğim. Bir kez daha teşekkür:)

      Sil
    2. Hristiyanlıkta bir tür deist demiş kaynak. Gerekli düzeltmeyi yaptım, teşekkürler:)

      Sil
    3. Rica ederim :) Merak ettim şu üniteryen mevzusunu, biraz araştırayım ben de :)

      Sil
  2. Güzel bir paylaşım olmuş 😊

    YanıtlaSil
  3. Bu seriyi kaçırdım maalesef. O yüzden uğrayamadım uzun zamandır.

    Bugünkü ziyaretiniz ve güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Selamlarımla😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne demek:) sizinle gururlandık biz de:)
      Seri hakkında şunları söyleyebilirim. Bu ABD'li yazar tarafından yazılmış polisiye/macera türünde bir roman. Daha önce öykü ve makale çevirileri yapmıştım fakat bu benim roman türünde ilk çevirim. Uzun soluklu bir seri ve muhtemelen 100 bölümden oluşacak. Halen 1/3 ünü yayınlamış bulunuyorum. Neredeyse 4/5 inin çevirisini tamamladım. Her gün en azından bir bölüm yayınlamayı düşünüyorum:)

      Sil
    2. Çeviri yaptığınızı bilmiyordum. Ne güzel, ben de sizi tebrik ederim 👏👏😊🧿🤚

      Sil
  4. yahu idama doğru gidiyo ama sonunda ölmücek olması lazım herhalde ilginç :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkinci bölümün sonunda olay netleşecek. Ben de çok şaşırmıştım olayların gidişatına. Kitabın yarısında adam idam edilirse yazar diğer yarısını nasıl dolduracak diyordum. İkinci yarısı sürprizlerle doluymuş meğer:)

      Sil
  5. Koğuşun en zayıf adamının kaçmaya çalışırken ölmesi kötü oldu.

    Devamını merakla bekliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İtfaiye hortumu ile yıkanmak gözünü iyice korkutmuş olmalı garibi herhalde:)
      Devamı gelecek:)

      Sil