KATEGORİLER

10 Ocak 2020 Cuma

YENİ BİR HAYAT BÖLÜM 47

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 47 ***

Şantiyede proje müdürü olarak göreve başladıktan bir hafta sonra Genel Müdürlük'ten kalabalık bir heyet ziyaretinize gelecek. Büyük toplantı salonunda Türkiye'de ilk kez uygulanacak bir baraj tipi üzerine brifing vereceksin. Katılımcıların hiçbirinin konu hakkında en ufak bir bilgisi yok. Aslında senin için de yeni bir konu bu. Fakat Ankara'da bulunduğun süre içinde geceni gündüzüne katarak yaptığın çalışmaların semeresini göreceksin. Ön görüşme yapılan Amerikan firmasını bırakıp iki İngiliz ve bir Avusturyalı firmayla çalışmaya karar vereceksiniz. Hem önceki yıllardan gelen birikimin hem de çalışkanlığın sayesinde projeyle ilgili teknik konularda tek söz sahibi sen olacaksın. 

Eşinin keyfi de yerinde. Yeni atandığı okulunu, öğrencilerini çok sevecek. Her sabah okul girişinde sağlı sollu dizilmiş çocuklar sevgi dolu gözlerle ellerindeki çiçekleri eşine uzatacak. Kendi çocukların da yeni okullarına kolay adapte olacaklar. Oturduğunuz dairenin kapı komşusu ABD'den yeni dönen iki çocuklu doktor bir aileyle sıcak ilişkiler kuracaksınız.

Şantiyecilik, hele bir de tek başına sorumluluk almışsan keyifli ama bir o kadar da zor be dostum. Aynı Ereğli'deki gibi gecen gündüzüne karışacak. Evine, ailene daha az zaman ayıracaksın. Rauf Bey de zamanının büyük bir kısmını şantiyede geçirecek. Teknik konulara nadiren karışsa da idari ve mali konulara her zaman müdahil olacak. Her akşam mesai sonunda mühendislerle yaptığın toplantılara zaman zaman Rauf Bey'le birlikte büyük patron da eşlik edecek. İşin genel durumu, karşılaşılan sorunlar ve çözüm yollarının tartışıldığı bu toplantılar esnasında zaman zaman kontrol teşkilâtı ile ilişkiler konu edilecek. İşte böyle bir toplantının sonunda Rauf Bey'le ilk kez karşı karşıya geleceksiniz.

Hakediş sorumlusu bir mühendis çocuğun sana ters gelen davranışları tartışma konusu olan. Sorumlu dediğime bakma, hiçbir sorumluluğu da yok aslında. İmza yetkisi olmadığı için tüm yaptıklarının sorumlusu sensin. Devlete iş yapan şirketlerde uyanık mühendislerin en bilinen taktiği kontrol mühendisine kendisini sevdirmektir. Bir diğer taktik de müteahhide hakkı olandan fazlasını kazandırmaktır ki bunun yolu kontrol mühendisinin güvenini kazanıp onu aldatmaktan geçer. Mehmet işte tam bu rol için biçilmiş kaftan. Üstüne üstlük bir de beş vakit namazında milliyetçilik duyguları kabarık bir vatandaş. Düşününce insanın anlaması imkânsız dostum. Kontrol mühendisini tufaya getirip devleti dolandıran, hem de yaptığı bu işten inanılmaz derecede keyif alan biri nasıl dindar ve milliyetçi olabilir? Kontrol mühendislerinin hiç mi suçu yok? Elbette var. Onların toleranslı davranmalarının altında yatan gerçek kendilerine çıkar sağlamak. Nasıl mı? Çok farklı şekillerde bunu göreceksin dostum. En yaygın olanı, kontrol mühendislerini maaşa bağlamak. Hem devletten hem şirketten çifte maaş, oh ne rahat. Dur dahası var. Kimisi ev alacaktır, yardımcı olursun, bazılarının kooperatif taksitlerini ödersin. Garip gelmesin sana bunlar. Devlet işlerinde iddia ediyorum, yüzde doksan böyle döner işler. Bu tür işlerde hep el üstünde tutulur kontrol mühendisleri. Ne tür ihtiyaçları varsa anında giderilir. Devlet sahipsizdir yatırım işlerinde. Memurların işi bilmesine lüzum yoktur, sadece önüne getirileni imzalar. Bilen bilir bunları ama bilmezden gelir. Çünkü o bilenler de aynı çarkın içindedirler. Neyse, konumuza dönelim:

Mehmet taşıdığı bu özelliklerinden dolayı Rauf Beyi de hoşnut edecek. Şaşılacak bir durum yok aslında. Netice itibarıyla her ikisi de dinine bağlı! Müslüman vatandaşlar.  Rauf Bey işlerin yoğunluğundan ötürü (Allah affetsin) beş vakit namaz kılamasa da Cuma'ları kaçırmaz. Şantiyeye mescit yapılmış, boş yağ varillerini birbirine ekleyip beyaza boyadıkları bir de minaresi var. Cuma günleri ezanın okunma saatini, hutbenin uzunluğunu Rauf Bey belirliyor.  Şantiyede önemli misafirlerin olduğu zamanlar yemekten sonra araziye mi çıkılacak, müftülüğün atadığı kadrolu imamı hemen yanına çağırıyor Rauf Bey. Henüz vakti gelmediği halde ezanı okutmaya ya da toplantıya geç kalmamak için imama namazı çabuk kıldırıp hutbeyi kısa kesmeye zorluyor. Bazen yemeğim uzaması durumunda bir on dakika geç oku ezanı diyebiliyor. Ah dostum, zaman zaman düşüneceksin bu işleri. Çok günahı olanların ibadetleri de fazla bu memlekette. Keşkeleri sevmiyorsun ama keşke diyeceksin işte, keşke Allah bu kadar affedici olmasaydı. Bir türlü konumuza gelemedik dostum, çenem düştü yine ama bu anlattıklarım sana ilginç gelecek şeyler, biliyorum.

Neyse, Mehmet kontrol mühendisinin evine saka gibi 10 kg lık su bidonlarını taşır, onun market ihtiyacını eşinin pedine varıncaya kadar görür. O akşamki toplantıda yanında çalışan bir mühendisin her Allah'ın günü kontrol mühendisinin evine su taşımasını gurur kırıcı bulduğunu ifade edeceksin. Mehmet bunu kendine sorun etmediğini söylerken Rauf Bey hayır efendim taşıması gerekir diyecek. Tartışma taşırsın, taşımazsın konusunda iyice alevlenecek. Son olarak büyük patron senin yanında yer alınca Rauf Bey, sinirlenip masaya vuracak ve ne haliniz varsa görün diye söylenerek terk edecek toplantıyı.

Rauf Beyle aranızda ikinci olay enjeksiyon  ve tünel işleri için şantiyede iş başı yaptırdıkları tecrübeli bir kısım şefinin diğer mühendislerle tanıştırma toplantısından sonra yaşanacak. Rauf Bey öyle bir pohpohlayacak ki adamı, diğer mühendislerin önünde öyle yetkiler verecek ki sanki sen buhar olup uçmuşsun. Bozulacaksın ama sesini çıkarmayacaksın. Birkaç gün sonra arazide senin karşı olduğun bir işi sana rağmen yapacak. Bir yerde haklı adam. Toplantı esnasında seninle aynı derecede yetkili ilân edilmiş Rauf Bey tarafından. Gel gelelim, her çöplüğün bir horozu olur. Derhal bir ekskavatör gönderip tünelin ağzına yakın bir bölgede döktürdüğü püskürtme betonunu söktüreceksin. Aranızdaki gerginlik günden güne tırmanacak. Bakacaksın ki bu iş çığırından çıkıyor, Rauf Bey'e resti çekeceksin. Tercihini yap, aha kalemi bırakıyorum, ya ben, ya o.

(Devam edecek)

YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***                 

16 yorum:

  1. Son zamanlarda yorum yazamadım ama ilgiyle okuyorum.
    Ben de bu evet taşınan sular gibi, doktora öğrencilerinin hem de yurdun en nezih üniversitelerinden birinden bahsediyorum, hocanın evine temizliğe gittiğini(!) birinci ağızdan duydum! Kızcağız bir de bunu yani tez teslim edilene, onaylanana hatta sonrasında gördük ki kadro gelene dek 3 sene daha kabul etmekle kalmamış "ama yok, ne olacak, yaşlı insan yardımcı oluyorum" kalıbına sokmuştu ki, hangisi daha acıklı bilemedim.. İnsanlar birbirlerini rütbeleri ile kullanmamalı, bunun ayıp olduğunu günah olduğunu falan düşünebilmeli diyorum ama yaptıran profesör, yapan doktora adayı olunca..... BU bölümden de bu çıktı aklımın tuhaf köşelerinden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olayın içinde çıkar var. Ne kadar çıkarı olsa da, insanın onurunu ayaklar altına almasını kabullenemiyorum. Güçsüz, yaşlı kişilere herhangi bir menfaat gözetmeden yardım etmek ne kadar onurlu bir davranışsa, sadece çıkarı için yardıma ihtiyacı olmayan genç kişilerin ayak işlerini görmek de bir o kadar onur kırıcı. Öyküde bahsi geçen kişinin hiçbir rahatsızlık duymadan bu işleri keyifle yapması onu gözümde iyice küçültmüştü.

      Sil
  2. Günahı çok olanın ibadetleri de fazla değil aslında. Sadece göze sokmayı seviyor onlar. Yoksa gerçek inananların ibadeti Allah ile kendi arasında, evinde, odasında, kapalı kapısının ardında bence. Gösteriş gibi toplulukla yapılan ibadetleri oldum olası saçma bulurum. Kime neyi kanıtlıyorsunuz acaba? Cumaya gitmeyeni yaftalayan kendi Cuma'ya gitse ne olur, gitmese be olur acaba? Önemli olan niyettir her zaman. İçinde kötü niyet olanın ibadeti ayrı, niyetleri ayrı mı tartılır acaba? O kadar çok söylenecek söz var ki aslında ama işgal etmeyeyim burayı. Size garip gelen her şey inanın sorgulayan, azıcık düşünen herkese garip geliyor. Ama işte hayat! Garip olanlar değer görürken, garipseyenler dışlanıyor :D Bir de müzik çok güzel. Hauser'a derin hayranlık besliyordum taa ki iyice meşhur olduktan sonra bir konser videosunu paylaşıp altına "Diğerleri sadece çalar, Hauser aşkla çalar/aşk yapar" minvalinde bir şeyler yazarak arkasındaki orkestraya büyük bir haksızlık ve hadsizlik yapana dek. İnsanlar yükseldikçe alçalıyor bazen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen belirteyim, ne olur işgal edin burayı:) Bloglarda okuduğum her yazının altında ne kadar yorum varsa hepsini büyük bir zevkle okurum. Keza kendi yazıma aldığım yorumlarda öyle. Özellikle işgalciler'e bayılırım:) Yazılan her yazı ve okuduğum her yorum yeni şeyler öğretiyor bana. Bu konuda kendinizi rahat hissedin.
      İbadet konusunda düşüncelerinize katılıyorum ve gerçekten inancı gereği ibadet edenlere büyük saygı besliyorum.

      Bu tür müziklerin hastasıyım. Dün sabahın beşine kadar klasik müzik yorumlarını dinledim. Orkestra notalara sadık kalıyor, yorumcular müziğin içine duygularını akıtıyorlar. Özellikle yukarıya koyduğum parçada her iki sanatçının hareket ve mimikleriyle kendilerinden geçmeleri ve adeta birbiriyle bütünleşmelerine hayran kaldım. Keman çalmak özellikle kadına çok yakışıyor:)

      Sil
    2. Evet sanatçılar kendini kaptırıyor, sahne onların :) ama işte arkada sakince kendi işini yapanı, elindeki notaya uyanı, öndeki sanatçıyı parlatan emeği göz ardı etmek, "İşte onlar anca notaları çalar, asıl sanat benimki" kafasını yaşamak pek de hoş değil. Yani biraz mütevazılık, kadir kıymet bilmek lazım bence :) ben kaşsik müzik çok sevmiyorum ama viyolensel ve çello deyince akan sular duruyor :) özellikle çello başka boyuta götürüyor beni.

      Sil
    3. Lise'ye başlarken resim ve müzik derslerinden birini seçmek zorunluydu, şimdi nasıl bilmiyorum. Müziği seçmiştim. Çok kıymetli bir müzik hocamız vardı. Derslerin büyük bölümünde tanınmış bir bestecinin hayatını, her bestenin yapıldığı zamanın sosyal, psikolojik ortamı ve bestenin yapılma hikayesini anlattıktan sonra ilgili parçanın plağını pikaba özenle yerleştirir, bize mutlak bir sessizlik ve huşu içinde dinlettirirdi. Beethoven'in "Kader Senfonisi" olarak bilinen 5. Senfonisi bunlardan biriydi. O kapı vuruşunu andıran dört notadan çıkan şaheser bize insanın kaderiyle olan mücadelesini düşündürürdü. Parçayı farklı şekilde değerlendirenler mevcut. Mesela ağır hasta birinin canını almak üzere gelen Azrail'in kapıya vuruşu da hayal edilir o sol, sol, sol, mim notalarında. Ezgiler insanın kaderiyle ya da yaşamla olan mücadelesini yansıtır. Asla bu konuda spesiyalist değilim ama klasik müziğin o günden beri bende ayrı bir yeri var. Notaların çizgilere dönüşmüş şekli size de ilginç gelebilir:)
      Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=vcBn04IyELc

      Sil
    4. Videoya bayıldım. Çok keyifli, izlemesi de dinlemesi de. Çok teşekkürler paylaştığınız için :)

      Sil
    5. Klasik müziğin eğlenceli versiyonları da çok hoşuma gidiyor. Beğendiğinize sevindim:)

      Sil
  3. Hızla yazdım ne kadar çok "acaba" demişim :))) ama kalsın böyle, hırsımı tek bir kelimeden çıkarmışım adeta :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanın beni rahatsız etmedi:) Ben de yapmış olduğum yazım hatalarını sonradan fark ediyorum bazen. O kadar hata kadı kızında da olur:)

      Sil
  4. :) bu nölüm de normal gibiydi, son paragrafta türk filmi oldu, bakalım nolcak, tehdit :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayolcum tabikide sen yanii :) görcaz. rauf beyi sevdim amaa sen dediydin iyilikle kötülüğü eşitliyo herhaldesi :)

      Sil
    2. Oh, iyi bari:) Rauf Bey bundan sonra tek başına götürür bu öyküyü:)

      Sil
  5. ortak öykünün yeni bölümlerini ben yazdım, ebemkuşağı yazdı, dün gece fatoş yazdı, yarın da ebrar yazazck. bir sonraki bölümü sen yaz tamam mıııı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. OK, anlaştık, elimden geleni yapmaya çalışırım:)

      Sil