KATEGORİLER

16 Haziran 2020 Salı

MASUM BİR ADAMIN İTİRAFLARI - BÖLÜM 43/3


Reinhardt, annesini krematoryumda yaktırmıştı. Keşke yapmasaydı. Belki bunu söylemem kulağa hoş gelmeyecek ama onun kemiklerine dokunmak ve son bir kez, onlarla birlikte yatmak isterdim. Ölümle eskisinden daha farklı bir ilişkim vardı. Son yedi yılımı, dokunduğum son kadının, karım olmayan biri olduğunu düşünerek geçirdim. Keşke bunu değiştirebilme imkânım olabilseydi.

Bana içinde Tieresse'nin küllerinin bulunduğu özel bir kutu gönderdi. Elimi kutunun iyice içine daldırdım. Kaya kumu gibi nemli ve serindi. Bir avuç kül aldım ve onu, üstü tozla kaplanmış granit ada mutfak tezgahının altındaki kristal vazoya boşalttım. Daha sonra, Tieresse'nin kurutup tezgaha serdiği bir düzine gülü içine bıraktım. Ayrıca boşalttığım kibrit kutusunu bir miktar külle doldurdum. Geri kalanını da alıp bahçemize serptim. 

"Aşkım, yarın, burayı senin için çimlendireceğim." dedikten sonra küllerden arınmak için ellerimi silkeledim.

Yemyeşil otlarla kaplı tarlayı geçip ormana girdim ve nehrin kıvrımları boyunca yürüdüm. Hurda tellerden yaptığımız bir aşk koltuğu ve büyük meşe ağacında, hala asılı duran traktör lastiğinden bir salıncak... Botlarımı ve çoraplarımı çıkardım, nehrin kıyısına oturdum. Su berrak ve soğuktu. Dev bir mersin balığı ile bir alabalık sürüsü gördüm.

Hapishanede bir kez olsun ziyaretime gelmemişti ama orada varlığını hep hissediyordum. Onu koklayıp içime çektim. Uzandım ve mendilimle gözlerimi kapattım. Buraya ilk geldiğimizdeki duruşunu, gülüşünü, elleriyle kaburga yemesini, dudağımın köşesinde kalmış sos damlasını yalamasını hayal ettim. Onun tekrar, tekrar güldüğünü işittim ve gülümsedim. Kansas'taki ilk gecemizi hatırladım, dışarıda oturuyorduk ve bir şişe dolusu şarabı paylaşırken yıldızları seyrediyorduk. Onu hissettim, kokladım, tattım ve işittim. Tekrar tekrar, ağlayana kadar gülümsedim.

Ertesi sabah şafak vakti kahvaltımı yaptıktan sonra, onun uçağını koyduğumuz hangara doğru ilerledim. Motor yağını boşaltıp yenisiyle değiştirdim ve yakıtını kontrol ettim. Motoru incelemeye ve uçağın genel durumuna bakmaya bir saatten fazla zaman harcadım. Motoru çalıştırabilmek için harici bir güç kaynağı kullandım, çünkü akünün şarj edilmesi gerekiyordu. Gökyüzü bulutsuzdu ve görüş mesafesi sınırsızdı. Rüzgâr tulumlarını kontrol ettim ve daha sonra batıya doğru havalanarak yaklaşık bir saat boyunca uçtum.

Lisansımı güncellemek ve pasımı atmak için, eyaletin güneybatı ucunda, kimsenin adımı bilmediği bir uçuş okulunda, üç günlük bir pekiştirme kursuna kaydoldum. Yakıt deponuzu doldurup yağınızı kontrol ettikleri bir benzin istasyonunun arkasındaki kafede köfteli sandviç ve kök biradan oluşan akşam yemeği menüsüyle serbest kalışımın üçüncü haftasını kutladım. Ertesi sabah, Colby şehri üzerinden, doğuya doğru giderken, kendimle ilgili önemli bir gerçeği keşfettim.

Serbest bırakılmadan önce yıllarını hapishanede geçiren suçsuz insanların röportajlarını okumuştum, onlar her zaman oldukça sakin ve olgun görünüyorlardı. İntikam veya öfke, semtlerine uğramamıştı. Televizyon kanallarına çıkıyorlar, hiçbir kimseye kin ve nefret beslemediklerini söylüyorlardı. Hatalı kararlar verilmesine rağmen büyük bir umursamazlık içindeydiler. Daima “Olur böyle şeyler!” mantığıyla hareket ediyorlardı. Onlara göre insan, felaketten sakınmak için edilgen durumda olmak zorundaydı. Acı çekmenin hiçbir anlamı yok diyorlar ve çekilen acıların unutulacağını söylüyorlardı. Hayır vakıfları kurdular ve hukuk sisteminde reform yapılmasını teşvik etmek adına muhtelif yerlerde konuşmacı oldular. Kitap yazdılar, elde ettikleri kazancı dağıttılar. Onların problemleriyle hiç ilgilenmeyen, onurlarını kıran bir sistem tarafından yıllarca iğrenç bir muameleyle karşılaşmalarına rağmen, saygınlıklarını ve iyi insan olma özelliklerini korudular.

O gün, Colby’den geçerken fark ettim ki, ben onlardan biri değildim.

Yıllar önce, ilişkimizin başlarında, Tieresse'ye ailemden ve onun da bana kendi ailesinden bahsettiği gün, anneme kötü niyet besleyen adamın, babamın devreye girmesinden sonra ortadan kaybolduğu geceyi anlatmıştım. O ana kadar herkese gururla anlattığım bu olayı, babamın öç alma duygusuna teslim olduğunu ileri sürerek ilkel bulmuştu. Ona şaşırdığımı söyledim. Üniversitede Aeschylus'u okuduğumda, intikam duygusunun, eğitimli insanların üstesinden gelebilecekleri temel bir dürtü olduğuna inanmıştım. Tieresse'ye sordum;

“Yani, genel inanışa karşı çıkarak göze göz dişe diş prensibinin herkesi kör edeceğini mi düşünüyorsun?

Tieresse yanıtladı,

“Tabii ki öyle olduğunu düşünüyorum Rafa, bütün cezalandırma eylemleri şiddet döngülerini tetiklememeli. Bazen, iyi adama zarar gelmeden kötü adamdan kurtulmak mümkün ve zaman içinde bu döngü kapanabilir. Buna benzer örnekler belki sayıca aznadiren karşına çıkabilir ama hiç olmadığı söylenemez. Bence, baban bunlardan birine denk gelmişti.”


Tieresse’nin söylediği bu üç cümle, intikamın iyi bir şey olduğuna dair bütün inancımı sarsmıştı. Utanç hissetmemem gerekiyordu. Babamın yaptıklarıyla gurur duymak benim için iyi bir şeydi. Eve döndüğüm güne kadar, “adaletin yerini bulması” kavramı, zihnimde soyut bir fikir olarak kalmıştı. Hapishanede sürekli olarak, kimin bana zarar verdiğini ve onların hangi cezayı hak ettiklerini düşünüyor ve bunun için hayata tutunmaya çalışıyordum. Artık, Fransız muhabirin sinsice hafızamın derinliklerinde kalan son kırıntıları ortaya çıkarmasına yardımcı olmak dışında, zamanımı dolduran başka hiçbir şey yoktu. Bilinçaltım, bilinçli zihnimin planlarından önce kendi planlarının ayrıntılarını formüle ediyordu.

Gücü elinde tutan insanlar ahlaki kuralları ihlal etmişti. Üzüntümü, canımı acıtarak çoğalttılar. Bunun bedelini ödemeyi hak etmişlerdi. Eğer Tieresse sağ olsaydı, o da bunun öcünü almak istediğini söylerdi. Bunu isteyeceğine gerçekten inanıyordum.

Birkaç gün sonra Oklahoma, Enid'e uçtum ve orada bir araba kiraladım. New York'taki izlenimlerim beni biraz daha kendime getirmeye başlamıştı. Beş yüz dakika konuşma ve yüz SMS mesaj hakkı olan paketle birlikte Motorola marka bir telefon aldım. Ödemeyi nakit yaptım. Aynı hafta, Emporia'da, ikinci el olmasına rağmen kutusu açılmamış, yepyeni bir Dell dizüstü bilgisayar buldum. Topeka'daki büyük bir mağazaya uğrayıp bir Apple iPad mini aldım ve parasını ödedim. 75 No.lu Karayolu üzerindeki kamyon park sahasında durup umumi tuvaletten bir dolara üç paket kondom aldım.

Verilerin uzaktan silinmesini önlemek için telefonlarımı polislerin kullandığı özel folyo paketlerine koydum. Paketleri, bilgisayar, tablet ve taşınabilir GPS ile birlikte suni deriden bir sırt çantasına yerleştirdim. Gelecek yedi ay boyunca sırt çantasını Tieresse'nin uçağının bagaj bölmesinde saklayacaktım.


Yapmam gereken ilk şey kendime yeni bir yaşam şekli kurmaktı. Bunu ölüm hücresinde edindiğim tecrübelere dayanarak tesis edebilirdim. Bununla birlikte özgür yaşamanın vermiş olduğu rahatlık inkâr edilmezdi.

Ana Cadde Lokantası, on beş kilometre aşağıda, Noel, Paskalya ve Yılbaşı hariç her, sabah saat beşten başlayarak öğleden sonra saat ikiye kadar kahvaltı ve öğle yemeği veren, yetmiş beş yıllık bir işletmeydi. Haftada üç gün sabahları, saat sekiz ile dokuz arasında oraya takılmaya başlamıştım. Eğer yağmur yoksa çiftçiler, genellikle o saatlerde işlerine gitmek için lokantadan çıkmış olurlardı. Yine de tulum giymiş birkaç adamı, hala yumurtalarını ve domuz pastırmalarını bitirmeye çalışırken ya da bir fincan kahve daha isterken görmek mümkündü. Küçük bir kasabada haberler yıldırım hızıyla yayılır. Bu söz herkesin diline doladığı bir söz ve doğru olduğu kuşku götürmez bir gerçek. Ziyaretimin dördüncü günü yolda karşılaştığım herkes kim olduğumu biliyordu. Üç vardiya garsonu, komilerin her ikisi ve iki aşçı artık adımı da öğrenmişlerdi. Her gün aynı bar taburesinde oturuyor, kahvenin yanında tahıl gevreği ve mutlaka ev yapımı tarçınlı rulo çörek ya da bir kâse meyve yiyordum.

(Devam edecek)

4 yorum:

  1. İlerde işine yarayacak, zan altında kaldığında güvenilir tanıkları olacak bir rutin oluşturuyor sanırım kendine Rafael. Bunun peşinden büyük bir plan gelecek sanırım.

    YanıtlaSil
  2. alla allaaa jüriden mi hakimlerden mi kimden intikam almayı düşünüyooo salak adam :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En başta idam cezasını onaylayan iki hakimden. Bir tanesi onaylamadığı için Rafael'in gazabından kurtuldu:) Her nasılsa jüri üyelerini affetti!

      Sil