KATEGORİLER

21 Ağustos 2016 Pazar

RUHSAT İŞLERİ

29/07/2016 Cuma, Tire

Yaylada yaşamaya alışıyoruz. Sadece arada bir ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere şehre iniyoruz. Bugün Cuma Pazarı, ben ona Küçük Pazar diyorum. Yola çıkmadan önce bir ihtiyaç listesi hazırladık. Belediyeye uğramak istiyorum. Şimdiye kadar belediyeden hiç kimse gelmedi.  Aybaşında gelin, Fen İşleri Raporu elimizde olur o zamana kadar demişlerdi. Gidip bir hatırlatmamız mı lazım?

Eşim geç kaldık diye söylenirken telefon geldi. Belediye Fen İşlerinden arıyorlar. Yaylada olup olmadığımızı soruyorlar. Kendilerini beklediğimizi söylüyorum. Zaten onlar da Kaplan köyündeymiş. Telefon ettikten birkaç dakika sonra geliyorlar. Gelenler üç kişi, hepsinin de suratları asık. Sanki gülümseseler görevlerini suiistimal etmiş olacaklar. Taş Ev’i gezdiriyoruz. İçlerinden biri video çekimi yapıyor. Kısa süren bir denetlemeden sonra raporun olumlu olduğu sinyalini veriyorlar.

Belediyecilerin gelişleri iyi oldu. Geliş zamanı belli olmadığından ha şimdi gelir, ha şimdi gelir diye gün boyu bağlanıyor insan. Kapıları kapatıp çıkıyoruz. İlk adres Pazar. Kurutmak için bol miktarda biber ve domates satın alıyoruz.

Şofbenin yanına bir dolap bakacaktık. Ölçülerini almıştım. İlk girdiğimiz mobilyacıda aradığımız ölçülere çok yakın bir dolap buluyoruz. Kısa bir pazarlık sonucunda güzel bir indirim yapıyor dükkân sahibi. Oradan çıkıp birkaç yer daha dolaşıyoruz. Bir yerde hamak görüyorum. Hemen onu da alıyoruz. Eşim telefonunu soruyor. Bana vermediğini söylüyorum. Her zamanki pratik çözüm yoluna başvuruyoruz. Numarasını çevirip sesi dinliyoruz. Arabanın içinden ses gelmiyor. Birden panikliyoruz.

Ne kadar dükkân ve pazar tezgâhı varsa gün boyu uğradığımız, teker teker gezip telefonu çaldırıyoruz. Telefon çalıyor fakat cevap veren yok. Esnaf moral veriyor. “Çaldığına göre henüz çalınmamış.” Peki, niye açmıyorlar o zaman? Kendimize moral veriyoruz. “Belki de açmasını bilmiyorlardır...”

Bütün yerler gezilip tekrar arabanın yanına dönüyor, telefonun kaybolduğuna ve onu artık bulamayacağımıza kendimizi iyice inandırıyoruz. Yine de bir ümit arabanın arka bagaj kapağını kaldırıp telefonu bir kez daha çaldıralım diyoruz. Derinlerden belli belirsiz bir ses duyuyoruz. Büyük bir rahatlama duygusu içinde bagajdaki eşyaları eşeliyoruz. En sonunda bagajda, eşyaların altındaki küçük bir poşetin içinde buluyoruz aradığımız telefonu.

Eve uğrayıp birkaç parça eşya alıp yaylaya dönüyoruz. Akşam saatlerinde eşim yorgun olurken bende tam tersi olur. Bu yüzden o öğlene kadar bütün işlerini bitirsin isterken benim günüm akşam saatlerinde başlar. Altmış beş kilo domates, on kilo biber nasıl kurutmaya hazırlanır? Pazarcı kasaları da bırakmamış, domatesleri kalın naylon torbalara boşaltmış. Eşime istirahat etmesini söyleyip işe girişiyorum. Az sonra eşim geliyor yanıma. Uyuyamamış. Israrla dinlenmesini istememe rağmen bir bıçak da o alıp domatesleri kesmeye başlıyor. Gece geç vakitlere kadar işin üçte ikisi bitiyor, domatesler terastaki ızgaralara seriliyor. Biberlerin bir kısmını da o yattıktan sonra ipe diziyorum.

4 yorum:

  1. Hayırlı olsun ruhsat konusu.Kurutulmuş domatesler, biberler, sebzeler afiyetle sofraya gelsin. Taş Ev artık canlanmış, günlük hayatına az kalmış. Telefonu şakası da oluyor kimileyin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Rüya gibi geliyor bana:) Telefon işi yüreğimizi hoplattı gerçekten. Kalın sağlıcakla.

      Sil
  2. Yazın iki, iki buçuk ay yaylada yaşadığımız için o koşturmacalara alışığım. Yayla hayatının çok güzel yönleri var. Ama yorgunluğu da çok.
    İş hiç bitmiyor.Öğleden sonra biraz dinlenmek harika.
    Kurutulmuş sebze meyveler uğraştırıcı ama emeğe değiyor.
    Sağlıklı günlerde mutlulukla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de yorgunluğu çok. Umarım işler düzene girdiğinde biraz dinlenme imkanı buluruz :)Sizlerin de sağlıklı ve mutlu günleriniz olsun.

      Sil