KATEGORİLER

15 Haziran 2020 Pazartesi

YENİ YÖNETİM SİSTEMİ (YYS)

Demokrasi adı verilen yönetim sisteminin faziletini anlata anlata bitiremez bizim siyasetçilerimiz. Kanaatim odur ki, demokrasi en berbat yönetim sistemidir. Hatta diktatörlükten bile daha kötüdür. Diktatörlükte bilirsin ki adam diktatör, astığı astık, kestiği kestik. İyisi olur, kötüsü olur şansına. Ancak demokrasi, halkın kendini yönetmesi diye insanları kandırırken her zaman güçlünün yanında olan bir idare tarzıdır. Şimdi gelin size daha iyi bir sistem önereyim:


Yeni Yönetim Sistemimde (YYS) birbirinden bağımsız üç saç ayağı, yani, yasama, yargı ve yürütme olacak. Halen pek çok ülkede yasama ve yargı gizli veya açık olarak tamamen yürütmenin emrinde. Sadece onlar mı? Böyle bir güç neleri boyunduruğu altına almaz ki! Medya organları, iktidardan nemalanan gazeteci ve yazarlar, sivil toplum örgütleri, dini kurumlar, üniversiteler, ordu, barolar ve daha niceleri. İktidarı eleştiren her kim olursa olsun, vatan hainidir, teröristtir, müfteridir, düzenbazdır, günâhkârdır. Yanlış anlaşılmasın aman, ben ülkemizdeki durumdan zinhar bahsetmiyorum, başta ABD olmak üzere bizi kıskanan cümle ülkelerden söz ediyorum!

YYS'nin ilk ayağı YASAMA: Öyle her önüne gelen ülkeyi yönetmeye soyunmayacak. Hele hele milletvekilleri parti genel başkanı tarafından asla belirlenmeyecek, çünkü parti diye bir şey olmayacak! Seçilecek kişi en az 40 en çok 60 yaşında olacak. Bu iş ne çoluk çocuğun, ne de bunakların işi. Seçileceklerin geçmişinde en ufak bir kara leke bulunmayacak. Aday adayları, seçildikleri takdirde hedeflerinin ne olduğunu, ülke sorunlarına bakış açılarını net bir şekilde açıklayacaklar. Milletvekili yerine bu kişilere bundan sonra "Halk Azaları" (HA) diyelim mesela. HA aday adayları, özgeçmişlerine bakılarak bir heyet tarafından belirlenecek.

Heyet, en kalabalık on üniversitedeki öğretim üyelerinin oyuyla seçilmiş on öğretim üyesi, yargıtay, danıştay ve anayasa mahkemesi üyelerinin oyuyla seçilmiş üç hukukçu, üç büyük meslek odasının seçilmiş başkanları, en büyük on şehrin belediye başkanları, kendi dallarında üstün başarı göstermiş bilim adamları arasından kuŕayla seçilecek on vatandaş, kendi dallarında önemli çalışmalara imza atmışlar arasında kurayla belirlenecek on sanatçı ve en büyük dört gazetenin genel yayın yönetmenlerinden oluşacak. Toplam elli kişilik heyet, kendilerine verilen süre içinde müracaat edenler arasından HA aday adaylarını seçecekler. Aday adaylarının sayısı illerin nüfus yoğunluğuna bağlı olarak her 350 bin kişiye bir aday düşecek şekilde belirlenecek. Yani ülkemiz için bu sayı yaklaşık 250 civarında olacak.

Seçim, güvenliği sağlanmış internet üzerinden ve TC kimlik numarasına göre yapılacak. Halk bütün adayların öz geçmişlerini, belirli bir siteden okuyabilecek, ülkeyi nasıl yönetmek istediklerini oradan öğrenebilecekler. Anasının ya da ninesinin yerine oy kullanmaları hiç önemli değil. Çünkü seçecekleri kişi zaten önemli bir jüri tarafından önceden seçilmişlerden biri olacak. Yani adayların arasında kötü olan biri yok. Sandığa, sokağa çıkma yasağına da gerek yok. Parti seçimi gibi olmadığı için fazla yaygara kopmayacak, çevre kirliliği de olmayacak.

84 kişilik HA meclisi belirlendikten sonra grup kendi içlerinden birini başkan seçip çalışmaya başlayacak. Halk Meclisinin görevi ülkede gerekli yasaların çıkarılmasını gereksiz olanların yürürlükten kaldırılmasını sağlamak ve devlet kurumlarındaki denetim faaliyetlerini yürütmek. Görevleri süresinde HA'larının dokunulmazlığı olacak. Yargıya ve yürütmeye karışamayacaklar ve onlar dahil hiçbir kurumdan talimat alamayacaklar. Her kurumdan bilgi isteyebilme yetkisi bulunacak. Yapacakları denetim faaliyetleri esnasında yasalara aykırı gördükleri işleri yapan, devleti zarara sokan devlet memurları ve yürütme de dahil olmak üzere devlet yönetimine seçilmiş kişileri, haklarında işlem yapılması için yargıya gönderebilecekler. Sanırım yasamayı hallettik.

YÜRÜTME: Tamamen özerk bir yapıya dönüştürülecek, halkın oyuyla seçim yapılmayacak ve sadece liyakata önem verilecek. Yani bugün tıp fakültesini bitirmiş ve devlet görevine atanmış bir doktor, kendi branşında yeterli başarıyı gösterip azimle ülkesinin ve halkının yararına çalıştığı takdirde, yarın, sağlık bakanı olabileceğinden hiçbir kuşkusu olmayacak. Benzer şekilde yeni mezun bir ziraat mühendisi tarım bakanı, inşaat mühendisi bayındırlık bakanı, ekonomi ya da işletme bölümü mezunu bir genç, geleceğin maliye bakanı olacağının hayalini kurabilecek. Bakanların seçimi, bağlı bulundukları kurumların genel müdürleri arasında yapılacak oylama sonucunda tespit edilecek. Eğer seçilen kişi görevden affını isterse ikinci en yüksek oyu alan kişi bakan olarak seçilecek. Bakanlık sayısı Halk Azaları Meclisi (HAM) tarafından belirlenecek. Başbakanın kim olacağına, kendi aralarında yapacakları gizli oylamaya göre bakanlar kurulu karar verecek. Başbakan ve bakanlar, HAM ve Cumhur Başkanı/Devlet Başkanı tarafından onaylanmalarına müteakip görevlerine başlayacaklar. Görevlerindeki başarısız olmaları ya da suça karışmaları durumunda HAM tarafından görevden el çektirilebilecek, gerekirse yargıyı göreve çağırabilecekler.

YARGI: Yürütmeye benzer şekilde, özerk, bağımsız ve liyakat esasına göre çalışacak. HA, Başbakan, Bakanlar ve Cumhurbaşkanı asla yargıya müdahale edemeyecekler. Her türlü mahkeme başkanları, yargıçları ve cumhuriyet savcıları mensubu bulundukları kurumun içinden seçilecek. Görevlendirmeler, gizli oylamada en yüksek oyu alan kişi esasına göre yapılacak.

CUMHUR/DEVLET BAŞKANI: HA seçimi sırasında HA adayları arasında en yüksek oyu alan kişi devleti temsil edecek. Yasama, yürütme ve yargının ahenkle çalışmasını sağlayacak. Herhangi bir sorumluluğu bulunmayacak. Vatana ihanet suçu dışında görevi süresinde yargılanmayacak. Devlet işlerinin takibi, denetlenmesi için kısıtlı bir uzman kadrosuna sahip olacak. Suça karıştığından şüphe ettiği HA, bakanlar kurulu ve yargı mensupları hakkında soruşturma yapılabilmesi için Halk Meclisine teklif getirebilecek. Kurumlar içinden seçilen bakanlar kurulu, başbakan ve yargı mensuplarının göreve başlayabilmesi için onay verecek.

YYS hayırlı olsun!



10 yorum:

  1. Siyasetten anlamıyorun, benim düşüncelerim ütopik ve henüz kendimi ifade edebileceğim bir politik sisteme de denk gelmedim. Bazen oy veriyorum, bazen o dönemki siyasetçileri beğenmediysem vermiyorum. İstikrarsız ve ayarsızım. Şimdi bu sisteminizi okuyunca da pek farkını göremedim, tek düşüncem "daha halkın içinden gelen temsilciler" bu iyi fakat yine elitist bir sistem bu. Yani "yönetilmek" belki doğası gereği daha eğitimli ve bilge kişinin daha eğitimsiz ve cahil kesime karşı yaptığı bir eylem ama Türkiye gerçeklerini düşününce, elitist sistemlerin sonu işte belli.. Halk kendi gibi birini istiyor, dahası "baba figürü" istiyor, yani ben yapamadım ama o benim yerime benim hıncımı aldı diye düşünüyor büyük bir kesim (Erdoğan'ı bu haliyle bile sevebilen kesimin psikolojisini ben bu şekilde anlamlandırabiliyorum ya da.. Öyle hınçlılar ki, "nasılsa herkes çalıyor herkes zaten bizi dolandırıyor ama bu bizim mahalleden, bu kazansın" diyorlar sanırım..) Bu durumda daha en temelden insanımıza "birey olmak, kendi için düşünebilmek" aşılanamadığı sürece, ister demokrasi ister oligarşi pek fark etmeyecektir. 650 senelik bir padişahlık rejiminden sonra demokrasiyi henüz 100 senede anlamamız mümkün değil bence. Demokrasinin ne olduğunu çözemediğimiz halde demokrasiyle yönetiliyoruz, sorun bence de tam burada...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıkmayın canınızı sevgili Sadece C.:) Zira dünya kurulalı beri siyasetten anlayanı görmedim. Siz bakmayın herkesin siyaset yaptığına, Mehmet Emmi bile köy kahvesinde demir kıratları az mı savundu!

      Ben de aynı şeyi söylüyorum, ideal bir politik sistem yok. Bu yüzden en iyisi diye demokrasiyle avutuluyor, diktatörlükle, faşizmle ve komünizmle korkutuluyoruz.

      Marx gibi bir teori geliştirmeye çalışmadım. Mevcut sözde demokratik sistemi biraz olsun törpülemeye çalıştım:)
      Halihazırda sahip olduğumuz sistem ban göre elitist değil. Elitistlere hizmet eden bir sistem. Bence en büyük sorun insanın doğasında gizli. Egoistiz. Her türlü eziyeti çekiyoruz, hatta en alt tabakalardan geliyoruz ama iktidarı ele geçirince sadece kendini düşünen bir canavara dönüşüyoruz. Hatta kendi çıkarımız doğrultusunda, etik kuralları hiçe sayıyor, başkalarının hakkını yerken en ufak bir tereddüt geçirmiyor, adeta canavarlaşıyoruz.

      Halkı kolay idare etmek için cahil bırakmak, bir takım değerlerle insanları uyutmak gerekir. Yapılan da bu zaten:)

      Sil
    2. Ne kadar alttan gelirse o kadar alttakine baskı uygular insanoğlu, çok haklısınız!

      Sil
    3. Mr. Kaplan ben bayıldım bu sisteme! Zira yıllardır sorguluyorum ama daha kimse tatmin edici bir cevap vermedi: Doktor olmayandan nasıl sağlık bakanı olur? Adaletin A'sını bilmeyenden adalet bakanı olursa ne beklenebilir? Atanmak için üniversite mezuniyeti hatta KPSS birinciliği bile yetmezken parayı basan aşiret ağaları nasıl milletvekili olabilir de kimse buna dur demez dahası zerre şaşırmaz bile? Mevcut sistem demokrasi ise ben demokrasiye karşıyım. Hak edilmeden elde edilen her türlü makam ve gücün kötüye kullanılacağı başından belli. Nasıl kabulleniyor insanlar hiç anlamıyorum.

      Sil
    4. Sistemi beğendiyseniz kolları sıvayayım o zaman:) YYS'yi biraz daha geliştirip manifestomuzu ortaya koyalım. Blogcular arasından bile şimdiye kadar sahip olduklarımızdan daha iyi bakanlar kurulu çıkar. Partilerden ve particilikten nefret ediyorum. Kenarından köşesinden her kim bulaşmışsa bu işe hemen hemen hepsi iki yüzlü, çıkarcı ve sahtekar.
      Demokrasi, halkı uyutma yönetim sisteminden başka bir şey değil.

      Sil
  2. bunları bilemiyorum valla ama doğru sistem değil herhalde bizdeki buysa :) zaten hiç oy da kullanmıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangi sanatın adıydı o, dur bakayım, ha evet, Tecahül-i arif, bilip de bilmezden gelmek:)))

      Sil
  3. YYS, teknokrasi gibi olmuş. Denemeye değer ama bence sistemden çok ahlak sorunumuz var. Ahlak olmadıktan sonra ne olursa olsun yozlaşır gibi geliyor. Bir de iyi kötü, kör topal, neyse ki demokrasi var. Demokrasinin diktatörünü tecrübe ettik ya, monarşininkini düşünemiyorum :) monarşi olsa ayvayı yerdik, tez kelleler vurula olurdu :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, biraz öyle oldu. Ben biraz particilikten uzaklaştırmaya çalıştım. Aslında iktidar kimin elindeyse bırakmak istemiyor. İktidara gelen devlet imkanlarıyla güçleniyor. Güçlenince iktidarını perçinliyor. Yani güç ve iktidar birbirini besliyor. Benim YYS'de amacım, lider sultasını kırmak ve liyakata önem vermekti. Sadece teknokrasi değil, onunla birlikte bürokrasi ve jürokrasi'nin de katılımıyla bu işi bilen kişilerin yönetime getirilmesi. Hukukçudan sağlık bakanı, doktordan enerji bakanı olmasını doğru bulmuyorum. Bir de bakan bağlı bulunduğu kurumun üst düzey yönetiminden olursa kadroların her hükümet değişiminde alt üst olmasına gerek kalmaz ve projelerde bir süreklilik olur.

      Demokraside de kafalar kesilebiliyor. Adnan Menderes ve arkadaşları, Deniz Gezmiş ve arkadaşları demokrasi kurbanı değiller mi? Fetö kurmacasında onca general, gazeteci ve öğretim üyesi haksız yere hapis yatmadılar mı? İdam kaldırılmasaydı belki onlar da asılacaktı. Yoksa o zamanlar ülke demokrasiyle değil de padişahlıkla mı yönetiliyordu. Belki de haklısınız, ben karıştırıyor olabilirim:))

      Sil