02/08/2016 Salı,
Tire
Bugün sabah
Burak Bey makineyi gönderecekti. Bunun olmayacağından o kadar emindim ki gün
içinde yapılacak işler arasında ona hiç yer vermedim. Dahası söz verdiği halde
yine işe başlamadığı için onu arayıp hesap bile sormayacaktım. Yani bugün yol
yapımı işini kafamdan attım. Ne vardı kafamda? Önce belediyeye gidip ruhsatla
ilgili prosedüre devam etmek. Daha sonra Salı Pazarından alışveriş yapmak, eve
uğrayıp bir şeyler almak, vakit kalırsa Dündarlı yolundaki mandıraya uğramak…
Zeytin
yeni ortamına iyice alıştı artık. Sabah benden önce kalkan eşim onun zincirini
çözdükten sonra kahvaltısını hazırlıyor. Ben kalkıp avluya çıktığımda ne çok
sevindiğini anlatamam. Zıplıyor, etrafımda koşuyor, yerlerde yuvarlanıyor…
Sanki uzun yıllar görüşmemiş iki dostun karşılaşması gibi bir şey bu...
Toparlanıp
çıkmamız uzayınca belediye işi öğleden sonraya kaldı. Önce eve uğradık biz de.
Eşim ütü yaparken ben odada CNN Türk izledim. Bütün TV kanallarının birbirinden
farkı kalmadı aslında. Yeni kararname ile yapılan önemli değişiklikler
anlatılıyor. Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanına bağlanmış, askeri okullar
kapatılmış. Askeri hastaneler sağlık bakanlığına bağlanmış. İnsan düşünmeden
edemiyor. Bu darbe teşebbüsü olmasaydı koca Silahlı Kuvvetler bu kadar kolay
çökertilebilir miydi? Darbe teşebbüsü ve paralel dedikleri örgütleşme için
uygun ortamı hazırlayan herhalde Silahlı Kuvvetler değildi. Bu ortam herkesin
bildiği gibi cumhurbaşkanı ve iktidar partisi tarafından hazırlandı. Suçsuz
paşalar bir bir içeri atılır onurları ile oynanırken iktidar bu hareketin
koruyucusu, destekleyicisi değil miydi? Bu bakımdan cezalandırılacak,
lağvedilecek bir kurum varsa o da iktidar partisi ve cumhurbaşkanlığını
başkanlık sistemine evirmeye çalışan cumhurbaşkanından başkası olabilir mi?
Evden
eşyaları alıp çıkıyoruz. Öğlen tatili olduğu için bu arada pazar alışverişini
yapmak en iyisi. Közlemek için bir çuval kapya biber alıyoruz. Hava çok sıcak.
Bir an önce işimizi bitirip yaylaya dönmek gerek.
Belediyeye
uğruyoruz. İmar Müdürlüğünden henüz cevap gelmemiş. Ruhsat şubesi çok ilgili.
Hemen telefon ediyor müdür. Elemanlarından birini gönderip imar bakımından
işyeri olmasında mahsur yoktur yazısını getiriyor. Evrakları hazırlayıp İtfaiye
Müdürlüğüne gitmemizi söylüyorlar. Tanıtım ve bilgi tabelalarını
asabileceğimizi söylüyorlar. Teşekkür edip İtfaiye Müdürlüğüne gitmek üzere
belediye binasından çıkıyoruz. Arabayı biraz uzakta perk ettiğim için eşime
belediyenin önünde beklemesini söylüyorum. Arabaya biniyorum. Karşıdan bir araba
geliyor, gerisin geriye dönüp ona yol veriyorum. Arkasından bir tane daha.
Sonra bir başkası. Sonunda dar sokaktan çıkmayı başarıyorum. Ancak karşıdan
gelen araçlarla sokak yine kördüğüm oluyor. Yolun açılması için geri geri
gitmem gerek. Sağlı sollu park etmiş araçların arasına giriyorum. Öyle ki
sağımda ve solumda bir santimetre bir boşluk kalıyor. Tam o sırada telefonum
çalıyor. Kim bu münasebetsiz diyerek telefonuma bakıyorum. Arayan sürpriz bir
isim. Yolun müteahhidi Burak Bey. Makinenin yayla kapısında beklediğini
söylüyor. “On beş dakika sonra oradayım.” diyorum.
Eşimi
belediye binasının önünden alıyorum. O İtfaiye Müdürlüğüne gitmemizi beklerken
yaylaya dönmemiz gerektiğini söylüyorum. Yaylaya çıktığımızda kapıda makineyi
çalışır içindeki operatörü uyur durumda buluyorum. Demir kapının kilidini açıp
sürdüğümde çıkan ses bile operatörü uyandırmıyor. Anahtarla traktör kepçenin
kabin camına vuruyorum. Operatör irkilerek uyanıyor. Kepçe önde ben arkada
bahçeye giriyoruz. Yapılacak işleri tarif ediyorum. Zarar vermesin diye su ve
elektrik hatlarının yerini gösteriyorum. Traktörün geçebilmesi için ağaç
testeresiyle bir kiraz dalını kesiyoruz. Prefabrik ambar ve yaşam ünitesinin
yerlerini hazırlatıyorum. Yaklaşık iki saat sonra kamyondan büyük TIR’dan ufak
bir kamyon irisi üzerinde filler malzemesi yüklü olduğu halde bahçeye giriyor.
Yükünü bahçenin ortasına boşaltıp ikinci seferine gidiyor. Arkasından Burak Bey
ve kilit parke taşı döşeyecek Ali Usta çıkageliyorlar. Bir süre kaldıktan sonra
müsaade istiyorlar.
Taş
Ev inşaatından kalan sönmüş kireç torbaları, seramikler, kereste, tuğla gibi
malzemeleri topluyor düzenleme sahasından çıkarıyorum. Kepçe ağaçların arasında
park yerlerini tesviye ediyor. Çalışmaya engel olan damlama sulama borularını
söküyorum.
Akşamüzeri
Melisa Reklamcılıktan arıyorlar. Yönlendirme levhalarını dikmek için belediye
ile konuşup konuşmadığımızı soruyorlar. “Konuştuk, problem yok dikebilirsiniz
dediler.” diyorum. Hemen çıkıp levhaları dikmek niyetindeler ama ben makinenin
başından ayrılamayacağımı, bir saat sonra gelebilirlerse daha iyi olacağını
söylüyorum.
Operatör
işini bitirip makineyi durduruyor. Makine bu gece burada kalacak. Operatör
aşağı inip inmeyeceğimi soruyor. Bu nezaketen “Beni aşağı bırakıversen iyi
olur” demek. Zaten tabelacılara yer göstereceğim için operatöre onu şehre
bırakabileceğimi söylüyorum. Tam onu bıraktığım sırada telefonum yine çalıyor.”
Tabela işini yarın yapsak nasıl olur?” diye soruyorlar bu sefer de. “Ben sizin
için şehre inmiştim ama yarın diyorsanız yapacak bir şey yok o zaman.” diyorum.
Tabelacıları bekletmemek için spor kıyafetlerle yola çıktığım için yanıma
kimlik, ehliye, ruhsat almadım. Hazır aşağı inmişken birkaç eksik malzeme almak
istiyorum ama yanımda para olmadığını da fark ediyorum. Tanıdığım bir yerden
ödünç para alıyorum. Balıkçının önünde bir kalabalık görüyorum. Oradan hemen iki tane
çipura alıyorum. Akşama ziyafet var. Izgara balık ve yanında soğuk bir bira
hayali kuruyorum.
Kaplan
yolunda bahçeye filler malzeme getiren koca TIR’ı sollanabilecek ender
yerlerden birinde soluyorum. Bahçeye girer girmez nevaleyi havuzun kenar
duvarına koyuyorum. Mutfağa girip hazırlıklara başlıyorum. Dışarı çıktığımda
bir de ne göreyim? Bizim Zeytin naylon poşetin içindeki balıklardan birini
yürütmüş kuyruğundan başlayarak afiyetle götürüyor. Kızıyorum. Hiç beklemezdim
bu hırsızlığı ondan. Balığı bırakıyor ve uzaklaşıyor. Sonra gönlünü almak
istiyorum aldırış etmiyor. Çağırıyorum gelmiyor. Kabına önünden aldığım balığı
koyuyorum ona bile yaklaşmıyor. Gece bağlayacağım hiç oralı olmuyor. Kucaklayıp
ağaca bağlıyorum. Umarım yarına her şey unutulur yeni bir güne başlarız.
Bayağı toparlandı, ortaya çıktı eviniz. Yolu da yapılıyor. Kireç torbaları, seramik kırıkları filan gibi atıkların da ortadan kalkmasıyla tüm yorgunluklar unutulup başka koşturmalar başlayacak galiba.
YanıtlaSilTarihlerine dikkat ederseniz bu yazılar internetin bağlı olmadığı dönemde yayımlayamadığım yazılar. Mesela bu yazının üzerinden tam yirmi gün geçti. Hepsi bir hoş anı olarak kalıyor sayfalarda...
YanıtlaSil