YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 50 ***
Ankara'da ortam farklı. Kalabalık bir kadro yok, odaların bir kısmı gelecek patron çocuklarına rezerve edilmiş. Rauf Bey'in altındaki oda senin, aradaki camdan bir bölmeyle teknik ofis olarak kullanılan geniş salona açılıyor. Proje, yeni fiyat ya da hakediş takibi için hemen her gün DSİ Genel Müdürlüğü'ne gidip geleceksin. Çok ciddi görünen devlet memurları hakkında çıkarılan dedikodular şaşırtacak seni. Bunların sadece dedikodu olmadığını anlayınca daha da çok şaşıracaksın. Mesela kelli felli daire başkanlarından birinin memur kızlardan biriyle yaşadığı yasak aşk. Bu tür şeyler senin pek ilgi alanın olmadığı halde bütün günün Rauf Beyle geçtiği için olan bitenden haberin olacak. Çünkü dedikodu deyince Rauf Bey ilk akla gelen kişi. Kim kiminle kırıştırıyor, aileden kimin evine mobilya alınmış, sekreterin eşiyle ilişkisi neden bozulmuş, sormadan anlatacak sana. Günlerden bir gün o bahsettiğim daire başkanının talimatıyla sevgilisi ve onun bir kadın arkadaşını şantiyede ağırlayacaksınız. Başkan benimle nasıl ilgileniyorsanız onları da aynı şekilde ağırlayacaksınız diye buyurmuş. İki sekretere şoförlü bir Mercedes Vito tahsis edip Bodrum'un en güzel otellerinden birinde bir hafta süreyle kalmalarını sağlayacak, her türlü isteklerini yerine getireceksiniz. İsterseniz yapmayın, bu bir emir. Aynı ismi taşıyan iki kadın mühendis. Biri evli, onun dobralığını seveceksin. Diğeri eşinden boşanmış sessiz, güzel, ufak tefek, biraz da mahcup. Aklının ucundan geçmeyecek ki, kısa boylu yusyuvarlak, üstelik evli bir şube müdürüyle yasak ilişki yaşadıkları. Dallas'tan farkı kalmamış buraların diyeceksin.
Şirketin diğer şantiyelerini Rauf Bey'le birlikte sık sık ziyaret edeceksiniz. Bir yandan barajın teknik şartname ve proje hazırlıkları hızla devam edecek. Ekseriya yabancılar gelecek yanına, yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verecekler. Yeri geldiğinde imalatı kolaylaştırıcı, daha kârlı çözümler üretecek, yabancı mühendislerden bu yönde çalışmalarını talep edeceksin. Temel ıslahı, gövde dizaynı, şartnameler ve bunun gibi her türlü detay çalışmaları yapılırken ilgili yabancı mühendis ile senin dışında karışan görüşen olmayacak. Bu senin için büyük bir nimet. Hem mesleğinle ilgili çalışmalarında son zerresine kadar tatmin olacaksın, hem de zaman alıcı kısır tartışmalar önünde engel çıkarmayacak. İnanılmaz derecede keyifli bir ortam bu dostum. Yeni proje müdürü Mehmet Bey başta olmak üzere şantiyedeki bütün kısım şefleri ile son derece uyumlu bir şekilde çalışacaksınız. Seni şaşırtan tek şey ne kontrol teşkilâtı, ne bölge müdürlüğü, ne de genel müdürlükten bir Allah'ın kulunun proje çalışmalarına katılmak için herhangi bir taleplerinin olmaması. Bir anda koca barajı yapan, kontrol eden ve hatta onun tek sahibi olacaksın. Senin yerini dolduracak ikinci bir kişi yok. Rauf Beye teknik detaylara fazla girmeksizin bilgi vereceksin. İdare elemanlarının sorularını cevaplandıracak, şantiye ziyaretlerinde onlara sayısız brifing vereceksin. Herkes ağzının içine bakacak. Elbette yabancı dil bilgin bu konuda sana büyük avantaj sağlayacak. Bazen DSİ Genel Müdürlüğünün konferans salonlarında yabancı mühendislerin slayt gösterileriyle destekledikleri brifinglerde tercümanlık yapacaksın.
Zemin müşavir firması sizi merkezlerinin bulunduğu Avusturya'ya davet edecek. Bu hem iş, hem de turistik bir gezi aslında. Johannes inanılmaz eğlenceli biri. Onunla yaptığınız sohbetler, Türkçeyi öğrenme gayretleri, yaşça senden büyük olmasına rağmen sana abi diye seslenişi neşeli zaman geçirmenizi sağlayacak. Akşam yemeği için sizi harika bir restaurant'a götürecekler. Yöresel kumaş başlıklı tombul kadın garsonların fırfırlı otantik köylü kıyafetleri içinde sundukları geyik etinin tadını unutmayacaksın. Konuklar arasında Rauf Beyin dışında İngilizler, Andrew ve Quentin de olacak. Aralarında yaptıkları fısıltı halindeki konuşma gözünden kaçmayacak. Çünkü bir sonraki ev sahibi onlar. Avusturya'nın kendine özgü yöresel mutfağını gördükten sonra hiçbir özelliği olmayan İngiliz mutfağı bizimkileri telâşlandırmış olmalı. Gelecek sefer Londra'da bizi nerede ağırlayacaklarını kara kara düşünmeye başlayacaklar. Ertesi gün şehrin tarih kokan cadde ve sokaklarında dolaşıp yılların yorgunluğunu çıkarmaya çalışacaksın.
Çok geçmeden aynı ekiple Londra'da buluşacaksınız. Program gereği önce İnşaat Mühendisleri Odasında Andrew'un vereceği brifinge katılacaksınız. Brifingin konusu, yüklenicisi olduğunuz baraj. Andrew sırası geldiğinde slayt eşliğinde senin de çok iyi bildiğin konuları anlatıp konuşmasını bitirecek. Tertemiz cadde ve sokakları, geniş görkemli parkları dışında çok sevmeyeceksin bu şehri. Avusturya'nın o canlı sokaklarından sonra şehrin meşhur sisli havası içini karartacak. Akşam yemeği için bir İngiliz restaurant'ına götürmelerini boşuna bekleyeceksin. Sizi yemeğe götürecek en iyi yer olarak seçtikleri güzel bir İtalyan restaurant'ı olacak. Bu senin açından iyi bir tercih, biliyorum ki İtalyan mutfağı senin için vazgeçilmez. Fakat bir İngiliz için ne kadar utanç verici.
Ankara'daki evden kiracıyı çıkarttıktan sonra büyük çapta bir tamirat ve tadilât işine gireceksin. Kolon ve kirişlerin dışında sıvalar, kapılar, pencereler sökülecek, evin bütün tesisatı yenilenecek. Ev yeni baştan eşinin zevkine ve modaya uygun bir şekilde düzenlenecek. Daha sonra eşyaları bulunduğunuz şehirden evden eve taşımacılık yapan bir şirket vasıtasıyla yükletip ailenle birlikte özel aracınızla bir kez daha Ankara'nın yolunu tutacaksınız. Afyon'a girerken yakıt almak üzere girdiğiniz istasyonda görevli çocuğun gözlerini odasındaki tv den ayırmadığını fark edeceksin. Merakla başın o yöne dönecek. "Abi, İstanbul'da büyük deprem oldu, duymadınız mı?" diye soracak sana. Sarsıntının oradan bile hissedildiğini anlatacak. Tarih: 17 Ağustos 1999.
Sabah eşyalar boşaltılırken şirket merkezine uğrayacaksın. Rauf Bey'in eşi ve kızı panik halinde, telefonlar susmak bilmiyor. Ne olduğunu sorup öğrenmeye çalışacaksın sekreterden. Rauf Bey'in kayın validesi Gölcük'te yazlıktaymış, bir türlü haber alamıyorlarmış. Hemen şantiyede kalan Rauf beyi arayacaksın. Sen endişeyle ona geçmiş olsun demeye çalışırken o, "Bizim domuz yedi canlıdır, bir şey olmaz ona" diyecek neşeyle. Yine de eşinin korkusuyla şantiyeden yüklediği kazıcı iş makinalarıyla deprem bölgesine doğru çıkacak yola.
Evet dostum, pek çok can kaybına sebep olan o Marmara depreminde Rauf Bey'in kaynanası ile birlikte bacanağının üniversite öğrencisi oğlu enkaz altından sağ çıkamayacak. Rauf Bey deprem bölgesindeki içler acısı durumları, trafikteki keşmekeşi, organizasyon bozuklarını içi burkularak anlatacak dönüşünde. Sonra birden aydınlanacak yüzü. "Ama, şu depremin tek bir faydası oldu, bizim domuzun canını aldı." diyecek. "Gerçi delikanlıya çok üzüldüm ama elden ne gelir." Anlat diyeceksiniz, çevresini saran kişilerle birlikte, neler yaşadınız. Bu kez iyice keyiflenecek. O kendine has Lâz şivesiyle, "Operatör, enkazı hafifçe eşelemeye başladı. İlk olarak domuzun koca kolu göründü. Bir an altından sağ çıkacak diye endişelendim. Biraz kıpırdasa, operatöre kapat hemen üstünü diyeceğim. Neyse ki bu sefer, korktuğum başıma gelmedi. İlk kez sevindirdi beni,"
Bu olayı büyük bir zevkle, fıkra anlatır gibi çevresindeki herkese anlatacak Rauf Bey. Bir insan bu kadar acımasız olabilir mi?
Zemin müşavir firması sizi merkezlerinin bulunduğu Avusturya'ya davet edecek. Bu hem iş, hem de turistik bir gezi aslında. Johannes inanılmaz eğlenceli biri. Onunla yaptığınız sohbetler, Türkçeyi öğrenme gayretleri, yaşça senden büyük olmasına rağmen sana abi diye seslenişi neşeli zaman geçirmenizi sağlayacak. Akşam yemeği için sizi harika bir restaurant'a götürecekler. Yöresel kumaş başlıklı tombul kadın garsonların fırfırlı otantik köylü kıyafetleri içinde sundukları geyik etinin tadını unutmayacaksın. Konuklar arasında Rauf Beyin dışında İngilizler, Andrew ve Quentin de olacak. Aralarında yaptıkları fısıltı halindeki konuşma gözünden kaçmayacak. Çünkü bir sonraki ev sahibi onlar. Avusturya'nın kendine özgü yöresel mutfağını gördükten sonra hiçbir özelliği olmayan İngiliz mutfağı bizimkileri telâşlandırmış olmalı. Gelecek sefer Londra'da bizi nerede ağırlayacaklarını kara kara düşünmeye başlayacaklar. Ertesi gün şehrin tarih kokan cadde ve sokaklarında dolaşıp yılların yorgunluğunu çıkarmaya çalışacaksın.
Çok geçmeden aynı ekiple Londra'da buluşacaksınız. Program gereği önce İnşaat Mühendisleri Odasında Andrew'un vereceği brifinge katılacaksınız. Brifingin konusu, yüklenicisi olduğunuz baraj. Andrew sırası geldiğinde slayt eşliğinde senin de çok iyi bildiğin konuları anlatıp konuşmasını bitirecek. Tertemiz cadde ve sokakları, geniş görkemli parkları dışında çok sevmeyeceksin bu şehri. Avusturya'nın o canlı sokaklarından sonra şehrin meşhur sisli havası içini karartacak. Akşam yemeği için bir İngiliz restaurant'ına götürmelerini boşuna bekleyeceksin. Sizi yemeğe götürecek en iyi yer olarak seçtikleri güzel bir İtalyan restaurant'ı olacak. Bu senin açından iyi bir tercih, biliyorum ki İtalyan mutfağı senin için vazgeçilmez. Fakat bir İngiliz için ne kadar utanç verici.
Ankara'daki evden kiracıyı çıkarttıktan sonra büyük çapta bir tamirat ve tadilât işine gireceksin. Kolon ve kirişlerin dışında sıvalar, kapılar, pencereler sökülecek, evin bütün tesisatı yenilenecek. Ev yeni baştan eşinin zevkine ve modaya uygun bir şekilde düzenlenecek. Daha sonra eşyaları bulunduğunuz şehirden evden eve taşımacılık yapan bir şirket vasıtasıyla yükletip ailenle birlikte özel aracınızla bir kez daha Ankara'nın yolunu tutacaksınız. Afyon'a girerken yakıt almak üzere girdiğiniz istasyonda görevli çocuğun gözlerini odasındaki tv den ayırmadığını fark edeceksin. Merakla başın o yöne dönecek. "Abi, İstanbul'da büyük deprem oldu, duymadınız mı?" diye soracak sana. Sarsıntının oradan bile hissedildiğini anlatacak. Tarih: 17 Ağustos 1999.
Sabah eşyalar boşaltılırken şirket merkezine uğrayacaksın. Rauf Bey'in eşi ve kızı panik halinde, telefonlar susmak bilmiyor. Ne olduğunu sorup öğrenmeye çalışacaksın sekreterden. Rauf Bey'in kayın validesi Gölcük'te yazlıktaymış, bir türlü haber alamıyorlarmış. Hemen şantiyede kalan Rauf beyi arayacaksın. Sen endişeyle ona geçmiş olsun demeye çalışırken o, "Bizim domuz yedi canlıdır, bir şey olmaz ona" diyecek neşeyle. Yine de eşinin korkusuyla şantiyeden yüklediği kazıcı iş makinalarıyla deprem bölgesine doğru çıkacak yola.
Evet dostum, pek çok can kaybına sebep olan o Marmara depreminde Rauf Bey'in kaynanası ile birlikte bacanağının üniversite öğrencisi oğlu enkaz altından sağ çıkamayacak. Rauf Bey deprem bölgesindeki içler acısı durumları, trafikteki keşmekeşi, organizasyon bozuklarını içi burkularak anlatacak dönüşünde. Sonra birden aydınlanacak yüzü. "Ama, şu depremin tek bir faydası oldu, bizim domuzun canını aldı." diyecek. "Gerçi delikanlıya çok üzüldüm ama elden ne gelir." Anlat diyeceksiniz, çevresini saran kişilerle birlikte, neler yaşadınız. Bu kez iyice keyiflenecek. O kendine has Lâz şivesiyle, "Operatör, enkazı hafifçe eşelemeye başladı. İlk olarak domuzun koca kolu göründü. Bir an altından sağ çıkacak diye endişelendim. Biraz kıpırdasa, operatöre kapat hemen üstünü diyeceğim. Neyse ki bu sefer, korktuğum başıma gelmedi. İlk kez sevindirdi beni,"
Bu olayı büyük bir zevkle, fıkra anlatır gibi çevresindeki herkese anlatacak Rauf Bey. Bir insan bu kadar acımasız olabilir mi?
(Devam edebilir)