01/08/2016
Pazartesi, Tire
Yaylada
canımı sıkan tek sorun internet. Bazı yolunda gitmeyen hususlar oluyor olmasına
ama sabırla işimizi takip ederek sonuç almayı öğrendik sanırım. Saat dokuz
olunca Telekom müdürünü aradım. Sözde bugün keşfe gelecekti. Hafta sonu gelmiş,
keşfini yapmış meğerse. Samimiyetsizliği bundan belli zaten. Eğer yapıcı
olsaydı keşif sırasında geleceğini haber verirdi. Efendim, internet bağlantısı
için kablo çekemiyorlarmış, sadece telefon hizmetinden yararlanmak için bir
yansıtıcı koyabilirlermiş.
Telekom
müdürünün teklifini elbette kabul etmedim. “Genel müdürlüğünüze şikâyet
edeceğim.” dedim. Hiç oralı olmadı, “Şikâyet edebilirsiniz.” dedi.
Yolu
yapacak yüklenici yine sözünü yerine getirmemiş, makineyi göndermemişti. Tam
Burak Beyi arayacaktım ki telefonum çalmaya başladı. Arayan kayıtlı bir numara
değildi. Telefonu açtım. Karşımdaki genç erkek sesi beni yine şaşırttı.
Superonline yetkilisi olan genç, modem bağlantısı için gelmek istediğini söyledi.
Kablo bağlantısı bulunmadığını ve son bir hafta içinde olanları anlattım. O da
geçen hafta gelen arkadaşı gibi Telekom Genel Müdürlüğüne şikâyet etmemi
tavsiye etti.
Makine
gelmemişti ama gelmesini de çok istemiyordum. Bütün işler birbirinin üzerine binmişti.
Aşağı yaylaya gelen su kesilmiş, Salih Ustayı bekliyordum. Belki de en acil
olan konu buydu. Yola başlasalar makinenin başından ayrılamayacaktım. Diğer
önemli bir konu da belediyeye uğramam gerektiğiydi. Salih Ustayı aradım. Dün
pazar olmasına rağmen çalıştıklarını söyledi. Doğrusu sözünü tutsaydı dün
de gelebilirdi. Ama yine de aradığımda telefonu açan nadir adamlardandır Salih. Sabah
arabasının vizesi varmış, daha sonra bana geleceklerini söyledi. Bu iş de
öğleden sonraya kalınca eşimle birlikte şehir merkezine inmeye karar verdik.
Zeytin
iyice alıştı yeni yerine. Gece kaçmasın diye bağlıyor, sabah erkenden
çözüyoruz. Çarşıdan ona güzel bir tasma ve zincir aldık. Uzun bir zamandır ne
eşim ne ben ekmek yiyoruz. Zeytin ekmeği sevdiğinden onun ekmeğini ihmal
etmedik. Niyetimiz eve de uğramaktı ancak Salih’in dükkânının önünden geçerken
az sonra yola çıkacaklarını söylemesi eve gitme işini yatırdı. Belediyeye
uğrayıp oradan yaylaya çıkacağımızı söyledik Salih Ustaya.
Belediyede
çok güzel karşılayıp ilgilendiler. Bundan sonraki aşamada yapılacakları
anlattılar. İtfaiye ve emniyet ile yapılan yazışmalar fazla zaman alıyormuş. İmar
durumu söz konusu oldu. İmar müdürlüğünden arkadaşların tespit için
geleceklerini söylediler. Teşekkür edip ayrıldık. Yaylaya gelir gelmez Salih’e
telefon ettim. Benden önce ekip gelmiş ve suyun kaynağına ulaşmak üzere
yukarı yaylaya çıkmışlar. “Ben de geliyorum.” dedim. Büyük adımlarla yeni
yoldan çıktım yukarı yaylaya. Henüz boruların nerede tıkandığını
bulamamışlardı. Şansımız yaver gitti. Kısa bir süre sonra büyük havuzun
yakınlarında bir kayrak taşını kaldırınca altında büyükçe bir toprak küp ortaya
çıktı. Kaynaktan boruya alınan su küpe giriyor ancak çıkmıyordu. Küpün alt
tarafından boruyu bulmaya çalıştılar. Uzun bir uğraşıdan sonra boru derinlerden
çıktı. O noktada boruyu bıçakla kestiler. Hiç su gelmiyordu. Belli ki küpün
çıkışı tıkanmıştı. Borunun içine budakları sıyrılmış uzunca bir ağaç dalı
soktular. Dalı çıkartırken kocaman bir tomar ağaç kökü çıktı. Su önünü tıkayan
ağaç kökünün alınmasıyla beraber gür bir şekilde akmaya başladı. Neyse ki kolay
sayılabilecek bir şekilde bu önemli sorun çözümlenmiş oldu.
Aşağı
yaylaya inip cep telefonundan Telekom Genel Müdürlüğüne on-line şikâyet
yazısını yazıyorum. Konunun içine öyle dalmışım ki ne kapıdan ne de Taş Ev’in
yanına kadar gelmiş belediye pikabının kornasını duyabiliyorum. Gelenler İmar
Müdürlüğünden arkadaşlar. Müdür eski Taş Ev yıkılmadan önce gelmişti. Yenisi
ile eskisi gözünün önünde canlandırınca gözlerine inanamadı elbette. Onlar da
Taş Ev’i beğenerek ayrıldılar.
Artık
kimse gelmez deyip demir kapıyı kilitliyorum. Eşime yardım etmek için biraz
elma toplamasına yardımcı oldum. Sabah aradığında Burak Bey telefonuma cevap
vermemişti. Yeniden aradım, yine cevap yok. Bana onu tavsiye eden genç bir
arkadaşı aradım. “Bu adamın niyeti yok mu bu işi yapmaya.” diye sordum. “Ben
konuşurum.” dedi. Beş dakika sonra Burak Bey aradı. Defalarca özür diledi,
telefonumu açmadığı için. Operatör gelmemiş, telefonuna da cevap vermiyormuş.
“Aynı senin yaptığın gibi değil mi?” desem cuk otururdu. Onun yerine “Burada
herkes aynı senin operatör gibi değil mi?” dedim çekinerek.
Hava
kararmaya yakın taş fırını yaktım. Patlıcanları közledim. Eşim de elmaları
ayıklama işini yeni bitirmişti. Verandada oturduk Televizyonlar hala “milli
irade” diyor başka bir şey demiyor. Gına geldi artık. Halkımız meğer ne kadar
severmiş demokrasiyi (!)
İnternet sorununa rağmen taş fırından yükselen koku... Galiba interneti filan unutturmuştur. Eşinize ve size çok selamlar.
YanıtlaSilİnternetteki ısrarımın sebebi sizlerden uzak kalmak istemeyişim. Yaşadıklarımızı, düşündüklerimizi, duygularımızı paylaşmak alışkanlık yarattı. Taş fırın Taş Ev'in ayrı bir cazibe merkezi olacak. Eşimin de size çok selamları var. Keyifli günler :)
Sil