12/08/2016 Cuma,
Tire
Dün
yoğun bir gündü. Bugün de öyle. “Artık yapılacak pek bir şey kalmadı.”
dediğimiz sürece girdik güya. Dün geç geldiğimiz için geç yattım. Doğal olarak
biraz geç kalktım. Kahvaltı hazırlığı başladı. Çarşıda işlerimiz var ama yaylada
da bulunmamız lazım. Bugün alkolsüz içecekleri verecek bölge bayi gelecek,
Yücel Usta Torbalı’dan gelip çay ocağı üzerine davlumbaz montajını yapacak.
Eşim çok fazla işinin olduğunu söyleyip yukarıda kalmak istiyor.
Henüz
kahvaltımızı bile yapmadan ilk telefon belediyeden geliyor. Belge hazırlamak için müdür
çağırıyormuş. Aradan beş dakika geçmeden Mustafa Bey arayıp yarım saate kadar
geleceklerini söylüyor.
Gidip
demir kapının kilidini açıyorum. Az sonra bölge bayisinin arabası giriyor
içeri. Yarım saat sonra geliriz demişlerdi oysa. Mutfaktaki ocakların altını
söndürüyor misafirleri verandaya, güneşin henüz ulaşmadığı bir masaya alıyorum.
Üç kişi gelmişler, içlerinde İzmir Bölge Pazarlama Müdürü de var. Ürünleri
tanıtıyorlar. Taş Ev ve konsept ilgilerini çekiyor. Bütün ürünlerin cam şişede
olmasının yakışacağını söylüyorlar. Yarın iki meşrubat soğutucu dolabı
getirecekler.
Kahvaltıyı
üç kişilik hazırlıyorum artık. Zeytin hazırladığım menemene bayılıyor. Şehre
inişimiz öğleni buluyor. Belediyeye uğruyorum. Başkandan onay gelmiş ve
emniyete hemen alkollü içki izni için dilekçe hazırlamışlar. Bu sevindirici bir
gelişme.
Eşim
Cuma Pazarında acı biber arayışında. Buluşma yerine döndüğümde bulmuş aradığını
zaten. Müjdeyi veriyorum hemen.
Ozan’a
uğruyorum. Gece saat ikiden sonra istediği konum bilgisini göndermiştim ona.
İnternet işi iyice kabak tadı vermeye başladı. İşlemleri başlatmış, cevap
bekliyormuş.
Belki
de en büyük sorunumuz ustalık belgesi. Lokantacılar Odası Başkanıyla konuştum.
Nedense içim almadı adamı. Telefondaki sesine bakılırsa genç birine benziyor
ama bana ismimle hitap etmesi hiç hoşuma gitmedi. Koyunları beraber güttük
sanıyor olmalı (!)
Her
alışverişten sonra fatura alıyorum artık. Fiş geçerli olmuyormuş. Ufak tefek
bazı ihtiyaçlarımızı tamamladıktan sonra eşimi yaylaya bıraktım. Dönerken
Zeytin demir kapıya kadar bana eşlik etti. Şehre indikten sonra telefonum
çaldı. Arayan yabancı bir numara. Genç bir ses açık olduğunu düşünerek
restorana geldiklerini ancak kapıyı kapalı görünce dönmek zorunda kaldıklarını
söyledikten sonra siyah bir köpek yavrusunun tel çitin altından dışarı
çıktığını söyledi. İstersem onu çitin içine koyabileceklerini belirtti. Çok
memnun olacağımı söyledim. Zeytin benim arkamdan peşime takılmış anlaşılan.
Sanayiye
gidip aydınlatma direği olarak kullanacağım boruları alıyorum. Kızım arıyor.
Programı değişmiş, buraya gelmek üzere yola çıkmaya hazırlanıyormuş.
Seviniyorum bu habere.
Elektrikçi
Ali’nin dükkânına uğruyorum. Bayındır tarafında bir köye gitmiş. Yapılmasını istediğim
işleri sayıyorum. Tire’ye dönünce arayacağını söylüyor. Aramayacağını bildiğim
için aramaması beni hiç şaşırtmıyor.
Akşam
saatlerinde kızım geliyor. Zeytin’le ilk karşılaşması. Zeytin bize biz Zeytin'e alışıyoruz artık. Yolun kenarındaki
konteynırların doğallığı bozduğunu söylüyor. Aslında haklı ama yapacak başka
bir şey yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder