Artık bizim için pazar günü deyince akla gelen ilk şey hareket oluyor. Ekmek almak için şehre inerken eşime kahvaltı için beni beklememesini söyledim. Biliyorum ki özellikle sabah kahvaltısı gecikince dayanamaz. Ama benim için kahvaltı eşime eşlik etmekten ileri gitmiyor.
Yaylaya normal açılış saatimizden önce döndüm. Güzel bir gün geçirdik. Hem kahvaltı, hem yemek hem de kafe tarzında hizmet verdik. Yeni dostlar edindik. Geçen haftaki misafirlerimizin tavsiyesi üzerine bu kez komşuları geldi. İzmir'den, Kuşadası'ndan konuklarımız vardı. Taş Ev hakkında bir şeyler duyup merak edenler de konuğumuz oldu, levhayı takip edip yolu Taş Ev'e düşenler de. Kahvaltılarını yapıp yemeklerini yedikten sonra kahve içmeye gelenler de...
Güzel bir gün derken eleman konusundaki gelişmenin payı var bunda elbette. Öğleden sonra bir hanım aradı. Turizm ve Otelcilik meslek lisesi mezunu tecrübeli biri. Geldi, konuştuk, anlaştık. Böylelikle en büyük sorunumuz olan eşime yardımcı bir bayan konusu halledilmiş oldu. Perşembe günü işbaşı yapacak.
Bizi sevindiren diğer olay kardeşim Ahmet ve güzel yeğenim Ece'nin ziyaretleriydi. Onlarla yeterince ilgilenemedik ama bize anlayış göstereceklerinden eminim. Bugün eşimle birlikte mutfaktaydık yine. Geçen pazar günü kadar yorulmadık ama nasıl akşam olduğunu anlamadık.
Sohbet konuları arasında Zeytin önemli bir yer işgal ediyor. Çocukların da ilgisini çekiyor bir yandan. Ama yine de en fazla ilgiyi Taş Ev topluyor. Tire'den gelenler zaten methini duymuşlar. Dışarıdan levhaları takip edenler de yapıyı görünce meraklarına yeniliyorlar. Bize düşen her gelen misafire müze gezdirir gibi evi gezdirmek oluyor. Kısa bilgiler veriyorum konuklara Taş Evin tarihçesi hakkında.
Cevizlerin toplanma zamanı geldi hemen hemen. Bekçi Ahmet'in oğlu Soner ve bir arkadaşı silkmeye geleceklermiş. Toplamak için köyden bir de kadın ayarlamışlar. Bir kadın daha ayarlanırsa ve her şeyden önce sözlerinden caymazlarsa çok güzel olacak. Hüseyin'e hafta içi yapılması gereken işleri anlattım. Konteynırların yeri haklı olarak eleştiriliyor. Ancak maalesef yerini değiştirmem mümkün değil. Yapılacak tek şey onları kamufle etmek mümkün olduğunca.
Kara yemiş her gün birkaç meyve olgunlaştırıyor. Hemen birkaç tane koparıyoruz. Bu meyve eşimin en çok sevdiği meyve. Odasında istirahat eder buluyorum. Gözleri kapanmış. Bir tabağa koyup sürpriz yapmak istiyorum. Az sonra uyanıp ben söylemeden keşfediyor yerini ve icabına bakıyor.
Konteynırların ucundaki şeftali haftaya olgunlaşır diyor Hüseyin. Ne aşı ne gübre. Tamamen doğal. Küçük meyveli ancak lezzet ve kokusu da eşsiz. Eşime söylemedim. Söylesem hemen reçel kazanlarını kaynatmaya başlayacak yoksa.
Ceviz ve kestane ağaçlarının arasında yavru sincaplar daldan dala atlıyor. Bütün kışlıklarını ağaç kovuklarına ya da toprağın altında depoladılar. Sabah ekmek almaya giderken de önümde karşıdan karşıya geçen iki yavru sincap görmüştüm. Beni şaşırtan gördüklerimin hepsinin yavru olması. Bizim cevizleri yiye yiye kedi kadar olmuşlardır diye düşünüyordum hep. Gece terasın kapısını kapatmaya çıktığımda önümde uzayan ceviz dalının resmini çekiyorum.
Gece eşim odasına çekiliyor. Yukarıda katlanır camları kapatmaya çıkıyorum. Nefis bir manzara bu. Misafirlerden biriyle konuştuk manzara konusunu. Hacıya da içirir bu manzara hocaya da. Bir fotoğraf daha çekiyorum şehrin gece görünüşünden. Flaş patlıyor gecenin karanlığında. Güzelliği yansıtamıyor. Güzel bir fotoğraf makinesi ve usta bir fotoğrafçı lazım hakkını verebilmek için.
Bir taraftan sabah haberlerini izliyorum, bir taraftan da yazınızı okuyorum. Haberlerin bütün karartıcı rengi sizin güzel yazınızla biraz açılıyor. Doğaya sizin kadar yakın yaşamak, bana gerçekten masal gibi geliyor şu an, umarım birgün ben de hacıya içiren bir manzara içinde yaşayabilirim:)
YanıtlaSilBu arada karayemiş nedir hiç bilmediğimi fark ettim,insan ne çok şey bilmiyor...
Çok teşekkür ederim. Yaylaya taşındığımızdan beri biz de ayrı bir dünyaya gözümüzü açtık sanki. Zorunlu olmadıktan sonra hiç şehre inesimiz yok. İnşallah sizin umutlarınız da ziyadesiyle gerçekleşir.
SilKara yemiş, dışı koyu bordo içi kırmızıya çalan rengi ile enfes bir tadı var. Eşim bu cinsin adını da söyledi şimdi bana "Karabakunya" derlermiş yörede. Bizde maalesef sadece bir ağaç var bu cinsten. Hergün birkaç tanesi olgunlaşır koparıp yeriz.
Sincap yavrularını görmeniz ne şans. Kara incirlerin her gün olgunlaşması. Çoook artar daha kahvaltı konukları gibi geliyor bana.
YanıtlaSilŞans olmasına şans da. Bende ne yazık ki sizde olan kabiliyet yok. Ne yapar yapar fotoğraflarını çekerdiniz :)
SilUmarım düşündüğünüz gerçekleşir. Teşekkürler...